İsnâd
İsnâd: -Sened de denilir-: Hadisi bize nakleden
hadisin ravileridir.
Mesela: Buhârî dedi ki: Bize Abdullah b. Yusuf
anlattı, bize Malik, İbn Şihab’dan, o Enes b. Malik Radıyallahu anh‘dan
diye haber verdiğine göre Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem şöyle
buyurmuştur:
“Birbirinize buğzetmeyiniz, birbirinizi kıskanmayınız, birbirinize sırtınızı
çevirmeyiniz. Allah’ın kardeş kulları olunuz. Müslüman bir kimsenin, müslüman
kardeşinden üç günden fazla dargın durması helâl değildir.”
Burada senedde Abdullah b. Yusuf, Malik, İbn
Şihab ve Enes b. Malik bulunmaktadır.
İsnâd, âlî ve nâzil olmak üzere iki kısımdır:
Âlî isnad:
Sıhhate daha yakın olandır, nâzil isnâd da bunun aksidir.
Uluvv
iki türlüdür. Sıfat itibariyle uluvv, adet (saygı) itibariyle uluvv.
1- Sıfat itibariyle uluvv:
Ravilerin zapt ya da adalet bakımından bir başka isnaddaki ravilerden daha güçlü
olmaları demektir.
2- Sayı bakımından uluvv:
Bir senetteki ravilerin sayılarının bir başka senede nisbetle daha az olması
demektir.
Sayı azlığının uluvv olmasının sebebi, aradaki
vasıtalar azaldıkça hata ihtimalinin azalmasından dolayıdır. Bundan dolayı böyle
bir senedin sıhhat ihtimali daha yüksektir.
Nüzûl ise uluvvün karşıtı olup, o da sıfat
itibariyle nüzul ve sayı itibariyle nüzûl olmak üzere iki türlüdür.
1- Sıfat itibariyle nüzûl:
Bir senetteki ravilerin zapt ya da adalet bakımından bir diğer senetteki
ravilerden daha zayıf olmaları demektir.
2- Sayı itibariyle nüzûl
ise; bir senetteki ravi sayısının bir diğer
senettekine nisbetle daha çok olması demektir.
Bazan aynı isnadda sıfat itibariyle uluvv ve
sayı itibariyle uluvv türleri birarada bulunabilir. Bu durumda böyle bir isnad
hem sıfat bakımından, hem sayı bakımından âlî olur.
Bazan birisi olur, diğeri olmaz. Bu durumda
sened nitelik bakımından âlî, sayı bakımından nâzil olabilir ya da bunun aksi
sözkonusu olur. Uluvv ve nüzûl (senedin âlî ve nâzil oluşunu) bilmenin faydası,
tearuz halinde âlî olan isnadın lehine tercihte bulunma hükmünün
verilebilmesidir.
Tahkikin sonucu şu ki: Muayyen bir isnad
hakkında senedlerin en sahihi olduğu hükmü (mutlak olarak) verilemez. Böyle bir
hüküm ancak bir sahabiye yahut bir beldeye yahut bir konuya nisbetle
verilebilir. Mesela, Ebu Bekir’e ulaşan senedlerin en sahihi Hicazlıların
senedlilerin en sahihi, nüzûl ile ilgili hadislerin sened itibariyle en
sahihleri denilebilir. (İlim adamları) ashaba nisbetle en sahih olan senetleri
sözkonusu etmiş bulunmaktadırlar. Bunların bir kısmı şunlardır: Ebu Hureyre
Radıyallahu anh‘a ulaşan en sahih sened: Zühri, Said b. el-Müseyyeb’den, o
Ebu Hureyre’den senedi; Abdullah b. Ömer b. el-Hattab Radıyallahu anh‘a
ulaşan en sahih sened, Malik, Nafi’den, o İbn Ömer’den senedidir.
Enes b. Malik Radıyallahu anh‘a ulaşan
senedlerin en sahihi: Malik, Zühri’den, o Enes’den senedi,
Âişe Radıyallahu anha‘ya ulaşan
senedlerin en sahihi: Hişam b. Urve babasından, o Âişe’den senedi,
Abdullah b. Abbas Radıyallahu anh‘ya
ulaşan senedlerin en sahihi: Zührî, Ubeydullah b. Utbe’den, o İbn Abbas’tan
senedidir.
Cabir b. Abdullah Radıyallahu anh‘a
ulaşan senedlerin en sahihi: Süfyan b. Uyeyne, Amr b. Dinar’dan, o Cabir’den
senedidir.
Amr b. Şuayb’in babası (Şuayb)’den onun dedesi
yani babası olan Şuayb’ın dedesi -ki o da Abdullah b. Amr b. el-Âs’dır- senedine
gelince; kimileri bu hususta aşırıya giderek bunu senedlerin en sahihi olarak
değerlendirirken, kimileri de; Şuayb dedesine yetişmemiştir, diyerek bu senedi
munkatı’ olduğundan reddetmiştir.
Ancak tercih edilen görüş bu senedin sahih ve
makbul olduğudur. Buhârî dedi ki: Ben Ahmed b. Hanbel’i, Ali b. el-Medînî’yi,
İshak b. Râhûye’yi, Ebu Ubeyd’i ve bütün arkadaşlarımızı Amr b. Şuayb, o
babasından, o dedesinden diye gelen hadisleri delil gösterdiklerini ve
müslümanlardan kimsenin bu rivayeti terketmediğini gördüm. Buhârî dedi ki: Hem
onlardan sonra insan (gerçek hadis ravileri) kimler olabilir ki?
Şuayb’in dedesine yetişmediği gerekçesiyle bu
senedi reddedenlere gelince, onların bu görüşleri de Şuayb’in dedesi
Abdullah’dan hadis dinlediğinin sabit olmasıyla reddedilir. Bu durumda senedde
inkıtâ’ sözkonusu değildir.
Şeyhu’l-İslam İbn Teymiye dedi ki: İslam
imamları ve ilim adamlarının cumhuru Amr b. Şuayb’in -ona kadar ulaşan nakil
sahih olması şartıyla- rivayet ettiği hadisi delil görmüşlerdir.