MUNFASIL (AYRI) ZAMİRLER
Herhangi bir kelimeye bitişmeksizin ayrı yazılan zamirlerdir. İki ayrı munfasıl zamir türü vardır. Birisi fâil olarak diğeri de meful olarak kullanılır:
a) Fâil yerine geçen munfasıl zamirler:
Aşağıdaki munfasıl zamirler cümlede ismin yerini tutup fâil yerine geçerler:
|
Çekim Tablosu |
|
|
||
|
Cemi |
Müsennâ |
Müfred |
|
|
Müzekker |
هُمْ |
هُمَا |
هُوَ |
Gâib |
|
|
Onlar |
O ikisi |
O |
|
|
Müennes |
هُنَّ |
هُمَا |
هِيَ |
Gâibe |
|
Müzekker |
أَنْتُمْ |
أَنْتُمَا |
أَنْتَ |
Muhâtab |
|
Siz(ler) |
İkiniz |
Sen |
|
Müennes |
أَنْتُنَّ |
أَنْتُمَا |
أَنْتِ |
Muhâtaba |
Müz + Müe |
نَحْنُ |
نَحْنُ |
أَنَا |
Mütekellim |
|
Biz |
İkimiz |
Ben |
|
Cümle Örnekleri:
هَلْ أَنْتَ مُدَرِّسٌ ؟ |
Sen öğretmen misin? |
لاَ ، أَناَ طاَلِبٌ. |
Hayır, ben öğrenciyim. |
مَنْ ذَهَبَ إلَى الْمَدْرَسَةِ ؟ |
Okula kim gitti? |
هُوَ ذَهَبَ. |
O gitti. |
أَنْتُمَا ذَهَبْتُمَا. |
Siz ikiniz gittiniz. |
هُوَ مَريِضٌ فيِ الْمَنْزِلِ. |
O evde hastadır. |
ماَذاَ فَعَلَتْ فاَطِمَةُ ؟ |
Fatıma ne yaptı? |
هِيَ كَتَبَتْ رِساَلَةً إِلَى خاَلَتِهاَ. |
O, teyzesine bir mektup yazdı. |
أَناَ كَتَبْتُ رِساَلَةً إِلَى جَديِّ. |
Ben dedeme bir mektup yazdım. |
هُنَّ حَفِظْنَ الْقُرْآنَ. |
Onlar Kur’ân’ı ezberlediler. |
هُمْ دَرَسُوا الْعَرَبِيَّةَ. |
Onlar Arapça okudular (tahsil ettiler). |
هُوَ رَكِبَ الْحاَفِلَةَ. |
O otobüse bindi. |
هُنَّ شَرِبْنَ الْعَصيِرَ. |
Onlar meyve suyu içtiler. |
* Görüldüğü gibi bu fâil zamirler fiille birlikte kullanıldıklarında fiilin önüne geçerler. Normal kullanımın dışında fiilden sonra geldikleri takdirde fâiline vurgu kazandırırlar:
كَتَبْتَ أَنْتَ لِواَلِدِكَ. |
Babana (baban için) sen yazdın. |
غَسَلْتِ أَنْتِ الْمَلاَبِسَ. |
Sen elbiseleri yıkadın (sen). |
شَرِبْتِ أَنْتِ الشاَّيَ. |
Sen çay içtin (sen) ya da “Çayı sen içtin sen”. |
* Zamirlerin pekiştirilmesi tekrar edilmek suretiyle olur.
هُوَ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ. |
O, O gafurdur, rahimdir. |
Aynı şekilde muttasıl zamir birleşmiş bir isimden sonra o muttasıl zamirin mukabili olan munfasıl zamir getirilirse manayı pekiştirmiş olur:
هَذِهِ حَقيِبَتِي أَناَ. |
Bu benim çamtamdır benim. |
هَذاَ كِتاَبُكَ أَنْتَ. |
Bu senin kitabındır senin. |
Görüldüğü gibi, (حَقيِبَتِي) kelimesindeki mütekellim ya’sına uygun munfasıl zamir (أَناَ), (كِتاَبُكَ) kelimesinin sonundaki muttasıl zamirin mukabil munfasıl zamiri de (أَنْتَ) dir.
Not: هُمْ ve أَنْتُمْ munfasıl zamirlerinden sonra hemze-i vasıl (elif-lâmlı kelime) gelirse sonlarındaki cezimli mimler zamme ile harekelenir:
هُمُ الْفُقَراَءُ. |
Onlar fakirdir. |
أَنْتُمُ الْأَغْنِياَءَُ. |
Sizler zenginsiniz. |
b) Mef’ûl yerine geçen munfasıl zamirler:
Aşağıdaki munfasıl (ayrı) zamirler cümlede mef’ûl yerine geçerler.
|
Cemi |
Tesniye |
Müfred |
|
|||
Müzekker |
إيَّاهُمْ |
إيَّاهُمَا |
إِياَّهُ |
Gâib |
|||
|
onları, onlara |
o ikisini, o ikisine |
onu, ona |
|
|||
Müennes |
إيَّاهُنَّ |
إيَّاهُمَا |
إيَّاهَا |
Gâibe |
|||
Müzekker |
إيَّاكُمْ |
إيَّاكُمَا |
إيَّاكَ |
Muhâtab |
|
|
sizi, size |
siz ikinizi, ikinize |
seni, sana |
|
|
Müennes |
ِإيَّاكُنَّ |
إيَّاكُمَا |
إيَّاكِ |
Muhâtaba |
|
Müz-Müe |
إيَّانَا |
إيَّانَا |
إيَّايَ |
Mütekellim |
|
|
bizi, bize |
ikimizi, ikimize |
beni, bana |
|
|
Cümle Örnekleri:
أنَا رَأَيْتُكَ وَ إيَّاهُ فِي السُّوقِ. |
Ben seni ve onu çarşıda gördüm. |
ظَنَّ الرَّجُلُ خاَلِداً إِياَّكَ. |
Adam Halit’i sen zannetti. |
ظَنَّتِ الْمَرْأَةُ عاَئِشَةَ إِياَّهاَ. |
Kadın Aişe’yi o sandı. |
عَلَّمَهُ الْمُعَلِّمُ إِياَّهُ. |
Öğretmen onu ona öğretti. |
هَلْ عَلَّمَكَ الْمُعَلِّمُ إياَّهُ ؟ |
Öğretmen onu sana öğretti mi? |
رَأَيْتُ خاَلِداً وَ إِياَّكُنَّ فِي السُوقِ. |
Halit’i ve sizi çarşıda gördüm. |
زاَرَناَ وَ إِياَّهُمْ. |
(O) bizi ve onları ziyaret etti. |
وَجَدْنَا اِخْواَنَكُمْ وَإيَّاكُمْ أَغْنِيَاءَ. |
Kardeşlerinizi ve sizi zengin bulduk. |
*Mef’ûl munfasıl zamirler başa geldikleri takdirde vurguyu kuvvetlendirmek amacıyla “yalnız, ancak sana, ancak ona..” manası verirler:
إِياَّكَ عَبَدْتُ ياَ رَبِّي! |
Yalnızca sana ibadet ettim ey Rabbim! |
إِياَّهُ قَصَدْتُ. |
Ben ancak onu kastettim. |
إِياَّكِ مَدَحَ الْمُدِيرُ وَ الْمُعَلِّمُ. |
Müdür ve öğretmen yalnız seni methetti. |
إِياَّىَ مَدَحَ الْأُسْتاَذُ. |
Hoca yalnız beni methetti. |
إِياَّهُمْ مَدَحَ الْمُدَرِّسُ. |
Öğretmen yalnız onları methetti. |