Ay: Ocak 2014

  • F) İyilik ve Kötülüğün Karşılığının Abartılı Oluşu: Hadis Usulü Online Oku


    f) İyilik ve Kötülüğün Karşılığının Abartılı
    Oluşu:

     

    Küçük bir iyiliğe karşılık pek çok mükafat
    vadetmek, yahut küçük bir günah için çok büyük çok büyük ve çok ağır cezalar
    göstermek, uydurma hadislerin özelliklerinden biridir. Mesela böyle bir hadiste
    şöyle denilmiştir: “Kim la ilahe illallah derse, Allah, bu söz için bir kuş
    yaratır.

  • E) Tarihi Olaylara Aykırı Düşmesi-Ravinin Hali: Hadis Usulü Online Oku


    e) Tarihi Olaylara Aykırı Düşmesi-Ravinin Hali:

     

    Bir hadiste anlatılan olaylar tarihi gerçeklere
    uymuyorsa, o hadis uydurmadır.

    “Soğuktan sakının; çünkü kardeşiniz Ebu’d-Derda’yı
    soğuk öldürdü.” sözü gibi. Hz. Peygamber’in böyle bir söz söylemesi mümkün
    değildir; çünkü Ebu’d-Derda Hz. Peygamber’in vefatından 22 yıl sonra hicretin
    32. yılında ölmüştür. Soğuktan öldüğü de belli değildir.

    Nakledildiğine göre Yahudilerden bir grup bir
    mektup getirerek bunun Hayber Yahudilerinden cizye alınmamasını emreden Hz.
    Peygamber’in (s.a.v.) mektubu olduğunu, Hz. Muaviye ile Sa’d b. Muaz’ın bu
    mektuba şahit olduklarını ileri sürerler. Meşhur Muhaddis el-Hatibu’l-Bağdadi
    mektuba bir göz atarak şöyle der: “Bu mektup uydurmadır; çünkü Muaviye ve Sa’d
    b. Muaz’ın şahitliğinden söz etmektedir. Oysa Muaviye Fetih yılı olan 8. hicri
    yılda müslüman olmuştur. Sa’d b. Muaz ise Hendek savaşında ölmüştür. Bu itibarla
    her ikisi de Hayber gazasında bulunmamışlardır. Dolayısıyla Hz. Peygamber’in
    mektubuna şahit olmaları mümkün değildir.”

    [1]
     

    Bazan hadîs uyduranlar muasır olmadıkları
    kimselerden hadîs rivâyet edince yalancı oldukları derhal yüzlerine vurulmuştur.
    İrakî şöyle açıklar: Birisi birinden hadîs rivâyet edince doğum tarihi sorulur,
    rivâyet ettiği şahsın kendisi doğmazdan önce öldüğünü söyleyince, onun doğumunu
    söylemesi, yalanını itiraf yerine geçer. Verilen örneğe göre, üçüncü asır
    yalancılarından Me’mun İbnu Ahmed, Hişâm İbnu Ammâr’dan hadis rivayet edermiş.
    İbnu Hibban kendisine: “Sen Şam’a ne zaman geldin?” diye sorar. Memun: “İkiyüz
    elli senesinde!” deyince İbnu Hibbân taşı gediğine koyar: “Kendisinden hadîs
    rivâyet ettiğin Hişâm ikiyüzkırkbeş yılında vefat etmiştir…”

    [2]

    Ömer b. Musa isimli birisi
    Humus Camiinde Halid b. Ma’dan’a isnad ederek hadis uyduruyordu. Cemaat içinde
    bulunan Ufeyr b. Ma’dan,

    -“Halid b. Ma’dan’la nerede ve ne zaman
    görüştünüz?” diye sordu. Ömer b. Mu’a,

    -108 yılında Ermeniye gazasında görüştük,
    deyince Ufeyr:

    -Allah’dan kork! Halid b. Ma’dan 104 yılında
    vefat etti. Sen ise onunla ölümünden dört sene sonra görüştüğünüzü iddia
    ediyorsun. Üstelik o hiç bir zaman Ermeniyye’de savaşmamıştır.[3]

     



     




    [1]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 12. sınıf: 51-52.



    [2]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/145.



