Avamail

Mamulu BitTebiyye

وَ الضَّرْبُ الثَّانِى؛ خَمْسَةٌ. اَلْأَوَّلُ الصِّفَةُ، نَحْوُ؛ أَعْبُدُ اللهَ الْعَظِيمَ وَ الثَّانِى الْعَطْفُ بِاَحَدِ الْحُرُوفِ الْعَشَرَةِ؛ اَلْوَاوُ، نَحْوُ؛ أُطِيعُ اللهَ وَ الرّسُولَ. وَ الْفَاءُ، نَحْوُ؛ تَجِبُ التَّكْبِيرَةُ الْإِفْتِتَاحِ فَالْقِيَامُ. وَ ثُمَّ، نَحْوُ؛ يَجِبُ الْعِلْمُ ثُمَّ الْعَمَلُ. وَ حَتَّى، نَحْوُ؛ مَاتَ النَّاسُ حَتَّى الْأَنْبِيَاءُ. وَ أَوْ، نَحْوُ؛ صَلِّ الضُّحَى أَرْبَعًا أَوْ ثَمَانِيًا. وَ إِمَّا، نَحْوُ؛ إِعْمَلْ إِمَّا وَاجِبًا وَ إِمَّا مُسْتَحَبًّا. وَ أَمْ، نَحْوُ؛ أَ رِضَاءَ اللهِ تَطْلُبُ أَمْ سَخْطَهُ. وَ لاَ، نَحْوُ؛ إِعْمَلْ صَالِحًا لاَ سَيِّئًا. وَ بَلْ، نَحْوُ؛ أَطْلُبْ حَلاَلاً بَلْ طَيِّبًا. وَ لَكِنْ، نَحْوُ؛ لاَ يَحِلُّ رِيَاءٌ لَكِنْ إِخْلاَصٌ. وَ الثَّالِثُ التَّأْكِيدُ، نَحْوُ؛ أُطْلُبِ الْإِخْلاَصَ الْإِخْلاَصَ وَ نَحْوُ؛ أُتْرُكِ الذُّنُوبَ كُلَّهَا وَ الرَّابِعُ الْبَدَلُ، نَحْوُ؛ أُعْبُدْ رَبَّكَ اِلَهَ الْعَالَمِينَ وَ نَحْوُ؛ أُبْغُضِ النَّاسَ مَنْ عَصَى اللهَ تَعَالَى مِنْهُمْ وَ نَحْوُ؛ إِحْفَظِ اللهَ تَعَالَى حَقَّهُ وَ الْخَامِسُ عَطْفُ الْبَيَانِ، نَحْوُ؛ آمَنَّا بِنَبِيِّنَا مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلَوةُ وَ السَّلاَمُ

