Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.

Ay: Ocak 2014

  • 8- İstiğrab İçin: Hadis Usulü Online Oku


    8- İstiğrab İçin:

     

    Bazıları, halkın hayretini tahrîk ederek
    kendilerinden hadîs dinlemeyi sağlamak için senetleri kalbetmişlerdir. İbnu Ebî
    Hayye, Hammâd en-Nasîbî, Bühlûl İbnu Ubeyd, Asram İbnu Havşeb gibi.

    [1]



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/144.

  • 7- Fetvalarına Delil İçin: Hadis Usulü Online Oku


    7- Fetvalarına Delil İçin:

     

    Bazıları şahsî düşünceleri doğrultusunda
    verdikleri fetvaya makbûl rivâyet bulamayınca kendileri hadîs uydurarak,
    fetvalarına delil diye zikretmişlerdir. Hâfız Ebu’l-Hattâb İbnu Dıhye’nin böyle
    yaptığı söylenmektedir. Akşam namazını kasretme mevzuundaki hadîsi uydurmuş
    olması mevzubahistir.

    [1]



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/144.

  • 6- İmtihan Maksadıyla Uydurmalar: Hadis Usulü Online Oku


    6- İmtihan Maksadıyla Uydurmalar:

     

    Bazıları evlatları, evlatlıkları ve kâtipleri
    tarafından imtihan olundular. Bu sayılanlar, şeyhi denemek için hadîs uydurarak
    evraklarının arasına sokuşturdular. Onlar da farkına varmadan rivâyet ettiler.
    Abdullah İbnu Muhammed İbnu Rebîa el-Kudâma ve Hammâd İbnu Seleme gibi. Hammâd’i,
    evlatlığı İbnu Ebî’l-Avca denemek maksadıyla aldatmış, kitaplarına birşeyler
    sokuşturmuştu. Ma’mer’i de râfızî olan yeğeni yanıltmıştı. Şöyle ki kitaplarına
    Zührî an Ubeydillah an İbni Abbâs senediyle gelen şu rivâyeti sokuşturdu: “Hz.
    Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) Ali (radıyallahu anh)’ye baktı ve şöyle dedi:
    Sen dünyada da, ahirette de efendisin. Seni kim severse, beni de sever. Benim
    sevgilim Allah’ın da sevgilisidir. Senin düşmanın benim de düşmanımdır. Benim
    düşmanım Allah’ın düşmanıdır. Benden sonra sana buğz edene ne yazık!”
    Abdurrezzak bunu Ma’mer’den rivâyet etmiştir. Bu, İbnu Ma’în’in de dediği gibi
    bâtıl, mevzu bir rivâyettir.

    [1]



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/143-144.

  • 5- Geçim Kaynağı Olarak Hadis Uyduranlar: Hadis Usulü Online Oku


    5- Geçim Kaynağı Olarak Hadis Uyduranlar:

     

    Bunlar bir kısım vaazlar ve kıssacılardır.
    Mescidlerde halkın ilgi ve alakasını çekecek konuşmalar yapıp bu sayede gelir
    elde ederlerdi. Bu maksadla, konuşmalarına uydurma hadislerle renk katıp
    dinleyenleri hoşlandırmak isterlerdi. Bir seferinde Ahmed İbnu Hanbel ve Yahya
    İbnu Ma’în böyle birisiyle Bağdad’daki Rüsefa mescidinde karşılaşır. Vaiz: “Bize
    Ahmed İbnu Hanbel ve Yahya İbnu Maîn anlattı ki diye başlayıp Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
    vesselâm)’e ulaşan senedi zikrettikten sonra: “Her kim lailahe illallah derse
    her kelimesinden Allah-u teâla bir kuş yaratır ki gagası altından, tüyü
    mercandan…” diyerek yirmi sayfa çeken bir hikâye uydurur. Ahmed İbnu Hanbel ve
    Yahya İbnu Maîn birbirlerinin yüzüne bakıp, “Bunu herife sen mi rivâyet ettin?”
    diye sorarlar. Her ikisi de hayır! der. Ve neticeyi beklerler. Herif vâzını
    bitirip hediyelerini toplar. Çıkacağı sırada Yahya İbnu Ma’în “Gel!” diye eliyle
    işaret eder. Adamcağız, yeni bir bahşiş ümidiyle yaklaşır. Yahya ile aralarında
    şu konuşma geçer:

    – Bu hadisi sana kim söyledi?

