5- SIHHAT
DURUMUNA GÖRE VEYA HÜKÜM AÇISINDAN HADÎSLER
Sağlamlık yönünden hadisler, daha doğru deyimle
ahad hadisler üç kısma ayrılır: Sahih, hasen, zayıf. Hadislerin çeşitli
yönlerden değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu değerlendirmelerde doğruluğu
(sıhhati) araştırılan, hadîsin Hz. Peygamber’e âit olan metin kısmı değil;
metnin Rasûlullah (s.a.s)’e âit olup olmadığını gösteren sened kısmıdır. Bu
durumda değerlendirme sonunda bir hadîse sahih, hasen veya zayıf denildiğinde
bu, Hz. Peygamber’in söz veya fiilinin sahih veya zayıf olduğu anlamında değil,
hadis metnindeki ifadenin Rasûlullah’a (s.a.s) âit oluşunun sahih veya zayıf
olduğu anlamındadır.[1]
Sahih ve hasen hadisler Makbul; Zayıf
hadisler Merdud’dur.Burada sırf sıhhat ve hüküm açısından bu üç grubu
inceleyeceğiz.[2]
Mütekaddimîn, hadîsleri sahîh ve zayıf diye
ikiye ayırmıştır. Müteahhir ulema ise sahîhle zayıf arasına üçüncü bir mertebe
ilâve etmiştir: Hasen. Mütekaddimînin taksiminde hasen hadis, umumiyetle
zayıflar kısmına dâhil edilir ve zayıflar ikiye ayrılırdı: Sâlih, gayr-ı sâlih.
Sâlih kısmı, zayıf hadîsle ilgili bahiste açıklanacağı üzere mütâbaat yoluyla
kuvvetlendirilip, sahîh-li-gayrihî denen bir mertebeye yükseltilerek amel
edilirdi. Gayr-ı sâlih zayıfa da, merdûd denirdi.
Şu halde yeri gelmişken belirtelim ki bir kısım
selef’in: “Zayıf hadîsle amel reyle amelden üstündür” sözünde kastedilen zayıf
hadîs, sâlih yani müteahhirinin dilinde hasen vasfını alacak olan hadîstir.
Meseleye buradan bakınca araya ciddi bir ihtilaftan ziyâde ıstılah farklılığının
girmiş olduğu görülür. Çünkü merdûd zayıf’la mütekaddim ulemâ da ameli
reddetmiştir. Nitekim, zayıf hadîsi, re’ye tercîh etmeleriyle meşhur Ahmed İbnu
Hanbel ve Nesâî’yi, ilgili bahislerde tanıtırken, terkinde ittifak edilmiş
râviler’den hadîs almadıklarını bilhassa belirtmiştik. Zaten metruk, zaafı
şiddetli olan, bu yüzden ulemanın hepsi tarafından ittifakla terkedilmiş bulunan
râvi demektir[3].
İlk defa Meâlimu’s-Sünen’de Hattâbi (v. 388/998)
tarafından yapılıp sonradan İbnu’s-Salah tarafından da benimsenmiş olan taksime
göre, hadisler, sıhhat nokta-i nazarından üçe ayrılırlar:
1-
Sahîh hadîs.
2-
Hasen hadîs.
3-
Zayıf hadîs.
Aslında “hadîs” tabîrine layık olmamakla
birlikte, sırf ümmet-i merhûmeyi uyarmak gayesine mâtuf olarak, kitâplara
alınarak tedkîk konusu edilen dördüncü bir kısma daha kitaplarımızda yer
verilmiştir: Mevzû, yani uydurulmuş hadîs.[4]
Dikkat:
Bu taksim, zâhire göre yapılmıştır. Nefsülemre
yani hakikat-ı hâle göre yapılmış olsa idi, İbnu Kesîr’in dediği gibi sahîh ve
kizb olmak üzere ikiye ayrılması daha muvafık olurdu.[5]
[1]
İsmail lütfü Çakan, Akif Köten, Şamil İslam Ansiklopedisi: 2/288.
[2]
İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Yayınları: 121.
[3]
Metrûk ve merdûd tabirleri zaman zaman biri diğerinin yerine kullanılan
-müterâdif denebilecek kadar- mânaca birbirine yakın iki ıstılahtır. Ancak
çoğunluk durumda “metrûk” râvî’nin; “merdûd” da rivâyetinin vasfı
olmaktadır. (İbrahim Canan)
[4]
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/82-83.
[5]
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/83.