3) İF’İLÂL (اِفْعِلاَلٌ) BÂBI
Sülâsî mâzî fiilin başına bir hemze son harfinin de şeddelenmesiyle mâzî fiili meydana getirilir.
Masdar |
Muzâri |
Mâzî |
اِفْعِلاَلاً |
يَفْعَلُّ |
اِفْعَلَّ |
اِحْمِرَاراً |
يَحْمَرُّ |
اِحْمَرَّ |
kızarmak |
kızarıyor |
kızardı |
Gayesi: Bu fiil mübâlağa (aşırılık) ifade etmek için kullanılır.
Renkler ve kusurlar gibi sıfatların bu bâbın kalıbına sokulup fiil haline getirilmesiyle yapılır. Manasını mübâlağalaştırır. Yani renk ve sakatlıklardaki aşırılığı bildirir.
اِخْضَرَّتِ الْأَشْجاَرُ. |
Ağaçlar yeşerdi. |
اِصْفَرَّ لَوْنُ الْمَرْأَةِ مِنَ الْمَرَضِ. |
Kadının rengi hastalıktan sarardı. |
اِبْيَضَّ شَعْرُهُ. |
Saçı (çok) ağardı. |
اِعْوَجَّتْ رِجْلُهُ. |
Ayağı çok eğrildi. |
Diğer örnekleri:
أَحْمَرُ |
kırmızı |
اِحْمَرَّ |
kızardı |
اَعْوَجُ |
eğri |
اِعْوَجَّ |
çok eğrildi |
أَصْفَرُ |
sarı |
اِصْفَرَّ |
sarardı |
اَحْدَبُ |
kambur |
اِحْدَبّ |
kamburlaştı |
اِفْعِلاَلٌ bâbının mâzî ve muzâri meçhûlu kullanılmaz.
إفْعِلاَل bâbının Mâzî çekimi |
|||
اِحْمَرُّوا |
اِحْمَرَّا |
اِحْمَرَّ |
kızardı |
اِحْمَرَرْنَ |
اِحْمَرَّتَا |
اِحْمَرَّتْ |
|
|
… |
اِحْمَرَرْتَ |
إفْعِلاَل bâbının Muzâri çekimi | |||
يَحْمَرُّونَ |
يَحْمَرَّانِ |
يَحْمَرُّ |
kızarıyor |
يَحْمَرِرْنَ |
تَحْمَرَّانِ |
تَحْمَرُّ |
|
|
… |
تَحْمَرُّ |
إفْعِلاَل bâbının Emr-i Hâzırı |
|||
اِحْمَرُّوا |
اِحْمَرَّا |
اِحْمَرَّ |
kızar |
اِحْمَرِرْنَ |
اِحْمَرَّا |
اِحْمَريِّ |
|
İsm-i Fâili مُحْمَرٌّ kızaran, kızarmış
İsm-i Mef’ûlü Bu bâbın meçhûlu kullanılmaz.
İftiâl bâbı
Diğer bir anlatım şurada: İftiâl İftiâl babı, mazi fiilin başına esreli hemze ( اِ ) ve birinci harfinden sonra “te” (تَ ) ilavesiyle yapılır.
İftiâl babının özellikleri: 1- İftiâl babı müteaddi fiili lazım fiile çevirir. Mesela: جَمَعَ “topladı” manasındadır. جَمَعَ الْمُعَلِّمُ التَّلاَمِيذَ dediğimizde mana “Öğretmen öğrencileri topladı.” şeklinde olur. جَمَعَ fiilini İftiâl babına sokarak اِجْتَمَعَ dediğimizde mana “toplandı” olur. اِجْتَمَعَ التَّلاَمِيذُ “Öğrenciler toplandı.” manasındadır. Bu cümlede اِجْتَمَعَ fiili lazım bir fiildir. Gördüğünüz gibi, iftial babı müteaddi fiili lazım fiile çevirmiştir. 2- İftiâl babı, failin gayretini gösterir. Mesela: جَهَدَ “çalıştı” manasındadır. Bu fiili İftial babına sokarak اِجْتَهَدَ dersek, mana “Çokça çalıştı, çabaladı çalıştı” şeklinde olur ve failin gayretini gösterir. Yine كَسَبَ “kazandı” manasındadır. Bu fiili İftial babının sokarak اِكْتَسَبَ dersek, mana “çalışmakla kazandı” şeklinde olur ve yine failin gayretini gösterir. Buna göre: كَسَبْتُ الْمَالَ “Malı kazandım.” manasında iken, اِكْتَسَبْتُ الْمَالَ “Malı çalışmakla kazandım.” manasına gelir.
