4- İsnadın Menşeî:
Usulcüler, her usul kaidesinde olduğu üzere,
“senet” işinde de Resûlullah’ın sünnetine istinad edildiğini belirtirler. Şu
rivâyet bu açıdan mühimdir:
İbnu Ömer (radıyallahu anh)’e Hz. Peygamber
şöyle emretmiştir:
“Ey İbnu Ömer, dinine sahib ol, dinine sahib ol!
Bil ki o, (seni ayakta tutan ) bedenin, damarlarında akan kanındır. Dinini
kimden aldığına iyi dikkat et. İstikameti doğru olanlardan al, eğrilerden alma!”
Hz. Ali (radıyallahu anh)’de Kûfe mescidinde şu
uyarıyı eksik etmemiştir: “Bu ilmi (hadîsi) kimden aldığınıza dikkat edin, zira
o dindir”.
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)’le
başlatılıp, Ashabla devam ettirilen bu tenbihler, Tâbiîn ve Etbauttâbiîn
devirlerinde oturacak, müesseseleşecektir. Hadîsle iştigal eden her büyük hem
uyarmaya devam edecek ve hem de sened soracaktır. Bağdâdî, birbirine yakın
ifadelerle Muhammed İbnu Sîrîn, İmam Mâlik, Dahhâk İbnu Müzâhim, Enes İbnu
Mâlik’ten şu mealde uyarılar kaydeder: “Ey gençler, Allah’tan korkun, Hadîsinizi
kimlerden aldığınıza dikkat edin. Zîra o dindir.”
Elbette ki, sâdece rivâyet edene dikkat yeterli
değildir. O kimden almış, bunun da sorulması gerekmektedir, bu ise isnâd’dır.
İslâm âlimlerinin isnâda verdikleri ehemmiyeti gösteren pek çok söz
kendilerinden nakledilmiştir. İşte birkaç tanesi: İbnu’l-Mübârek şunu söyler: “İsnâd
dindendir, eğer isnâd olmasaydı, dileyen dilediğini söylerdi.” Süfyân İbnu
Uyeyne anlatıyor: “Birgün Zührî bir hadîs rivâyet etti.” “(Uzatma) senetsiz
olarak rivâyet ediver” dedim. Bana: “Sen, dama merdivensiz mi çıkarsın?” diye
cevap verdi.” İbnu Maîn’e ölüm anında sorarlar: Arzuladığınız bir şey var mı?
“Evet der, Beytun hâl, İsnâdun âl (boş bir ev. isnâd-ı âlî).”[1]