Ay: Ocak 2014

  • B) Şöhret Buldukları Yere Göre Meşhur Hadisler: Hadis Usulü Online Oku


    b) Şöhret Buldukları Yere Göre Meşhur Hadisler:

     


    b1) Hadisçiler Nezdinde Meşhur Hadisler:

     

    Buna misal olarak şu hadisi verebiliriz:

    “Rasulullah (s.a.v.) bir ay süre ile rükudan
    sonra kunut yaparak Ri’l ve Zekvan kabilelerine beddua etmiştir.”[1]



     




    [1]

    Buhari, Vitr: 7; İ’tisam: 16; Müslim, Mesacid: 299, 300; Nesai, Tatbik: 26,
    İbn Mace, İkame: 120; Darimi, Salat: 216; İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü,
    Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları: 112.

  • A3) Zayıf Meşhur Hadis: Hadis Usulü Online Oku


    a3) Zayıf Meşhur Hadis:

     

    Hasen olan Meşhur hadise misal olarak şu hadisi
    verebiliriz:

    Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:


    “Kalpler, kendilerine iyilik edenleri sevmeye
    meyilli olarak yaratılmışlardır.”


    [1]



     




    [1]

    Bk. Suyuti, Tedrib: 189; İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara
    Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları: 112.

  • A2) Hasen Meşhur Hadis: Hadis Usulü Online Oku


    a2) Hasen Meşhur Hadis:

     

    Hasen olan Meşhur hadise misal olarak şu hadisi
    verebiliriz:

    Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:


    “İlim öğrenmek her müslümana farzdır. İlmi ehli
    olmayanlara öğreten, domuzlara kıymetli taşlardan, inciden ve altından tasma
    takmaya çalışan gibidir.”[1]

    Mizzi, bu hadisin hasen derecesine yükselmesini
    sağlayacak senedlerinin bulunduğunu söylemiştir. Hatta o, 50 tarikini gördüm ve
    onları bir cüzde topladım, demiştir.”[2]



     




    [1]

    İbn Mace, Mukaddime: 17.



    [2]

    Bk. Suyuti, Tedrib: 189; İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara
    Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları: 112.

  • A) Sened Tetkiki Sonuçlarına Göre Meşhur Hadisler: Hadis Usulü Online Oku


    a) Sened Tetkiki Sonuçlarına Göre Meşhur
    Hadisler:

     


    a1) Sahih Meşhur Hadis:

     

    Sahih olan Meşhur hadise misal olarak şu hadisi
    verebiliriz:

    Bize Abdullah b. Yusuf haber verdi, dedi ki,
    bize Malik b. Enes, Nafi’den, o da Abdullah İbn Ömer’den naklen bildirdi ki
    Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:


    “Herhangi biriniz cum’a namazına geleceği zaman
    gusletsin.”

    Bu hadis bir çok tarikle Rasulullah’dan (s.a.v.)
    nakledilmiştir.[1]

     



     




    [1]

    Bk. Buhari, Cum’a: 2, 5, 12, 26; Müslim, Cum’a: 1, 2, 4; Tirmizi, Cum’a: 3;
    Nesai, Cum’a: 7, 25; İbn Mace, İkame: 80, 83; Darimi, Salat: 190; Muvatta,
    Cum’a: 5; Ahmed b. Hanbel, Müsned: 1/15, 46, 330; 2/3.; İsmail Lütfi Çakan,
    Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları: 111.

  • 1) Meşhur Hadis: Hadis Usulü Online Oku


    1) Meşhur Hadis:

     

    Her tabakada (Sahâbî, Tâbiîn, Etbauttâbiîn) râvi
    sayısı en az üç olan rivâyetlere denir. Bu tarif muhaddislere göredir. Fukahâ
    ise böyle bir hadîse müstefîz der. Mâmafih, iki târikle rivâyet edilen hadîslere
    de müstefîz diyen fakîhler olduğu gibi müstefîz demek için dört tarîki şart
    koşan fakîhler de olmuştur.

