Sünnet, hadîs, eser, haber gibi birbirine yakın
ve hatta müterâdif (eşmânâlı) kelimelerin hepsini ifade edebilecek bir tâbir,
rivâyet kelimesidir. Çünkü rivâyet, daha önce meydana gelen bir hadiseyi, bir
haberi nakletmek, anlatmak mânâsına gelir. Meselâ “Bir rivâyette şöyle
denmiştir” derken pekâla Hz. Peygamber’in sözünü kastedmiş olabiliriz. Nitekim
rivâyet kelimesi haber, sünnet mânasına sıkça kullanılmıştır. Hadîs ilimlerinde
en çok kullanılan bir kısım isim ve fiiller bu kökten gelir, râvi-ruvât, mervî-merviyyât,
ravâ-ruviye… gibi.[1]
Rivayet, “reva” fiilinden türeyen bir kelimedir.
Masdardır. Sözlükte sulamak, su taşımak, kuyudan su çekmek, nakletmek manalarına
gelir. Terim olarak bir sözü veya olayı, duyduğu ya da gördüğü şekilde
başkalarına nakletmek anlamında kullanılır. Rivayetü’l-Hadis, hadislerin
rivayeti demektir ki hadislerin çeşitli yollarla kişiden kişiye aktarılmasıdır.
Hadis rivayet edene bildiğimiz gibi ravi denir.
[2]
[1]
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/497.
[2]
Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
Usulü, 12. sınıf: 72.