İsmi Fail ve Çekimi
Söz gelimi sırasıyla “Yazdı, denetledi, örtündü” anlamlarına gelen “ , كَتَبَ
فَتَّشَ, تَسَتَّرَ ” fiillerinin ism-i fâilleri aynı sırayla “yazan, denetleyen, örtünen”
anlamındaki “ كَاتِب, مُفَتِّش, مُتَسَتِّر ” kelimeleridir.
a. Yapılışı
1. Sülâsî (Üç harfli) fiillerde ( (كَتَبَ ← كَاتِب؛ نَصَرَ ← نَاصِر؛ جَذَبَ ← جَاذِب
örneklerinde olduğu gibi فَاعِل vezninde gelir.
2. Dört veya daha fazla harften oluşan fiillerde (rubâî mücerred ve mezîd
fiillerde) muzâri fiilin ma‘lûmunun (etgen formunun) muzâraât harfi atılır,
yerine zammeli bir mim getirilir. Sondan bir önceki harfin harekesi kesra
değilse kesra yapılır.
Örnek: ( ← حَدَّثَ ← يُحَدِّثُ ← مُحَدِّث؛ جَاهَدَ ← يُجاهِدُ ← مُجَاهِد؛ تَفَكَّرَ ← يَتَفَكَّرُ
(مُتَفَكِّر
“İsm-i Fâil”in Çekimine Örnekler :
Cemi’ Tesniye Müfred
نَاصِرُونَİsm-i fâil, cemi’, müzekker, musahhah.Manası: Yardım edici cemi’ erkekler. | نَاصِرَانِ İsm-i fâil, tesniye, müzekker. Manası:Yardım edici iki erkek. | نَاصِرٌİsm-i fâil, müfred, müzekker. Manası:Yardım edici bir erkek. |
نَصَرَةٌİsm-i fâil, cemi’, müzekker, mükesser.Manası: Yardım edici cemi’ erkekler. | نُصَّرٌİsm-i fâil, cemi’, müzekker, mükesser.Manası: Yardım edici cem’i erkekler. | نُصَّارٌİsm-i fâil, cemi’, müzekker, mükesser.Manası: Yardım edici cemi’ erkekler. |
نَاصِرَاتٌİsm-i fâil, cemi’, müennes, musahhaha.Manası: Yardım edici cemi’ kadınlar. | نَاصِرَتَانِİsm-i fâil, tesniye, müennes. Manası:Yardım edici iki kadın. | نَاصِرَةٌİsm-i fâil, tesniye, müennes. Manası:Yardım edici bir kadın. |
NOT : 1- Cemi’ musahhah (veya sahîh); çoğul hâlinde, ismin müfret hâlindeki yapısı değişmeyen ancak cem-i müzekker hâlinde sonuna, vav–nun veya ya-nun; cem-i müennes hâlinde, elif-te ilâve edilerek yapılan çoğul şeklidir.2- Cemi’ mükesser (veya teksîr) : İkiden daha çok şeyi bildiren ve çoğul hâlinde müfredinin binası (yapısı) değişen çoğul şeklidir. | وَنَوَاصِرُİsm-i fâil, cemi’, müennes, mükessere.Manası: Yardım edici cemi’ kadınlar |
İsmi Fâil ve Sıfat-ı Müşebbehe, Hakkında Derlenen Bilgiler :
İsmi Fâil ve Sıfat-ı Müşebbehe, lafzî kıyasi âmil olarak amel eder. İsmi Fâil, bir hadesin kendisi ile kâim olduğu kişi için, fiilden türetilen isim (Fâil’e geçici olarak yüklenilen isim) dir. ( ضَارِبٌ döven kişi) gibi. Bu nedenle ismi fâilde, hudus mânası vardır ve Yapanı değil, yaptıranı gör atasözünün anlamı saklıdır. (Hudus mânası: Fiilin; sadece hüküm (emir) anında meydana gelmesi, geçici olması, kalıcı olmaması, devamlı olmaması, fâildeki hâlin fiilin sonlanması ile kaybolması demektir.)