    İlk asırda bir tek tarîki olsa bile sonradan
    ümmetin kabulüne mazhar olarak şüyû bulan hadîslere de lügat mânasına yakın
    olarak meşhur denmiştir.

    Yeri gelmişken bir kere daha hatırlatalım:
    Meşhur hadîs tabiri, bir de halk arasında hadîs diye çokça şüyû bulmuş sözler
    için kullanılır. Müştehir de denen bu sözlerin ilk asırda bilinen bir aslı
    olabileceği gibi olmayabilir de. İkinci ve üçüncü asırlarda mütevâtir
    derecesinde şöhrete eren bu rivayetler, sahîh bir hadîs olabileceği gibi “hadîs”
    ismi verilmiş bir atasözü, bir feylezof veya hakîm sözü, bir tabîb sözü de
    olabilir. Mesela, bazen Hz. Ali (radıyallahu anh)’ye ve bazan da, Hz. Peygamber
    (aleyhissalâtu vesselâm)’e nisbet edilerek söylendiğine sıkça rastlanan
    “Çocuklarınızı yarına göre yetiştirin” “meşhur hadîsi (!)”nin araştırma sonunda
    Eflatun’a ait bir söz olduğunu tesbit ettik.

    Metinlerde sıkça rastlanacak olan meşhur
    kelimenin bizi hataya düşürmemesi için kelimenin ihtiva ettiği bütün bu mânâları
    iyi kavramanız gerekir.[1]

    Hadisçilere göre meşhur; tevatür şartlarını
    taşımayan topluluğun naklettiği ve her nesilde ravisi ikiden aşağı olmayan
    hadistir. (İbn Hacer (852/1448) bu topluluğu “ikiden fazla” kaydına
    bağlamıştır.)

    Başlangıçta bir-iki kişi tarafından rivayet
    edilmişken daha sonraki nesillerde tevatür derecesine ulaşan hadisler için de
    meşhur terimi kullanılmaktadır.[2]

    Meşhur hadisin, mutlaka sahih olduğu ilk anda
    akla gelebilirse de aslında öyle değildir. Tevatür derecesini bulamadığına göre,
    ravileri tetkike tabidir. Böyle olunca, tetkik sonuçlarına göre, sahih, hasen
    veya zayıf meşhurların bulunması kaçınılmazdır.

    Bir de bazı hadisler, bazı kesimler ya da meslek
    grupları katında meşhur olmuşlardır. Bu tür hadisleri de Meşhur hadisler
    arasında ele almak doğru olacaktır. Şu hale göre meşhur hadisler iki kısma
    ayrılır:[3]

     



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/78.



    [2]

    Meşhur mütevatir ile aziz ve garib arasındadır. (Itr, Menhec: 409)


    [3]

    İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara
    Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları: 110-111.

  • B- Âhad Hadîsler (Haber-i Vahid): Hadis Usulü Online Oku


    B- Âhad Hadîsler (Haber-i Vahid)
    :

     

    Vâhid (cemi âhâd) lügat olarak “bir” demektir.
    Binaenaleyh haberi vâhid tabiri de lügat açısından, “bir kişinin rivâyet ettiği
    hadîs” mânasına gelir. Ancak, hadîs ıstılahı olarak, “haber-i vâhid, mütevâtir
    olmayan haber” demektir. Böyle olunca iki tarikden de gelse üç tarikden de gelse
    rivâyete, haber-i vâhid denir. Cemi olarak kullanınca ahbâr-ı âhâd denir.

    [1]

    Hadislerin büyük bir bölümü tevatür şartlarını
    taşımayan ahad hadislerdir. Hadis kitaplarımızı dolduran hadislerin hemen hemen
    hepsi bu anlamda ahad hadislerdir. Bir başka ifade ile hadis kitaplarımız ahad
    hadislerle doludur.

    Hemen belirtelim ki, ahad hadisler kendi
    aralarında değişik açılardan anılacak ve farklı hükümler ifade edeceklerdir.

    [2]

    Haber-i vâhid; “Meşhur”, “Aziz” ve “Garîb” olmak
    üzere üç kısma ayrılır. Şimdi bunları görelim:[3]



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/78.