Mutavaat (müteaddi’den, lâzım’a dönüşmüş fiil), müteaddi bir fiilin tesirinin, mefulü bih’de meydana gelmesidir. Bunun için; (a) Müteaddi fiil, Lâzım fiile dönüşür. (b) müteaddi fiilin mefulü bih’i, bu Lâzım fiilin fâili olur. (Lâzım olmak: Bir şey, bir şeyden asla ayrı olmayıp, onunla sâbit ve dâim olmak demektir. Gerekli olmak ve lüzumlu olmak anlamlarını da kapsar).
ÖRNEK: ( كَسَرْتُ الْزُ ّجَاجَ فَانْكَسَرَ ذَلِكَ الزُ ّجَاخُ) “Camı kırdım, şu cam hemen kırıldı” cümlesinde; ( كَسَرَ) müteaddi fiili, kırma işini bildirmiştir. Bu işin yapılmasıyla mefulü bih’de (cam üzerinde) bir eser (sonuç) meydana gelmiştir. Bu eser de (yani, camın kırılmayı kabullenmesi) mutavaattır. Mutavaatı bildirmek için, müteaddi fiilin, lâzım fiile dönüşmesi gerekir. Burada ( فَ) den önceki cümle SEBEP, sonraki ise MECBUREN KABULLENİLEN SONUÇ olmaktadır. Mütavaat ile Lâzım fiil arasındaki farklar: Lâzım fiilin yaptığı iş, fâilin nefsinde kalır. Mutavaatın yaptığı iş, mefulün bih’de meydana gelir.
Müşâreket, Fâil ile mefulü bih’in birbirine karşı aynı işi müştereken yapmasıdır. Bu durumda işi başlatan, fâil olur ve karşısında bulunan ise, meful olur.
2. İF’TİÂL ( اِفْتَعَلَ يَفْتَعِلُ اِفْتِعَالاً ) Bab’ına örnek ( اِجْتَمَعَ يَجْثَمِعُ اِجْتِمَاعاً toplandı)
Sarf kitablarındaki bilgiler: Sülasi mücerred fiilin başına bir hemze ve Feal fiili ile aynel fiili arasına ( تَ ) ilavesiyle kurulur. Üç harfli bir fiilin bu kalıba alınmasından gaye: İn’fiâl Babı gibi Mutavaat için gelir ve müteaddi fiilin mefulü, fiili kabullenmiştir. (2) Müşareket için, (3) Lâzım’ı, müteaddiye çevirmek için, (4) Bazı fiilerde istek, arzu, gayreti bildirmek için, (5) Bir şeyin kabulünü bildirmek için gelir, (6) Bir şeyi edinmeyi ifade etmek için isimden fiil türetilir.
