Riyazus Salihin Arapça Türkçe Hadisler

Hadis Allahın Kullarını İzlemesi Murakabe Hadisi Şerifleri Arapça Türkçe

 

 

 

قال الله تعالى : ]  الذي يَرَيكَ حِينَ تَقُومُ وَتَقَلُّبَكَ في السَّاجِدِينَ [

 “O ki, gece namazına kalktığın zaman, seni görüyor. O’nun huzurunda saygıyla, yere kapananlar arasında yer aldığını da görmektedir.” (26 Şuarâ 218 219)

قال الله تعالى : ]وَهُوَ مَعَكُمْ أين مَا كُنْتُمْ [.

 “Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir.” (57 Hadîd 4)

قال الله تعالى : ]إناللَّهَ لاَ يَخْفَى عَلَيْهِ شيء في الأرض وَلاَ في السَّمَآءِ  [.

 “Göklerde ve yerde hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.” (3 Âl i İmrân 5)

قال الله تعالى : ] إن رَبَّكَ لَبِالْمِرْصَادِ [.

 “Çünkü Rabbin her zaman gözetleyip durmaktadır.” (89 Fecr 14)

قال الله تعالى : ]يَعْلَمُ خائنة الأعين وَمَا تُخْفِى الصُّدُورُ [

 “Çünkü Allaha art niyetli bakışların ve kalplerin gizlediği düşüncenin farkındadır.” (40 Mü’min 19)

60- عَنْ عُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ t قال : بَيْنَمَا نَحْنُ جُلُوسٌ عِنْدَ رَسُولِ اللَّهِ e , ذَاتَ يَوْمٍ إِذْ طَلَعَ عَلَيْنَا رَجُلٌ شَدِيدُ بَيَاضِ الثِّيَاب,ِ شَدِيدُ سَوَادِ الشَّعَرِ ,لاَ يُرَى عَلَيْهِ أَثَرُ السَّفَرِ, وَلاَ يَعْرِفُهُ مِنَّا أَحَدٌ, حَتَّى جَلَسَ إِلَى النَّبِيِّ eعليه وسلم فَأَسْنَدَ رُكْبَتَيْهِ إِلَى رُكْبَتَيْهِ, وَوَضَعَ كَفَّيْهِ عَلَى فَخِذَيْهِ وَقال : يَا مُحَمَّدُ أَخْبِرْنِي عَنِ الإسلام ؟ فَقال رَسُولُ اللَّهِ e: الإسلام أن تَشْهَد َأن لاَ إِلَهَ إلا اللَّه, وَأن مُحَمَّدًا رَسُولُ اللَّهِ, وَتُقِيمَ الصَّلاَةَ, وَتُؤْتِيَ الزَّكَاة, وَتَصُومَ رمضان, وَتَحُجَّ الْبَيْتَ إن اسْتَطَعْتَ إِلَيْهِ سَبِيلاً. قال : صَدَقْتَ. قال: فَعَجِبْنَا لَهُ يَسْأَلُهُ وَيُصَدِّقُهُ! قال : فَأَخْبِرْنِي عَنِ الإيمان؟ قال :أن تُؤْمِنَ بِاللَّهِ, وَمَلاَئِكَتِهِ, وَكُتُبِهِ, وَرُسُلِهِ, وَالْيَوْمِ الآخرِ ,وَتُؤْمِنَ بِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَشَرِّهِ. قال : صَدَقْتَ. قال : فَأَخْبِرْنِي عَنِ الإحسان ؟ قال : أن تَعْبُدَ اللَّهَ كأنكَ تَرَاهُ, فَإن لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَإنهُ يَرَاكَ. قال : فَأَخْبِرْنِي عَنِ السَّاعَةِ؟ قال : مَا الْمَسْئُولُ عَنْهَا بِأَعْلَمَ مِنَ السَّائِلِ. قال : فَأَخْبِرْنِي عَنْ أَمَارَاتِهَا؟ قال : أن تَلِدَ الأمة رَبَّتَهَا, وَإن تَرَى الْحُفَاةَ الْعُرَاةَ الْعَالَةَ رِعَاءَ الشَّاءِ يَتَطَاوَلُونَ فِي البنيان. ثُمَّ انطلق, فَلَبِثْتُ مَلِيًّا, ثُمَّ قال : يَا عُمَرُ أَتَدْرِي مَنِ السَّائِلُ ؟ قُلْتُ : اَللَّهُ وَرَسُولُهُ أَعْلَمُ. قال : فَإنهُ جِبْرِيلُ أَتَاكُمْ يُعَلِّمُكُمْ دِينَكُمْ .

