b) Zımni Takrir:
Muttali olduğu herhangi bir olay karşısında Hz.
Peygamber’in sükut buyurmasıdır. Misali; Hendek harbi sırasında Beni Kureyza
üzerine giderken ashabın bir kısmının ikindi namazını yolda kılması, bir
kısmının da “Beni Kureyza yurduna varmadan kılmayın” buyurdu diyerek
vakit geçmesine rağmen namazı kılmamış olması olayı karşısında Rasulullah’ın
(s.a.v.) sükut buyurarak her iki grubun hareketini de zımnen tasdik ve tasvib
etmiş olmalarıdır.[1]
Sünnetin bu üç türüne (kavli, fiili, takriri)
birden misal olmak üzere şu hadisi zikredebiliriz:
-Allah kendisinden ve babasından razı olsun-
Abdullah b. Ömer demiştir ki: Nebi (s.a.v.) altın yüzük taktı, ashab da altın
yüzük taktılar, (Bir gün) Nebi (s.a.v.):
“Ben bir altın yüzük edinmiştim”
dedi ve yüzüğünü çıkardı sonra da:
“Bundan böyle onu asla takmayacağım”
buyurdu.
Bunun üzerine ashab da (altın) yüzüklerini (bir
daha takmamak üzere) çıkardılar.[2]
Burada Hz. Peygamber’in yüzük edinmesi ve sonra
çıkarıp atması fiil; “onu bir daha takmayacağım” buyurması söz; ashabın
önce altın yüzük takmalarına, sonra da kendisini takiben bundan vazgeçmelerine
müdahale etmemesi de takrir olmaktadır.
[3]
[1]
Bk. Buhari Havf: 5; Müslim, Meğazi: 30; İsmail Lütfü Çakan, Hadis Usulü,
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları: 27-28.
[2]
Buhari, İ’tisam: 4.
[3]
İsmail Lütfü Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Vakfı Yayınları: 27.