Ay: Ocak 2014

  • 5- Hâkim: Hadis Usulü Online Oku


    5- Hâkim:

     

    En yüksek mertebede olanların unvanıdır. Bütün
    Sünnet’i nefsinde cemeden kimseler bu unvanı almaya hak kazanırlar.Hemen
    belirtelim ki, muhaddis tabiri hadisle iştigal eden bütün ehl-i ilm için
    kullanılan müşterek bir isimdir. Binaenaleyh hâfız, hüccet ve hâkim de öncelikle
    muhaddis ismini taşırlar. Zaten bunları birbirinden kesin hatlarla ayırmak
    mümkün değildir. Bu sebeple, usulcüler birbirinden farklı târiflerde bulunurlar.
    Esâsen, bu ilimde birinci derecede mühim olan, muhaddisin itkanı ve tesebbütüdür,
    adalet ve zabt yönünden mükemmel olmasıdır. Çok hadis ezberleme keyfiyeti ikinci
    derecede önem taşıyan bir husustur.[1]



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/516.

  • 4- Hüccet: Hadis Usulü Online Oku


    4- Hüccet:

     

    Hâfızdan sonra gelen mertebenin unvanıdır.
    300.000 kadar hadîsi yukarıda belirtilen şartlarda senet ve metniyle ezberleyen
    kimselere denir.

    [1]



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/516.

  • 3- Hâfız: Hadis Usulü Online Oku


    3- Hâfız:

     

    Muhaddislerden muktesebâtı ilerlemiş olanların
    unvânıdır. Bilhassa ezbere bildiği hadislerin çokluğu ile muhaddisten ayrılır.
    Hâfız unvânının, umûmiyetle 100 bin kadar hadîsi sened ve metniyle ezbere bilen
    muhaddisler için kullanıldığı ifâde edilmiştir. Muhaddis gibi, bunun da ricâli
    ve metni her yönüyle tanımaları gerektiğini söylemeye hâcet yoktur.

    Şu noktayı da belirtelim ki, diğer tabirler
    gibi, hâfız tabiri muayyen ve mahdût evsâfa göre verilmiş bir unvan değildir.
    Zamâna ve bu tâbiri kullanan şahsa göre, kelimeden kastedilen mefhum
    değişebilir. Sözgelimi Zehebî’nin, Tezkiretü’l-Huffâz’da huffâzı yani hadîs
    hâfızlarını tanıtır. Bir başka deyişle, orada yer verilen her şahıs Zehebî’ye
    göre “hâfız”dır. Bundan hareketle her birinin 100 bin civârında hadîs ezberlemiş
    olduğunu söyleyemeyiz. Nitekim, kitap, başta Hz. Ebu Bekr ve Hz. Ömer (radıyallahu
    anhüm) olmak üzere 33 adet Sahabe (radıyallahu anhüm)’ye yer vererek başlar.
    Keza Sahâbe’den sonra yer verilen Tâbiîn ve Etbauttâbiîn tabakalarına mensup
    kimselerden kitapta tercümesi sunulanların hepsinin 100.000 civarında hadîs
    ezberlediği de söylenemez.[1]



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/515-516.

  • 2- Muhaddis: Hadis Usulü Online Oku


    2- Muhaddis:

     

    Bu, ilimde belli bir seviyeye ulaşanın
    unvânıdır. Hadîs ilmini bilir. Hadîslerden az olmayan miktarda metin ve
    senediyle ezberler. Senedlerde yer alan râvileri, cerh ve ta’dîl yönleriyle
    tanır. Keza, metni de, ihtivâ ettiği ahkâm ve kendisiyle amel etme durumlarıyla
    tanır. Muhaddis yerine Şeyh ve İmâm tâbirleri de kullanılır. Ancak, hemen
    belirtelim ki şeyh tâbiri muhaddisin hadîs aldığı hoca için de kullanılır.
    “Falan kişi Buhârî’nin şeyhidir” deyince Buhârî’nin ondan hadîs aldığı
    anlaşılır. O kimsenin vasıflı bir muhaddis olması şart değildir. Öyle ise şeyh
    kelimesi âdâbına uygun hadîs rivâyet eden sıradan bir râvî manasına da sıkça
    kullanılmıştır.[1]

    Muhaddis: Hadis rivayet eden kimse; Hadis
    ilmiyle uğraşan ilim adamı; Hz. Peygamber (s.a.s)’den rivayet edilen her şeyin
    senetlerini; Peygamberimizden sonra bu bilginin kendisine nasıl ulaştığını,
    senedindeki ravilerin güvenilir olup olmadıklarını bilen kimse. Tahdis (rivayet
    etmek)ten ism-i fail olan muhaddis, ravi ile eşanlamlıdır. Ancak usul-u hadiste
    Muhaddis “ravi” kelimesine oranla daha özel bir anlam taşır. Buna göre her
    muhaddis ravidir fakat her ravi muhaddis değildir.