60: Ömer ibn Hattâb (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Bir gün Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in yanında bulunduğumuz sırada elbisesi bembeyaz, saçları simsiyah, üzerinde yolculuk belirtisi olmayan ve kimsenin de tanımadığı bir adam çıkageldi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in karşısına oturdu, dizlerini Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in dizlerine dayadı, ellerini uyluklarına koydu ve şöyle dedi:

Ey Muhammed bana İslâm’dan haber ver? Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) cevap olarak şöyle dedi: “İslâm: Allah’tan başka gerçek İlah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekatı vermen, ramazan orucunu tutman, gücün yeterse haccetmendir.” Adam doğru söyledin dedi. Onun hem sorup hem de cevabı tasdik etmesine şaşırdık.

Adam şimdi de iman nedir onu bana anlat? dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de: “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kaderin hayır ve şerrine de iman etmendir” buyurdu. Adam tekrar doğru söylüyorsun diye tasdik etti ve peki ihsan nedir onu da anlat? deyince. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de: “İhsan: Allah’ı görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Eğer sen O’nu görmüyorsan O seni görüyor” buyurdu. Adam yine: Kıyamet ne zaman kopacak? diye sordu. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi vesellem) de: “Kendisine soru sorulan bu konuda sorandan daha bilgili değildir” cevabını verdi. Adam o halde alametlerini söyle dedi. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de: “Annelerin kendilerine cariye muamelesi yapacak çocuklar doğurması, yalın ayak başı çıplak yoksul koyun çobanlarının yüksek ve mükemmel binaları yükseltmekte birbirleriyle yarışmalarıdır” buyurdu. Adam da sessizce çekip gitti. Ben de bir müddet durakaldım. Daha sonra Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem): “Ey Ömer soru soran kimse kimdi biliyor musun?” buyurdu. Ben: Allah ve Rasûlü daha iyi bilir dedim. Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) de: “O Cebrâil idi, size dininizi öğretmeye geldi” buyurdu. (Müslim, İman 1)

 61- عَنْ أبي ذَرٍّ جَنْدَبِ بْنِ جُناَدَةَ َ و أبي عَبْدِ الرَّحْمَنْ مُعاَذِ بْنِ جَبَلٍ رضي الله عنهما عَنْ رَسُولِ اللَّهِ rقال : اِتَّقِ اللَّهَ حَيْثُمَا كُنْتَ, وَأَتْبِعِ السَّيِّئَةَ الْحَسَنَةَ تَمْحُهَا, وَخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ .

61: Ebû Zerr Cündüp ibn Cünâde ve Ebû Abdurrahmân Muâz ibn Cebel (Allah Onlardan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Rasülullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: “Nerede ve nasıl olursan ol Allahtan kork!yolunu Allah’ın kitabıyla bulmaya çalış, kötülük yaparsan arkasından hemen bir iyilik yap ki, o kötülüğü silip götürsün. İnsanlara güzel huy ve iyilikle muamele et.” (tirmîzî, Birr 55)

