Peygamberler Tarihi M.Asım Köksal

LUT ALEYHİSSELÂM

LUT ALEYHİSSELÂM

 

L. 2

 

Lût Aleyhisselâmın Soyu: 2

Lût Aleyhisselâmın Şekil Ve Şemaili: 2

Lût Aleyhisselâmın İbrahim
Aleyhisselâma İlk İman Ve Onunla Birlikte Hicret Edişi Ve Bazı Faziletleri:
2

Lût Aleyhisselâmın Sedum Ve
Amure’ye Yerleşmesi:
2

Sedum Ve Diğer Şehirler
Halkının İğrenç Ahlaksızlıkları:
3

Lût Aleyhisselâmın
Peygamberliği Ve Bazı Faziletleri:
3

Kur’ân-I Kerimin Lût Kavmi
Hakkındaki Açıklaması:
4

Lût Kavmini Helak Etmeğe Giden
Elçi Meleklerin İbrahim Aleyhisselâma Uğramaları:
4

İbrahim Aleyhisselâmın Elçi
Meleklerle Tartışması:
5

Elçi Meleklerin Lût
Aleyhisselâmın Yurduna Gelişi Ve Ona Konuk Oluşu:
6

Lût Aleyhisselâmın Başı
Dertte:
7

Lût Kavminin Helak Edilişi: 8

Lût Aleyhisselâmın Karısının
Helaki:
9

Lût Aleyhisselâmla Ev Halkının
Şam Taraflarına Gidişi:
9

Lût Aleyhisselâmın Filistinde
Oturuşu Ve Vefatı :
9

 

 

Lût Aleyhisselâmın Soyu:   
Başa Dön

 

Lût
b.Hâran, b.Târah[1],
b.Nahor, b.Saruğ’dur. [2]

Lût
Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın Yeğeni, yani kardeşi Haran’ın oğlu idi. [3]

 

Lût Aleyhisselâmın Şekil Ve Şemaili:   
Başa Dön

 

Lût
Aleyhisselâm; uzuna çalar orta boylu[4],
beyaz tenli, güzel yüzlü, ince bu­runlu, küçük kulaklı, uzun parmaklı, güzel
gülüştü idi. [5]

 

Lût Aleyhisselâmın İbrahim Aleyhisselâma İlk İman Ve Onunla Birlikte
Hicret Edişi Ve Bazı Faziletleri:
   
Başa Dön

 

Lût
Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâma ilk iman eden (Ankebût: 26) ve Allah yo­lunda,
Onunla birlikte hicret etmek şerefine eren[6],
İbrahim Aleyhisselâmın yo­lunda ve Şeriatında, ibâdet ehli, cömerd, sabırlı,
müttakî, konuksever, çiftçilik eder, eker biçer, elinin emeğiyle geçinir
mübarek bir zattı. [7]

İbrahim
Aleyhisselâmla yanındaki Muhacirler, Babil’den ayrılınca, Harran’a’[8] varıp
orada, bir müddet oturdular. [9]

Oradan,
Ürdün’e[10],
Ürdün’den de, Mısır’a gittiler. [11]

Şam’a
dönmek üzere[12],
Mısır’dan ayrıldılar. [13]

İbrahim
Aleyhisselâmla yanındakiler, Filistin toprağında, Filistin ile Kudüs ara­sında,
Şam çölündeki Seb’ diye anılan yere varıp indiler. [14]

İbrahim
Aleyhisselâm, Seb’ halkının, uygunsuz tutum ve davranışları yüzün­den, Seb’den
ayrılarak Filistin toprağında Remle ile İlya (Kudüs) arasında bir ye­re gelip
yerleşti, [15]
ki, orası, Katt veya Kıtt diye anılan yer idi.
[16]

 

Lût Aleyhisselâmın Sedum Ve Amure’ye Yerleşmesi:   
Başa Dön

 

Yüce
Allah, İbrahim Aleyhisselâma, rızık ve geçim bolluğu, servet ve hizmet­çiler
ihsan etti. [17]

İbrahim
Aleyhisselâmın kardeşi Haran’ın oğlu Lût Aleyhisselâmın da orada malı çoğaldı.

İbrahim
Aleyhisselâm, ona:

“Yüce
Allah, bizim mallarımızı, küçük büyük baş hayvanlarımızı çoğalttı.

Sen,
yanımızdan ayrılıp Sedum ve Amure şehirlerine[18]
yerleş!” dedi.

Bu
şehirler, İbrahim Aleyhisselâmın oturduğu yerin yakınında idi,

Lût
Aleyhisselâm, oraya gidip yerleşti.”[19]

O
taraflara gelen bir kral, Lût Aleyhisselâmla çarpıştı. [20]
Kendisini, esir, mal­larını iğtinam edip sürdürdü.

İbrahim
Aleyhisselâm, bunu, haber alır almaz, 318 kişilik maiyetiyle gidip çar­pışarak
Lût Aleyhisselâmı kurtardı ve gasb edilen mallarını da, geri aldı.

Allah
ve Resulünün düşmanlarından bir çoklarını öldürdü. Bozguna uğratarak
kaçırdıklarını da, Dımaşk’ın doğusuna varıncaya kadar takip etti, kovaladı. [21]

 

Sedum Ve Diğer Şehirler Halkının İğrenç Ahlaksızlıkları:   
Başa Dön

 

Sedum
ve diğer şehirler halkının, şehir dışında, yol üzerinde bostanları ve mey-va
bahçeleri vardı.

Yağmursuzluktan,
kuraklık ve kıtlığa uğradıkları zaman, birbirlerine: “İçinde geçimliğiniz
bulunan meyva bahçelerinizi, dışarıdan gelecek yolcular­dan koruyunuz!”
dediler.