    [3]

    M. Yaşar Kandemir, Mevzu Hadisler, Ankara 1975, s. 176-184; Sabahattin
    Yıldız, İsmail Kaya, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/180.

  • D) Akla, His Ve Müşahedeye Aykırı Olması: Hadis Usulü Online Oku


    d) Akla, His Ve Müşahedeye Aykırı Olması:

     

    Bazı uydurmalar Kur’ân’ın, mütevatir ve sahîh
    sünnetin, icmâ-ı ümmetin veya akıl ve sağduyunun hükümlerine tevîl kâbil
    olmayacak şekilde zıtlık arzeder (cem ve te’vîli kâbil zıtlıklar için hemen vaz
    hükmüne gidilmez). Meselâ:


    *

    Mütevatir rivâyetin râvilerince tekzîb edilen bir rivâyet.


    *

    Büyük bir cemaati ilgilendiren ciddî bir meselenin sadece bir kişi tarafından
    rivâyeti.


    *

    Küçük bir hataya büyük bir tehdîd veya basît bir amele büyük bir mükafat va’di
    (ki kıssacıların hikâyelerinde rastlanan bu durumlar mânâdaki rekaket denen
    şeydir).


    *

    Râvi’nin râfızî, rivâyetinde Ehl-i Beyt’in fazîleti veya muhaliflerinin
    rezîletiyle ilgili olması.


    *

    Dinde bir asıl mahiyetindedir, ama bir kişi rivâyet etmektedir. Râfizîlerin,
    İmamet’in Hz. Ali (radıyallahu anh)’ye ait olduğu iddiaları gibi.

    İbnu’l- Cevzî şöyle der: “Bir hadîsin ma’kûl’a
    mugayir, menkûl’e muhâlif, usul’e (sünen, müsned, sahîh, câmi… gibi
    kaynaklara) aykırı olduğunu görürsen bil ki bu hadîs mevzudur”. Burada ma’kûl
    meselesinde dikkat gerekir, herkes kendi aklına göre hareket edecek olursa pek
    çok şeyi gayr-ı ma’kûl bulabilir. Usul kitaplarında ma’kûl’a aykırının misâli,
    merfu olarak rivâyet edilen şu sözdür: “Tufan sırasında Hz. Nuh (aleyhisselâm)’un
    gemisi, Beytullah’ın etrafında yedi kere tavaf etti. Sonra Makam-ı İbrahîm’de
    iki rek’ât namaz kıldı”.

    Yine akla muhalif sınıfa verilen ikinci bir
    örnek de şudur: “Allah atı yarattı. Sonra koşturdu. At koşunca terledi. Atın
    terinden de kendisini yarattı”. Suyutî, “Böyle bir rivâyeti değil müslüman, aklı
    olan bir kimse bile uydurmaz” der.

    Bunu uyduran Ebu’l-Mühezzim hakkında Şu’be şöyle
    der: “Ben onu gördüm, kendisine tek kuruş (dirhem) verilse elli hadîs
    uyduruverecek birisiydi”. Bunu rivâyet eden Muhammed İbnu Şüca’ın da dinde sapık
    olduğu belirtilir.

    [1]

    “Hicri 600 tarihinden sonra
    doğacaklara Allah’ın hiçbir ihtiyacı yoktur” düzmesi, hem akla, mantığa hem de
    tarihi gerçeklere aykırıdır. Zira o tarihten sonra yaşayanlar arasında İslam’a
    ve insanlığa gerçekten değerli hizmetler vermiş olanların haddi hesabı yoktur.

    “Patlıcanın her derde deva
    olduğuna” dair uydurma, tecrübe ve ilmi bulgulara aykırıdır.

    [2]

    “Ana babasına iyilik etmek
    isteyenler şairlere para versin”

    “İnsanoğlunun kalbi kışın
    yumuşar. Bunun sebebi Allah’ın Adem’i çamurdan yaratmış olmasıdır; çünkü çamur
    kışın yumuşak olur.” uydurmaları gibi.

    [3]



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/145-146.



    [2]

    İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
    Yayınları: 160.



    [3]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 12. sınıf: 51.

