3- Usûl Kaidelerinin Menşei:
Daha işin başında iken bilmemiz gereken mühim
bir husus daha var: O da usûl kaidelerinin menşei yani kaynağıdır. Bunu bilmenin
ehemmiyetini anlamak için şöyle bir soru soralım: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)’in söz ve davranışlarını değerlendirmede mi’yar ve “ölçü birimi”
rolünü oynayan, bilgiler (târifler, kaideler) nereden elde edilmiştir? Bunu ilk
âlimler ortaya koyarken şahsî düşüncelerinden mi çıkarmışlardır?.. Öyle ise biz
de kendimize göre yeni baştan kaideler koyarak hadîsleri daha değişik
anlayışlara tâbi kılamaz mıyız?.. vs.
Bazı suiniyet sahipleri, müslüman ve fakat dini
hakkında câhil bırakılmış yeni nesilleri iğfal etmek için bu soruları sorup
arkadan da mugalata, yalan ve yanlışla dolu cevaplar veriyorlar. Bu sebeple usûl
kâidelerinin menşei hakkında bir ön bilgi gereklidir.
Hemen söyleyelim ki, Usûl-i Hadîs’in kaynağı
Kur’ân-ı Kerîm ve sünnettir, tıpkı usûl-i fıkıh, usûl-i tefsîr ve usûlu’d-din
gibi diğer dinî ilimlerin usûl’ünde olduğu üzere. Âlimler bütün prensiplerini
imkan nisbetinde Kur’ân ve Sünnet’in bir sarâhat veya işâretine, bir karînesine
dayandırmaya çalışmışlardır. Aksi takdirde, müşterek kaidelerden ziyâde, âlim
başına bir usûl ortaya çıkardı. Nitekim bazı teferruatta, ister istemez
âlimlerin şahsî yorumları girmiş ve oralarda ayrılıklar, farklılıklar ortaya
çıkmıştır. Bu farklılıklar mezhepler arasındaki ihtilaflı durumlarda müessir
olmuşlardır.
Hülâsa, hiçbir tereddüde mahal bırakmadan, kesin
bir dine söylüyoruz ki; usûl kaideleri, menşeini yüzde seksen-yüzde doksan
nisbetinde âyet ve hadislerde bulur ve değiştirilmesi mümkün değildir. Konuları
işlerken, zaman zaman birçok kaidenin nassî menşeini de göstereceğiz.[1]