“Nasıl
koruyalım?” dediler.

Birbirlerinin
yanına gelip gittiler.

“Yurdlarınızın
içinde bulunduğunuz ve tanımadığınız yabancıların elbisesini, soyunuz, çekip
ırzına geçiniz!

Siz,
böyle yapmayı, âdet edindiğiniz zaman, insanlar, şehirlerinize ayak basa­mazlar!”
dediler ve dediklerini de, yapmağa başladılar.
[22]

Artık,
yolları, kesiyorlar, yurtlarından geçen erkek yolculara sataşıyorlar, on­larla,
alay ediyorlar, yakaladıklarının ırzına geçiyorlardı!

Kendi
toplantı yerlerinde.birbirleriyle osuruşmaktan,hattâ yollarda, açıktan açığa
birbirlerinin ırzına geçmekten utanmıyorlardı![23]

Onlardan
biri, bir kimsenin zorla ırzına geçer, onu, döver, sonra da:

“Sana
yaptığım bu işe karşılık, ücretimi, ver!” der, Hâkimleri de, fail lehine
hüküm verirdir. [24]

Lût
kavmi, bu hayasızlıklara, hayvanlar gibi ve belki hayvanları da, geride bı­rakacak
derecede devam ediyorlardı. [25]

Peygamberimiz
Muhammed Aleyhisselâm, insanlardan, bu iğrenç işi işleyen­leri şöyle lanetler:

“Lût
kavminin annelini işleyen kimseye, Allah, lanet etsin! Lût kavminin amelini
işleyen kimseye, Allah, lanet etsin! Lût kavminin amelini işleyen kimseye,
Allah, lanet etsin! [26]

“Lût
kavminin amelini işleyen kimse, mel’undur! [27]

 Lût kavminin amelini işleyen kimse,
mel’undur!”‘[28]

“Ümmetimden,
Lût kavminin amelini işleyerek ölen kimseyi, Allah, onların yanına nakl ve
onlarla birlikte haşr eder!” [29]

“Kimi,
Lût kavminin amelini işler halde bulursanız’[30]‘, o
fiili işleyeni de, kendisiyle

o
fiil işleneni de, öldürünüz!” [31]

“Üsttekini
de, alttakini de, Recmediniz! [32]

“İkisini
de, Recmediniz!”‘[33]

Lût
kavminin erkekleri, kadınlarla evlenmeyi de, bırakmışlardı.[34]

Evlilerden,
cinsî sapıklıklarını, karılarına da, uygulayanlar vardı.[35]

Peygamberimiz
Muhammed Aleyhisselâm, böyleleri hakkında da: “Karısının arkasından cinsî
sapıklık yapan kimse, mel’undur!” buyurmuştur.[36]*

 

Lût Aleyhisselâmın Peygamberliği Ve Bazı Faziletleri:   
Başa Dön

 

Lût
Aleyhisselâm; Allah tarafından, kendilerine yüksek Meziyyetler[37],
Hüküm ve İlim verilen Peygamberlerdendi. [38]

Yüce
Allah, onu, küfürleri ve ahlaksızlıkları dillere destan olan Sedum ve diğer
dört şehir halkına[39]‘,
Peygamber olarak gönderdi. [40]

Lût
Aleyhisselâm, onların içinde yirmi dokuz yıl kadar kaldı. [41]

Onları,
bir olan Allah’a ibâdete ve yapageldikleri haksızlık ve ahlaksızlıkları bı­rakmağa
davet etmekten’[42],
davetini, kabul ve tevbe etmedikleri takdirde aza­ba uğrayacaklarını haber
vermekten geri durmadı.[43]

 

Kur’ân-I Kerimin Lût Kavmi Hakkındaki Açıklaması:   
Başa Dön

 

Lût:

“Şüphesiz
ki, ben, size (gönderilmiş) emîn bir Peygamber’im!

Artık,
Allah’dan korkunuz ve bana itaat ediniz!

Ben,
buna karşılık, sizden hiç bir ücret istemiyorum.

Benim
mükâfatım, âlemlerin Rabb’ından başkasına âid değildir.

Siz,
Rabb’inizin, sizin için yarattığı zevcelerinizi bırakıp ta, insanların içinden
er­keklere mi gidiyorsunuz?!

Hayır!
(siz, helaldan, harama) tecavüz eden bir kavimsiniz! [44] Siz,
sizden önce, âlemlerden hiç birinin yapmadığı hayâsızlığı mı yapıyorsunuz?!
Demek siz, kadınları bırakıp ta, şehvetle erkeklere yanaşıyorsunuz ha!? Meğer,
siz, haddi aşan bir kavim işsiniz![45]

“Siz,
gerçekten, öyle hayasızlığı (meydana) getiriyorsunuz ki, sizden önce, âlem­lerden
hiç biri, bunu, yapmamıştır!

Siz,
mutlaka, erkeklere gidecek, yol kesecek, toplantı yerinde, meşru olmayanı,
yapıp duracak mısınız?!” dedi.[46]

Onlar:

“Ey
Lût! Sen (bu dâvadan) vaz geçmezsen, and olsun ki: mutlaka (memleketi­mizden
kovulup) çıkarılanlardan olacaksın!” dediler.[47]

(Lût)
Onlara:

“Siz,
gözünüz göre göre, hâlâ, o kötülüğü, yapacak mısınız?!

Gerçekten,
siz, kadınları bırakıp da, şehvetle mutlaka, erkekJere yanaşacak mısınız?!