    Muhaddisi raviden ayıran fark, onun, rivayet ve
    dirayet yönünden mahir, sahih olan hadisi sakiminden ayırdedebilecek bir
    melekeye sahip, hadise müteallik bütün ilimleri ve hadisçilerin ıstılahlarına
    vakıf hadis ravilerinden mü’telif ve muhtelif, müttefik ve müfterik olanları ve
    hadislerdeki garib lafızları iyi bilen bir kimse olmasıdır. Bu bilgilere sahip
    olan bir hadisci muhaddis ismine lâyık olur.

    Muhaddis lâfzının, hadis ilminde hangi dereceye
    ulaşmış olana alem olacağı konusunda değişik görüşler vardır. Çünkü hadisle
    uğraşanlara, durumlarına göre çeşitli isimler verilmiştir. Cemalüddin el-Kasımi
    bu konuda şunları nakleder:

    “Kitablarda hadisle meşgul olan kimselere, “müsnid”,
    “muhaddis” ve “hâfız” lâkablarının verildiği görülür. Hadisçilerin ıstılahlarına
    vâkıp olmayan kimseler, onların birbirine müradif olduklarını, mutlak olarak
    bunları herkese söylemenin caiz olacağını zannederler. Halbuki gerçek böyle
    değildir. Çünkü “müsnid”, ister hadise ait bilgileri bilsin veya bilmesin, ister
    bilgisi sadece hadis rivayet etmekten ibaret olsun, isnâdı ile hadisi rivayet
    eden kimseye denir. “Muhaddis” ise müsnidden daha yüksek derecededir. Muhaddisin
    senedleri, illetleri, ricâlin isimlerini bilmesi, çok metin ezberlemesi, Kütüb-ü
    Sitteyi, Müsnedleri, Mu’cemleri ve hadise ait cüzleri dinlemesi şarttır. Selefe
    göre “hafız”, “muhaddis”le eşanlamlıdır.

    Ayrıca muhaddis, ri’vayet ve dirâyet yönlerinden
    hadisle uğraşan, hadisin ravilerini ve bunlar arasındaki farkı bilen, kendi
    asrındaki ravilerin ve rivayet edilen şeylerin çoğundan haberden olan, bu
    konularda payının bulunduğu bilinen, hadisi iyi bilmesiyle meşhur olarak temayüz
    eden kimsedir. Eğer bu konuda, her tabakadan bildikleri bilmediklerinden daha
    fazla olacak şekilde, tabaka tabaka şeyhlerini bilecek kadar geniş bilgiye sahip
    olursa buna “hafız” denir. Mütekaddi’mun’dan bazıları: “Biz, yirmi bin hadisi
    imlâ suretiyle yazmamış olan kimseyi hadisçi saymazdık” şeklinde aktarılan
    sözleri kendi dönemlerindeki muhaddis tarifini yansıtmaktadır.

    İmam Ebû Şâme de şöyle der: “Hadis ilimleri üç
    kısımdır: Birincisi ve en şereflisi; hadis metinlerini ezberlemek, garib
    lâfızlarını, fıkıha ait hükümlerini bilmektir.

    İkincisi; senedlerini ezberlemek, ricâlini
    tanımak, sahihini sakiminden ayırt etmektir.

    Üçüncüsü; hadisleri toplamak, yazmak, rivayet
    yollarını ve senedlerini bir araya getirmek ve bu konularda derinleşmeye
    çalışmaktır.”

    Hâfız İbni Hacer ise şöyle der: “Bu üç esası
    kendisinde toplayan kimse fakih ve kâmil bir muhaddistir. Bunlardan sadece
    ikisini bilen kimsenin derecesi daha aşağıdır.” Tedribü’r-Ravi isimli eserde de
    bu şekilde ifade edilmiştir.[2]

    Ulemanın “muhaddis” tarifinde değişiklikler
    olmasına rağmen hepsinde de muhaddise verilen derece yüksektir. Bunlara göre
    muhaddis, senedleri ezberlemekle beraber, senedlerdeki ricâlin ne dereceye kadar
    adaletli veya mecrûh (kusurlu) olduklarını da bilen kimsedir. Muhaddisler
    arasında yüksek rütbeye sahip olana “hâfız”, en yüksek dereceye sahip olana “huccet”,
    en üstün mertebeye ulaşana da “Hâkim” denir.