    – Ahmet İbnu Hanbel ile Yahya İbnu Ma’în.

    – Yahya İbnu Ma’în benim. Bu da Ahmet İbnu
    Hanbel. Biz şimdiye kadar bu anlattığını Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
    vesselâm)’in sözü olarak hiç işitmedik. İlla da yalan uyduracaksan bizden
    başkasını araya koy.

    – Yahya İbnu Ma’în sen misin?

    – Evet benim!

    – Ben çoktandır Yahya İbnu Ma’în ahmaktır diye
    işitir dururdum. Şimdi anladım ki bu doğru imiş.

    – Peki benim ahmak olduğumu nasıl anladın?

    – Sanki dünyada sizden başka Yahya İbnu Ma’în
    ile Ahmed İbnu Hanbel yok mu? Ben bu adamdan başka on yedi Ahmed İbnu Hanbel’den
    hadîs yazdım.”

    Bu söz üzerine Ahmed İbnu Hanbel utancından ve
    adamdaki hayasızlık ve pervasızlığın derecesinden hayret ederek eliyle yüzünü
    kapar ve Yahya İbnu Maîn’e: “Aman, bırak gitsin” der. Adam müstehzî bakışlarla
    oradan uzaklaşır.

    [1]

    Vaizlerin cami ve mescidlerde yaptıkları
    va’zları daha tesirli bir hale getirmek için baş vurdukları yollardan birisi
    halkı heycanlandıracak hadisler uydurmaktır. Böyleleri halka hitaplarında
    onların dini duygularını ve heyecanlarını kabartarak dine karşı ilgilerini
    artırmak gayesi güderler. İçlerinde bu yolla meşhur olup şöhret ve servet elde
    etmek peşinde olanlar da vardır. Bunlara kıssacı anlamında kasâs denilir. Çoğulu
    kusas gelir.

    [2]
     

    Bunlar, umumiyetle, cami ve mescitlerde vazeden
    bazı şöhret düşkünü kimselerdir. Halk üzerinde daha fazla tesir yaparak şöhret
    kazanmak için acayib hikayeler uydurmuşlardır. Bu hikayelerin daha tesirli
    olması için de onlara hadis süsü vermişlerdir. Hadis tarihinde “kussas” denilen
    bu hikayeci vaizlerin hadise verdikleri zarar kadar hiç kimse zarar vermemiştir.

    [3]
       

     



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/142-143.



    [2]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 12. sınıf: 50.



    [3]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 11. sınıf: 56.

  • – Fırka, Mezheb Ve Kabilesini Savunma İhtiyâcı: Hadis Usulü Online Oku


    3-

    Fırka, Mezheb Ve Kabilesini Savunma İhtiyâcı:

     

    Siyasi bölünmelerin giderek
    itikadi bölünmeye sebep olması sonucu oluşan gruplar, o günkü şartlarda
    haklılıklarını isbat edebilmek için kuvvetli delillere dayanmak zorundaydılar.
    Hadisler ise, henüz resmen ve bütünüyle yazılı olarak bir araya toplanmış
    değildi. Bu yüzden bozmak, değiştirmek gibi bazı tasarruflara açık
    bulunmaktaydılar.

    Gruplar öncelikle liderleri
    lehinde hadis uyduruyorlardı. Bu arada karşı grupların aleyhinde sözler imal
    etmekten de geri durmuyorlardı. Bu işte müslümanlara düşman olan unsurların da
    rolü önemliydi. Hadis uydurmada zındıklar (zenadıka) ile Şia’nın başı çektiği
    tarihi bir gerçektir. Şiiler Hz. Ali hakkında, onu Hz. Peygamber’in halife tayin
    ettiği, ondan önceki üç halifenin haksız olarak bu makamı işgal ettikleri
    fikrini işleyen bir çok hadis uydurmuşlardır. Bunların en meşhuru: “İnsanların
    en hayırlısı Ali’dir, bundan şüphe eden kâfirdir.” uydurmasıdır.[1] 

    Şiilerin ve muhalifleri olan
    Muaviye taraftarlarının birbirlerine karşı sürdüregeldikleri hadis uydurma
    girişimleri, Emevi ve Abbasi devletleri zamanında da devam etmiştir.