    [2]

    İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
    Yayınları: 109-110.



    [3]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/78.

  • Mütevatir Hadislerle İlgili Eserler Hadis Usulü Online Oku


    Mütevatir Hadislerle İlgili Eserler:


     

    Mütevâtire hadîsler üzerine muhtelif te’lifât
    yapılmıştır. Celâleddîn es-Suyûtî (911/1505), önce el-Fevâidu’l-Mütekâsire fi’l-Ahbâri’l-Mütevâtire’yi
    te’lif etmiş sonra bunu el-Ezhârû’l Mütenâsire fi’l-Ahbâri’l-Mütevâtire adıyla
    ihtisar etmiştir. Hadisleri konularına göre tasnif ve tertip ederek kaynaklarını
    ve muhtelif senedlerini vermiştir. Bunu da tekrar, senetlerini atıp, sadece
    metinlerini bırakarak Katfu’l-Ezhâr adıyla ikinci sefer ihtisar eder. İçerisinde
    112 kadar mütevatir hadîs mezkûrdur.[1]

    Ebu’l-Feyz Mevlâna Ca’fer el-Hasenî el-İdrîsî
    (1345/1926) -ki el-Kettânî diye meşhurdur- Nazmu’l-Mütenâsir mine’l-Hadîsi’l-Mütevâtir
    adlı te’lifinde 310 hadîsin mütevâtir olduğunu söyler.[2]
    Sayı, bir kısım mânevî mütevatirlere de yer verdiği için kabarmıştır.

    Ebu Abdillah Muhammed İbnu Muhammed İbnu Ali (v.
    953/ 1546) -ki İbnu Tûlûn diye meşhurdur, el-Leali’l-Mütenâsire fi’l-Ehâdîsi’l-Mütevâtire’yi
    yazmıştır. Bu eseri, Ebu’l-Feyz Muhammed Mürtezâ el-Hüseynî ez-Zebîdî Laktu’l-Leâlî’l-Mütenâsire
    fi’l-Ehâdîsi’l-Mütevâtire adıyla özetlemiştir.[3]

    Abdulaziz el-Ğımari, “İthafu zevi’l-fedaili’l-müştehera
    bima vaka’a mine’z-ziyadeti ale’l-Ezhari’l-mütenasıra fi’l-ehadisi’l-mütevatıra”
    adıyla Kettani’nin eserine ilavelerde bulunmuştur.

    Ebu’l-Hasan Muhammed Sadık es-Sindi el-Medeni,
    “Suyuti, bazı hadisler hakkında mütevatir hükmü vermekte gevşek davranmıştır.”[4]
    der. Bu tenkid, lafzan mütevatir hadisler hakkındaki tesbitlere yöneliktir.

    [5]



     




    [1]

    Kettani, er-Risaletu’l-mustatrafe: 159.



    [2]

    Fas, 1328; Beyrut, Tarihsiz, 157 sayfa.



    [3]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/77-78.



    [4]

    Bk. Kettani, Nazmu’l-mütenasir: 4.



    [5]

    İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
    Yayınları: 108-109.

  • Mütevatir Hadiste Sayı Hadis Usulü Online Oku


    Mütevatir Hadiste Sayı:


     

    Bir rivâyetin mütevatir sayılması için en az kaç
    tarîkten rivâyet edilmiş olması gerekir? sorusuna rakamla kesin cevap
    verilememiştir. “Yalan üzerine ittifakları aklen muhâl olan bir cemaat”
    denmiştir. Herhalde aslolan, bunun rivâyet edilen habere, rivâyeti yapan
    ravîlere ve bir de rivâyeti işitenlere tâbi şartlara göre değişebileceğidir.

    Yine de bir fikir verebilmek için, ileri sürülen
    rakamları kaydedebiliriz: 3, 5, 7, 10, 15, 20, 40, 50, 70… vs. Ehl-i Bedir
    adedince üçyüz küsur diyenler de olmuştur. Hiçbiri görüşünü, sünnetten veya
    başka mûteber bir kaynaktan alınma ciddî bir delîle dayandırmaz.