وَ الضَّرْبُ الثَّانِى؛ Mamuller İkiye ayrılırlar, İkinci Kısım Mamulu bitTebiyye’dir. خَمْسَةٌ beş tanedir. اَلْأَوَّلُ birincisi; الصِّفَةُ Sıfat’tır. نَحْوُ misali şöyledir; أَعْبُدُ اللهَ الْعَظِيمَ “Azim olan Allah’a kulluk ederim” gibidir. وَ الثَّانِى ikincisi; الْعَطْفُ Atıf’tır. بِاَحَدِ الْحُرُوفِ الْعَشَرَةِ on harften biriyle atıf yapılan atıftır. اَلْوَاوُ vav-ı atıfa; نَحْوُ؛ misali şöyledir; أُطِيعُ اللهَ وَ الرّسُولَ “Allah’a ve resule itaat ederim” gibidir. وَ الْفَاءُ ve fa-i atıfa; نَحْوُ؛ misali şöyledir; تَجِبُ التَّكْبِيرَةُ الْإِفْتِتَاحِ فَالْقِيَامُ “İftitah tekbiri (Allah-u Ekber) vaciptir sonra kıyam gelir” gibidir. وَ ثُمّ ve sümme-i atıfa; نَحْوُ؛ misali şöyledir; يَجِبُ الْعِلْمُ ثُمَّ الْعَمَلُ “İlim vaciptir sonra amel vaciptir” gibidir. وَ حَتَّى hatta-i atıfa; نَحْوُ؛ misali şöyledir; مَاتَ النَّاسُ حَتَّى الْأَنْبِيَاءُ “insanlar, hatta nebiler öldü” gibidir. وَ أَوْ ev-i atıfa; نَحْوُ؛ misali şöyledir; صَلِّ الضُّحَى أَرْبَعًا أَوْ ثَمَانِيًا “Duha vaktinde 4 veya 8 (rekat) namaz kıl” gibidir. وَ إِمَّا imma-i atıfa; نَحْوُ؛ misali şöyledir; إِعْمَلْ إِمَّا وَاجِبًا وَ إِمَّا مُسْتَحَبًّا “ya vacip ya da müstehap amel et” gibidir. وَ أَمْ em-i atıfa; نَحْوُ؛ misali şöyledir; أَ رِضَاءَ اللهِ تَطْلُبُ أَمْ سَخْطَهُ “Allahın rızasını mı yoksa gazabını mı talep ediyorsun” gibidir. وَ لاَ lâ-i atıfa; نَحْوُ؛ misali şöyledir; إِعْمَلْ صَالِحًا لاَ سَيِّئًا “Salih amel et kötü amel değil” gibidir. وَ بَلْ bel-i atıfa; نَحْوُ؛ misali şöyledir; أَطْلُبْ حَلاَلاً بَلْ طَيِّبًا “Helal talep et bilakis temiz olanı” gibidir. وَ لَكِنْ lakin-i atıfa; نَحْوُ؛ misali şöyledir; لاَ يَحِلُّ رِيَاءٌ لَكِنْ إِخْلاَصٌ “Riya helal değildir lakin ihlas helaldir” gibidir. وَ الثَّالِثُ üçüncüsü; التَّأْكِيدُ tekid (pekiştirme), نَحْوُ misali şöyledir; أُطْلُبِ الْإِخْلاَصَ الْإِخْلاَصَ “İhlası talep et ihlası” gibidir. وَ نَحْوُ؛ diğer misal; أُتْرُكِ الذُّنُوبَ كُلَّهَا “Günahları terk et, hepsini” gibidir. وَ الرَّابِعُ dördüncüsü; الْبَدَلُ bedeldir. نَحْوُ misali şöyledir; أُعْبُدْ رَبَّكَ اِلَهَ الْعَالَمِينَ وَ “Rabbine kulluk et, alemlerin ilahı olan rabbine” gibidir. وَ نَحْوُ diğer misal; أُبْغُضِ النَّاسَ مَنْ عَصَى اللهَ تَعَالَى مِنْهُمْ “İçinizden Allah-u Teala’ya kim asi olursa ona buğz et” gibidir. وَ نَحْوُ diğer misal; إِحْفَظِ اللهَ تَعَالَى حَقَّهُ “Allah-u Teala’yı koru (haşa ve kella), yani hakkını koru” yani bir yerde Allah’a  iftira, yalan, dolan isnad edilirse işte o anda Allahın bunlardan münezzeh olduğunu söyle, hakkı savun. وَ الْخَامِسُ beşincisi; عَطْفُ الْبَيَانِ atful beyandır. نَحْوُ misali şöyledir; آمَنَّا بِنَبِيِّنَا مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلَوةُ وَ السَّلاَمُ “Nebimiz Muhammed (aleyhissalatü vesselam)’e iman ettik, inandık” gibidir.

Metnin Toplu Manası; Mamuller ikiye ayrılırlar. İkinci kısım Mamulu BitTebiyye’dir. Mamulu BitTebiyye 5 tanedir. Birincisi; Sıfat’tır. Misali şöyledir; أَعْبُدُ اللهَ الْعَظِيمَ “Azim olan Allah’a kulluk ederim” gibidir. Bu terkibte الْعَظِيمَ lafzı sıfat, اللهَ lafzı ise mevsuf (sıfatlanan) isimdir. Kaide gereği sıfat, mevsufunun irabını giyer. Yani mevsufun irabı neyse sıfatınki de odur. Misale bakınca اللهَ lafzı hakiki bir mefuldür ve mansubtur. Ona tabi olan sıfatı da haliyle mansub olmuştur. İkincisi; Atıf’tır. Bu atıf 10 harf ile yapılır.