  • C) Kur’an’a Ve Sahih Sünnete Aykırı Olması: Hadis Usulü Online Oku


    c) Kur’an’a Ve Sahih Sünnete Aykırı Olması:

     

    Cenabı Hak: “Kıyametin ne zaman kopacağım
    bilmek Allah’a mahsustur”
    (Lokman: 21/34) buyurduğu halde, Rasulullah
    (s.a.s)’in “Dünyanın ömrü yedi bin senedir. Biz yedinci binin içinde
    bulunmaktayız” dediğini ileri sürmek gibi; ki, Kur’an’a ve Rasulullah’ın
    kıyametin ne zaman kopacağım bilmediğini ifade eden sahih sünnetine aykırı
    olduğu için uydurma olduğu ortadadır.

    [1]

    Hz. Peygamber Allah kelamı olan Kur’an-ı Kerim’i
    müslümanlara tebliğ etmekle kalmamış; aynı zamanda onu açıklamış hükümlerini
    uygulamıştır. Onun her sözü ve davranışı Kur’an-ı Kerim’e uygundur. Buna göre,
    eğer bir rivayet Kur’an-ı Kerim’e ve sahih hadislere aykırı ise onun uydurma
    olduğuna hükmedilir. Mesela “Kötü ahlaklı olmak affedilmeyecek bir günahtır.”
    uydurması Kur’an-ı Kerim’in “Allah kendisine şirk koşulmasını asla affetmez.
    Bunun dışındakileri dilediği için affeder.”
    (Nisa: 4/48, 116) mealindeki
    ayete aykırıdır. 

    “Allah, adı Ahmed veya Muhammed olanları
    Cehenneme koymayacaktır.”

    “Allah, güzel yüzlü ve siyah gözlülere azab
    etmeyecektir.”

    Bu hadisler mevzudur. Çünkü “Allah, sizin
    vücutlarınıza ve yüzlerinize değil, kalplerinize bakar.”
    sahih hadisine
    aykırıdır.

    [2]



     




    [1]

    Sabahattin Yıldız, İsmail Kaya, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/180.



    [2]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 12. sınıf: 51.

  • B) Bir Çok İnsanın Görmesi Gereken Bir Olayı Bir Kişinin Rivayet Etmesi: Hadis Usulü Online Oku


    b) Bir Çok İnsanın Görmesi Gereken Bir Olayı Bir
    Kişinin Rivayet Etmesi:

     

    Hadis diye nakledilen sözler arasında öyleleri
    vardır ki, birçok sahabi huzurunda söylendiği iddia edilmektedir. Bu durum
    karşısında o hadisin söylendiği an orada bulunanlardan hiç değilse büyük bir
    kısmının onu rivayet etmesi beklenir. Aksi halde iddianın bir yalandan ibaret
    olduğu anlaşılır. Veda Haccı dönüşünde Hz. Peygamber’in Gadiru Hum denilen yerde
    mola vererek kendisinden sonra Hz. Ali’yi halife tayin ettiğini fakat orada
    bulunan ashabın bu haberi gizlediklerini söyleyen Rafizilerin iddiası bu konuda
    güzel bir örnektir. Bu uydurmanın önce sahih bir isnadı yoktur. Öte yandan Hz.
    Peygamber şayet Hz. Ali’yi halife tayin ettiğine dair böyle bir açıklama
    yapsaydı, hilafet konusunda o kadar anlaşmazlıkların çıktığı günlerde
    sahabilerin bunu belirtmeleri gerekirdi. Oysa binlerce sahabi huzurunda
    söylendiği iddia edilen sözleri rivayet eden sahabi çıkmamıştır.Buradan
    anlaşılır ki bu, Rafizilerin uydurmalarından biridir.

    Hz. Peygamber’in ikindi namazını kılmadığı bir
    gün, batmış olan güneşin onun namazını yetiştirmesi için geri döndüğünü,
    herkesin buna şahit olduğunu bildiren uydurma da böyledir. Herkesin şahit olduğu
    söylenen bir olay yalnızca Ebu Seleme’den rivayet edilmiş gösterilmektedir.

    [1]
      



     




    [1]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 12. sınıf: 52.

  • A) Haberin Lafzında ve Manasında Bozukluk Bulunması: Hadis Usulü Online Oku


    a) Haberin Lafzında ve Manasında Bozukluk
    Bulunması:

     

    Bu daha ziyade uydurulan sözde, fesahat ve
    belagatın en yüksek mertebesinde olan Rasulullah’ın ağzından çıkması mümkün
    olmayan kelime ve gramer hatalarının bulunmasıyla anlaşılır.