    Meşhur görüşe göre, kendisine “Şeyh” ve “imam”
    da denilen muhaddis, hadis ilminde üstad-ı kâmil mertebesini bulan zattır.
    Muhaddis, yüz bin hadisi metinleriyle senedleriyle ezberlemiş olur ve
    senedlerdeki ricâli tercemeleriyle, cerh ve tadil noktasından halleriyle tanırsa
    “Hâfız” adını alır. “Hüccet” üçyüz bin hadisi böylece bilen muhaddisin ünvanıdır.
    “Hâkim” ise bütün sünneti kuşatmış olan İmama denir.

    İmam Cezerî’nin tarîfine bakılırsa “Muhaddis”
    ünvanı genel olup şartları içerisinde rivayet etmek üzere erbabından, yine
    şartları içerisinde hadis alıp (ahz), taşıyan (tahammül) her zata verilebilir.

    Zeynü’d-Din Irakî de; hadisleri kendi eliyle
    yazmış, erbabından dinlemiş, taliblere dinletmiş, hadis toplamak için diyar
    diyar dolaşmış, bine yakın Müsned, İlel ve Tarih kitablarının asıllarını elde
    etmiş, asıldan istinsah (kopya) edilmiş (feri) kitaplar üzerine talik (not)lar
    yazmış kimseye “muhaddis” denilebileceğini, söyler.[3]



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/515.



    [2]

    Cemalüd-Din el-Kasımî, Kavaidü’t-Tahdis, s. 76-77-1961 (1380).



    [3]

    Tecrid-i Sarih Tercümesi: 1/8-9; İsmail Kaya, Şamil İslam Ansiklopedisi:
    4/239-240.

  • 1-Tâlib: Hadis Usulü Online Oku


    1-Tâlib:

     

    Hadîs ilmini öğrenmeye azmetmiş kimse demektir.
    Hiyerarşide en aşağı mertebede yer alır. Gayreti ve muktesebâtı nisbetinde
    derecesi yücelir.

    [1]



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/514.

  • 2- RÂVİLERİN DERECELERİ: Hadis Usulü Online Oku

    2- RÂVİLERİN
    DERECELERİ:

     

    Resûlullah (aleyhissalatu vesselam)’ın sünnetini
    nakil ve rivâyet etmeyi meslek edinenler bir kısım hiyerarşik derecelere
    ayrılır:

    [1]



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/514.

  • 1- RÂVİ Hadis Usulü Online Oku

    1- RÂVİ

     

    Ravi: Su tulumu, arkasında su taşıdıkları
    vâsıta, modern tabir ile arroröz; daima hadis ve şiir rivayet eden kimse;
    Rivâyetten ism-i fâildir. Râvi, lügat olarak bir haberi anlatan, nakleden,
    taşıyan, ileten, getiren kimseye denir. Hz. Peygamber’in söz, fiil, takrir,
    ahlak ve şemailine dair bilgi nakleden kimse. Mutlak olarak nakleden, hikaye
    eden anlamına gelen “ravi”, hadis usulündeki tarifine göre, hadisi senedi ile
    usulüne uygun olarak nakleden kimse demektir. Bir başka tarife göre hadisi
    öğrenip eda terimlerinden biriyle kendisinden sonrakilere nakleden hadisçi
    demektir. Çoğulu ruvat’tır. Bu mânâda râvi’ye müterâdif olarak müsnid, keza
    râviler manasında mutlaka cemi hâlinde ricâl kelimesi de kullanılır. Ravinin
    rivayet ettiği nesne de mervî, yani kelime anlamıyla su veya söz ve şiirdir.
    Mervî, Resul-u Ekrem (s.a.s)’e nisbet olunan her şey olabileceği gibi Sahâbe,
    Tabiun ve başkalarına nisbet olunan şeyler de olabilir.[1]