    Kraldan fazla kralcı olan
    taraftarların, idarecilere yaranmak ve dünyalıklara konmak isteyen çıkarcıların
    bu alanda oldukça etkili ve faal oldukları açıktır. Ayrıca kavmiyetçilik ve
    bölgecilik duygularıyla uydurulmuş hadislerin varlığı da bir gerçektir.

    Aşırı tarafgirlik, fırkacılık
    ve grupçuluk eğilimi, çoğu kere bu türlü kişilerde din şuurunun üstüne çıkmakta,
    Peygamber’e (s.a.v.) yalan isnad edecek kadar seviye kaybettirmektedir.[2] 

    Hz. Osman (r.a)’ın şehid
    edilmesiyle birlikte ortaya çıkan muhtelif batıl fırkalar fikirlerini yayabilmek
    için, halkı davalarının doğruluğuna inandırmak ve böylece taraftarlarının
    sayısını artırmak durumunda idiler. Bu itibarla, ilk olarak Kur’an-ı Kerim’e,
    sonra da hadislere baş vurarak onlarda prensiplerini destekleyecek naslar
    aradıklarından şüphe edilemez.[3]
    Muhtelif fırkalar, hadisleri iki şekilde tahrif etme yoluna gitmişlerdir:


    a.

    İşlerine gelmeyen hadisleri, inkâr edip uydurma olduğunu iddia etmek.


    b.

    Görüşlerine hadislerden destek bulmak için hadis uydurmak. Her grup hadisler
    karşısında bu tür tasarruflarda bulununca, hadis diye uydurulmuş sözlerin
    sayısında bir artış olmuştur.

    [4]

    Hz. Osman’ın şehid edilmesinden sonra ortaya
    çıkan çeşitli fırkalar, fikirlerini yayabilmek için iki kaynağa başvurdular:
    Kur’an-ı Kerim ve hadisler… Yaptıkları iş şöyleydi: Kur’an-ı Kerim’i kendi
    fikirleri doğrultusunda te’vil etmek, görüşlerini destekleyen hadisleri yaymak
    görüşlerine uymayan hadisleri zoraki te’vil etmek; Nihayet fikirlerine uygun
    hadis yoksa uydurmak. Tevbe etmiş bir ihtiyar haricinin şu sözü bunu gösterir:
    “Dininizi kimlerden aldığınıza dikkat edin; çünkü biz bir şeyi istedik mi onu
    hadis şekline koyuverirdik.”

    [5]
     

    Bazı kimseler de kendi mezhepleri lehine
    hadîsler uydurmuşlardır. Hattâbiye, Râfıza, Sâlimiyye gibi. İbnu Hibbân, senetli
    olarak kaydettiği bir rivayette, bid’asından tevbe ederek ehl-i sünnete rücû
    eden bir kimsenin şu sözünü kaydeder: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın
    hadîslerini kimden aldığınıza iyi dikkat edin. Zira biz, bir fikre varınca,
    hemen onu hadîs kılığına sokup rivâyet ederdik”. Hatîbu’l-Bağdadî râfızaya
    mensup birisinden bir başka itiraf nakleder: “Biz, hadîs uydurmak için hususî
    toplantılar tertip ederdik”. Hâkim, Mürcie’nin reislerinden Muhammed İbnu’l-Kâsım
    et-Tâyekânî’nin, mezhebleri üzerine hadîs vazedip Mehâmilî’ye nisbet eden bir
    senetle rivâyet ettiğini kaydeder.

    Mezhep taassubu her seferinde ehl-i bid’ayı
    tahrik etmemiş, bilakis ehl-i sünnet mezhebine mensup olanlar da, maalesef hadis
    uydurmaktan çekinmemişlerdir. Bunlardan biri Me’mun İbnu Ahmed el-Herevî’nin
    Şâfiî hazretleri aleyhine uydurduğu senedi Hz. Enes’e ulaşan şu merfu
    rivayettir: “Ümmetimden, Muhammed İbnu İdris adında birisi çıkacak. Onun
    ümmetime zararı iblisten daha çok olacaktır.” Aynı rivâyetin devamı Ebu
    Hanife’nin medhiyle ilgili: “Ümmetimde Ebu Hanife denen biri daha çıkacak, o
    ümmetimin lambasıdır, ümmetimin lambasıdır.”