62- عَنْ اِبْنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللَّه عَنْهمَا قال : كُنْتُ خَلْفَ النَّبِيِّ rيَوْمًا فَقال : يَا غُلاَمُ إني أُعَلِّمُكَ كَلِمَاتٍ :  اِحْفَظِ اللَّهَ يَحْفَظْكَ, اِحْفَظِ اللَّهَ تَجِدْهُ تُجَاهَكَ, إذا سَأَلْتَ فَاسْأَلِ اللَّه,َ وَإذا اسْتَعَنْتَ فَاسْتَعِنْ بِاللَّهِ, وَاعْلَمْ : أن الأمة لَوِ اجْتَمَعَتْ عَلَى أن يَنْفَعُوكَ بِشَيْءٍ, لَمْ يَنْفَعُوكَ إلا بِشَيْءٍ قَدْ كَتَبَهُ اللَّهُ لَكَ , وَإن اِجْتَمَعُوا عَلَى أن يَضُرُّوكَ بِشَيْءٍ, لَمْ يَضُرُّوكَ إلا بِشَيْءٍ قَدْ كَتَبَهُ اللَّهُ عَلَيْكَ , رُفِعَتِ الأقلام, وَجَفَّتِ الصُّحُفُ . وَفِي رِواَيَةٍ غَيْرِ التِّرْمِذِيُّ : اِحْفَظِ اللَّهَ تَجِدْهُ أَمَامَكَ, تَعَرَّفْ إِلَي اللهِ فِي الرَّخَاءِ يَعْرِفْكَ فِي الشِّدَّةِ, وَاعْلَمْ أن ماَ أَخْطَأَكَ لَمْ يَكُنْ لِيُصِيبَكَ, وَماَ أصابكَ لَمْ يُكُنْ لِيُخْطِئَكَ, وَاعْلَمْ أن النَّصْرَ مَعَ الصَّبْرِ, وَأن الْفَرَجَ مَعَ الْكَرْبِ, وَإن مَعَ الْعُسْرِ يُسْرًا .

62: Abdullah ibn Abbas(Allah Onlardan razı olsun)’den bildirildiğine göre: Bir gün Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in bindiği hayvanın arkasına binmiştim. Bana şöyle söyledi: “Ey genç sana bazı kaideler öğreteceğim: Allah’ın emir ve yasaklarını gözet ki, Allah’da seni gözetsin. Daima Allah’ın rızasını her işinde önde tut ki, Allah’ın yardımını her an yanında bulasın. Birşey isteyeceksen Allah’tan iste, yardım dileyeceksen Allah’tan dile, bil ki bütün insanlar toplanıp sana fayda temin etmeye çalışsalar, ancak senin için Allah’ın yazdığı faydayı sana ulaştırabilirler. Yine bütün insanlar sana zarar vermeye kalksalar, ancak Allah’ın senin hakkında takdir ettiği zararı verebilirler. Kalemler kaldırılmış ve kader defterinin sayfasındaki mürekkepler kurumuştur.” (Tirmîzî, Kıyâme 59)

Tirmîzî dışındaki bir rivayette ise şöyle buyurulmuştur: “Allah’ın emir ve yasaklarını gözet ki; O’nun yardım ve desteğini daima karşında bulasın. Bolluk zamanların da Allah’ın emirlerine bağlı kalmakla O’nu tanı ki; O da darlığa düşünce seni kurtarmak suretiyle seni tanısın. Bil ki senin hakkında yazılmamış olan birşey senin başına gelmez. Sana takdir edilen de seni atlayıp başkasına gitmez. Bil ki; yardım ve zafer sabırla beraberdir. tasa ve sıkıntının peşinde ferahlık, güçlüğün ardında da kolaylık vardır.” (Müsned, I, 307)

63- عَنْ أنس t قال : إنكُمْ لَتَعْمَلُونَ أعمالا هِيَ أَدَقُّ فِي أَعْيُنِكُمْ مِنَ الشَّعرِ, كُنَّا نَعُدُّهَا عَلَى عَهْدِ النَّبِيِّ eمِنَ الْمُوبِقَاتِ .

