ATIF: Atıf harfleri denen harflerle kelime veya cümleleri aynı hükme bağlamaya atıf denir. İleride müstakil konu başlığı altında işleyeceğimiz, ancak çok gerekli olduğu için ara ara kelimeler ve dipnotlarda işlediğimiz atıf bahsinden şimdilik şu kadarını öğrenmemiz yeterlidir:
Atıf harflerinden önceki kelimeye ma’tûfun aleyh, sonraki kelime ya da cümleye de ma’tûf denir. Ma’tuf, ma’tuf’un aleyh’in harekesini alır.
نَجَحَتْ فاَطِمَةُ وَ أُخْتُهاَ. | Fâtıma ve kardeşi başardı. |
Bu cümlede فاَطِمَةُ ma’tufun aleyh, وَ atıf harfi, أُخْتُهاَ da ma’tuf’dur (atfedilen). أُخْتُ kelimesi matufun aleyh olan فاَطِمَةُ kelimesinin merfû olması sebebiyle merfûdur. Atıf vâvı ma’tuf ile ma’tûfun aleyh’in aynı hükümde ortak olduğunu göstermiştir.
Atıf harfleri 10 tanedir. Kelime ezberler gibi ezberleyebileceğimiz bu harflerin cümle içindeki kullanılışları şöyledir:
وَ | ve | رَجَعَ الْيَوْمَ مُحَمَّدٌ وَ خاَلِدٌ. | Muhammed ve Hâlit bugün döndüler. | |||||||||||
فَ | akabinde, hemen | Ma’tufla mat’ûfun aleyh arasında zaman bakımından aralarında bir gecikme olmasa da tertip ve sıra gözetir. | ||||||||||||
| دَخَلَ الْمُدَرِّسُ فَوَقَفَ التَّلاَمِيذُ. | Öğretmen girdi akabinde öğrenciler ayağa kalktı. | ||||||||||||
|
| دَخَلَ الْمَدْرَسَةَ عَلِيٌّ فَخاَلِدٌ. | Ali sonra da Hâlid okula girdi. | |||||||||||
ثُمَّ | sonra | اَلرِّجاَلُ أَكَلُوا الطَّعاَمَ ثُمَّ شَرِبوُا الْقَهْوَةَ. | Erkekler yemek yediler sonra kahve içtiler. | |||||||||||
أَوْ | veya, ya da | أَكَلَ بُرْتُقاَلاً أَوْ تُفاَّحاً. | Portakal veya elma yedi. | |||||||||||
|
| نَقَلَ الْخَبَرَ عَلِيٌّ أَوْ فَرِيدٌ. | Haberi Ali ya da Ferid nakletti. | |||||||||||
أَمْ | yoksa | أَ تُفاَّحاً أَكَلْتَ أَمْ بُرْتُقاَلاً ؟ | Elma mı yoksa portakal mı yedin? | |||||||||||
إِمَّا | ya… ya.…ya da, ister (vav ile tekrarlanarak kullanılır) | |||||||||||||
| كَتَبَ إِلَيْكُمْ إِمَّا حَسَنٌ وَ إِماَّ صاَلِحٌ. | Size ya Hasan ya Salih yazdı. | ||||||||||||
حتَّي | … bile, dahil | أَكَلَ السَمَكَةَ حَتَّى رَأْسَهاَ. | Balığı başı da dahil (başını bile) yedi. | |||||||||||
لاَ | değil, olmadı (nefy, olumsuzluk anlatır) | |||||||||||||
| خَليِلٌ كاَتِبٌ لاَ شاَعِرٌ. | Halil yazardır şair değil. | ||||||||||||
لَكِنْ | fakat, bunun aksine | |||||||||||||
| ماَ جاَءَ السَّيِّدُ لَكِنْ حاَدِمُهُ. | Bey gelmedi fakat hizmetçisi geldi. | ||||||||||||
| ماَ ذَبَحَ الْجَزاَّرُ الْبَقَرَةَ لَكِنْ شاَةً. | Kasap sığır boğazlamadı fakat bir koyun boğazladı. | ||||||||||||
بَلْ | belki, bilakis, hayır, öyle değil.. | |||||||||||||
| خَرَجَ مِنَ الْإِمْتِحاَنِ يُوسُفُ بَلْ عُثْماَنُ. | İmtihandan Yusuf, hayır Osman çıktı. | ||||||||||||