اَلْأَوَّلُ الْفِعْلُ مُطْلَقًا؛ فَكُلِّ فِعْلٍ يَرْفَعُ وَ يَنْصِبُ. نَحْوُ؛ خَلَقَ اللهُ كُلَّ شَيْئٍ، وَ نَزَلَ الْقُرْآنُ نُزُولاً، وَ لاَ بُدَّ كُلِّ فِعْلٍ مِنْ مَرْفُوعٍ. فَإِنْ تَمَّ بِهِ كَلاَمًا يُسَمَّى فِعْلاً تَامَّا، نَحْوُ؛ عَلِمَ اللهُ تَعَالَى. وَ إِنْ لَمْ يَتِمَّ بِهِ بَلِ احْتَاجَ إِلَى خَبَرٍ مَنْصُوبٍ يُسَمَّى فِعْلاً نَاقِصًا، نَحْوُ؛ كَانَ اللهُ تَعَالَى عَلِيمًا حَكِيمًا وَ صَارَ الْعَصِى مُسْتَحِقًّا لِلْعَذَابِ وَ مَازَالَ الْمُذْنِبُ بَعِيدًا مِنَ اللهِ تَعَالَى وَ تُقْبَلُ التَّوْبَةُ مَادَامَ الرُّوحُ دَاخِلاً فِي الْبَدَنِ وَ لَيْسَ اللهُ تَعَالَى جِسْمًا
اَلْأَوَّلُ الْفِعْلُ مُطْلَقًا Dokuz Kıyasi Amillerin birincisi mutlak fiildir. فَكُلِّ فِعْلٍ her fiil, يَرْفَعُ ref eder, وَ يَنْصِبُ ve nasb eder. نَحْوُ misali şöyledir; خَلَقَ اللهُ كُلَّ شَيْئٍ “Allah her şeyi yarattı” gibidir. وَ نَزَلَ الْقُرْآنُ نُزُولاً “Kuran bir inmekle indi” gibidir. وَ لاَ بُدَّ ve kaçış yoktur, kaçınılmazdır; كُلِّ فِعْلٍ her fiil için, مِنْ مَرْفُوعٍ merfudan. Yani her fiil ref eder, çünkü en kuvvetli amildir. فَإِنْ eğer o cümle, kelam; تَمَّ بِهِ onunla (fiil ile) tam oluyorsa, كَلاَمًا kelam bakımından, يُسَمَّى o zaman o söz, cümle, fiil adlandırılır; فِعْلاً تَامَّا tam fiil diye adlandırılır. نَحْوُ misali şöyledir; عَلِمَ اللهُ تَعَالَى “Allah-u Teala bildi” gibidir. وَ إِنْ eğer, لَمْ يَتِمَّ بِهِ onunla tam olmazsa, بَلِ bilakis, احْتَاجَ ihtiyaç duyarsa, إِلَى خَبَرٍ bir habere, مَنْصُوبٍ mansub bir habere, يُسَمَّى adlandırılır; فِعْلاً نَاقِصًا nakıs fiil diye adlandırılır. نَحْوُ misali şöyledir; كَانَ اللهُ تَعَالَى عَلِيمًا حَكِيمًا “Allah-u Teala Alim ve Hakimdir” gibidir. وَ صَارَ الْعَصِى مُسْتَحِقًّا لِلْعَذَابِ “Asi, azabı hak edicidir” gibi. وَ مَازَالَ الْمُذْنِبُ بَعِيدًا مِنَ اللهِ تَعَالَى “Günahkarın Allah-u Teala’dan uzak olması zail değildir, yani günahkar Allah-u Teala’dan uzaktır” gibidir. وَ تُقْبَلُ التَّوْبَةُ مَادَامَ الرُّوحُ دَاخِلاً فِي الْبَدَنِ “Ruh bedende dahil olduğu müddetçe tövbe kabul olur” gibidir. وَ لَيْسَ اللهُ تَعَالَى جِسْمًا “Allah cisim değildir” gibidir. Bu misallerdeki كَانَ ve صَارَ ve مَازَالَ ve مَادَامَ ve لَيْسَ kelimeleri kane ve benzerleri, kane ve kardeşleri, kane ve ahavatuha ya da kısaca nakıs fiiller diye adlandırılır. Bunlardan hariç bir sürü nakıs fiil vardır. İzhar kitabında neredeyse tamamına yakınını göreceğiz. Şimdilik bu kadar nakıs fiilin ismini ref ettiği ve haberini nasb ettiğini bilelim. Zaten yukarda ne dedik? Eğer mansub bir habere ihtiyaç varsa nakıs fiildir dedik. Dolayısıyla nakıs fiilin haberi mansubtur, örneklerde gördüğümüz gibi.
