3-
Fırka, Mezheb Ve Kabilesini Savunma İhtiyâcı:
Siyasi bölünmelerin giderek
itikadi bölünmeye sebep olması sonucu oluşan gruplar, o günkü şartlarda
haklılıklarını isbat edebilmek için kuvvetli delillere dayanmak zorundaydılar.
Hadisler ise, henüz resmen ve bütünüyle yazılı olarak bir araya toplanmış
değildi. Bu yüzden bozmak, değiştirmek gibi bazı tasarruflara açık
bulunmaktaydılar.
Gruplar öncelikle liderleri
lehinde hadis uyduruyorlardı. Bu arada karşı grupların aleyhinde sözler imal
etmekten de geri durmuyorlardı. Bu işte müslümanlara düşman olan unsurların da
rolü önemliydi. Hadis uydurmada zındıklar (zenadıka) ile Şia’nın başı çektiği
tarihi bir gerçektir. Şiiler Hz. Ali hakkında, onu Hz. Peygamber’in halife tayin
ettiği, ondan önceki üç halifenin haksız olarak bu makamı işgal ettikleri
fikrini işleyen bir çok hadis uydurmuşlardır. Bunların en meşhuru: “İnsanların
en hayırlısı Ali’dir, bundan şüphe eden kâfirdir.” uydurmasıdır.[1]
Şiilerin ve muhalifleri olan
Muaviye taraftarlarının birbirlerine karşı sürdüregeldikleri hadis uydurma
girişimleri, Emevi ve Abbasi devletleri zamanında da devam etmiştir.
Kraldan fazla kralcı olan
taraftarların, idarecilere yaranmak ve dünyalıklara konmak isteyen çıkarcıların
bu alanda oldukça etkili ve faal oldukları açıktır. Ayrıca kavmiyetçilik ve
bölgecilik duygularıyla uydurulmuş hadislerin varlığı da bir gerçektir.
Aşırı tarafgirlik, fırkacılık
ve grupçuluk eğilimi, çoğu kere bu türlü kişilerde din şuurunun üstüne çıkmakta,
Peygamber’e (s.a.v.) yalan isnad edecek kadar seviye kaybettirmektedir.[2]
Hz. Osman (r.a)’ın şehid
edilmesiyle birlikte ortaya çıkan muhtelif batıl fırkalar fikirlerini yayabilmek
için, halkı davalarının doğruluğuna inandırmak ve böylece taraftarlarının
sayısını artırmak durumunda idiler. Bu itibarla, ilk olarak Kur’an-ı Kerim’e,
sonra da hadislere baş vurarak onlarda prensiplerini destekleyecek naslar
aradıklarından şüphe edilemez.[3]
Muhtelif fırkalar, hadisleri iki şekilde tahrif etme yoluna gitmişlerdir:
a.
İşlerine gelmeyen hadisleri, inkâr edip uydurma olduğunu iddia etmek.
b.
Görüşlerine hadislerden destek bulmak için hadis uydurmak. Her grup hadisler
karşısında bu tür tasarruflarda bulununca, hadis diye uydurulmuş sözlerin
sayısında bir artış olmuştur.
[4]
Hz. Osman’ın şehid edilmesinden sonra ortaya
çıkan çeşitli fırkalar, fikirlerini yayabilmek için iki kaynağa başvurdular:
Kur’an-ı Kerim ve hadisler… Yaptıkları iş şöyleydi: Kur’an-ı Kerim’i kendi
fikirleri doğrultusunda te’vil etmek, görüşlerini destekleyen hadisleri yaymak
görüşlerine uymayan hadisleri zoraki te’vil etmek; Nihayet fikirlerine uygun
hadis yoksa uydurmak. Tevbe etmiş bir ihtiyar haricinin şu sözü bunu gösterir:
“Dininizi kimlerden aldığınıza dikkat edin; çünkü biz bir şeyi istedik mi onu
hadis şekline koyuverirdik.”
[5]
Bazı kimseler de kendi mezhepleri lehine
hadîsler uydurmuşlardır. Hattâbiye, Râfıza, Sâlimiyye gibi. İbnu Hibbân, senetli
olarak kaydettiği bir rivayette, bid’asından tevbe ederek ehl-i sünnete rücû
eden bir kimsenin şu sözünü kaydeder: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın
hadîslerini kimden aldığınıza iyi dikkat edin. Zira biz, bir fikre varınca,
hemen onu hadîs kılığına sokup rivâyet ederdik”. Hatîbu’l-Bağdadî râfızaya
mensup birisinden bir başka itiraf nakleder: “Biz, hadîs uydurmak için hususî
toplantılar tertip ederdik”. Hâkim, Mürcie’nin reislerinden Muhammed İbnu’l-Kâsım
et-Tâyekânî’nin, mezhebleri üzerine hadîs vazedip Mehâmilî’ye nisbet eden bir
senetle rivâyet ettiğini kaydeder.
Mezhep taassubu her seferinde ehl-i bid’ayı
tahrik etmemiş, bilakis ehl-i sünnet mezhebine mensup olanlar da, maalesef hadis
uydurmaktan çekinmemişlerdir. Bunlardan biri Me’mun İbnu Ahmed el-Herevî’nin
Şâfiî hazretleri aleyhine uydurduğu senedi Hz. Enes’e ulaşan şu merfu
rivayettir: “Ümmetimden, Muhammed İbnu İdris adında birisi çıkacak. Onun
ümmetime zararı iblisten daha çok olacaktır.” Aynı rivâyetin devamı Ebu
Hanife’nin medhiyle ilgili: “Ümmetimde Ebu Hanife denen biri daha çıkacak, o
ümmetimin lambasıdır, ümmetimin lambasıdır.”
[6]
[1]
Bk. Tenzihu’ş-Şeria: 1/391.
[2]
İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Yayınları: 153-154.
[3]
İbnü’l-Cevzî, El-Mevzûât, Nşr. Abdurrahman Muhammed Osman, Medine 1983, s.
31.
[4]
Sabahattin Yıldız, İsmail Kaya, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/178-179.
[5]
Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
Usulü, 12. sınıf: 49.
[6]
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/141-142.