ÖVME YERME FİİLLERİ
Arapça’da medh (övmek) için (نِعْمَ) (iyi, güzel, ne iyi, ne güzel), zem (yerme) için (بِئْسَ) (kötü, fena, çirkin, ne kötü, ne fena, ne çirkin) fiilleri kullanılır. Mübâlağa yoluyla övme ve yermeyi ifade ederler. (نِعْمَ) ve (بِئْسَ) fiilleri mâzîdir, muzâri ve emirleri yoktur, çekimleri de yoktur. (نِعْمَ) nin müennesi (نِعْمَتْ), (بِئْسَ) nin müennesi (بِئْسَتْ) şeklinde gelir.
Genellikle bu fiillerden sonra merfû iki isim bulunur[1].
نِعْمَ صَدِيقٌ الْكِتاَبُ! | Kitab ne güzel arkadaştır! | |
نِعْمَ الْقاَئِدُ خاَلِدُ بْنُ الْوَلِيدِ! | Halit b. Velid ne güzel komutandır! | |
| ||
نِعْمَتْ أُمُّ المُؤْمِنِينَ عاَئِشَةُ! | Mü’minlerin annesi Aişe ne iyidir! | |
نِعْمَ الرَّجُلاَنِ أَخَواَكَ! | İki kardeşin iyi insanlardır (adamlardır) ! | |
نِعْمَ الرِّجاَلُ الْمُسْلِموُنَ! | Müslümanlar ne iyi insanlardır! | |
نِعْمَ ماَ فَعَلْتَهُ! | Yaptığın şey ne güzel! | |
إِنَّ أَحْمَدَ نِعْمَ الطاَّلِبُ! | Gerçekten Ahmet iyi öğrencidir! | |
كاَنَ أَبُو عَلِيٍّ بِئْسَ الرَّجُلُ! | Alinin babası ne kötü adamdı! | |
بِئْسَتِ الْمَرْأَةُ فاَطِمَةُ! | Fâtıma ne kötü kadın! | |
بِئْسَ مَصِيرُ الْأَشْراَرِ السُّجُونُ! | Kötülerin varış yeri hapishaneler ne kötüdür! | |
بِئْسَ سِلاَحٌ الْوِشاَيَةُ! | Jurnalcilcilik ne kötü silahtır! | |
نِعْمَ الْوَلَدُ عُمَرُ! | Ömer ne iyi çocuktur! | |
*Bunlar kadar kullanılmasa da (حَبَّذاَ) (ne iyi, ne güzel) ve (لاَ حَبَّذاَ) (ne kötüdür) fiilleri de bu manalarda kullanılır
حَبَّذاَ الْقَناَعَةُ! | Kanaat ne güzeldir! |
حَبَّذاَ الْإِسْراَفُ ! لاَ | İsraf ne kötüdür! |
*Kur’ân’da (ساَءَ) fiili de zem için kullanılır:
ساَءَ الْخُلُقُ شَهاَدَةُ الزُّورِ! | Yalancı şahitlik ne kötü huydur! |
*(نِعْمَ) nin fâili اَلشَّيْءُ manasında ماَ ile birleşirse نِعِماَّ şeklinde gelir, ماَ da mahallen merfû olur:
نِعِماَّ هِيَ! | O ne iyi! |
نِعِماَّ خاَلِدٌ! | Halit ne iyidir! |
Nİ’ME İLE İLGİLİ AYETLER
1- إِنْ تُبْدُوا الصَّدَقَاتِ فَنِعِمَّا هِيَ وَإِنْ تُخْفُوهَا وَتُؤْتُوهَا الْفُقَرَاءَ فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ وَيُكَفِّرُ عَنْكُمْ مِنْ سَيِّئَاتِكُمْ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ .
(2/BAKARA, 271). Eğer sadakaları (zekât ve benzeri hayırları) açıktan verirseniz ne âlâ! Eğer onu fakirlere gizlice verirseniz, işte bu sizin için daha hayırlıdır. Allah da bu sebeple sizin günahlarınızı örter. Allah, yapmakta olduklarınızı bilir.
2- أُولَئِكَ جَزَآؤُهُمْ مَغْفِرَةٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَجَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَنِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ .
(3/ÂL-İ İMRÂN, 136). İşte onların mükâfatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir!
3- وَإِنْ تَوَلَّواْ فَاعْلَمُوا أَنَّ اللّهَ مَوْلاَكُمْ نِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ .
(8/ENFÂL, 40). Eğer (imandan) yüz çevirirlerse, bilin ki Allah sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır.
4- سَلاَمٌ عَلَيْكُم بِمَا صَبَرْتُمْ فَنِعْمَ عُقْبَى الدَّارِ .
(13/RA’D, 24). (Melekler:) Sabrettiğinize karşılık size selam olsun! Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir! (derler).