    [6]



     




    [1]

    Bk. Tenzihu’ş-Şeria: 1/391.



    [2]

    İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
    Yayınları: 153-154.



    [3]

    İbnü’l-Cevzî, El-Mevzûât, Nşr. Abdurrahman Muhammed Osman, Medine 1983, s.
    31.



    [4]

    Sabahattin Yıldız, İsmail Kaya, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/178-179.



    [5]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 12. sınıf: 49.



    [6]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/141-142.

  • 4- Halife Ve Emirlere Yaklaşmak Arzusu: Hadis Usulü Online Oku


    4- Halife Ve Emirlere Yaklaşmak Arzusu:

     

    Kendisine bir çıkar sağlamak ümidiyle meşhur
    veya zengin adamlara yaklaşan, onların arzularına göre hareket edenler her
    devirde bulunur. Hadis uydurmaya başlanmasından itibaren müslümanlar arasında da
    böyleleri çıkmıştır. Halife veya emirlerin heveslerine göre fetva verenler,
    gerektiğinde hadis uydurmaktan çekinmemişlerdir.

    [1]

    Bazı açıkgöz yalancılar da, halife veya emirlere
    yaklaşmak, onları hoşnud etmek ve böylece gözlerine girip onlardan hediyeler
    almak veya mevkiler kazanmak için onları memnun edecek hadisler uydurmuşlardır.

    [2]
     

    Bu maksadla hadîs uyduran menfaatperestler de
    çıkmıştır. Kazanmak istediği makam sâhibinin düşünce ve davranışına uygun hadîs
    uydurma örneği Gıyâs İbnu İbrâhim’den verilir: Güvercinle eğlenceyi seven Halife
    Mehdî’yi, bir gün güvercinle meşgul görünce şu hadisi rivayet eder: “Şunlar
    dışında yarış yasaktır: Ok, deve, at ve kuş yarışı”. Gıyâs, hadîse “kuş”
    kelimesini ilave etmiştir. Halife Mehdi bundan memnun olmuş ve on bin dirhem
    ihsanda bulunmuştur. Halife bundan sonra hadis uydurmaya sebep olduğu için
    güvercini kestirir ve oyunu terkeder. İlaveten der ki: “Bu yalana onu ben
    sevkettim” Aynı rivayette halifenin doğrulup: “Senin şu kafan yok mu? O bir
    yalancı kafasıdır” dediği de belirtilir.

    Hâkim’in rivayetine göre, aynı Mehdî, Mukatil’in
    kendisine: “Dilersen Abbas (radıyallahu anh) hakkında sana hadîs uydurayım”
    demiştir.

    [3]



     




    [1]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 12. sınıf: 50.



    [2]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 11. sınıf: 57.



    [3]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/142.

  • 2- Dîni Yıkmak Maksadıyla Zındıkların Uydurması-İslam Düşmanlığı: Hadis Usulü Online Oku


    2- Dîni Yıkmak Maksadıyla Zındıkların
    Uydurması-İslam Düşmanlığı:

     

    Müslümanların birliğini, dirliğini bozmak,
    inançlarını zayıflatmak amacını güden zındıklar, bu düşüncelerini
    gerçekleştirmek için müslümanlara şevket ve devlet kazandıran İslam’ı tahrif
    etme yolunu seçtiler. Kur’an-ı Kerim, karşı konulmaz icazı ile, aşılmaz bir kale
    idi. Emellerini ancak hadisler üzerinde gerçekleştirebilirlerdi. Çalışmalarını
    genellikle müslüman kisvesi altında yürütmeye de önem veriyorlardı. Büyük hadis
    bilgini Şa’bi (v.103/721)’de, “batıl fırkaların en tehlikelisi olan Rafıziler,
    sevdikleri veya korktukları için değil, müslümanlara karşı duydukları kin ve
    nefret sebebiyle, onlara fenalık yapmak için İslam’ı kabul etmişlerdir” der.
    Bunlar hiçbir ölçü tanımadan hadis uydurmuşlardır. “Rabbini Mina’da boz bir
    deveye binmiş olarak gördüm.” gibi sözler bu ölçüsüzlüklerinin, hangi boyutlara
    ulaşmış olduğunu göstermektedir.