Atıf Harfleri
أَوْ حَتَّى ثُمَّ فَاءُ وَاوُ
لَكِنْ بَلْ لاَ أَمْ إِمَّا

وَاوُ harfi; Türkçedeki “ve” bağlacıdır. فَاءُ harfi “bundan sonra, o halde” demektir. ثُمَّ harfi “sonra” demektir. حَتَّى harfi Türkçedeki “hatta” demektir. Harf-i cerr olan farklıdır. أَوْ harfi “veya” demektir. إِمَّا harfi “ya” demektir. Yani ya öyle yap yada böyle manasındadır. أَمْ harfi “yoksa” demektir. لاَ harfi olumsuzluktur. بَلْ harfi “bilakis” demektir. لَكِنْ harfi Türkçedeki “lakin, ama” demektir. Geçelim bu atıf harflerinin misallerine..

أُطِيعُ اللهَ وَ الرّسُولَ “Allah’a ve resule itaat ederim” terkibinde وَ atıf harfidir. الرّسُولَ matuftur (atf edilen) ve اللهَ lafzı ise matufun aleyh (kendisine atfedilen) olarak gelmiştir. Yani ben Allaha olan taatimi resule de atfediyorum. Bu atfımı وَ ile yaptım, o halde وَ harf-i atıfadır. Burada da matuf الرّسُولَ lafızı, matufun aleyh olan اللهَ lafzının irabını giymiştir. تَجِبُ التَّكْبِيرَةُ الْإِفْتِتَاحِ فَالْقِيَامُ “İftitah tekbiri (Allah-u Ekber) vaciptir sonra kıyam gelir” terkibinde فَاءُ harfi atıf harfidir. Burada قِيَامُ lafzı matuftur. Biz bu قِيَامُ matufunu, harf-i atıfa olan فَاءُ ile التَّكْبِيرَةُ lafzına atfettik. Yani “tekbir” vaciptir, bu vacibiyyet bir de “kıyam” için geçerlidir dedik ve vacibliği tekbir lafzı üzerinden kıyam lafzına atfettik. Dolayısıyla التَّكْبِيرَةُ lafzı, kendisine قِيَامُ lafzı atfedildiği için matufun aleyh olmuştur. Unutmayalım ki matuf, matufun aleyhin irabını giyer ve daima matufun aleyhten sonra gelir. يَجِبُ الْعِلْمُ ثُمَّ الْعَمَلُ “İlim vaciptir sonra da amel” terkibinde ثُمَّ harfi atıfadır. ثُمَّ lafzından sonra gelen matuftur. Haliyle الْعَمَلُ lafzı matuftur. الْعِلْمُ ise matufun aleyhtir ve الْعَمَلُ kendisine atfedilmiştir. مَاتَ النَّاسُ حَتَّى الْأَنْبِيَاءُ “insanlar, hatta nebiler öldü” terkibinde ise حَتَّى harfi atıfadır. İnsanların ölmesini nebilere de atf ettiği için atıf harfidir. النَّاسُ lafzı matufun aleyh, الْأَنْبِيَاءُ lafzı ise matuftur. صَلِّ الضُّحَى أَرْبَعًا أَوْ ثَمَانِيًا “Duha vaktinde 4 veya 8 (rekat) namaz kıl” terkibinde ise Kuşluk vaktinde kılınan namazın rekatının 4 mü yoksa 8 mi olacağı konusunda 4 yada 8 olması arasında atıf ilişkisi oluşmuş ve أَوْ atıf harfi, أَرْبَعًا matufun aleyh, ثَمَانِيًا matuf olarak zikredilmiştir. إِعْمَلْ إِمَّا وَاجِبًا وَ إِمَّا مُسْتَحَبًّا “ya vacip ya da müstehap amel et” terkibinde إِمَّا atıf harfidir. وَاجِبًا matufun aleyhtir, مُسْتَحَبًّا matuf olarak ona tabidir ve mansubtur. أَ رِضَاءَ اللهِ تَطْلُبُ أَمْ سَخْطَهُ “Allahın rızasını mı yoksa gazabını mı talep ediyorsun” terkibinde أَمْ atıf harfi, رِضَاءَ matufun aleyhtir, سَخْطَ ise matuftur. إِعْمَلْ صَالِحًا لاَ سَيِّئًا “Salih amel et kötü amel değil” terkibinde لاَ atıf harfidir, genelde kullanıldığını çok görmedim. صَالِحًا matufun aleyhtir ve meful olduğundan mansubtur, ona atfedilen سَيِّئًا ise matuftur ve yine ona tabidir.  