Metnin Toplu Manası; Dokuz Kıyasi Amillerin birincisi; Mutlak fiildir. Her fiil ref ve nasb eder. Misal; خَلَقَ اللهُ كُلِّ شَيْئٍ cümlesindeki خَلَقَ fiili اللهُ lafzını ref etmiştir. كُلَّ lafzı ise mansubtur. Daha نَزَلَ الْقُرْآنُ نُزُولاً cümlesindeki نَزَلَ fiili الْقُرْآنُ lafzını ref edip, halini ise نُزُولاً olarak mansub yapmıştır. Görüldüğü gibi خَلَقَ ve نَزَلَ fiilleri ref ve nasb etmişlerdir. Her fiil için bir ref etmeden kaçış yoktur. Eğer fiil ile ref edilen mamul kelam cihetinden tam olur ise o fiile tam fiil denilir. Misal; عَلِمَ اللهُ تَعَالَى cümlesindeki عَلِمَ fiili gibidir. Bu terkibde عَلِمَ fiili merfusu اللهُ lafzı ile beraber kelam cihetinden tamdır. Eğer fiil ref ettiği mamulü ile kelam cihetinden tam olmuyor ise, bilakis mansub bir habere ihtiyaç duyuyor ise o fiile nakıs fiil denilir. Misalleri; كَانَ اللهُ تَعَالَى عَلِيمًا حَكِيمًا cümlesindeki كَانَ fiili nakıs fiildir. Ref ettiği mamul ise اللهُ lafzıdır. Bu nakıs fiil ile merfu lafız kelam bakımından tam değildir. Türkçe mana olarak şöyledir; “Allah ….’dır” şeklindedir. Bizim mansub bir habere ihtiyacımız vardır. Misalde görüldüğü gibi عَلِيمًا حَكِيمًا gibi iki tane mansub haber cümlemizi kelam bakımından nakıslıktan kurtarır. Diğer misal; صَارَ الْعَصِى مُسْتَحِقًّا لِلْعَذَابِ cümlesinde صَارَ nakıs fiillerdendir. Manası; döndü, oldu gibidir. صَارَ nakıs fiili الْعَصِى lafzını takdiren ref ederek kendine isim yaptı ve kelamen tam olmadığından مُسْتَحِقًّا gibi mansub bir haber aldı. Diğer misal; مَازَالَ الْمُذْنِبُ بَعِيدًا مِنَ اللهِ تَعَالَى cümlesindeki مَازَالَ nakıs fiillerdendir. الْمُذْنِبُ onun ismidir ve merfudur. Kelamen tam olamadığı için بَعِيدًا gibi mansub bir habere ihtiyaç duymuştur. Diğer misal; تُقْبَلُ التَّوْبَةُ مَادَامَ الرُّوحُ دَاخِلاً فِي الْبَدَنِ cümlesinde مَادَامَ nakıs fiillerdendir ve الرُّوحُ lafzını isim yapıp ref etmiştir, kelamen tam olmak için دَاخِلاً gibi mansub bir haber almıştır. لَيْسَ اللهُ تَعَالَى جِسْمًا cümlesinde ise لَيْسَ nakıs fiillerdendir ve اللهُ lafzını ref edip isim almıştır. Fiil ile merfusu nakıs kaldığından جِسْمًا gibi mansub bir habere ihtiyaç duymuştur. Yani nakıs fiiller ismini ref ve haberini nasb ederler. Eğer ref edilmiş isim ile fiil birlikte bir anlam ifade ediyor ise o fiil tam fiildir. Eğer etmiyor, üstüne mansub bir habere ihtiyaç duyuyorsa o fiil de nakıs fiildir. Unutmayalım..