İsmi Fâil, hadesin vucudunun o zat için yenilenerek vaki olması ve hadesin o zat ile kâim oluşu ve üç zamandan biri ile kayıtlı olmasıdır. Cümledeki görevine göre tercüme edilir. Mâlum mânasındadır ve meçhûlü yoktur. İsm-i Fâil’in vezni kıyâsidir (Sarf âlimlerinin ittifakı ile bir kaideye bağlanmıştır).
- İsm-i Fâil, malüm_fiilin amelini yapan bir lafzî kıyâsi âmildir. Bunun anlamı;
- (a) Türetildiği fiil lâzım ise ism-i fâil, fâili REF eder.
- (b) Türetildiği fiil müteaddi ise ism-i fâil, fâili REF eder ve mefulün bihi NASB eder.
- (c) İsm-i Fâil, âmil olarak görev yaptığı zaman, mef’ul sevinci de – üzüntüyü de taşıyamaz ve durumunu REKLAM eder.
- (d) Şayet ismi fâilin türetildiği fiil birden fazla mefule geçiş yaparsa, ismi fâilde aynı sayıdaki mefule geçiş yapar. (NOT: İsm-i fâil, türetildiği fiilinin amelini aşağıdaki altı şart bulunduğu zaman yapar. Aksi halde lafzî kıyasi âmil görevi yoktur. Örnekler aşağıda verildi.)
İsm-i Fâil, türetildiği fiilinin amelini aşağıdaki altı şart bulunduğu zaman yapar.
Şart1. İsmi Fâil bir mübtedanın haberi ise, lafzî kıyasi âmil olarak görev yapar. Konuşma dilinde muzari gibi tercüme edilir. Kur’an-ı Kerim dilinde ise, temel cümle ve diğer yan cümleler dikkate alınarak isim cümlesinin haberi olarak tercüme edilir. İsim cümlesinin haberindeki saklı bilgiler, hüküm niteliğindedir. Bu nedenle sorumluluklarımızı bildirir. Haber, ism-i fâil kalıbında geldiği için, hükmün anlattığı sıfatı veya vasfı sergileyen hakkında bilgi verir.
Örnek_Konuşma dilinde: هُوَ ضَارِبٌ “O döver veya O dövüyor.” İsim cümlesinin mübdedâ’sı ( هُوَ ) dir ve haberi ( ضَارِبٌ döver) muzari gibi tercüme edilir. Duyana (muhatabına), bir sorumluluk yüklemez. (NOT: Bu örnek ve açıklama bir sarf kitabından alındı.)
Örnek_Kur’an-ı Kerim dilinde, 15/23 : وَإِنَّا لَنَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ “Gerçekten biziz – biz diriltiriz ve öldürürüz – ve gerçek vârisler biziz” Ayet-i Kerimesinde bir yan cümle olan وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ … isim cümlesi, الْوَارِثُونَ … mârife cemî müzekker ism-i fâil’in REF hâli (haber), lafzî kıyâsi âmildir. … وَنَحْنُ … mübtedâ ve … وَإِنَّا لَنَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ temel cümlesi dikkate alınarak tercüme edilir. Dinleyene (muhatabına), ömür_boyu sorumluluk yükler. Bir örnek :
الْوَارِثُونَ … haber’deki saklı hükmün nasıl yaşanacağına ışık tutan bir Hadis-i Şerif : Bir sahabe-i kirâm, Hz. Rasûlullah (s.a.v)’e “Yâ Rasûlullah, babama borç para verdim, geri ödemiyor.” der. Hz. Rasûlullah (s.a.v)’de cevaben : “Sen de, malın da babanınsın.” buyurur.
Şart2. İsmi Fâil bir bir mevsufa sıfat olmuşsa, lafzî kıyasi âmil olarak görev yapar ve sıfat gibi tercüme edilir. İsm-i Fâilin bildirdiği bu sıfat kalıcı değil, geçicidir. Sıfatın REF ettiği fâil, bu işleri istediği zaman yapar ve istediği zaman yapmaz bilgisi saklıdır.
- Örnek_Konuşma dilinde: جَائَنِى رَجُلٌ ضَارِبٌ غُلاَمُهُ عَمْراً “Bana bir adam geldi ki, kölesi Amr’ı dövücüdür.” Terkibinde: ( رَجُلٌ ), mevsûfdur. Sıfat gibi tercüme edilen ( ضَارِبٌ dövücü ) cümlenin fiili olarak; fâili (غُلاَمُهُ ), REF ve mefulü, (عَمْراً) NASB etmiştir. Duyan (muhatab), bilgilenir.