Hayır!
Siz, beyinsizlikte devam edegelen bir kavmsiniz!” dedi.[48]

(Buna
karşı) kavminin cevabı:

“Lût
Hanedanını, memleketinizden çıkarınız!

Çünkü,
onlar, temizliğe zorlar insanlardır! “[49]

“…..Eğer,
sen, doğru söyleyenlerden isen, Allanın (bizi tehdid ettiğin) azabını

getir
bize!” demelerinden başka (bir şey) olmadı.[50]

De
ki:

“Yâ
Rab! O fesadcılar güruhuna karşı, bana yardım et![51]

 

Lût Kavmini Helak Etmeğe Giden Elçi Meleklerin İbrahim Aleyhisselâma
Uğramaları:
    Başa
Dön

 

Sedum’un
azgın halkı, Lût Aleyhisselâmı, yalanladılar. Kibir ve gururlarını, artırdıkça,
artırdılar.[52]

Yüce
Allah, Lût Aleyhisselâmın duasını kabul edip[53]
Resulüne yardım ve se-dum halkını helak etmeyi, irâde buyurduğu zaman[54], Cebrail
Aleyhisselâmı, iki Melekle[55]‘ ki,
Mîkâil ve İsrafil Aleyhiselâmlarla birlikte gönderdi.

Bu
Melekler, genç ve güzel birer erkek suretinde yürüyerek gidip İbrahim
Aley-hisselâma konuk oldular.[56]

Onlar;
hem İbrahim Aleyhisselâma, İshak isminde bir oğlu doğacağını müjde­leyecekler,
hem de, Lût kavmini helak edeceklerini haber vereceklerdi.[57]

Yüce
Allah, bunu, Kur’ân-ı keriminde şöyle açıklar:

“And
olsun ki: Elçilerimiz (Melekler), İbrahim’e müjde ile gelip Selâm! dediler.

O
da: Selâm! dedi ve hiç eğlenmeden, bir buzağı (kebabını) getirdi.

(İbrahim,
konukların) buna, ellerinin uzanmadığını görünce, onlarfın durumundan,
hoşlanmadı. Onlardan, kalbine bir nevi’ korku gizledi.

Onlar:

Korkma!
Çünki, biz, Lût kavmine gönderildik!” dediler.[58]

(İbrahim):

“Ey
gönderilen (Elçi)ler! Sizin işiniz (vazifeniz) nedir?” diye sordu.

(Elçiler):

“Gerçekten,
biz, günahkâr güruhuna gönderildik![59]

“Biz,
bu memleketin ahalisini helak edeceğiz!

Çünkü,
onun ahalisi, zâlim oldular!” dediler.[60]

Vaktâ
ki, İbrahimden o korku gitti. Kendisine, bir de, müjde geldi.

(Şimdi,
o) Lût kavmi hakkında (adetâ) bizim (Elçilerimiz)le mücâdele ediyor (Lûtla ona
iman edenlerin de, azaba uğrayacaklarını sanarak korkuyor, onlara acıyor)du.

Çünkü,
İbrahim, gerçekten, yumuşak huylu, yufka yürekli, kendisini, tamamıyla Allâha
vermiş bir kişi idi[61]

 

İbrahim Aleyhisselâmın Elçi Meleklerle Tartışması:   
Başa Dön

 

Elçi
Melekler:

“Biz,
şu kariyenin halkını, helak edeceğiz!

Çünki,
oranın halkı, zâlim oldular!” dedikleri zaman, İbrahim Aleyhisselâm;
onlara:

“Siz,
bir kariyeyi, içinde, dört yüz Mü’min bulunduğu halde, helak eder misi­niz?”
diye sordu.

Elçi
Melekler: “Hayır!” dediler. İbrahim Aleyhisselâm:

“Siz,
bir kariyeyi, içinde, üç yüz Mü’min bulunduğu halde, helak eder misi­niz?”
diye sordu.

Elçi
Melekler: “Hayır!” dediler. İbrahim Aleyhisselâm:

“Siz,
bir kariyeyi, içinde, iki yüz Mü’min bulunduğu halde, helak eder misiniz?”
diye sordu.

Elçi
Melekler: “Hayır!” dediler. İbrahim Aleyhisselâm:

“Siz,
bir kariyeyi, içinde, yüz Mü’min bulunduğu halde, helak eder misiniz?”
diye sordu.

Elçi
Melekler: “Hayır!” dediler.[62]
İbrahim Aleyhisselâm:

“Siz,
bir kariyeyi, içinde, elli Müslüman bulunsa, ne dersiniz?’[63]
Oradakileri, helak eder misiniz?” diye sordu.

Elçi
Melekler:

“Hayır!”[64] O
kariye halkının içinde, Müslümanlardan, elli kişi bulunsa, onla­ra, azab
etmeyiz!” dediler.[65]

İbrahim
Aleyhisselâm:

“Siz,
bir kariyeyi,[66]
içinde, kırk Mü’min bulunduğu halde, helak eder misi­niz?” diye sordu.

Elçi
Melekler:

“Hayır!”
dediler.[67]

İbrahim
Aleyhisselâm:

“Siz,
bir kariyeyi, içinde, otuz Müslüman bulunursa, ne dersiniz?” diye sordu.

Elçi
Melekler:

“Bir
kariye halkının içinde, otuz Müslüman bulunursa, azab etmeyiz!” dediler.[68]

İbrahim
Aleyhisselâm:

“Siz,
bir kariyeyi, içinde, on dört Mü’min bulunduğu halde, helak eder misi­niz?”
diye sordu.

Elçi
Melekler:

“Hayır!”
dediler.[69]

İbrahim
Aleyhisselâm:

“Siz,
bir kariyeyi, içinde, on Müslüman bulunursa, ne dersiniz?” diye sordu.