    Mütevatir haberin asgarî tarîk sayısı ihtilaflı
    olduğu için mütevatir hadîslerin sayısı da münakaşalı olmuştur. Hattâ
    bazılarınca mütevatir kabûl edilen bir hadîs diğer bazılarınca haber-i vâhid
    kabul edilebilmektedir.[1]



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/77.

  • Mütevatir Hadisin Hükmü Hadis Usulü Online Oku


    Mütevatir Hadisin Hükmü:


     

    Serahsî’nin, Usûl’ünde belirttiğine göre, Hanefi
    fakîhleri, haber-i mütevatir’in zaruri ilim ifâde edeceğine kanidirler. Eğer,
    haber-i mütevâtire rağmen kesin ilme ulaşmayan olursa onun aklında noksanlık var
    demektir. Binaenaleyh mütevatir hadîsle sâbit olan bir meseleyi inkâr, küfürdür.

    Ancak, asıl itibariyle âhâd olmasına rağmen
    sonradan ümmetin ittifakla kabûlü ve kendisiyle amel etmesi sebebiyle mütevatir
    derecesine çıkan bir hadîs söz konusu ise, bunun kesinliği tevâtürle değil
    istidlâlle sübut bulmuştur. Bu çeşit rivâyetler amel yönünden vücub ifâde ederse
    de îtikad yönünden kesin ilim değil “kalbî tuma’nîne” ifâde eder, dolayısıyla
    inkâr eden tekfir edilmez. Şafiîler, bu çeşit tuma’nîne ifâde eden (yâni
    ihtilaflı olan mütevatirlere) mükteseb demişlerdir.

    Mütevâtir bahsi ile alâkalı olarak, Hanefi
    mezhebinde olanların şunu da vâzıh olarak bilmesi gerekir: Hanefi uleması aslen
    haber-i vâhid bile olsa, Tabiîn ve Etbauttabiîn nesillerince makbûl addedilmiş
    ve amel edilmiş bir rivâyeti hükmen mütevâtir addetmiş ve onunla amelin vücûb
    ifâde ettiğini söylemiştir. “Çünkü, der Serahsî[1]
    ikinci ve üçüncü asırlarda akdedilen icmalar da şer’an uyulması gereken delîl
    olmaktadır”. (Bu ifâde dahi selef telâkkîsinin iyi anlaşılmasını gerekli
    kılmaktadır).[2]

    Mütevâtir hadisler, Akâid konularında bile tek
    başına delil sayılırlar. Bu yüzden mütevâtir olan haber-i Rasûlü inkâr eden
    küfre girer. Çünkü böyle bir haberi inkâr etmek, Peygamberi inkâr demektir. O da
    şüphesiz küfürdür.[3]

    Mütevatir hadisler, kesinkes sahih oldukları
    için yakin ifade ederler ve bu sebeple ravilerinden bahsetmeye, onları
    incelemeye gerek duyulmaksızın, mütevatir hadisle amel etmek vacip olur.

    Mütevatir hadisler, hadis usulü prensiplerine
    göre tetkik ve tenkide tabi değildirler. Hadis usulünün tetkik ettiği hadisler,
    tevatür şartlarını taşımayan ahad hadislerdir.

    Senedin başında veya sonunda ya da herhangi bir
    yerinde tevatür şartını yitirmiş olan hadisler, diğer yerlerinde tevatür
    şartlarını taşısalar bile mütevatir hadis sayılmazlar. Bu tür hadisler ahad
    hadislerden sayılmak kaydıyla Meşhur veya Müstefiz diye adlandırılarlar. Bu
    duruma göre sahih, hasen ve zayıf diye nitelendirilen bütün hadisler ahad
    hadisler içinde yer alacaklardır.