- Örnek_Kur’an-ı Kerim dilinde, 16/51 : وَقَالَ اللَّهُ لَا تَتَّخِذُوا إِلَهَيْنِ اثْنَيْنِ إِنَّمَا هُوَ إِلَهٌ وَاحِدٌ فَإِيَّايَ فَارْهَبُونِ “Ellah buyurdu ki: – iki ilâh edinmeyin – O ancak bir ilâhdır – yalnız benden korkun.” Ayet-i Kerimesinde ( وَاحِدٌ ) ismi fâili, lafzî kıyâsi âmildir ve nekre olan ( إِلَهٌ ) mevsufunun sıfatıdır. Sıfat tamlaması olan ( إِلَهٌ وَاحِدٌ ) ise, isim cümlesinin haberidir. Dinleyen (muhatab) “Her ne söylersen, Ellah için söyle. Her ne yaparsan, Ellah için yap.” hükmünden (emrinden) sorumludur.
Şart3. İsmi Fâilin önüne mevsul olan bir “elif-lam” gelmişse, lafzî kıyasi âmil olarak görev yapar ve isim gibi tercüme edilir.
- Örnek_Konuşma dilinde: جَائَنِى الضَّارِبُ أَبُوهُ عَمْراً “Babası Amr’ı döven kişi bana geldi.”. Burada mevsul, ismi fâilin üzerine Elif_lâm suretinde dahil olmuştur. ( الضَّارِبُ döven o kişi ki ) ismi fâili, sıla_fiil cümlesinin fiili olarak ( أَبُوهُ ) lafzını kendisine fâil yapmış, ( عَمْراً) lafzını da kendisine meful almıştır. Duyana (muhataba), olayın bir-kaç sahnesini bildirir.
- Örnek_Kur’an-ı Kerim dilinde, 17/81 : وَقُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا “De ki: Hak geldi, bâtıl zail oldu – gerçekten bâtıl daima zeval bulur.” Ayet-i Kerimesinde ( الْبَاطِلُ bâtıl o şey ki ) ismi fâili, lafzî kıyâsi âmildir. Çünkü, önüne mevsul olan bir Elif_lâm alarak sıla_fiil cümlesinin fiili olmuştur. Fâil ise, tahtında müstetir ( أَنْتَ ) zamiridir. Ayrıca dinleyene (muhatabına), teheccüd namazına devam ettiğin takdirde (17/78 – 82) bâtıl alışkanlıkların zâil olur, şifâya kavuşursun ve rahmete bürünürsün gibi, saklı olarak teşvik eder.
Şart4. İsmi Fâil nekre bir isimden sonra hâl olarak gelmişse, lafzî kıyasi âmil olarak görev yapar ve hâl gibi tercüme edilir.
- Örnek_Konuşma dilinde: جَائَنِى زَيْدٌ رَاكِباً فَرَسَهُ “Zeyd bana atına binerek (biner olduğu halde) geldi.”. Burada ( رَاكِباً binerek) ismi fâili; hem hâl sahibi olan “zeydun” lafzının hâli olmuş, hem de fiil cümlesinin fiilidir. İsmi fâil, tahtında müstetir (هُوَ) zamirini, kendisine fâil etmiş ve (فَرَسَ) lafzını da kendisine meful almıştır. Duyana (muhatabına), hâl sahibindeki değişikliği bildirir.
- Örnek_Kur’an-ı Kerim dilinde, 27/43 : (وَصَدَّهَا مَا كَانَتْ تَعْبُدُ مِنْ دُونِ اللَّهِ إِنَّهَا كَانَتْ مِنْ قَوْمٍ كَافِرِينَ ) “Ellah’dan başka tabdığı şeyler onu (Belkıs’ın müslüman olmasını) engellemişti – çünkü o kâfir bir kavimden idi.” Ayeti Kerimesi “Kimlerle birlikte olduğunu bilmekle sorumlusun” ikâzını yapar. Çünkü İman ile küfür bir arada olmaz. Birinin var olduğu yerde, diğeri yoktur.