Elçi
Melekler:

“Müslüman
on kişi bulunursa da, azab etmeyiz!” dediler.

Bunun
üzerne, İbrahim Aleyhisselâm:

“İçinde,
on Müslüman bulunmayan ve hayr olmayan bir kavim yoktur!” dedi.[70]

“Elçiler,
ona:

“Ey
İbrahim! Ondan (bu mücâdeleden) vaz geç!

Çünkü,
gerçek, şudur:

Rabb’inin
emri gelmiştir.

Onlara,
muhakkak, red olunmayacak bir azab çatıcıdır!” dediler.[71]

(İbrahim):

“Onların
içinde Lût ta, var!” dedi.

Elçi
Melekler:

“Biz,
orada, kimin bulunduğunu, çok iyi bileniz!

Onu
da, Ehlini de, muhakkak, kurtaracağız,

Yalnız,
geride (azapda) kalacaklardan olan karısı müstesna!” dediler.[72]

 

Elçi Meleklerin Lût Aleyhisselâmın Yurduna Gelişi Ve Ona Konuk Oluşu:   
Başa Dön

 

Yüce
Allah; Lût kavmini helak etmek üzere gönderdiği Meleklere:

“Lût,
onlar aleyhinde dört defa şehâdette bulunursa, onları, helak etmenize izin
verdim![73]

Lût,
onlar aleyhinde dört[74]
kerre şehâdette bulunmadıkça, onları, helak etme­yiniz!” buyurmuştu.[75]

Elçi
Melekler; İbrahim Aleyhisselâmın yanından ayrılarak Lût Aleyhisselâmın
kariyesine doğru gittiler. Gündüzün ortasında oraya vardılar.

Sedum
ırmağına ulaştıkları zaman, Lût Aleyhisselâmın, Ev halkı için, su dol­duran
kızı ile karşılaştılar: Ona:

“Ey
genç kız! Konuk olunacak yer var mı?” diye sordular. Genç kız:

“Evet!
Konuklanacağınız, şurasıdır.

Fakat,
ben, gidip yanınıza gelinceye kadar, içeri girmeyiniz!” dedi. Gidip
Babasına:

“Babacığım!
Şehrin kapısı önündeki yiğitler, Senin yanına gelmek istiyorlar. Ben, onların
yüzlerinden daha güzel yüzlüsünü görmüş değilim. Sakın, Senin kavmin, onları,
yakalayıp kendilerine bir rezillik yapmasınlar!” dedi. Lût kavmi, erkek
konuk kabul etmekten, Lût Aleyhisselâmı, men etmişler, ona: “Sen,
aramızdan çekil! Erkekleri, biz konuklayacağız!” demişlerdi.[76]

Lût
Aleyhisselâm; genç konukları, içeriye gizlice almış, onlardan, hiç kimsenin
haberi olmamıştı.

Fakat,
Lût Aleyhisselâmın karısı, gidip bunu, kavmine haber verdi ve:

“Lût’un
evinde, öyle genç erkekler var ki, ben, şimdiye kadar, ne onlar gibisi­ni, ne
de, onların yüzlerindeki güzelliğin bir benzerini[77] ve
kendilerinden yayı­lan güzel kokudan daha güzelini’[78]
görmüş değilim!” dedi.

Elçi
Melekler, Lût Aleyhisselâma:

“Biz,
bu gece, sana, konuk olmak istiyoruz![79]

Biz,
bu gece, sana, konuk’uz!” dediler.[80]

Lût
(Aleyhisselâm):

“Her
halde, siz, yabancı, tanınmamış bir cemâatsiniz?” dedi.[81]

“…..O,
bunlar yüzünden, kaygıya düştü. Bunlar yüzünden, göksü daraldı ve (ken­di
kendine): bu, çetin bir gündür! dedi.’[82]

Lût
Aleyhisselâm, onlara:

“Siz,
bu kariye halkının, ne yaptığını, biliyor musunuz?[83]

Siz,
onların işini, işittiniz mi?” dedi.

Elçi
Melekler:

“Ne
imiş onların işi?[84] Ne
yapıyormuş onlar?” diye sordular.[85]

Lût
Aleyhisselâm:

“İnsanlar
içinde, onlardan daha kötü bir kimse yoktur![86]

Ben,
yer yüzünde, kötü iş işlenen yer olarak onların kariyesinden daha kötüsü
bulunmadığına şehâdet ederim![87]

Vallahi,
ben, yer yüzünde, onlardan daha habîs insanlar bulunabileceğini bil­miyorum!”
dedi ve bu sözünü, dör[88] kere
tekrarladı ve kavmi aleyhinde şeha-dette bulunmuş oldu.

Melekler,
Lût Aleyhisselâmla birlikte eve girdiler.[89]

 

Lût Aleyhisselâmın Başı Dertte:   
Başa Dön

 

“Şehir
halkı, sevine sevine geldi.[90] Lût
Aleyhiselâmın evini, her taraftan kuşattılar.[91] Lût
Aleyhisselâm, kapıyı kapadı.

Elçi
Meleklerle kendisi, içeride bulunuyor, kapının arkasından, onlarla münâ­kaşa
ediyor, tartışıyor, içeriye girmemeleri için, onlara and veriyor[92],
yalva-rıyordu.[93]

Sedumlular
ise, eve inmeğe, girmeğe çalışıyorlardı.[94]

Lût
Aleyhisselâm:

“Ey
kavmim!”[95]

“Gerçekten,
bunlar, benim konuklarımdır.[96]

“Beni,
konuklarımın yanında rüsvay etmeyiniz! [97]

“Allah’dan
korkunuz! Beni, tasalandırmayınız! [98]

“Eğer
(dediğinizi) yapıcılar iseniz… [99]

“…..işte,
kızlarım! Sizin için, onlar, daha temizdir. (Onlarla, evleniniz.)