    Mütevatir hadislerin tasdiki, ravilerinin
    güvenilir oluşuna bağlı değildir. Yani mütevatir bir hadisin ravileri arasında
    zayıf ravilerin bulunuşu neticeye tesir etmez. Çünkü ortada yalan üzere
    berleşmeleri mümkün olmayan kalabalıkların haberi söz konusudur.[4]  


     



     




    [1]

    Serahsî’de âhâdu’l-Asl (ilk tabakada âhâd), mütevâtirü’l-Fer’ (müteakip
    asırlarda (Tabiîn ve Etbauttâbiîn’de mütevâtir) tâbirleri kullanılır.



    [2]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/76-77.



    [3]

    Ahmed Naim, Tecrid-i Sarîh Tercemesi, Ankara 1976, Mukaddime, s. 102.



    [4]

    İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
    Yayınları: 107-108.

  • 2) Manevî Mütevâtir: Hadis Usulü Online Oku


    2) Manevî Mütevâtir:

     

    Aynı lafızlarla olmadığı ve hatta farklı
    hadîslerle ilgili olduğu halde aynı mâna ve hükme delâlet eden rivâyetler sayıca
    çoğalır ve tevâtür derecesine ulaşırsa buna manevî mütevatir denir. Raviler
    tarafından değişik lafızlarla nakledilen bir mesele veya olay manâca mütevâtir
    sayılır. Bu tip rivayetlerde müşterek olan taraf mütevâtir demektir. Manevî
    mütevâtir hadisler hayli çoktur. Beş vakit namaz, oruç, zekât, hac gibi
    ibadetler hep manevî mütevâtir derecesindedir. Meselâ, Hz. Peygamber’in dua
    ederken ellerini kaldırdığına dair yüz kadar hadis rivayet edilmiştir. Ancak
    bunlarda müşterek olan taraf ellerin kaldırılmasıdır ve bu yönü mütevâtirdir.

    Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın duasıyla
    yiyeceklerin bereket kazanması hâdisesi buna misâldir. Bir çok durumlarda
    Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın duasıyla yemek bereketlenmiş, az yemekten
    çok sayıdaki insan istifâde etmiştir. Bu hadîslerin hiçbiri tek başına mütevâtir
    değildir. Ama hepsiyle ilgili bütün rivâyetler toplanacak olsa, yekûnu tevâtür
    derecesine ulaşır ve “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın duası ile taamların
    bereketlenmesi” hadîsesi mütevâtir derecesine çıkar.

    Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın sünneti
    içerisinde lafzî mütevatir sayıca azdır. Ancak manevî mütevâtir’le sâbit olan
    sünnet çoktur. Namazların vakitleri, beş vakit oluşu, rek’at sayıları gibi dînî
    evamirin tatbîkatıyla ilgili pek çok mesele için, ayrı ayrı rivayetler sayıca az
    da olsa ümmetin tatbîkatına mukârin ve müşârik oldukları için hepsi mânen
    mütevâtir cümlesindendir.

    Kezâ haber-i vâhidle sabit olan mucizeler de bir
    bakıma mânen mütevâtir’dir. Zira bunlar cemaatin huzurunda cereyân etmiş.
    Rivayette bulunanlar hiçbir zaman tekzib edilmemişlerdir. Bu, bir nevi cemaat
    adına bir rivayettir ve öbürlerinin sükûtu zımmî beş tasdîk yerine geçer. Ve
    üstelik Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın mazhar olmakla şerefyab olduğu
    mucizeler çoktur. Bu yönüyle de “mucize göstermiş olması” mânen mütevâtir bir
    keyfiyettir.[1]

    Muhaddislere göre, mütevâtir hadisin ravilerini
    tek tek incelemeye gerek kalmaz. Ravilerin çokluğuna itibar edilir. Çünkü
    onların yalan üzerine ittifak edemeyecekleri kabul edilir. Dolayısıyla hem lafzî
    hem de manevî mütevâtir hadisin kesin bilgi verdiğinde bütün hadisçiler
    müttefiktirler.[2]



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/75-76.



    [2]

    Nureddin el-Itr, Menhecü’n-Nakd fi Ulûmi’l-Hadîs, Dımaşk 1392/1972, s. 382;
    Subhi es-Sâlih, a.g.e., s. 124; Nuri Topaloğlu, Şamil İslam Ansiklopedisi:
    4/404.