أَعُوذُ باللَّهِ مِنَ الشَّيْطاَنِ الرَّجِيمِ
Koğulmuş şeytandan Allah’a sığınırım.
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
سورة الفاتحة (1)
(FÂTİHA SURESİ)
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ {1/1}
II. sıfat | sıfat | muzâfun ileyh mevsûf | câr-mecrûr mukaddem mef’ûlün b.[1] (اسم) muzâf |
1. Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla (başlarım).
{1/4} | الدِّينِ | يَوْمِ | مَالِكِ | {1/3} | الرَّحِيمِ | اَلرَّحْمَنِ | {1/2} | الْعَالَمِينَ | رَبِّ | لِلَّهِ | اَلْحَمْدُ | ||||
muzâfun i. | muzâfun i. muzâf | IV.sıfat muzâf | III. sıfat | II. sıfat | muzâfun i. | sıfat | Haber mevsûf | Mübt. | |||||||
2. 3. 4. Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. O, rahmândır (çok merhametli) ve rahîmdir (çok acıyandır). Ceza gününün mâlikidir.
ceza (yapılan amelin karşılığı)/itaat, inkiyad, bağlılık/şeriat, din | اَلدِّينُ |
sahib olmak, zaptetmek, gücü yetmek | مَلَكَ يَمْلِكُ مِلْكاً |
{1/5} | نَسْتَعِينُ | إِيَّاكَ | وَ | نَعْبُدُ | إِيَّاكَ | |||
fiili muzari fâili müstetir zam. (نَحْنُ) | munfasıl zamir mukaddem mef’ûl b. | Atıf h. | fiili muzari fâili müstetir zam. (نَحْنُ) | munfasıl zamir mukaddem meful b | ||||
5. (Rabbimiz!) Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım isteriz.
yardım istedi, yardım talep etti | إِسْتَعاَنَ يَسْتَعِينُ إِسْتِعاَنَةً |
اِهْدِنَا | الصِّرَاطَ | الْمُسْتَقِيمَ | {1/6} | |||
I. meful Fiili emr | II. mef’ûl | sıfat |
| |||
Fâili müstetir z. (أَنْتَ)/ (ناَ)muttasıl zam. mef’ûl |
|
| ||||
6. Bize dosdoğru yolu göster.
yol | اَلصِّرَاطُ | dosdoğru | اَلْمُسْتَقِيمُ | yol göstermek, hidâyet etmek | هَدَى يَهْدِي | |||||||||||||||||
صِرَاطَ | الَّذِينَ | أَنْعَمْتَ | عَلَيهِمْ | غَيرِ | الْمَغْضُوبِ | عَلَيهِمْ | وَ | لاَ الضَّالِّينَ | {1/7} | |||||||||||||
bedel | ismi mevsûl | fiil-fâil | câr-mecr. | zarf | muzâfun i. | câr-mecr. | Atıf h. | ma’tûf mecrûr |
| |||||||||||||
| muzâfun. ileyh | sıla cüml. |
| muzâf |
| (لاَ) zâide (nefyin tekidi için) |
| |||||||||||||||
7. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunu değil
lütuf ve ikramda bulunmak | أَنْعَمَ يُنْعِمُ إِنْعاَماً |
gazab etmek, rıza göstermemek, kızmak | غَضِبَ يَغْضَبُ غَضْباً |
(ism-i mef’ûl) gazaba uğramış olanlar | اَلْمَغْضُوبُ عَلَيهِمْ |
(ism-i fâil) sapan, doğru yolu bulamayan | اَلضَّالُّ (ضَلَّ يَضِلُّ) |