Allâh’dan
korkunuz! Beni, konuklarımın içinde, küçük düşürmeyiniz!

Sizin
içinizde, aklı erer, doğru yolu gösterir bir adam da, yok mudur?!” dedi.[100]

Onlar:

“Biz,
seni, il’e âleme (bizim bu gibi işlerimize) karışmaktan, men etmedik

mi?” [101]

And
olsun ki: -senin de, bildiğin üzere- bizim, senin kızlarınla hiç bir hakk (ve
ilgi)ımız yoktur.

Sen,
bizim ne istediğimizi, elbette, bilirsin!” dediler. (Lût):

“Ya
size (yetecek) bir gücüm olsaydı, ya da, sarp bir kaleye sığınabilsey-

dirn[102]‘”

“Ben,
sizin, bu yaptığınıza, elbette buğz edenlerdenim!

Ey
Rabb’im! Beni ve Ehlimi, onların yapageldikleri (bu kötülüğün azâbın)dan kur­tar!”
dedi. [103]

Elçi
Melekler, Lût Aleyhisselâmın sıkıntıya ve zahmete uğradığını görünce,

ona[104]

“Ey
Lût! Emîn ol ki: biz, Rabb’inin Elçileriyiz!

Onlar,
sana, kat’iyyen dokunamazlar!

Sen,
hemen, gecenin bir kısmında ailenle yürü! (yola çık!)

İçinizden,
hiç biri geri kalmasın!

Yalnız,
karın müstesnadır!

Çünkü,
onlara isabet edecek (azab), hiç şüphesiz, ona da, çarpacaktır!

O
halde, gecenin bir kısmında aileni, yürüt.

Sen
de, arkalarından git!

Sizden,
hiç kimse ardına dönüp bakmasın!

Emrolunacağınız
yere geçip gidiniz[105]

Onlara,
va’d olunan (helak) vakti, sabah vaktidir.

Sabah
vakti de, yakın değil midir?” [106]

Kapıyı,
aç! Sen, bizi, onlarla başbaşa bırak!” dediler. [107]

Lût
Aleyhisselâm, kapıyı, açınca[108], Sedumlu
azgınlar, içeri daldılar. Elçi Me­leklerin yanına girdiler. [109]

Elçi
Meleklere, kötülük yapmağa kalkıştılar. [110]

Cebrail
Aleyhisselâm, Sedumlu azgınları, cezalandırmak için, Rabbinden, izin istedi.

İzin
verilince, Cebrail Aleyhisselâm, kanadını, onların yüzlerine çarpıp hepsi­nin
gözlerini, silme kör etti!

Onlar,
hemen geri döndüler:

“Ey
Lût! Sen, bize Sihirbazlar getirdin! Bizi, senin gibi, sinirledin! [111]

Hele,
sabaha bir çıkalım! [112]

Yine,
döneriz!” [113]
diyerek Lût Aleyhisselâmı, tehdid ediyorlar[114],
aynı za­manda, birbirilerini çiğneyerek kör bir halde dışarı çıkmağa’[115],
tutunmak için du­varları bulmağa çalışıyorlar[116],
fakat ne gidecekleri yolu biliyorlar, ne de, ken­dilerine evleri
gösteriliyordu! [117]

“Kör
olduk! Kör olduk!

Yer
yüzündeki halkın en Sihirbazları, Lût’un evindedir!” diye söyleni­yorlardı. [118]

 

Lût Kavminin Helak Edilişi:   
Başa Dön

 

Lût
kavminin kötü tutum ve davranışları ve helak edilişleri, Kurân-ı kerimde şöy­le
açıklanır:

“Ona
(Lût’a) şu (kesin) emri Vahy ettik:

Sabaha
çıkarlarken, onların, arkası, muhakkak, kesilmiş olacaktır! [119]

“Lût
kavmi, (kendilerini azabla) korkutan (emir)leri, yalan saydılar. [120]

“And
olsun ki: (Lût), onlara (kendilerini) azabla yakalayacağımızı da, haber
vermişti.

Fakat,
onlar, bu korkutmaları, şüphe ile yalanladılar. [121]

“Hayatına
yemin ederim ki: onlar, sarhoşlukları (azgınlıkları) içinde, muhakkak, serseri
bir halde idiler.[122]

“And
olsun ki: onlar, konuklarına (bile) kötülük yapmayı kast etmişlerdi.

Biz
de, gözlerini, silme kör ediverdik!

İşte,
azabımızı ve tehdidlerimizi (n akıbetini) tadınız!” (dedik) [123]

“And
olsun ki: onlara, bir sabah (yakalarını) asla bırakmayacak olan bir azab baskın
yaptı.

İşte,
(dedik) tadınız benim azabımı ve tehdidlerimin akıbetini!” [124]

“Onları,
Işrak vaktine girdikleri sırada, o (korkunç) sayha (çığlık), birden yakala-yıverdi!

Hemen
(şehirlerinin) üstünü, altına getirdik!

Tepelerine
de, balçıktan pişirilmiş bir taş (yağmuru) yağdırdık! “[125]

Vaktâ
ki, azab emrimiz geldi. (O memleketin) üstünü, altına getirdik! Tepelerine de,
balçıktan pişirilmiş, istiflenmiş taşlar yağdırdık ki, onlar, Rabb’inin katında
hep damgalanmış/ardı. Onlar, zâlimlerden uzak değildir.” [126]

“Onların
üzerine, bir (azab) yağmuru yağdırdık.