    İlk devir İslam âlimleri, son derece isabetli
    bir buluşla, kelimeleri bu lugat anlamlarından alarak, mecazi birer ıstılah
    haline getirmişlerdir: Hz. Peygamber pınar’a benzetilmiştir. Eski mervî yani
    “su”, onun sözleri olmuştur. Su taşıma; artık yerini Hadis rivayet etmeye, Hz.
    Peygamber’in söz ve fiillerini taşımaya bırakmıştır. Su taşıyanın adı da, hadis
    ravisine dönüşmüştür; artık onun kabında çeşme suyu değil, Peygamber pınarının
    suyu vardır. Eski edebiyat dilimizde “serçeşme” tabiri, Hz. Peygamber’in bir
    vasfı olarak kullanılırdı ki, “pınar başı, su başı” manâsına gelmektedir.
    Sistemin kelimelerinden de anlaşılacağı üzere; burada, Peygamber pınarının
    suyunu, o pınardan doğrudan doğruya içme imkânı olmayanlara ulaştırma
    sözkonusudur. Bu duruma göre, hadis ilmi’nin beş temel meselesi ile karşı
    karşıya bulunduğumuz ortaya çıkıyor. Bunlar, mecazi ifadesi ile, pınar, su, su
    taşıma işi, su taşıyıcılar ve su deposudur. Hadisçi diliyle ve hakiki manası
    ile: 1) Hz. Peygamber’in şahsiyeti, 2) Onun hadisleri, 3)
    Bu hadislerin gelecek nesillere intikali, rivayeti, 4) Hadislerin
    naklinde aracılık vazifesini üstlenen şahıslar, raviler, 5) Nihayet, bu
    hadislerin toplandığı kitaplar.

    Dirayetul-hadis ilmi, sened ve metnin hallerini
    anlamaya imkan veren kurallardan oluşur. İbn Hacer’in tarifine göre, ravi ile
    mervinin hallerini anlatan kaidelerin bilinmesinden ibarettir. Bu nedenle ravi
    ile mervi, hadis ilminin üzerinde durduğu son derece önemli olan konuların
    başında gelmektedir. Hadis usulü konusunda yazılmış olan eserlerde bu ilmin
    esasları ve özellikleri anlatılmaktadır.

    Rivayet olunmuş hadislerin sıhhati, her şeyden
    önce, hadisleri nakleden ravilerin güvenilir (sika) olmalarına bağlıdır. Çünkü
    sika olan ravi, kendisi gibi güvenilir, sahih hadisler nakledecektir. Sika
    olmayanlar da sahih olmayan, zayıf, vahi ve metruk hadisler naklederler. Bu
    nedenle hadis rivayet edenler, hangi tabakadan olursa olsun, bunların, hadisi
    kabul olunan kimselerden olması şartı sözkonusudur. Ravinin, hadisi kabul edilen
    kimselerden olması da, bir takım şartları kendisinde taşımasına bağlıdır. Hadis
    alimleri bu şartları, rivayeti kabul olunan ve olunmayan ravinin sıfatları
    ismiyle açıklamışlardır. Açıklanan bu sıfatlardan herhangi birinin noksan
    olması, ravinin güvenilir olmaktan çıkmasına sebep teşkil eder. Bu durumda olan
    raviler hadis rivayet etseler ve hatta rivayet ettikleri hadisler aslında sahih
    olsalar dahi, bu hadisler kendilerinden alınmaz; o hadisleri rivayet eden başka
    güvenilir (sika) ravilerden alınır. Ravilerden hadis kabulü ve reddi ile ilgili
    bu son derece dakik ve tutarlı kaideler, hadis ilminin sağlam temeller üzerine
    bina edildiğini gösterir. Bu hassas kaidelerin geliştirilmesindeki asıl maksat;
    İslam dininin Kur’an-ı Kerim’den sonra ikinci kaynağı olan hadisleri sağlam
    yollardan elde etmek ve neşretmek gayretidir.

    [2]

    Normalde râvî’nin meslekten olması şart
    değildir. Bu sebeple, râvinin ilim sâhibi olması, rivâyet ettiği haberin
    senedindeki ricâlini cerh ve ta’dil yönleriyle tanıması, terettüp eden ahkâm vs.
    yönleriyle metni tanıması aranmaz. Râvide aranan yegâne husus rivâyet adabına
    riâyetidir, rivâyeti senedli olarak yapmasıdır.

    Râvi tâbiri, yeri gelince en küçük derecede yer
    alandan en üst derecede yer alan ricâlin, hepsi için kullanılabilen âm bir
    tâbirdir.[3]



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/513; Subhi
    es-Salih, a.g.e., s. 301; Sabahattin Yıldırım, Şamil İslam Ansiklopedisi:
    5/227; İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat
    Fakültesi Yayınları: 77.