63: Enes ibn Mâlik (Allah Ondan razı olsun) şöyle demiştir: Siz gözünüzde kıldan daha küçük ve önemsiz görünen bazı işler yapıyorsunuz ki; biz bu tür işleri Rasûlüllah (sallallahu aleyhi vesellem) zamanında büyük günahlar dan sayardık. (Buharî, Rikâk 32)

64- عَنْ أبي هُرَيْرَة َtعَنِ النَّبِيَّ rقال :إن اللَّهَ تَعاَلَي يَغَارُ , وَغَيْرَةُ اللَّهِ تَعاَلَي , أن يَأْتِىَ الْمَرْءُ مَا حَرَّمَ اللَّهُ عَلَيْهِ.

64: Ebû Hureyre (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Allah kulları hakkında gayret gösterir. Allah’ın gayreti haram kıldığı şeyleri insanların işlemelerine karşı olmasıdır.” (Buhârî, Nikah 107; Müslim, tevbe 36)

65- عَنْ أبي هُرَيْرَةَ t إنهُ سَمِعَ النَّبِيَّ e يَقُولُ : إن ثَلاَثَةً مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ :  أَبْرَصَ, وَأَقْرَعَ , وَأَعْمَى, أَراَدَ اللهُ أن يَبْتَلِيَهُمْ فَبَعَثَ إِلَيْهِمْ مَلَكًا, فَأَتَى الأبرص فَقال : أَيُّ شَيْءٍ أحب إِلَيْكَ؟ قال : لَوْنٌ حَسَنٌ, وَجِلْدٌ حَسَنٌ, وَيَذْهَبُ عَنِّي الَّذِي قَدْ قَذِرَنِي النَّاسُ, فَمَسَحَهُ فَذَهَبَ عَنْهُ قَذَرُهُ وَأُعْطِيَ لَوْنًا حَسَنًا. فَقال : فَأَيُّ الْمَالِ أحب إِلَيْكَ؟ قال : الإبل -أَوْ قال : الْبَقَرُ – شَكَّ الرَّاوِي -فَأُعْطِيَ نَاقَةً عُشَرَاءَ, فَقال : بَارَكَ اللهُ لَكَ فِيهَا. فَأَتَى الأقرع فَقال : أَيُّ شَيْءٍ أحب إِلَيْكَ؟ قال : شَعَرٌ حَسَنٌ, وَيَذْهَبُ عَنِّي هَذَا الَّذِي قَذِرَنِي النَّاسُ , فَمَسَحَهُ فَذَهَبَ عَنْهُ, وَأُعْطِيَ شَعَرًا حَسَنً. قال : فَأَيُّ الْمَالِ أحب إِلَيْكَ؟ قال : الْبَقَرُ ,فَأُعْطَيَ بَقَرَةً حَامِلاً. وَقال : بَارَكَ اللهُ لَكَ فِيهَا. فَأَتَى الأعمى فَقال : أَيُّ شَيْءٍ أحب إِلَيْكَ؟ قال :أن يَرُدَّ اللَّهُ إلي بَصَرِي فَأُبْصِرَ النَّاسَ, فَمَسَحَهُ فَرَدَّ اللَّهُ إِلَيْهِ بَصَرَهُ. قال : فَأَيُّ الْمَالِ أحب إِلَيْكَ؟ قال : الْغَنَمُ فَأُعْطِيَ شَاةً وَالِدًا, فَانتجَ هذان وَوَلَّدَ هَذَا, فَكان لِهَذَا وَادٍ مِنَ الإبل, وَلِهَذَا وَادٍ مِنَ الْبَقَرِ ,وَلِهَذَا وَادٍ مِنَ الْغَنَمِ, ثُمَّ إنهُ أَتَى الأبرص فِي صُورَتِهِ وَهَيْئَتِهِ, فَقال : رَجُلٌ مِسْكِينٌ قَدِ انقطعت بِيَ الْحِبَالُ فِي سَفَرِي, فَلاَ بَلاَغَ لِيَ الْيَوْمَ إلا بِاللَّهِ ثُمَّ بِكَ, أَسْأَلُكَ بِالَّذِي أَعْطَاكَ اللَّوْنَ الْحَسَنَ, وَالْجِلْدَ الْحَسَنَ, وَالْمَالَ, بَعِيرًا أَتَبَلَّغُ بِهِ فِي سَفَرِي, فَقال : اَلْحُقُوقُ كَثِيرَةٌ. فَقال : كأني أَعْرِفُكَ, أَلَمْ تَكُنْ أَبْرَصَ يَقْذَرُكَ النَّاسُ فَقِيرًا, فَأَعْطَاكَ اللَّهُ!؟ فَقال : إنما وَرِثْتُ هَذَا الْماَلَ كَابِراً عَنْ كَابِرٍ, فَقال : إن كُنْتَ كَاذِبًا فَصَيَّرَكَ اللَّهُ إِلَى مَا كُنْتَ. وَأَتَى الأقرع فِي صُورَتِهِ وَهَيْئَتِه,ِ فَقال لَهُ مِثْلَ مَا قال لِهَذَا, فَرَدَّ عَلَيْهِ مِثْلَ مَا رَدَّ هَذَا, فَقال : إن كُنْتَ كَاذِبًا فَصَيَّرَكَ اللَّهُ إِلَى مَا كُنْتَ. وَأَتَى الأعمى فِي صُورَتِهِ وَهَيْئَتِهِ, فَقال: رَجُلٌ مِسْكِينٌ وَابْنُ سَبِيلٍ انقطعت بِيَ الْحِبَالُ فِي سَفَرِي, فَلاَ بَلاَغَ لِيَ الْيَوْمَ إلا بِاللَّهِ ثُمَّ بِكَ, أَسْأَلُكَ بِالَّذِي رَدَّ عَلَيْكَ بَصَرَكَ شَاةً أَتَبَلَّغُ بِهَا فِي سَفَرِي؟ فَقال : قَدْ كُنْتُ أَعْمَى فَرَدَّ اللَّهُ إِلَيَّ بَصَرِي, فَخُذْ مَا شِئْتَ وَدَعْ ماَ شِئْتَ, فَوَ اللَّهِ لاَ أَجْهَدُكَ الْيَوْمَ بِشَيْءٍ أخذتُهُ لِلَّهِ عَزَّ وجَلَّ. فَقال : أَمْسِكْ مَالَكَ فَإنما اُبْتُلِيتُمْ, فَقَدْ رَضِيَ اللَّهُ عَنْكَ وَسَخِطَ عَلَى صاحبيك .