Şart5. İsmi Fâilin önüne bir soru edatı gelmişse, lafzî kıyasi âmil olarak görev yapar.
- Örnek_Konuşma dilinde: أَقَائِمُ الزَّيْدَانِ ؟ “İki Zeyd de ayakta mıdırlar.” Burada (أَقَائِمُ ayakta mıdır) ismi fâile, istifham dahil olmuş ve (الزَّيْدَانِ) lafzını, fâil almıştır.
- Örnek_Kur’an-ı Kerim dilinde, ??? :
- Şart6. İsmi Fâilin önüne bir nefyi edatı gelmişse, lafzî kıyasi âmil olarak görev yapar.
- Örnek_Konuşma dilinde: (مَا ضَارِبٌ زَيْدٌ “Zeyd dövmedi.”). Burada (مَا ضَارِبٌ dövmedi) ismi fâiline, nefyi edatı dahil olmuş ve (زَيْدٌ) lafzını, kendisine fâil almıştır. Kâide-1 : Nefyi edatı olan ( مَا ) isimden önce geldiğinde ( لَيْسَ ) gibi, isim ve haber alır. İsmini REF eder ve haberini NASB eder. Bu kâideye göre lafzî kıyasi âmil olarak görev yapan ( مَا ضَارِبٌ dövmedi ) lafzı, ismini ( زَيْدٌ ) REF etmiş ve haberini de hazf etmiş (saklamış).
- Örnek_Kur’an-ı Kerim dilinde, 27/75 : وَمَا مِنْ غَائِبَةٍ فِي السَّمَاءِ وَالْأَرْضِ إِلَّا فِي كِتَابٍ مُبِينٍ “Göklerde ve yerde hiç bir gâib (gizli) yok ki – açık bir kitab’da olmasın”) Kâide-2 : Nefyi edatı olan ( مَا ) isimden önce gelerek ( لَيْسَ ) gibi görev yapabilmesi için, ismiyle haberinin yer değiştirmemesi ve olumsuzluğunun ( إِلَّا ) ile bozulmaması gerekir. Bu şartlardan birinin bulunması halindei isim cümlesi üzerinde hareke etkisi kalmaz. Yanız olumsuzluğu kalır. Anlamı iki durumda da “”Değil” demektir. (NOT : Bu kâidelere uygun bir örnek olduğu için yazıldı. ( غَائِبَةٍ ) ism-i fâili, lafzî kıyâsi âmil olarak görev yapmıyor. Ancak Ayet-i Kerime’nin anlamına ” … ibretle seyreden, … hayretle Kitab-ı Mübîn’i okuyan gibidir.” bilgisini yüklüyor.)
Sülasi mücerred haricindeki fiillerden ismi fâil yapmak için
muzari fiilin başındaki muzaraat harfi atılıp yerine ötreli bir “mim” harfi getirilir, son harften bir önceki harfin harekesi kesre yapılır ve son harf tenvinlenir. İsmi fâilin başına Elif_Lâm gelirse, sonuna tenvin gelmez ve cümledeki görevine göre hareke (üstün, ötre, kesre) alarak isimlenen hakkında saklı bilgiler verir. Şöyle ki :
- Muzari anlatımda, hudus mânası yoktur ama benlik mânası vardır. “Yapanı değil, yaptıranı gör” atasözünün anlamı, muzari anlatımda yoktur.
- İsmi fâil ile anlatımda ise, benlik mânası yoktur ama hudus mânası vardır.
- Örnek: Dört harfli olan Mufâale BAB’ındaki ( قَاتَلَ ) fiilinden, ismi fâil almak istendiğinde ; bunun fiil-i muzari malûmu olan ( يُقَاتِلُ ) fiilindeki muzâarat harfi olan “ya” atılıp yerine ötreli bir mim getirilir ve sondan bir önceki harf de kesrelenir. Elif_lâmsız, munsarif bir isim olduğu için de sonuncu harfin harekesinden sonra bir tenvin konur. Böylece ( مُقَاتِلٌ ) şeklinde bir ism-i fâil meydana gelmiş olur.