    Bu zındıklardan biri de hurafeler ve
    uydurmalarla doldurduğu kitabını bir ağacın kovuğuna yerleştirip kurşunla
    kapatmış, bir süre sonra ortaya çıkıp falan yerdeki ağacın içinde bir kitap
    bulunduğu, o kitapta yazılanlara uyulması gerektiğinin kendisine rüyasında
    gösterildiğini söylemiştir.

    Ancak belirtelim ki, zındıklar gerek resmi takip
    gerekse ilmi takipsonucu düşündüklerini istedikleri ölçüde
    gerçekleştirememişlerdir. Çünkü bunlar İslam düşmanı olarak tanınıyorlardı.

    [1]
     

    Hz. Peygamber’in Medine’ye hicretinden sonra
    kurulan İslam devleti kısa bir zamanda çok güçlenmişti. Bu devlet O’nun vefatı
    üzerinden çok geçmeden bütün Arabistan’ı kapladığı gibi İran ve Horasan içlerine
    kadar yayıldı. Yıkılan imparatorluklar, devrilen saltanatlar, bozulan
    menfaatler, kısa bir süre sonra İslam düşmanlığına döndü. Öte yandan İsamiyet’i
    yıkamayanlar, kuvvetlenmesine engel olamadıkları gibi onu içinden yıkmak için
    inanç esaslarına fesat sokmak; böylece İslam birliğini parçalamak yoluna
    gittiler. Çoğu müslüman olmuş görünerek bir çok yabancı fikir ve hurafeleri
    hadis kılığında İslam Dini’ne soktular.

    [2]
          

    İslâm düşünce ve medeniyetinin kısa bir müddet
    zarfında benzeri görülmemiş hızla yayıldığı, hatta Bizans, Rum ve İran Sâsânî
    imparatorlukları olmak üzere bir çok devletleri etkisi altına aldığı bilinen bir
    husustur. İslâmın ortaya çıkmasıyla başlayan İslâm düşmanlığı, zındıklar
    tarafından, müslümanlara şevket ve devlet kazandıran İslâm’ı tahrif etme şeklini
    almıştır.

    [3]

    Mevzu hadîslerin epey bir kısmı bu cânibten
    gelir. Hammad İbnu Zeyd, Zındıkların ondört bin hadîs uydurduğunu belirtir.[4]
    Hadîs uyduran zındıklardan Abdu’l-Kerîm İbnu Ebî’l-Avcâ (v.160/776), Halife
    Mehdî zamanında idam edilmek üzere yakalandığı zaman “Aranıza dört bin hadîs
    soktum, bunlarla helâli haram, haramı da helâl kılıyorum” der. Muhammed İbnu
    Sa’îd eş-Şâmî el-Maslub Hz. Enes (radıyallahu anh)’ten merfu olarak şu hadîsi
    rivayet etmiştir: “Ben peygamberlerin sonuncusuyum, benden sonra, Allah’ın
    dilediği dışında peygamber gelmeyecektir”. O buradaki müstesna’yı hadîse ilave
    etmiştir. Çünkü, mensubu bulunduğu zındıka peygamberlik iddiasında idi.

    [5]

    Bu işi genellikle mecusi dinine mensup olan ve
    “zındık” denilen kimseler yapmaya çalışmışlardır. Bunlar İslam Dini’nin hızla
    yayılmasıyla, kendi dinlerinin tehlikeye girdiğini görmeleri üzerine, İslam
    Dini’nden ve müslümanlardan intikam almak için, müslüman kılığına girip İslam
    inancına aykırı inançlar yaymaya, bu maksatla da hadis uydurmaya başlamışlardır.

    Zındıkların İslam Dini ve akaidi üzerinde
    bıraktıkları kötü iz, çok derin olmuştur.

    [6]
      



     




    [1]

    İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
    Yayınları: 154-155.



    [2]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 12. sınıf: 49.



    [3]

    Sabahattin Yıldız, İsmail Kaya, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/179.



    [4]

    Itr, Menhec: 303.



    [5]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/141.



    [6]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 11. sınıf: 56.

