Vicadet’le Amel:
Vicâdet yoluyla elde edilen hadislerle amel
edilebilir mi? sorusu bahsimizin mühim bir meselesini teşkil eder. Çünkü,
günümüzde bile, zaman zaman ismi bilindiği halde kütüphanelerde mevcud tek
nüshasına rastlanmayan kitaplardan bazılarının kısmen veya tamamen ortaya
çıktığına, bulunduğuna şâhit olmaktayız. Acaba bu kitapların muhtevasıyla amel
edilebilir mi?
Bu soruya Nevevî ve Suyûtî’nin müşterek eserleri
olan Tedrîb’de şu cevap verilir:
Vicâde ile amel konusunda, Mâlikî muhaddislerin
çoğunluğundan ve başkalarından caiz olmayacağı rivayet edilmiştir. Şâfiî ve
ashâbının meseleye eğilenlerinden, cevazına dair rivayet gelmiştir. Hatta Şafii
mezhebine mensup muhakkiklerden bazıları daha ileri giderek, bulunana güven
hâsıl olduğu takdirde amelin vacib olduğunu söylemişlerdir.”
Nevevî, “Bu zamanda geçerli olabilecek görüş de
budur” der.
Tahkik sonucu güvene ulaşılan bulunmuş
kitaplarla amel meselesinde, Şafiîler gibi düşünen İbnu’s-Salâh şöyle makul bir
gerekçe de söyler: “Bu meselede amel, sadece rivâyet yoluyla gelen hadislere
bağlı kalsa, menkulle amel kapısı kendiliğinden kapanır. Çünkü bunun
gerçekleşmesi için koşulan şartların tahakkuku zordur.”
İmâmü’d-Dîn İbnu Kesir, tefsîrinin baş
kısımlarında, Vicâde ile amel edilmesi gereğine Sünnet’ten bir delil kaydeder.
Hadis’te Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ashab’a (radıyallahu anhüm) sorar:
– Kimlerin imanı Allah’ı (celle şânuhu) daha
çok memnun kılar?
– Melâikelerin….
– Onlar Rablerinin nezdinde bulunsunlar da
inanmasınlar bu olacak şey değil!.
– Peygamberlerin!
– Onlar vahiy getirsinler de inanmamış
olsunlar mümkün mü?
– Öyleyse bizlerin imanı!…
– Ben aranızda olduğum halde nasıl
inanmazsınız, olacak şey mi?
– Öyleyse onlar kimlerdir, Ey Allah’ın Resulü?
– Onlar, o kimselerdir ki, sizlerden sonra
gelirler, bir takım kitaplar (suhuf) bulurlar ve o kitaplarda mevcut olanlara
inanırlar!”.[1]
Dikkat:
Vicâde yoluyla elde edilen kitaptan rivâyetle,
mevcut, mevsûk ve meşhur kitaplardan rivâyet karıştırılmamalıdır. Bazı
muhaddisler bir hadisle amel için behemehal sema yoluyla (yani rivayetle) elde
etmek gerekir demiş ise de fukahanın tamamı şu görüşte ittifak etmiştir:
“Hadîsle amel, onun sema yoluyla alınmasına mütevakkıf değildir. Bilakis, nüsha
nazarında sahîh ise, dinleyerek almamış bile olsa, onunla amel sahîhtir” Ebu
İshâk el-Isferâyînî, mûtemed kitaplardan -musannıfına kadar ittisâl şartı
olmadan- hadîs naklinin cevâzına dâir ulemanın icma ettiğini belirtmiştir. Bu
icma, hadis kadar fıkıh kitaplarına da şâmildir.[2]
[1]
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/67-68.
[2]
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/68.