5- وَقِيلَ لِلَّذِينَ اتَّقَواْ مَاذَا أَنْزَلَ رَبُّكُمْ قَالُوا خَيْرًا لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ وَلَدَارُ الآخِرَةِ خَيْرٌ وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّقِينَ .
(16/NAHL, 30). (Kötülüklerden) sakınanlara: Rabbiniz ne indirdi? denildiğinde, “Hayır (indirdi)” derler. Bu dünyada güzel davrananlara, güzel mükâfat vardır. Ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takvâ sahiplerinin yurdu gerçekten güzeldir!
6- أُولَئِكَ لَهُمْ جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهِمُ الْأَنْهَارُ يُحَلَّوْنَ فِيهَا مِنْ أَسَاوِرَ مِنْ ذَهَبٍ وَيَلْبَسُونَ ثِيَابًا خُضْرًا مِنْ سُنْدُسٍ وَاسْتَبْرَقٍ مُتَّكِئِينَ فِيهَا عَلَى الْأَرَائِكِ نِعْمَ الثَّوَابُ وَحَسُنَتْ مُرْتَفَقًا .
(18/KEHF, 31). İşte onlara, alt taraflarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Onlar Adn cennetlerinde tahtlar üzerine kurularak orada altın bileziklerle bezenecekler; ince ve kalın dîbâdan yeşil elbiseler giyecekler. Ne güzel karşılık ve ne güzel kalma yeri!
7- وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَنُبَوِّئَنَّهُمْ مِنَ الْجَنَّةِ غُرَفًا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا نِعْمَ أَجْرُ الْعَامِلِينَ .
(29/ANKEBÛT, 58). İman edip güzel işler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, içinde ebedî kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennet köşklerine yerleştireceğiz. (Böyle iyi) işler yapanların mükâfatı ne güzeldir!
8- وَوَهَبْنَا لِدَاوُودَ سُلَيْمَانَ نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ .
(38/SÂ’D, 30). Biz Davud’a Süleyman’ı verdik. Süleyman ne güzel bir kuldu! Doğrusu o, daima Allah’a yönelirdi.
9- وَخُذْ بِيَدِكَ ضِغْثًا فَاضْرِبْ بِهِ وَلاَ تَحْنَثْ إِنَّا وَجَدْنَاهُ صَابِرًا نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ .
(38/SÂ’D, 44). Eline bir demet sap al da onunla vur, yeminini böyle yerine getir. Gerçekten biz Eyyûb’u sabırlı (bir kul) bulmuştuk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah’a yönelirdi.
10- وَالْأَرْضَ فَرَشْنَاهَا فَنِعْمَ الْمَاهِدُونَ .
(51/ZÂRİYÂT, 48). Yeri de döşedik. (Bak) ne güzel döşeyiciyiz!
11- فَقَدَرْنَا فَنِعْمَ الْقَادِرُونَ .
(77/MÜRSELÂT, 23). Biz buna güç yetirmişizdir. Ve bizim gücümüz ne büyüktür!
Bİ’SE İLE İLGİLİ AYETLER
12- وَ لِلَّذِينَ كَفَرُوا بِرَبِّهِمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ .
(67/MÜLK, 6). Rablerini inkâr edenler için cehennem azabı vardır. O, ne kötü dönüştür!
13- اِتَّخَذُوا أَيْمَانَهُمْ جُنَّةً فَصَدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ إِنَّهُمْ سَاءَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ .
(63/MÜNAFİKÛN, 2). Yeminlerini kalkan yapıp Allah yolundan yan çizdiler. Gerçekten onların yaptıkları ne kötüdür!
14- أًمْ حَسِبَ الَّذِينَ اجْتَرَحُوا السَّيِّئَاتِ أّنْ نَجْعَلَهُمْ كَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَوَاءً مَحْيَاهُمْ وَمَمَاتُهُمْ سَاءَ مَا يَحْكُمُونَ .
(45/CÂSİYE, 21). Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini, inanıp iyi ameller işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!
15- قُلْ لِِلَّذِينَ كَفَرُوا سَتُغْلَبُونَ وَتُحْشَرُونَ إِلَى جَهَنَّمَ وَبِئْسَ الْمِهَادُ .
(3/ÂL-İ İMRÂN, 12). (Resûlüm!) İnkâr edenlere de ki: Yakında mağlup olacaksınız ve cehenneme sürüleceksiniz. Orası kalınacak ne kötü bir yerdir!
16- اَلَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَاناً وَقَالُوا حَسْبُنَا اللّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ .
(3/ÂL-İ İMRÂN, 173). Bir kısım insanlar, müminlere: “Düşmanlarınız olan insanlar, size karşı asker topladılar; aman sakının onlardan!” dediklerinde bu, onların imanlarını bir kat daha arttırdı ve “Allah bize yeter. O ne güzel vekîldir!” dediler.