  • 1- Dindarca Mülahazalar-İslam Dini’ne Hizmet Etmek Arzusu: Hadis Usulü Online Oku


    1- Dindarca Mülahazalar-İslam Dini’ne Hizmet
    Etmek Arzusu:

     

    Müslümanları iyi amellere teşvik etmek,
    kötülüklerden sakındırmak maksadıyla da hadisler uydurulmuştur. Özellikle
    amellerin faziletlerine dair hadisler bir takım cahil zahidler, dervişler ve
    sofilerce uydurulmuştur. Bu tür uydurmaların, “kim falan gün şu kadar namaz
    kılar ve her rekatta şu sureleri bu kadar defa okursa, ona ahirette mükafat
    olarak… verilecektir” gibi genel bir formülü de bulunmaktadır. Halkı iyi
    işlere teşvik (terğib) ve kötü hareketlerden sakındırmak (terhib) maksadıyla
    hadis uydurulmâsına cevaz veren tek mezheb, bid’at fırkalarından Kerrâmiyye
    mezhebidir.[1]

    Müslümanları iyiye, doğruya, güzele yöneltmek;
    kötülüklerden uzaklaştırmak, böylece güya İslam’a hizmet etmiş olmak için
    binlerce hadis uydurulmuştur. Amellerin faziletlerine, Kur’an okumaya, nafile
    ibadete teşvik maksadıyla uydurulan sözler bu konuda tipik örnekler verir. Bir
    tanesini görmek yeterli bilgi verecektir.

    “Her kim pazartesi günü dört rekat namaz kılar
    ve her rekatta Fatiha, Ayetu’l-Kursi, Kulhuvallahu ahad, Kul e’uzu bi’rabbi’l-felak,
    Kul e’uzu bi-rabbi’n-nâs’ı birer defa okur; selam verdiğinde on defa istiğfar
    eder; on defa da salavat getirirse, bütün günahları affolunur. Allah Teala ona
    cennette beyaz inciden yapılmış on odalı bir köşk verir. Her odanın uzunluğu ve
    genişliği üçer bin arşındır. Birinci oda beyaz gümüşten, ikincisi altından,
    üçüncüsü inciden, dördüncüsü zümrütten, beşincisi zebercetten, altıncısı iri
    incilerden, yedincisi parlayan bir nurdandır. Odaların kapıları anberden
    yapılmış olup her kapının üzerinde za’ferandan bin tane örtü vardır. Her odada
    kâfurdan yapılmış bin karyola; her karyolanın üzerinde bin yatak vardır…”

    Bu maksatla hadis uyduranlar, gariptir ki,
    müslümanlara hizmet ettikleri inancı içindeydiler. Böyleleri yaptıkları işi
    mazur göstermek için de Hz. Peygamber aleyhine, ona isnad ederek yalan
    uydurduklarını değil; lehine yalan söylediklerini iddia ediyorlardı.

    [2]
     

    İyi niyetlerine rağmen, iyiyle kötüyü
    birbirinden ayırt edemiyecek kadar cahil olan kimseler, halkı, hayırlı iş
    yapmaya teşvik etmek için hadis uydurmuşlardır. Mesela Meysere b. Abd-i Rabbih’e,
    Kur’an’ın şu suresini şu kadar okuyana şu sevab verilir, hadisini kimden
    işittiği sorulunca “Halkı Kur’an okumaya heveslendirmek için ben uydurdum”
    demiştir.

    [3]
         

    Kur’an surelerinin faziletleri hakkında
    uydurulan hadisler, regaib namazı ve Şaban’ın 15’ine  mahsus namazlar gibi. Bu
    zatlar uydurdukları bu hadislerden kendi görüşleriyle sevap da beklerler. Hadis
    alimlerinin unuturmakta en çok yoruldukları bu gibi hadislerdir.