İşte,
bak! Günahkârların sonu, nice olmuştur! [127]

“Allah,
küfredenlere Nuh’un karısı ile Lût’un karısını misal olarak gösterdi:

Onlar,
kullarımızdan iki iyi kulun (nikâhı) altında idiler.

Böyle
iken, hainlik ettiler de (o iki zevç) onları, Allah’ın azabından hiç bir şeyle
kurtaramadılar. Onlara (o iki kadına): “Ateşe girenlerle birlikte siz de,
giriniz!” denildi. [128]

“O
(şehrin harabeleri[129]
gerçekten, (herkesin görebileceği işlek) bir yol üstün­de (hâlâ)
durucudur!”

“Bunda,
iman edenler için, muhakkak, bir ibret vardır. “[130]

“And
olsun ki: aklını, kullanacak bir kavim için, biz, oradan, apaçık bir nişâne(‘
bırakmışız. [131]

 

Lût Aleyhisselâmın Karısının
Helaki:
    Başa Dön

 

Lût
Aleyhisselâmın karısı, duyduğu korkunç bir gürültü üzerine arkasına dönüp:
“Vaah kavimci-ğim!” diyerek açındığı sırada, Yüce Allah, gönderdiği
şeyle[132],
taşla[133]
onu da, helak edip[134]
özlediği kavmine kavuşturdu. [135]

Lût
Aleyhisselâmın imansız karısının adı, Vâhile idi. [136]

 

Lût Aleyhisselâmla Ev Halkının Şam Taraflarına Gidişi:   
Başa Dön

 

Seher
vakti olunca, Yüce Allah, Lût Aleyhisselâm ile Ev halkını, Şam’a doğru
yollandırdı.[137]

 

Lût Aleyhisselâmın Filistinde Oturuşu Ve Vefatı :   
Başa Dön

 

Lût
Aleyhisselâm; vefat edinceye kadar, Şam-Filistin toprağında, Amcası İbra­him
Aleyhisselâmla birlikte oturdu.

İbrahim
Aleyhisselâm; Lût Aleyhisselâmın kızı ile, Medyen b.İbrahim’i evlendirdi.

Yüce
Allah, onun neslini de, bereketlendirdi; Medyen halkı, onlardan hâsıl oldu. [138]

Lût
Aleyhisselâmın, kavminin helakinden yedi yıl sonra vefat ettiği de söylenir.

Lût
Aleyhisselâmın, Hz.Şâre ile İbrahim Aleyhisselâm ve oğullarının gömüldük­leri
kabirlerinin civarında, İbrahim Aleyhisselâma aid Yakîn diye anılan Mescid’e bir
fersah kadar uzaklıkta bulunan köydeki kabrine gömüldü. [139]*

Ona
ve gönderilen bütün Peygamberlere Selâm olsun![140]

 



[1] İbn.Sa’d-Tabakat c.1,s.54, Taberî-Tarih c.1,s.125,
Sâlebi-Arais s.102, Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.13O, İbn.Esîr-Kâmil
c.1,s.100.

[2] İbn.Sa’d-Tabakat c.1,s.54.

[3] İbn.Sa’d-Tabakat c.1,s.54, İbn.Kuteybe-Uyûnül’ahbar
c.1,s.314, Yâkubî-Tarih c.1,s.24, Taberî-Tarih c.1,s.125,

Hâkim-Müstedrek c.2,s.561, Sâlebî-Arais s.102, Ebülferec
ibn.Cevzî-Tabsıra c.1 ,s.15O, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s. 100.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/245.

[4] Beyhakî-Delâilünnübüvve c. 1 ,s.29O,
Zehebî-Tarihulislam-Sîretünnebî s.531, Muhyiddin b.Arabî-Muhâdaratülebrar
c.1,s. 103, Hâkimden naklen Ebülfida-Tefsir c.2,s.252, Süyûti-Hasâisülkübrâc.2,s.129,
Diyar.8ekri-Hamîsc.1,s.22.

[5] Hâkim-Müstedrek c.2,s.561-562.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/245.

[6] Mîr Hâvend-Ravzatussafa Terceme s.174.

[7] Taberî-Tarih c.1,s.125, Sâlebî-Arais s.78-79,
Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.150, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.118.

[8] Harran’a, Lut Aleyhisselâmın babası Haran’dan dolayı
Harran ismi verilmiştir. (İbn.Kuteybe-Uyûnül’ahbar

c.1,s.314).

[9] ibn.Sa’d-Tabakat c.1,s.46, Taberî-Tarih c.1,s.159-160.

[10] İbn.Sa’d-Tabakat c.1,s.46, İbn.Kuteybe-Maarif s.15,
Taberî-Tarih c.1,s.16O.

[11] İbn.Sa’d-Tabakat c.1,s.46, Taberî-Tarih c.1,s.125.

[12] İbn.Sa’d-Tabakat c.1,s.46, Taberî-Tarih c.1,s.125,
Sâlebî-Arâis s.80, İbn.Esîr-Kâmil c.1, s.102.

[13] Mes’ûdî-Ahbaruzzaman s.201-202.

[14] İbn.Sa’d-Tabakat c.1,s.46-47, Taberî-Tarih c.1,s.127.

[15] İbn.Sa’d-Tabakat c.1,s.47, Taberî-Tarih c.1,s.127,
Sâlebî-Arais s.80, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.102.

[16] Taberî-Tarih c.1,s.127, Sâlebî-Arais s.80,
Yâkut-Mûcemülbüldan c.4,s.373, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.1O2.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/245-246.