    [2]

    Subhi es-Salih, a.g.e., s. 301; Sabahattin Yıldırım, Şamil İslam
    Ansiklopedisi: 5/227-228.



    [3]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/513.

  • İLMUR-RİCAL Hadis Usulü Online Oku

    İLMUR-RİCAL

     

    MEVZU’UN
    ÖNEMİ:

     

    Senedin ehemmiyeti ne ise hadîs ilimleri
    (ulûmu’l-hadîs) arasında rical ilmi’nin de ehemmiyeti odur. Hadîs hakkında son
    derece mühim ve zarurî olan sahîh, hasen, zayıf vs. şeklindeki
    değerlendirmelerin medârı seneddir, yani senedi teşkîl eden râvîler. Şu halde
    rical ilmi, hadis ilminin vazgeçilmez bölümlerinden birini ve hattâ birincisini
    teşkîl eder.

    Önceki bahiste sened üzerinde durduk. Bu bahiste
    senedi meydana, getiren râvîler, râvilerin dereceleri, tabakaları, râvilerde
    aranan evsaf vs. gibi çeşitli meselelere temas edeceğiz.[1]



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 1/513.

  • Rivayet İle İlgili Diğer Hususlar Hadis Usulü Online Oku


    Rivayet İle İlgili Diğer Hususlar

     


    1- Rivayetin şartları:

    Ravinin sema, arz ve icazet gibi yollarla hadisi almasıdır.


    2- Nevileri:

    Muttasıl ve munkatı gibi vasıflardır.


    3- Ahkamı:

    Kabul veya reddedilmesidir.


    4- Hali:

    Ta’dil veya cerhdir.

    [1]
     



     




    [1]

    Mevzu Hadisler, Aliyyu’Kari, İlim Yayınları: 9.

  • Rivayet İle İlgili Terimler Hadis Usulü Online Oku


    Rivayet İle İlgili Terimler

     


    1- Rivayet-i Akran:

    Ravi hadisi kimden rivayet ediyorsa, onunla bir
    hususta birleşmiş olması demektir. Mesela: Yaşlarının bir olması veya her
    ikisinin de bir zatdan hadis okuyup, rivayet etmeleri gibi.


    2- Rivayet-i Mudbec:

    Emsallerin birbirinden rivayet etmelerine denir.


    3- Rivayetu’l-asağır ani’l-ekabir:

    Evladın atadan, talebenin hocadan rivayetine denir.


    4- Rivayetu’l-ekabir ani’l-asagir:

    Hocanın talebeden, babanın oğlundan rivayetine denir.


    5- Sabık, lahik:

    İki adamın bir zattan rivayetlerinde ilk rivayet edene sabık, sonrasına da lahik
    denir.


    6- Mühmel:

    İsimleri bir olan iki zatın birisinden hadis rivayet edilirken mutlak olarak
    ismini anmakla yetinip, bu iki zattan hangisi olduğunu açıklamamaktır. İkisi de
    Sika’dan olursa, ihtimal zarar vermez.


    7- Nasi:

    Kendisinden hadis rivayet edilmiş olup sonra kendisine sorulunca onu şüpheli bir
    şekilde inkar etmiş olmasına denir. Şayet, kesin olarak inkar ederse hadis
    merduddur. Şüpheli oluduğu için, makbul sayılmıştır.


    8- Müselsel:

    İsnadın ittifaklı olanına denir.


    9- Sika ve sikat:

    Adil ve ezberleme kabiliyeti olup, her yönden güvenilir adam demektir.


    10- Eda sigaları:

    (Semi’tu min fulanin: Filandan işittim) veya (Kale fulanun: Filan söyledi) gibi
    sözlerdir.


    Diğer haller:

    Yemin ile başlamak veya zaman, mekan ve sebep tayin ederek, davasını
    kuvvetlendirmek için, şu işi yaparken, filancalar ile otururken ve filan yere
    giderken, gibi sözlerle başlamaktır.

    [1]


    11- Mütabi:

    Yalnız lafız veya yalnız mana bakımından rivayetlerin birbirlerine uymalarıdır.


    12- Şâhit:

    Hem lafız hem de mana bakımından bir rivayetin diğer rivayete uymasıdır.

    [2]
     
     



     




    [1]

    Mevzu Hadisler, Aliyyu’Kari, İlim Yayınları: 9.



    [2]

    Mevzu Hadisler, Aliyyu’Kari, İlim Yayınları: 11