    [4]

    Nevevî, başta bunu zikreder ve bu mülahazalarla
    hadîs uyduranların verdiği zararın hepsinden fazla olduğunu belirtir. Bunlar
    halk tarafından zühd ve takva sahibi bilinen, bu yüzden de halkın güvenini
    kazanmış kimselerdir. Allah’ın rıza ve sevabını umarak Resûlullah (aleyhissalâtu
    vesselâm) hakkında yalan uydurmuşlardır. Yahya İbnu Sa’îd el-Kattân: “Onlar
    kadar yalan söyleyen bir başkasına rastlamadım” demiştir. Bunlar, kendilerine
    câiz olanla olmayan hududu tefrîk edecek ilme sahip olmadıkları için, saf
    kalplilikle, her duyduklarına inanarak, doğruyu yanlıştan ayırdetme cihetine
    gitmediler. Tedrîb’in kaydettiği örneğe göre Nuh İbnu Ebî Meryem’e teker teker
    her sûre için İbnu Abbâs’tan rivâyet ettiği fezâille ilgili rivâyeti “nereden
    aldın?” diye sorulunca: “Ben, demiştir, insanları Kur’an’dan yüz çevirmiş, Ebu
    Hanîfe’nin fıkhı, İbnu İshâk’ın Meğâzî’si ile meşgûl gördüm de bu hadîsi Allah
    rızası için uydurdum”.[5]
    Nuh İbnu ebî Meryem’in pek çok ilmi nefsinde cemeden bir zât olduğu hakkında
    el-Câmi lakabının bu sebeple kullanıldığı belirtilir. Keza zühdü ve takvasıyla
    tanınıp halkın teveccühüne mazhar olan ve öldüğü zaman Bağdad sokakları
    cenazesine katılan imamlarla dolan Meysere İbnu Abdirrabbih de uydurduğu
    hadîslerden sevap uman birisi idi. Ölümüne yakın: “Allah hakkında hüsn-i zanda
    bulun” diye telkin edilince: “Nasıl hüsn-i zan etmem, Hz. Ali’nin fazileti
    üzerine yetmiş hadîs uydurdum” diye iftihar etmiştir. Muhaddisler, dinî
    salâbetine, sünnete karşı titizliğine rağmen, tergib hadisleri vaz’eden Ebu Bişr
    Ahmed İbnu Muhammed el-Fakih el-Mervezî, Vehb İbnu Hafs gibi kimselerden
    örnekler verirler. Ehl-i Bid’a’dan Kerramiye fırkası Tergib ve terhib
    hadîslerini uydurmayı câiz görmüştür. Kendilerine delîl olarak “Kim bile bile
    bana yalan nisbet ederse ateşteki yerini hazırlasın”
    hadîsinin bazı
    vecihlerinde gelmiş olan “…İnsanları saptırmak maksadıyla…”
    ziyâdesini alıp: “Hadisteki yasak ve tehdîd insanları saptırmak maksadıyla hadîs
    uyduranlaradır, biz ise imamların aleyhinde değil, lehinde (yâni saptırmak için
    değil, hidâyete sevketmek için) yalan söylüyoruz” demişlerdir. Hadîste
    yalancılığıyla meşhur Muhammed İbnu Saîd el-Maslûb: “Kelam güzel olduktan sonra
    onun için bir senet uydurmanın hiçbir mahzuru yoktur” demiştir.

    [6]

    Gariptir ama müslümanları iyi amellere teşvik
    etmek ve onları kötülüklerden sakındırmak maksadıyla da hadis uyduranlar
    olmuştur. Hatta bu yolla Allah’ın rızasını kazanmayı umanlar bile çıkmıştır.

    Bu düşünce ile hadis uyduranlar din için en
    tehlikeli sınıfı oluşturmuşlardır. Çünkü bunlar, halkın sevip saydığı,
    hareketlerini örnek aldığı kişilerdi. Onların hadis diye tanıttıkları sözler,
    hiç tereddütsüz, hadis olarak kabul edilecek, aksine ihtimal bile
    verilmeyecekti. Bu sebeple onlar, dini bozmak için özel gayret sarfedenler kadar
    zararlı olmuşlardır.

    Bu arada lehte hadis uydurmayı caiz gören bir
    anlayıştan da sözetmek gerekmektedir. Hadis uydurmayı yasaklayan hadisteki
    “aleyye” kelimesini “aleyhimde” diye yorumlayıp lehte uydurulacakların bu yasak
    kapsamına girmeyeceğini iddia edenler de bu işte etkili olmuşlardır. Düşünce ve
    gayeleri ne olursa olsun, hadis uydurmaya cevaz verenler, farz veya mendup,
    haram veya mekruh şıklarından birine ait şer’i bir hükmü Hz. Peygamber’e isnad
    ederken, netice itibariyle Allah’a karşı yalan söylediklerini düşünmüyorlardı.
    Bu tür düşünce ve yapılan işin çirkinliğini ve yersizliğini Mehmet Akif şu
    mısralarıyla değerlendirmektedir:

    Kitabı, Sünneti, İcmaı kaldırıp attık;

    Havassı maskara yaptık, avâmı aldattık.

