Peygamberler Tarihi M.Asım Köksal

LOKMAN ALEYHİSSELÂM

LUKMAN
ALEYHİSSELÂM

 

LUKMAN ALEYHİSSELÂM.. 2

Lukman
Aleyhisselâmın Soyu, Yurdu Ve Mesleği:
2

Lukman
Aleyhisselâmın Şekil Ve Şemaili:
2

Lukman
Aleyhisselâmın Bazı Faziletleri:
2

Lukman
Aleyhisselâmın Vefatı:
5

Kur’ân-I
Kerimin Lukman Aleyhisselâm Hakkındaki Açıklaması:
5

 

 

Lukman Aleyhisselâmın Soyu, Yurdu
Ve Mesleği:
    Başa Dön

 

Lukman b.Sâran[1]
veya Anka[2] veya
Bâran[3],
b.Mürîd, b.Savun[4] veya
Sedun[5]

Lukman Aleyhisselâm; Dâvûd
Aleyhisselâmın devrinde yaşamıştır. [6]
Kendisi; Mısır Nub kabilesine mensubtu. [7] Medyen
ve Eyke halkındandı. [8]

İsrail oğullarından bir adamı[9]
kölesi iken, onun tarafından âzâd edilmiş ve kendisine ayrıca mal da, verilmişti. [10]

Lukman Aleyhisselâm, terzi idi. [11]

Kendisinin, Marangoz olduğu da,
rivayet edilir. [12]

 

Lukman Aleyhisselâmın Şekil Ve
Şemaili:
    Başa Dön

 

Lukman Aleyhisselâm:

Kısa boylu,

Yassı ve çökük burunlu[13],

Simsiyah tenli,

Kalın dudaklı[14],

Enli[15]
ve yarık ayaklı idi. [16]

Siyah tenli bir zat gelip Saîd
b.Müseyyeb’e; teninin siyah oluşunun hükmünü sormuştu.

Saîd b.Müseyyeb, ona:

“Sen, siyah tenlisin diye
üzülme!

Çünki, insanların hayırlılarından,
üç siyah tenli: Bilal, Ömer b.Hattâbın âzadlısı Mihca’ ve Mısır siyahlarından
kalın dudaklı Lukman Hakîm de siyah tenli idi!” demiştir. [17]

Lukman Aleyhisselâma:

“Senin yüzün, ne için çok
çirkindir?” denilince; Lukman Aleyhisselâm:

“Sen, nakşı veya nakş edeni,
onunla, ayıplayabilir misin?!” demiştir. [18]

 

Lukman Aleyhisselâmın Bazı Faziletleri:    Başa
Dön

 

Yüce Allah tarafından, Lukman
Aleyhisselâma Hikmet verilmişti. [19]
Hikmet: Din’de Fıkıh, akıl ve sözde isabet demektir. [20]

Lukman Aleyhisselâm; Nübüvvet’le[21]
veya krallıkla[22],
Hikmet arasında mu­hayyer kılınmış, o da, Hikmet’i, tercih etmiştir. [23]

Lukman Aleyhisselâm; Dâvûd
Aleyhisselâma, ilmiyle[24],
Hikmetiyle Vezirlik ederdi. Oda:

“Ne mutlu sana ey Lukman!
Sana, Hikmet verilmiş ve senden, belâ, geri çevi-rilmiştir!” derdi. [25]

Bilgin insanların[26]   
ittifaka yakın[27]   
çoğunluğunun[28]
görüşüne göre: Lukman Aleyhisselâm, Peygamber[29] ve
Vahy’e mazhar olmamıştır[30] amma,
Allâ-hın, Salih bir kulu idi. [31]

Kendisi, çok düşünen[32],
keskin[33] ve
iyi görüşlü’[34], çok
susan[35] bir
kuldu. [36]

O, Allah’ı, sevmiş, Allah da, onu,
sevmiş ve kendisine Hikmet ihsan etmişti. [37]

Vehb b.Münebbih:

“Lukman’ın Hikmetlerinden on
bin bap kadar okudum.

İnsanlar, onun sözlerinden daha
güzel söz işitmemişlerdi.