Saklı anlamları:
Örnek-1 : 3/53 ( رَبَّنآ ءَامَنَّا بَمآ أَنْزَلْتَ وَ اتَّبَعْنَا الرَّسُولَ فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدِينَ Ey Rabbimiz! İndirdiğine iman ettik ve Resulüne tâbi olduk. Bizi şahitlerle beraber yaz.) Ayet-i Kerimesinde İf’tiâl babında gelen ( اتَّبَعْنَا ) fiilinde hem mutavaat vardır hem demüşâreket vardır. Kur’an-ı Kerimde geçen ( تَبِعَ Tâbi oldu, izâfi sıfatları ve dolayısıyla da fiileri işi başlatana (fâiline) uydu / 2.Bab sahih fiil) nun çoğu, mânevi tâbi olmadır. اتَّبَعْنَا daki mutavaat, O’nun ahlâkı ile ahlâklananda görülür ve zâit olarak gelen ELİF, mutavaatı işaret eder. Müşâreket ise, Hz.Resuluulah asv’ın fiilerine uyanda görülür ve zâit olarak gelen TE’de müşareketi işaret eder. Örnek-2 : ( اِذْدَكَرَ ) Bab.4’den türetilen İf’tiâl babında ; “Mutavaat ve müşâreket ile zikri güzel oldu” anlamı saklıdır. ( اِصْطَبَرَ ) Bab.5 den türetilen İf’tiâl babında ; “Mutavaat ve müşâreket ile sabretti” anlamı saklıdır.
Şöyle de söylenebilir : Mü’min kişi ; hem sakınmanın (takvâ’nın) anlamını bilir, hem nasıl ve niçin yapılacağını bilir, hemde korunmayı severek kabullenir. Mürşidi olmayan kişi ise, hiç birini bilemez. Kur’an-ı Kerimde anlatılan KISSA dinleyenler için, İf’tial ( اِقْتَصَّ Hikaye etti, hikaye anlattı) Babında kullanılır. Dinliyenler olayları yaşamıyorlar ve sadece akılla anlamaya çabalıyorlar. Bu nedenle de İf’tial Babında hem “Bilmediğini bildiğin, anlamadığını anladığın zaman. …” anlamı saklıdır. Hem de “Bilen de ben değilim, anlayan da ben değilim. O halde, ben kimim?” sorusunun cevabı saklıdır. İF’TİÂL Babına giren sülasi fiillerin KÖK harflerinde değişmeler olur. Kaideler ve örnekler: 1) Sülasi kök harflerinden biri ( تَ ) olan fiiler bu Bab’a girince kalıbın ( تَ ) siyle birleşerek şeddelenir: تَبَعَ يَتْبَعُ fiili, ( اِتَّبَعَ uydu, tâbi oldu) olur. 2) Sülaside ilk harfi ( و ) ve ( ي ) ve ( ث ) olanlarda, bu harfler kalbedilir ve idgam olunur. وَحَدَ يَحِدُ den ( اِتَّحَدَ Bir oldu) ve يَسُرَ يَيْسُرُ den ( اِتَّسَرَ Kolay oldu) ve ثَغَرَ den ( اِتَّغَرَ Çocuğun dişleri bitti) 3) Sülaside ilk harfi ( ط ) ve ( ظ ) ve ( د ) ise, bu harfler şeddelenir. طَلَعَ يَطْلُعُ den ( اِطَّلَعَ Farkına vardı)ve دَعَا يَدْعُو den ( اِدَّعَى İddia etti)ve ظَلَمَ يَظْلِمُ den ( اِظَّلَمَ Zulme katlandı) 4) Sülaside ilk harf ( ذَ ) ise, genellikle şeddeli ( ذَّ ) yazılır. ذَكَرَ يَذْكُرُ den ( اِذَّكَرَ Hatırladı) 5) Sülaside ilk harf ( ص ) ve ( ض ) ise, kalıbın ( تَ ) harfi ( ط ) harfine dönüşür. صَحَبَ يَصْحَبُ den ( اِصْطَحَبَ Arkadaş oldu) ve ضَرَّ يَضُرُ ّ den ( اِضْطَرَّ Mecbur kaldı) 6) Sülaside ilk harf ( زَ ) ise, ( تَ ) harfi ( د ) harfine dönüşür. زَهَرَ يَزْهَرُ den ( اِزْدَهَرَ Çiçek açtı) 7) Sülaside ilk harfi hemze olan fiiller genellikle hemzelerini muhafaza ederler. اَمَرَ يَأْمُرُ den ( اِئْتَمَرَ Toplandı, kongre oldu) ve اَخَذَ يَأْخَذُ den ( اِتَّخَذَ Edindi)
|