65: Ebû Hureyre (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)’in şöyle dediğini işitmişimdir: “İsrailoğulları arasında biri ala tenli, biri kel, biri de kör üç kişi vardı. Allah onları sınamak istedi ve kendilerine bir melek gönderdi. Melek ala tenliye geldi: Ençok istediğin şey nedir? dedi. Ala tenli: Güzel bir renk, güzel bir ten ve insanların beni çirkin gördüğü ve iğrendiği şu halin benden giderilmesidir dedi. Melek onu sıvazladı ve alaca tenlilik ondan gitti, rengi güzelleşti. Melek ona: Hangi malı daha çok seviyorsun? dedi. Alaca tenli adam da: Deve yahut sığırdır dedi. Allah ona gebe bir deve verdi. Melek Allah sana bu deveyi bereketli kılsın diye dua etti.

Melek sonra kel olan adama gelerek: En çok ne isterdin? dedi. Kel de: Güzel bir saç ve insanların benden uzaklaştıkları şu kelliğin benden giderilmesidir dedi. Melek de onu sıvazladı, kelliği yok oldu, kendisine gür ve güzel bir saç verildi. Melek sordu: En çok hangi malı seversin? Adam da: İnek dedi. Allah tarafından ona gebe bir inek verildi. Melek Allah sana bunu bereketli kılsın diye dua ettikten sonra körün yanına geldi ve:

En çok ne isterdin? diye sordu. Kör de Allah’ın gözlerimi geri vermesini ve insanları görmeyi çok istiyorum dedi. Melek onun gözlerini sıvazladı ve geri verdi. Bu defa melek: Mallardan en çok hangisini seversin? dedi. O da: Koyun dedi. Allah ona doğurgan bir koyun verdi.