    Yıkıp şeriatı, bambaşka bir bina kurduk.

    Nebiye atf ile binlerce herz uydurduk.

    O hali buldu ki bu cür’et; “yecuzu fi’t-terğib”

    Karar-ı erzeli fetva kesildi:!.. Hem ne garib.

    Hadisi vazediyorken sevap uman bile var!

    Sevabı var mı imiş bir zaman gelir, anlar!

    Cihanı titretiyorken niday-ı “men kezebe”

    İşitmiyor mu, nedir, bir bakın şu bi edebe:

    Lisan-ı pak-ı Nebi’den yalanlar uyduruyor,

    Sıkılmadan da “sevap işledim” deyip duruyor.

    Düşünmedin mi girerken şeriatın kanına?

    Cinayetin kalacak zanneder misin yanına?

    Sevap ümid ediyor ha! Deyin ki namerde

    Sevabı sen göreceksin huzur-i mahşerde![7]



     




    [1]

    Nevevî, Şerhu Müslim, Mısır 1349 I, s, 56; Sabahattin Yıldız, İsmail Kaya,
    Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/179.



    [2]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 12. sınıf: 49.



    [3]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 11. sınıf: 57.



    [4]

    Aliyyu’l-Kari, Mevzu Hadisler, İlim Yayınları (çevrin M. Yaşar Kandemir):
    16.



    [5]

    Yeri gelmişken belirtelim: Sahîh hadîslerde Kur’ân’ın bazı sûrelerinin
    fazileti belirtilmiştir. Ama bütün sûreler için teker teker fazîlet beyan
    edilmemiştir. Şu surelerin fazîletiyle ilgili hadis mevcuttur. 1-
    Fatiha Sûresi, 2-8– Seb’u’l-Tıval (Bakara, Âl-i İmrân, Nisa, Mâide,
    En’âm, A’râf, Tevbe). 9- Kehf, 10- Yâ-sîn, 11- Duhân,
    12- Mülk 13- Zelzele, 14- Nasr, 15- Kâfirun,
    16-
    İhlâs, 17-I8- Muavizateyn. Bunlar dışındaki hadîsler
    mevzudur. (İbrahim Canan)



    [6]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/140-141



    [7]

    Safahat: 274-275 (5. baskı); İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara
    Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları: 155-156.

  • Hadis Uydurma Girişiminin Sebepleri Hadis Usulü Online Oku


    Hadis Uydurma Girişiminin Sebepleri:

     

    Hadîs vaz’ını, şia, bir kısım dini-siyasî
    maksatlarla başlattıktan sonra, değişik gâyelerle o işe tevessül edenler çok
    olmuştur:

    [1]

    Bunları şöylece özetleyebiliriz:



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/140.

  • G) Elde Mevcut Güvenilir Hadis Kitaplarında Bulunmaması: Hadis Usulü Online Oku


    g) Elde Mevcut Güvenilir Hadis Kitaplarında
    Bulunmaması:

     

    Hz. Peygamber’den rivayet edilen hadisler
    genellikle birinci hicri asrın sonlarından başlamak üzere, derlenmiş, çeşitli
    metotlarla muteber eserlere geçirilmiştir. Öyle ki, bu eserlere girmeyen hiçbir
    sahih hadis kalmamıştır.

    [1]

    Hadislerin, bugün elde mevcut güvenilir hadis
    kitaplarında bulunmaması onların uydurma olduğuna delil kabul edilir. Nitekim
    Suyuti şöyle demiştir: “Ne hadis kitaplarında yer alan ne de muttasıl bir isnadı
    bulunan hadislere yalnız bazı vaaz, tefsir, siyer ve tarih kitaplarında
    rastlamaktayız… İlk devirlerdeki hadis imamları zamanında mevcut olmayan bu
    sözlerin çoğu daha sonraki devirlerde uydurulmuştur.”

    [2]



     




    [1]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 12. sınıf: 52.



    [2]

    İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
    Yayınları: 159-160.