- Kâide: Muzâarat harfinin yerine getirilen mim harfi, bazen şaz olarak kesrelenir. ( مِبِينٌ ) ve ( مِغِيرٌ ) ve ( مِعِينٌ ) gibi. Bu ism-i fâillerdeki mim harfi, kendisinden sonra gelen harflerin harekesine uygunluk için kesrelenmiştir.
- NOT: Yerine göre bazı masdarlar, ism-i fâil mânasını verir. Örnek : ( عَدَلَ ) fiilinin masdarı, ( عَدْلٌ ) dır. Ancak ( زَيْدٌ عَدْلٌ ) denildiği zaman, bu terkipteki ( عَدْلْ ) masdarından, ( عَادِلٌ ) ism-i fâilin mânası kastedilir.
- Üç harfden fazla harfli fiillerden alınan ism-i fâilin emsile-i muttaridesi :
- Müzekker: ( مُقَاتِلِينَ nasb ve cer, مُقَاتِلُونَ ref), (مُقَاتِلَيْنِ nasb ve cer, مُقَاتِلاَنِ ref), (مُقَاتِلٍ cer, مُقَاتِلاً nasb, مُقَاتِلٌ ref)
- Müennes: ( مُقَاتِلاَتٍ nasb ve cer, مُقَاتِلاَتٌ ref), (مُقَاتِلَتَيْنِ nasb ve cer, مُقَاتِلَتَانِ ref), (مُقَاتِلَةٍ cer, مُقَاتِلَةً nasb, مُقَاتِلَةٌ ref)
- Sülasi mücerred fiillerden ismi fâil yapmak için, mazinin aynel fiiline bakılır. Şayet;
- Aynel fiil meftuh (üstün) ise (Sülasi mücerred fiilin; 1,2,3.BAB’ı ise), müteaddî ve lâzım fiillerin ismi fâil’i, ( فَاعِلٌ ) vezninde gelir. Şöyle de söylenebilir : Fâ’ul fiilinden sonra getirilen Elif, “Lâmsız” munsarif_ isimolduğu için, sonu tenvinlenir. “Yapanı değil, yaptıranı gör” atasözü de, bu nedenle söylenmiş olabilir.
- NOT : Munsarif_isim ( ا ), “İnsiraf ET” ilâhi emrini duyan ve munsarif olunca da hayrette kalan akıl sahibinin ismi’dir. bilgisi saklıdır. Bu akl’ın 9 adet kabiliyetini ve 10 adet görevini bildiren Hadis-i Kutsî için bakınız : Mamuller sayfasındaki fâil dosyasına.
- Örnek : Sülasi mücerred fiilden yapılan (كَاتِبٌ yazan, yazıcı) ismi fâilinin emsile-i muttaridesi :
- Müzekker: ( كَاتِبِينَ nasb ve cer, كَاتِبُونَ ref), (كَاتِبَيْنِ nasb ve cer, كَاتِبَانِ ref), (كَاتِبٍ cer, كَاتِباً nasb, كَاتِبٌ ref)
- Müennes: ( كَاتِبَاتٍ nasb ve cer, كَاتِبَاتٌ ref), (كَاتِبَتَيْنِ nasb ve cer, كَاتِبَتَانِ ref), (كَاتِبَةٍ cer, كَاتِبَةً nasb, كَاتِبَةٌ ref)
- NOT-1: İsm-i fâil‘in, cemî – müzekker – mükesser sîgaları : نُصَّارٌ نُصَّرٌ نُصَرَةٌ olmak üzere üç adettir. Ref, nasb ve cer hâllerindeki durumu, müfred müzekkerin durumu gibidir.
- NOT-2: İsm-i fâil‘in, cemî – müennes – mükesser sîgaları : Ref hâli نَوَاصِرٌ ile Nasb ve cer hâli نَوَاصِرَ olmak üzere bir adettir. Mükesser, müfredinin kalıbı bozulan cemî demektir.
- Aynel fiil mazmum ise (Sülasi mücerred fiilin; 5.BAB’ı ise), kıyâsi ismi fâili olmaz. Çünkü 5.BAB’daki lâzım fiiler sabit / kalıcı mânasını saklarlar. Ancak, semâî ismi fâili olur. Örnek: Lâzım fiil olan ( طَهُرَ ) fiilinden alınan ( طَاهِرٌ ) ismi fâili semâî’dir ve Lügattan öğrenilir.