أَطْلُبْ حَلاَلاً بَلْ طَيِّبًا “Helal talep et bilakis temiz olanı” terkibinde بَلْ atıf harfidir, حَلاَلاً matufun aleyh, طَيِّبًا ise matuftur. لاَ يَحِلُّ رِيَاءٌ لَكِنْ إِخْلاَصٌ “Riya helal değildir lakin ihlas helaldir” terkibinde ise لَكِنْ atıf harfidir, رِيَاءٌ matufun aleyh, إِخْلاَصٌ matuftur. Üçüncüsü; Te’kid’tir. Misalleri; أُطْلُبِ الْإِخْلاَصَ الْإِخْلاَصَ “İhlası talep et ihlası” gibidir. Burada bir lafız iki kere tekrar edilince tekid olur. أُتْرُكِ الذُّنُوبَ كُلَّهَا “Günahları terk et, hepsini” burada hepsini derken tamamı kast edildiğinden tekid gerçekleşmiştir. Dördüncüsü; Bedel’dir. Misali; أُعْبُدْ رَبَّكَ اِلَهَ الْعَالَمِينَ “Rabbine kulluk et, alemlerin ilahı olan rabbine” terkibinde; Rabbine kulluk et! Bundan bedel nedir? اِلَهَ الْعَالَمِينَ Alemlerin ilahı olan Rabbine kulluk et. أُعْبُدْ emirdir, اِلَهَ الْعَالَمِينَ ise رَبَّكَ lafzından bedeldir. Rabbine derken Alemlerin ilahı olması nedeniyle رَبَّكَ lafzından bedeldir. رَبَّكَ lafzı ise kendisinden bedel olunduğundan mübdelün minh olarak gelir. Diğer misal; أُبْغُضِ النَّاسَ مَنْ عَصَى اللهَ تَعَالَى مِنْهُمْ “İçinizden Allah-u Teala’ya kim asi olursa ona buğz et” terkibinde أُبْغُضِ “buğz et” kime? النَّاسَ insanlara, bundan bedel nedir? مَنْ عَصَى اللهَ تَعَالَى Allah-u Tealaya asi olan kimseye buğz edilmesidir. مِنْهُمْ onlardan yani insanlardan. Kendisinden bedel olunan النَّاسَ lafzıdır ve mübdelün minhtir. İnsanlardan Allaha asi olan”kim” ise yani مَنْ lafzı ise bedeldir. Diğer misal; إِحْفَظِ اللهَ تَعَالَى حَقَّهُ “Allah-u Teala’yı koru (haşa ve kella), yani hakkını koru” terkibinde إِحْفَظِ koru, neyi koru? اللهَ تَعَالَى Allah-u Teala’yı, yani bundan bedel nedir? حَقَّهُ Onun hakkıdır. Kimse Allaha iftira atamaz, kimse kurana iftira atamaz, kimse Allaha yalan isnad edemez. O halde Müslüman kimse Allaha laf ettirmez kimseye. Ama fasık ve münafık mudiller arasında bu her zaman mümkün olmayabilir, o halde güzellikler oradan ayrıl diyor Allah-u Teala.Ama her yerde Kuranı savunmamız şarttır, o da bu ilimler ile mümkündür. اللهَ lafzı kendisinden bedel olunduğundan mübdelün minhtir. حَقَّهُ ise ondan bedeldir. Beşincisi; Atf ul-Beyan’dır. Misali; آمَنَّا بِنَبِيِّنَا مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلَوةُ وَ السَّلاَمُ “Nebimiz Muhammed (aleyhissalatü vesselam)’e iman ettik, inandık” gibidir. Bu terkibde, bir atıf yapılıp o atıf ile bir de beyan söz konusudur. Nebimize inandık dedik, Yani Muhammed (Allah rahmet eylesin) olan nebimize inandık. Haliyle نَبِىِّ lafzı üzerinden atf-ı beyanı yapılan مُحَمَّدٍ lafzıdır.

Mamulu BitTebiyye 5 Tanedir
Sıfat
Atıf
Tekid
Bedel
Atf ul-Beyan
Tagsatful beyan atıf bedel mamulu bittebiyye sıfat tekid

İlgili Makaleler