وَ السَّادِسُ الْمَصْدَرُ؛ فَهُوَ أَيْضًا يَعْمَلُ عَمَلَ فِعْلِهِ، نَحْوُ؛ يُحِبُّ اللهُ تَعَالَى إِعْطَاءً لَهُ عَبْدُهُ فَقِيرًا دِرْهَمًا
وَ السَّادِسُ Dokuz kıyasi Amillerin altıncısı; الْمَصْدَرُ masdardır. فَهُوَ o masdar; أَيْضًا bir öncekiyle (ism-i tafdil gibi) aynı olarak, يَعْمَلُ amel eder, عَمَلَ فِعْلِهِ kendi fiilinin ameliyle. نَحْوُ misali şöyledir; يُحِبُّ اللهُ تَعَالَى إِعْطَاءً لَهُ عَبْدُهُ فَقِيرًا دِرْهَمًا “Allah-u Teala, kendisi için fakir kuluna bir dirhem verilmesini sever” gibidir.
Metnin Toplu Manası; Dokuz kıyasi Amillerin altıncısı Masdardır. Bu masdar kendinden önceki ism-i tafdil gibi kendi fiilinin ameliyle amel eder. Bu duruma misal; “Allah-u Teala, kendisi için fakir kuluna bir dirhem verilmesini sever” gibidir. Yani bir kulun Allah rızası için fakir olan bir kula bir dirhem vermesini Allah sever gibidir. Burada masdarımız إِعْطَاءً “I’ta” (vermek demektir) fiilidir.