- Aynel fiil mazmum ise (Sülasi mücerred fiilin; 5.BAB’ı ise), sıfatı müşebbehesi olur ve aşağıdaki vezinlerinde gelir fakat, ism-i fâil gibi amel eder. Kâide: Sıfatı müşebbehenin ifade ettiği mâna, fâilinde daima mevcuttur. (NOT: Farklı sarf kitaplarından derlenmiştir ve bazı kitablarda mübalâgalı ism-i fâil olarak verilmektedir.)
- ( فَعْلٌ veznine örnek : Büyük, iri ضَخْمٌ )
- ( فَعِلٌ veznine örnek : Sert, katı خَشِنٌ )
- ( فَعِيلٌ veznine örnek : Zeki ظَرِيفٌ )
- ( فُعْلٌ veznine örnek : Tecrübesiz غُمْرٌ )
- ( فُعُلٌ veznine örnek : Cenabet olan جُنُبٌ )
- ( فِعْلٌ veznine örnek : Becerikli, yiğit عِفْرٌ )
- ( فَعَالٌ veznine örnek : Korkak جَبَانٌ )
- ( فُعَالٌ veznine örnek : Yiğit شُجَاعٌ )
- ( فَعُولٌ veznine örnek : İffetli حَصُورٌ )
- ( فُعَّالٌ veznine örnek : Güzel وُضَّاءٌ )
- ( فَعَلٌ veznine örnek : Güzel حَسَنٌ )
- ( أَفْعَلٌ veznine örnek : Sert أَحْرَشٌ )
- ( فَيْعَلٌ veznine örnek : …. صَيْرَفٌ )
- ( فُعْلاَنٌ veznine örnek : …. عُرْيَانٌ )
Aynel fiili meksur ise (Sülasi mücerred fiilin; 4 ve 6.BAB’ı ise); (A) müteaddi fiilerin ismi fâili ( فَاعِلٌ ) vezninde gelir. (B) Lâzım fiilin kıyâsi ismi fâili olmaz, fakat semâî ismi fâili olur. Örnek : Lâzım fiil olan ( سَلِمَ ) fiilinden alınan ( سَالِمٌ ) ismi fâili semâî’dir. Sülasi mücerred fiilin; 4 ve 6.BAB’ındaki lâzım fiilden, bir ismi fâilin gelip – gelmediği, lügattan öğrenilir. Aynel fiili meksur olan sülasi mücerredin sıfatı müşebbehesi dört vezinde gelir. Bunlar:
- 1) Renk, şekil ve aza noksanlığını ifade eden fiilin sıfatı müşebbehesi;
- (A) Salim_müzekkerlerinde ( اَفْعَلُ ) vezninde ve müenneslerinde ( فَعْلاَءَ ) vezninde gelir. Emsile-i muttaridesi şöyledir:
- Gaib’in müfred, tesniye ve cemisi (kırmızı): اَحْمَرُ اَحْمَرَانِ حُمْرٌ Gaibe’nin müfred, tesniye ve cemisi (kırmızı):حَمْرَاءَ حَمْرَاوَانِ حُمْرٌ
- (B) Ecvefi yâi_ müzekkerinde (aynel fiili “ye” olursa), cemisi ( فِعْلٌ) vezninden gelir. Emsile-i muttaridesi şöyledir:
- Gaib’in müfred, tesniye ve cemisi: اَبْيَضُ اَبْيَضَانِ بِيْضٌ Gaibe’nin müfred, tesniye ve cemisi: بَيْضَاءَ بَيْضَائَانِ بِيْضٌ
- 2) İç duyguları ifade eden bir fiilin sıfatı müşebbehesi; müzekkerlerinde ( فَعْلاَنُ) vezninde ve müenneslerinde ( فَعْلَى) vezninde gelir.