    [1]

    Mevzu hadîs’i teşhisde bu da mühim bir husustur.
    Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın “Mü’minin ferasetinden kaçın, o
    Allah’ın nuruyla bakar”
    buyurur. Belli bir teslimiyet ve irfâna eren mü’min,
    bir hadîsin Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a ait olup olmıyacağını çok
    kesin olmasa bile, az-çok sezebilir. Hele, hadîsle meşgul, hadîs ilmi olan
    birisi olursa. Biraz dil zevki, biraz hadîs kültürünü alan kimse bu teşhîsi daha
    kolay yapabilecek bir mümâreseye sahiptir denebilir.

    Nitekim, bazı âlimler, bu meselede daha ikna
    edici açıklamalarda bulunmuşlardır. Rebî İbnu Hüseyin şöyle der: “Hadîste gündüz
    aydınlığı gibi bir ziya vardır, ona derhal ünsiyet edersin, uydurma sözlerde ise
    gece karanlığı gibi bir karanlık vardır ondan da nefret edersin”. İbnu’l-Cevzî’yi
    de: “Münker hadisten, çoğunlukla, ilim-tâlibinin tüyleri ürperir ve kalbi nefret
    eder” der. Bülkînî, İbnu’l-Cevzî’yi te’yiden: “Bunun şâhidi şudur: Bir kimse bir
    başkasının iki yıl boyu hizmetini yapsa, onun neyi sevip neyi sevmediğini
    öğrenmiş olur. Biri çıkıp da, sevdiğini bildiği bir sey için: “O, falan şeyi
    sevmezdi” diyecek olsa hâdim derhal bu sözü tekzîb eder” der.

    Rivâyette görülen, lafz yönünden bozukluk (rekâket)
    da, o sözün, ifadesi fasîh olan Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’tan
    gelmediğine delildir. Ancak, İbnu Hacer, bu işte mânânın esas alınması
    kanaatindedir. Rivayete lafz yönüyle fasîh bile olsa, mânâdaki rekâketin vaz’
    hükmüne yeterli olduğunu belirtir. “Çünkü, der, bu dinin her şeyi güzeldir,
    rekâket ise çirkinliktir”. İlave eder: “Tek başına lafzî rekâket, vaz’a delalet
    etmez, çünkü hadîs, mânen rivâyet edilmiş ve aslî elfâzı, fasîh olmayan elfazla
    değiştirilmiş olabilir.”[2]

    Hadis diye ortaya atılmış olan sözün dil
    kaideleri bakımından bozuk, muhtevasının peygamber sözünde bulunmayacak
    manasızlık ve ölçüsüzlük taşıması o sözün uydurma olduğunun ilk ve en belirgin
    işaretidir. Zira Hz. Peygamber “efsahu’l-arap” (Arapların en güzel konuşanı)dır.

    Terğib ve terhib için hadis uyduranların
    abartmaları ve zındıkların alaylarını ihtiva eden gülünç sözler de bu gruba
    dahildirler. “Yeşile ve güzel kadına bakmak görme duyusunu arttırır” düzmesi
    gibi…

    Az amele çok sevap va’d eden veya küçük bir
    günah işleyeni şiddetli cezalarla korkutan sözde hadisler de mana itibariyle
    bozuk ve ölçüsüz olarak kabul edilmişlerdir. Uydurulmuş sözler, lafızlarındaki
    bozukluklardan çok manalarındaki ölçüsüzlükler dolayısıyla tesbit ve teşhir
    edilmişlerdir.

    [3]
     

    Uydurma hadislerde, bir takım söz ve mana
    bozuklukları vardır ki, hadisçiler bu bozukluklara “rekâket” derler ve sahih
    hadisle uydurma hadisi birbirinden ayırt etmek için şu tanımı yaparlar: “Hadisin
    gün ışığına benzer bir ışığı vardır; onu hemen tanır ve alırsın. Bir hadisin de
    gece karanlığı gibi bir karanlığı vardır; bu yüzden onu da reddedersin.”