[17] İbn.Sa’d-Tabakat c.1,s.47, Taberî-Tarih c.1,s. 127,
Sâlebî-Arais s.80-81.

[18] (*) Lut Aleyhisselâmın Yerleştiği Sedum
(Yâkut-Mucemülbüldan c.3,s.20O) Şam ile Medine arasındadır. (Taberî-Tarih c.1,s.
157)

Mü’tefike diye anılan
beş şehirden mürekkep olup en büyüğü Sedumdu.

Rivayete göre: dört şehirden her birinde yüzer bin nüfus vardı
(Taberî-Tarih c.1,s.156-158, Hâkim-Müstedrek c.2,s.562, Sâlebî-Arais s.106,
Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.152, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.122).

[19] Yâkubî-Tarih c.1,s.24-25, Ebülfida-Elbidaye vennihaye
c.1,s.152, İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.36. 

[20] Yâkubî-Tarih c.1,s.25.

[21] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.152-153,
İbn.Haldun-Ta.c.2,ks.1,s.36.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/246.

[22] Hâkim-Müstedrek c.2,s.562

[23] Taberî-Tarih c.1,s.151-152, Sâlebî-Arais s.101,
ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.118, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.178.

[24] Yâkubî-Tarihc.1,s.25

[25] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.178

[26] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.317, Münzirî-Ettirgib
vetterhib c.3,s.287

[27] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.317, Tirmizî-Sünen
c.4,s.58, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.153, Münzirî-

Ettergîb vetterhîb c.3,s.286

[28] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.317, Münzirî-Ettergıb
vetterhib c.3,s.286

[29] Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.153,
Süyûtî-Câmiüssagir c.2,s.181

[30] Ebû Davud-Sünen c.4,s.158, Tirmizî-Sünen c.4,s.57,
ibn.Mace-Sünen C.2.S.856

[31] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.300, Ebu Davud-Sünen
c.4,s.158, Tirmizi-Sünen c.4,s.57, İbn.Mace-Sünen

c.2,s.856 Hâkim-Müstedrek c.4,s.355

[32] Ebu Davud-Sünen c.4,s.158, ibn.Mace-Sünen c.2,s.856

[33] Ebu Davud-Sünen c.4,s.158, İbn.Mace-Sünen c.2,s.856,
Hâkim-Müstedrek c.4,s.355.

[34] Yâkubî-Tarih c.1,s.25.

[35] Âiî-Künhüi’ahbar C.2.S.169.

[36] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.2,s.444, Ebu Davud-Sünen
c.4,s.249, Begavi-Mesabihussünne c.2,s.23

* Meallerini sunduğumuz Hadis-i şerifler; son
zamanlarda, bazı İslam düşmanlarınca, eş cinselliğin, Islamiyette kabul gördüğü
hakkında yapılan iddia ve iftiranın, ne kadar yersiz ve tutarsız olduğunu
göstermeğe yeterdir.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/246-248.

[37] En’am: 86

[38] Enbiyâ: 74.

[39] Taberî-Tarih c.1 ,s.151, Mes’ûdi-Murucuzzeheb c.1
,s.45, Hâkim-Müstedrek c.2,s.562, Sâlebî-Arais s.103, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.118.

[40] Sâffât: 133, Taberî-Tarih c.1,s.1S1, Hâkim-Müstedrek
c.2,s.562, Sâlebî-Arais s.103, ibn.Esîr-Kâmil C.1.S.118.

[41] Mes’ûdî-Murucuzzeheb c.1,s.46, Hâkim-Müstedrek
c.2,s.562.

[42] Hâkim-Müstedrek c.2,s.562, Ebülferec Ibn.Cevzî-Tabsıra
c.1,s.15O, İbn.Esîr-Kâmil C.1.S.118, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s. 178.

[43] Taberî-Tarih c.1,s.152, Sâlebî-Arais s.103,
İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.118.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/248.

[44] Şuarâ: 162.

[45] Araf: 80-81.

[46] Ankebût: 28.

[47] Şuarâ: 163-167.

[48] Nemi: 54-55.

[49] Nemi: 56.

[50] Ankebût: 29.

[51] Ankebût: 30.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/248-249.

[52] İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.36

[53] Şâlebî-Arais s.103, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.178.

[54] İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.118.

[55] Taberî-Tarih c.1,s.153, İbn.Esir-Kâmil c.1,s.118.

[56] Taberî-Tarih c.1,s.153, Salebî-Arais c.103,
İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.118.

[57] Taberî-Tarih c.1,s.153, Sâlebî-Arais s.103,
İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.119, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.178.

[58] Hûd: 69-70.

[59] Hıcr: 58.

[60] Ankebût: 31.

[61] Hûd: 74-75.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/249-250.

[62] Taberî-Tarih c.1,s.153, Sâlebi-Arais s.103, Ebülferec
ibn.Ceyzî-Tabsıra c.1,s.151.

[63] İbn.Ebî Şeybe-Musannef C.11.S.524, Taberî-Tarih
C.1.S.153, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.119.

[64] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524.

[65] Taberî-Tarih c.1,s.153, İbn.Esîr-Kâmil C.1.S.119

[66] Taberî-Tarih c. 1 ,s.153, Sâlebi-Arais s. 103,
Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c. 1 ,s. 151, Ebülfida-Elbidaye vennihaye
c.1,s.179.

[67] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524, Taberî-Tarih
c.1,s.153, Ebülferec İbn.Cevzi-Tabsıra c-1.s151, Ebülfida-Elbidaye vennihaye
c.1,s.179.