  Bir müddet sonra deve ve sığır sâhiplerinin devesi ve sığırı yavruladı. Koyun sâhibinin de koyunu kuzuladıý. Sonunda birinin vadi dolusu develeri, diğerinin vadi dolusu sığırları, ötekinin de vadi dolusu koyun sürüsü oldu.

Daha sonra melek ala tenliye onun eski kıyafetine bürünerek geldi ve: Fakirim yoluma devam edecek imkanım kalmadı gitmek istediğim yere önce Allah, sonra senin yapacağın yardım sayesinde ulaşabilirim. Rengini ve cildini güzelleştiren sana mal veren Allah adına senden yolculuğumu tamamlayabileceğim bir deve istiyorum dedi. Adam: İyi amma hak sahipleri (isteyen fakirler) çoktur dedi. Melek de: Ben seni tanıyor gibiyim. Sen insanların kendisinden iğrendikleri, fakirken Allah’ın zengin ettiği alaca tenli değil misin? dedi. Adam da: Hayır, ben bu mala atadan ataya intikal ederek varis oldum dedi. Melek: Eğer yalan söylüyorsan Allah seni eski haline çevirsin dedi. Sonra Melek kel olan adamın eski kılığına girip onun yanına geldi, ona da ötekine söylediği gibi söyledi. Kel de alaca tenli gibi cevap verdi. Melek de ona: Yalan söylüyorsan Allah da seni eski haline çevirsin dedi. Melek körün eski kılığına girip onun yanına gitti: Fakir ve yolcuyum, yola devam edecek imkanım kalmadı. Bu gün önce Allah’ın, sonra senin sayende yoluma devam edebileceğim, sana gözlerini veren Allah aşkına senden bir koyun istiyorum ki, onunla yoluma devam edebileyim. Bunun üzerine o eski kör adam: Ben gerçekten kördüm, Allah gözlerimi bana iade etti. Şu gördüğün mallardan istediğini al istediğini bırak Allah’a yemin ederim ki, Allah rızası için bugün alacağın hiç birşeyde sana zorluk çıkarmayacağım dedi. Melek: Malın senin olsun, bu sizin için bir imtihandı. Allah senden razı oldu, arkadaşlarına gazab etti cevabını vererek ayrılıp gitti.” (Buhârî, Enbiyâ 51; Müslim, Zühd 10)

66- عَنْ أبي يَعْلَي شَدَّادِ بْنِ أَوْسٍ t عَنِ النَّبِيِّ e قال : اَلْكَيِّسُ مَنْ دان نَفْسَهُ , وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ , وَالْعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَهُ هَوَاهَا, وَتَمَنَّى عَلَى اللَّهِ.

66: Ebû Ya’lâ Şeddâd ibn Evs (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet edildiğine göre Pey-gamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Akıllı kişi nefsini hesaba çekerek, nefsine hâkim olup ölüm sonrası için çalışandır. Âciz ve zayıf kimse ise nefsini arzularının peşine takıp ta kurtuluşunu hiçbir iş yapmaksızın Allah beni bağışlar diye hayal kurarak Allah’ tan bekleyen kimsedir.”(Tirmîzî, Kıyâme 25)

67- عَنْ أبي هُرَيْرَةَ tقال : قال رسولُ اللَّهِ e : مِنْ حُسْنِ إِسْلاَمِ الْمَرْءِ تَرْكُهُ مَا لاَ يَعْنِيهِ .

67: Ebû Hureyre (Allah Ondan razı olsun)’den bildirildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur: “Kendisine faydalı olmayan ve kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terketmesi kişinin iyi ve güzel müslüman olmasındandır.” (Tirmîzî, Zühd 11)

 68- عَنْ عُمَرَ t عَنِ النَّبِيِّ e قال : لاَ يُسْأَلُ الرَّجُلُ فِيمَ ضَرَبَ امرأته .

68: Ömer (Allah Ondan razı olsun)’den bize aktarıldığına göre Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Kişiye hanımını neden dövdüğü sorulmaz.” (Ebû Dâvûd, Nikah 42)

İlgili Makaleler