    [4]

    Hz. Peygamber, Arapların en güzel konuşanıydı.
    Bundan dolayı Onun sözlerinde ölçülü bir ifade güzelliği, açıklık, akıcılık,
    belağat gibi Arap dilinin kaidelerine uygun bir güzellik vardır. İşte bu
    noktadan hareket eden muhaddisler, sözünde veya manasında ölçüsüzlük, dil
    kaidelerine aykırılık bulunan hadislerin mevzu olduğunu söylemişlerdir. Gerçek
    de öyledir. Mesela halkı hayırlı işlere teşvik etmek için uydurulan hadislerde
    aşırılık, özellikle sevap ve cezada ölçüsüzlük vardır. Dinsizlerin ve İslam
    düşmanlarının uydurdukları hadisler ise Müslümanlığın temel ölçülerine sığmayan
    bayağı ifadeler taşır. Bu belirtiler onların uydurma olduğunu hemen belli eder.
    “Kim (he) harfini tek gözlü yapmadan besmele yazarsa Allah ona bir milyon iyilik
    (savab) yazar, derecesini bir milyon kere yükseltir.” “Nisan ayının çıktığını
    bana müjdeleyenin Cennete girmesine kefil olurum” sözleri konunun ilginç
    örnekleridir.

    [5]



     




    [1]

    Sabahattin Yıldız, İsmail Kaya, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/180.



    [2]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/146-147.



    [3]

    İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
    Yayınları: 159.



    [4]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 11. sınıf: 55.



    [5]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 12. sınıf: 52-53.

  • 2- Uydurulmuş Sözleri Tanıma Yolları: Hadis Usulü Online Oku


    2- Uydurulmuş Sözleri Tanıma Yolları:

     

    Mevzu hadislerde bulunan bir takım kusurlar
    onları tanımaya yardımcı olur. Ayrıca hadisler üzerinde devamlı çalışan
    muhaddislerde Allah vergisi bir meleke bulunur. Bu meleke sayesinde sahih hadis
    uydurmadan ayırt edilir. Başta hadis ilmi olmak üzere sağlam bir İslami kültür
    de mevzu hadisleri tanımaya yardım eder. Böylece Hz. Peygamber’e ait olan
    hadislerdeki gün ışığına benzer nuru görüp sezebilecek; bunları mevzu
    hadislerdeki gecenin zifiri karanlığına benzeyen zulmetten ayıracak sezgi ve
    basirete sahip olmak imkanı doğar.

    [1]



     




    [1]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 12. sınıf: 50.

  • C) Araştırmalar: Hadis Usulü Online Oku


    c) Araştırmalar:

     

    Hadis ilmiyle meşgul olanlar, hakkında hadis
    uydurulmuş olan konuları araştırmış ve bazı tesbitler yapmışlardır. Bu konuların
    uzun listeleri Mevzuat kitaplarında verilmektedir.

    [1]



     




    [1]

    İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
    Yayınları: 159.

  • B) İhbar: Hadis Usulü Online Oku


    b) İhbar:

     

    Uydurmacıları, arkadaşları veya durumdan haberi
    olanlardan herhangi birinin haber vermesi de onların tanınmasını sağlar.

    [1]



     




    [1]

    İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
    Yayınları: 159.

  • 1- Uydurmacıları Tanıma Yolları: Hadis Usulü Online Oku


    1- Uydurmacıları Tanıma Yolları:

     


    a) Hadis Uyduranların İtirafı:

     

    Ömer b. Sabih’in Resul-i Ekrem’i isnad ederek
    uydurduğu hutbesi, surelerin faziletlerine dair Terras’ın uydurup sonra itiraf
    ettiği hadisleri gibi. Ayrca Kazvin şehri ve serhadlara dair 40 kadar hadis de
    uydurmuştur. Bazı tefsir alimlerinin bu gibi hadisleri kitaplarına almaları
    kınanmıştır. Bunlardan başka Hz. Ali hakkında 70 kadar hadis uydurduğunu da
    ölürken i’tiraf etmiştir.

    Mevzu hadis bazan ravinin kendisi uydurur.
    Bazan eskilerden ve
    İsrailiyattan da alır. Hz. Ali, Hasan-ı Basri, Fudayl ve Cüneyd gibilerin
    sözlerini, hadis olarak rivayet edenler de vardır.