[68] Taberî-Tarih c.1,s.153, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.119

[69] Taberî-Tarihc.1,s.153, Sâlebî-Araiss.103, Ebülferec
İbn.Cevzî-Tabsırac.1,s.151, Ebülfida-Elbidaye vennihaye C.1.S.179.

[70] Taberî-Tarih c.1,s.153, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.119.

[71] Hûd: 76.

[72] Ankebût: 32.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/250-252.

[73] Taberî-Tarih c.1.s. 154.

[74] Veya üç kere (İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.523).

[75] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.523, Taberî-Tarih
c.1,s.154, Sâlebî-Arais s.104, İbn.Esîr-Kâmil C.1.S.120.

[76] Taberi-Tarih c.1 ,s.154, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563,
Sâlebî-Arais s.104, ibn.Esîr-Kâmil c.1 ,s.12O, Ebülfida-Elbidaye vennihaye
c.1,s. 179-180.

[77] Taberî-Tarih c.1 ,s.154, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563,
Sâlebî-Arais s.104 İbn.Esîr-Kâmil c.1 ,s.12O, Ebülfida-Elbidaye vennihaye
c.1,s. 179-180.

[78] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524.

[79] Taberî-Tarih c.1,s. 154.

[80] Taberî-Tarih c.1,s.154, Sâlebî-Arais s.104,
ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.12O.

[81] Hıcr: 62.

[82] Hûd: 77.

[83] ibn.EEbî Şeybe-Musannef c.11,s.524, Taberî-Tarih
c.1,s,154, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.12O.

[84] Taberî-Tarih c.1,s.154, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.12O.

[85] ibn.Ebî Şeybe-Musannef c.11.S.524.

[86] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524.

[87] Taberî-Tarih c.1,s.154, Sâlebî-Arais s.104.

[88] Veya üç kere (İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524)

[89] Taberî-Tarih c.1,s.154, Sâlebî-Arais s.104,
İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.12O

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/252-254.

[90] Hıcr: 67

[91] Taberî-Tarih c.1,s.156

[92] Sâlebî-Arais s.105.

[93] Taberî-tarih c.1,s.157.

[94] Sâlebî-Arais s.105, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra
c.1,s.152.

[95] Taberî-Tarih c.1,s.157 .

[96] Hıcr: 68.

[97] Hıcr: 68, Taberî-Tarih c.1,s.157.

[98] Hıcr: 69.

[99] Hıcr: 71.

[100] Hûd: 78.

[101] Hıcr: 70.

[102] Hûd: 79-80.

[103] Şuarâ: 168-169.

[104] Sâlebî-Arais s. 105, Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra
c.1,s.152.

[105] Hıcr: 65.

[106] Hûd: 81.

[107] Sâlebî-Arais s. 105, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra
c.1,s.152.

[108] Sâlebî-Arais s.105, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra
c.1,s.152, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.121

[109] Taberî-Tarih c.1,8.156, Salebî-Arais s.105, Ebülferec
İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.152, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.121

[110] Kamer: 37

[111] Taberî-Tarih c.1,s.156, Sâlebî-Arais s.105

[112] Taberî-Tarih c.1,s.156, Sâlebî-Arais s.105, Ebülferec
İbn.Cevzî-Tabsıra c.1s.152.

[113] Taberî-Tarih c.1,s.157.

[114] Sâlebî-Arais s.105, Ebülferec-Tabsıra c.1,s.152.

[115] Taberî-Tarih c.1,s. 156, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563,
İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.121.

[116] Taberî-Tarih c.1,s.155.

[117] Sâlebî-Arais s.105.

[118] Taberî-Tarih c.1,s. 156, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563,
Sâlebî-Arais s.105, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.153, İbn.Esîr-Kâmil
c.1,s.121.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/254-256.

[119] Hıcr: 66.

[120] Kamer: 33.

[121] Kamer: 36.

[122] Hıcr: 72.

[123] Kamer: 37.

[124] Kamer: 39.

[125] Hıcr: 73-74.

[126] Hûd: 82-83.

[127] Ârâf: 84.

[128] Tahrim: 10.

[129] Mes’ûdîye göre: Hicretin 332. yılında Lut kavminin
yurdu, harap bir halde mevcud olup oralarda hiç bir kimse bulunmamakta,
yerlerde de, damgalanmış, siyah, parlak taşlar görülmekte idi.
(Mes’ûdî-Murucuzzeheb c.1,s.46).

[130] Hıcr: 76-77.

[131] Ankebût: 35.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/256-257.

[132] Taberî-Tarih c.1,s.155, Sâlebî-Arais s.106,
ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.121, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.182,
Diyar.Bekri-Hamis c.1,s.87

[133] Diyar.Bekrî-Hamîs c.1,s.87

[134] Taberi-Tarih c.1,s.155, Sâlebî-Arais s.106,
İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.121- Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.182,
Diyar.Bekrî-Hamis c.1,s.87

[135] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.182

[136] İbn.Habib-Kitabülmuhabber s.383.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/258.

[137] Taberi-Tarih c.1,s.156, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563,
ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.121

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/258.

[138] İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.37,38,44

[139] Mir Havend-Ravzatussafa Terceme s.174,
Âlî-Künhül’ahbar c.2,s.173

* Bir
Fersah: üç Mil’dir.

Bir Mil: dört bin
Zira’dır.

Bir Zira’: yirmi dört
Parmak’tır.

Bir Parmak: birinin karnı,
diğerinin arkasına gelmek üzre altı tane Arpa enidir.

Bir Arpa eni: katır
kuyruğunun, yanyana dizilen altı teli kadardır.

(Mir Havend-Ravzatussafa Terceme s.65)

[140] M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet
Vakfı Yayınları: 1/258.

İlgili Makaleler