- Bir zata arız olan doymak – susamak – iç hararete delalet eden ( فَعِلَ) veznindeki (4. ve 6. BAB) sülâsi mücerred lâzım fiilin sıfat-ı müşebbehesi ( فَعْلاَنُ) vezninde gelir. Örnek: ( عَطْشَانَ susuz kişi). Emsile-i muttaridesi şöyledir:
- Gaib’in müfred, tesniye ve cemisi (kırmızı): عَطْشَانَ عَطْشَانَانِ عِطَاشٌ Gaibe’nin müfred, tesniye ve cemisi (kırmızı):عَطْشَى عَطْشَيَانِ عِطَاشٌ
- Bir zata arız olan bir duyguya (sevindi, gibi) delalet eden ( فَعِلَ) veznindeki (4. ve 6. BAB) sülâsi mücerred lâzım fiilin sıfat-ı müşebbehesi ( فَعِلٌ) vezninde gelir. Örnek: ( فَرِحٌ sevinen)
- Bir zata arız olan hastalığa delalet eden ( مَرِضَ) fiilinden ( مَرِيضٌ) şeklindeki sıfat-ı müşebbehe şaz’dır. Kıyâsi olan sıfat-ı müşebbehesi ( مَرِضٌ ) şeklindedir.
Sıfat-ı Müşebbehe hakkında derlenen bilgiler :
(1) Sülasi Lâzım fiillerden türetilen ve sahibinde devamlı kalıcı olan sıfatları veya varlığı gösterir ve kendi fiilinin ameli gibi amel eder..
(2) Bazı duygular gibi görünmeyen sıfatlar bu kalıpta gelirler
(3) Renk, güzellik, çirkinlik, kusur, sakatlık gibi görünürdeki sıfatlar bu kalıpta gelir.
(4) Sıfat-ı müşebbehe ve ism-i tafdil, gayri munsariftir. Bu nedenle, zamana ve mekana bağlı olarak değişmez.
(5) Bazı kalıbları, Mübalağalı ism-i fail’in bazı kalıbları ile ortaktır. Misal: ( فَعِيلٌ ) kalıbındaki sıfat-ı müşebbehe / mübalağalı ismi fail, gibi.
(6) Bir mânâ fâil ve bir mânâ mef’ûl olup, fâil iken tezkîr kesbeder ve mef’ûl iken te’nîs kesbeder. (Sohbetler), Aziz Mahmut Hüdâyî, sayfa 176.
7) Sülasi fiillerin dışındaki fiillerin sıfat-ı müşebbeheleri, kendi ism-i fâilleridir.
(8) Sıfat- müşebbehe ve gayr-i munsarifin mânaları, mânevi mîras gibidir. O’nu taşıyan (mevsuf) ölünce, mânası bir başkasına geçer. Meselâ: Merkez Efendi (k.s)’nin imtihan sorusuna verdiği cevapta “…. bir sarhoş ölürse, yerine bir sarhoş getiririm …. ” demesi gibidir.
(9) Sıfat- müşebbehede, İsmi fâildeki gibi hadesin yenilenmesi mânasında olmayıp, “hades devamlı ve lâzım olma” mânasındadır. Yani o hades, o zattan hiç ayrılmaz.
Sülâsî (üç harfli) fiillerden türemiş ism-i fâiller aşağıdaki gibi çekilir.
Cemi (Çoğul) Müsennâ (İkil) Müfred (Tekil)
كَاتِبُونَ/ كُتَّابٌ/ كُتَّبٌ/ كَتَبَةٌ
yazanlar (çoğul)
كَاتِبَانِ
yazanlar (ikil)
كَاتِب
yazan
Müzekker
(eril)
كَاتِبَاتٌ/ كَوَاتِبُ
yazanlar (çoğul)
كَاتِبَتَانِ
yazanlar (ikil)
كَاتِبَةٌ
yazan
Müennes
(dişil)
Dört veya daha fazla harfli fiillerden türemiş ism-i fâiller ise şu şekilde
çekilir:
Cemi (Çoğul) Müsennâ (İkil) Müfred (Tekil)
مُعَلِّمُونَ
öğretenler (çoğul)
مُعَلِّمَانِ
öğretenler (ikil)
مُعَلِّم
öğreten
Müzekker
(eril)
مُعَلِّمَاتٌ
öğretenler (çoğul)
مُعَلِّمَتَانِ
öğretenler (ikil)
مُعَلِّمَةٌ
öğreten
Müennes
(dişil)