    [1]

     

    Vazzâ’lardan bazıları, yaptığı işi iyi görerek,
    bazıları da pişman olup, tevbe ederek hadîs uydurduklarını itirâf etmişlerdir.
    Nitekim Fazâilu’l-Kur’ân’la ilgili hadîsleri uyduran zat, bunu bir fazîlet, bir
    dindarlık olarak ifade etmiştir. Müemmel İbnu İsmâil’in anlattığına göre, Ubey
    İhnu Ka’b (radıyallahu anh)’dan rivâyet edilen Kur’ân-ı Kerîm’in sûrelerinin
    faziletiyle ilgili uzun bir hadîsi, bir şeyhten duyunca, “Kimden işittin?” diye
    sorar. İlk kaynağını bulmak üzere azmeder. Bu maksadla, her seferinde değişen
    şehir isimleri söylenir. Ama Müemmel yorulmadan önce Medâin’e, oradan Vâsıt’a,
    oradan Basra’ya, oradan Abâdân’a varıp sonunda mutasavvıf bir grupla zikr yapan
    şeyhi bulur. Orada Müemmel: “Bu hadîsi sana kim söyledi?” diye sorunca şu
    enteresan cevabı alır:

    “Bunu bana kimse söylemedi. Ancak, baktık ki
    halk Kur’ân’a rağbet etmiyor. Biz de insanları Kur’ân’a yöneltmek için bu hadîsi
    uydurduk”.

    Keza Ömer İbnu Sabîh, Hz. Peygamber
    (aleyhisselâtu vesselâm)’e nisbet ederek rivâyet ettiği bir hutbeyi bizzat
    uydurduğunu söylemiştir.

    İbnu Dakîku’l-Îd vaz’ı itiraf edenin ikinci
    sözünde de yalancı olabileceğini beyanla, itirafın, vaz’ı için kesinlikle
    hükmetmeye yeterli olmadığını söylemiştir ise de bu itiraz ulemâca
    benimsenmiştir.

    [2]

    Önce Kaderiyye mezhebinde iken tevbe eden Ebu
    Reca ağlayarak şu itirafta bulunmuştur. “Kadercilerin hiç birinden hadis rivayet
    etmeyiniz. Vallahi biz kader hakkında hadis uydurur ve bunu insanlar arasında
    yayardık. Bundan da sevap umardık. Artık hüküm Allah’ındır.”

    Zındıklığı sebebiyle Basra valisi Muhammed b.
    Süleyman tarafından idam ettirilen Abdül-Kerim b. Ebi’l Avca, asılmadan önce şu
    itirafta bulunmuştur: “Sizin aranızda dört bin hadis uydurdum. Bunlarda helali
    haram, haramı da helal gibi gösterdim.”[3]

    Abdül-Kerim b. Ebi’l Avca’nın bu itirafı kanun
    zorundandır. Bir de pişmanlık duygusu ile itiraf edenler vardır. Buna misal
    olarak şu olay anlatılır: İbnu Şeybe hac sırasında ağlaya ağlaya Kabe’yi tavaf
    eden bir ihtiyara niçin ağladığını sorduğunda, “Rasulullah’a karşı yalan
    söyleyerek 50 hadis uydurdum, onları halk arasında yaydım. Şimdi ben ne
    yapacağım?” dedi.[4]

    Meşhur tarihçi ve muhaddis İbnu Asakir anlatır:
    Şeyhlerinden Ebu’l-İzz, birinin Hz. Ali hakkında hadis uydurduğunu işitir.
    Kendisi de Allah rızası için (!) Hz. Ebu Bekir’e dair bir hadis uydurur ve İbn
    Asakir’e sorar: “Nasıl iyi etmedim mi?”

    [5]



     




    [1]

    Aliyyu’l-Kari, Mevzu Hadisler, İlim Yayınları (çevrin M. Yaşar Kandemir):
    15-16.



    [2]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/145.



    [3]

    Muhammed ez-Zefzaf, et-Ta’rif bil Kur’an vel Hadis, Beyrut 1984, s. 263;
    Sabahattin Yıldız, İsmail Kaya, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/180.



    [4]

    İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
    Yayınları: 158.



    [5]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 12. sınıf: 53.