Sonra, baktım ve gördüm ki:
insanlar, onun sözlerini, kendi sözlerine katıyor­lar, hutbe ve risalelerinde,
ondan, yararlanıyorlardı.” demiştir, [38]

Lukman Aleyhisselâm; Beytülmakdis
yakınındaki Remle şehrinde oturur, ya­nına gelenlere va’z eder, hikmetli sözler
söylerdi. [39]

Yüce Allah; Lukman Hakîmi,
Hikmetiyle yükselttiği, onun da, yanında topla­nan halk’a, hikmetli sözler
söylediği sırada, tanıdığı bir adam, ona:

“Sen, filan yerde çobanlık
etmiş olan siyah köle, Nuhas oğullarının kölesi Luk­man değil misin?!

Nihayet, sen, davar çobanı
siyahsın!?” dedi.

Lukman Aleyhisselâm:

“Evet!” dedi.

Adam:

“Sende gördüğüm şu hal, sana,
nasıl ve nereden geldi?!” diye sordu.

Lukman Aleyhisselâm:

“Doğru sözlü olmak, emâneti,
yerine vermek, Mâlâyâni’yi terk etmekle!” dedi.

Diğer rivayete göre: Lukman
Aleyhisselâm:

“Evet! Siyah tenliliğim,
açıktır” dedi ve

“Benim işlerimden, seni,
şaşırtan nedir?” diye sordu.

Adam:

“Halk, senin döşeğine
oturuyor! Senin kapının önünü buruyor! Senin sözlerini dinleyip kabul
ediyor!?” dedi.

Lukman Aleyhisselâm:

“Ey kardeşimin oğlu! Sana,
söyleyeceğim şeyleri, yaparsan, sen de, öyle olursun” dedi. Adam:
“Nedir onlar?” diye sordu.

Lukman Aleyhisselâm:

“Ben, gözümü, yumarım.

Dilimi, tutarım.

İhtirasımı, önlerim.

Edep yerimi, korurum.

Kıyamımı (namazımı) uzatırım.

Verdiğim sözü, yerine getiririm.

Konuğumu, ağırlarım.

Komşumu, korurum.

Mâla yânimi (Boş ve yararsız söz ve
işlerle uğraşımı) bırakırım.

İşte, bunlar, beni gördüğün gibi
yaptı.” dedi.[40]

Lukman Aleyhisselâm, köleliği
sırasında, Efendisine, kölelerinin, en yük olma­yanı, en problemsizi idi.

Efendisi, onu; kendisine aid
bostana, öteki arkadaşlarıyla birlikte, bostandaki meyvadan, bir şeyler
getirsinler diye göndermişti.

Topladıkları meyvaları, öteki
köleler, yediler.

Yanlarında hiç bir şey
bulunmaksızın, Efendilerinin yanına geldiler ve suçları­nı, Lukman
Aleyhisselâmın üzerine attılar.

Lukman Aleyhisselâm, Efendisine:

“İki yüzlü kişi, Allah
katında, emîn olamaz!

Sen, bana da, onların hepsine de,
kusmak için, su, içir! Sonra da, bizi, koş­tur!” dedi.

Efendi, böyle yapınca, ötekiler,
yedikleri meyvayı, kusuşmağa başladılar! Lukman Aleyhisselâm ise, yalnız,
içtiği suyu, kustu.

Efendi, Lukman Aleyhisselâmın
doğru, olduğunu, ötekilerin yalan söyledikle­rini, anladı.

Lukman Aleyhisselâmın Hekimlikteki
bilgisi ise:

Tuvalete girip orada oturuşunu,
uzatan Efendisine:

“Tuvalette çok oturmaktan,
ciğer ağrır, basur meydana gelir, hararet, başa ka­dar yükselir.

Orada, hafifçe, otur ve kalk!”
diyerek seslenmesinde görülmüş, Efendisi, tu­valetten çıkınca, onun, bu sözünü,
tuvaletin kapısına yazmıştır.[41]

Lukman Aleyhisselâma, Efendisi:

“Benim için, bir koyun
boğazla!” demiş, Lukman Aleyhisselâm da, boğaz-lamıştı.

Efendisi:

“Onun içindeki en iyi olan iki
küçük parçasını çıkarıp bana, getir!” dedi.

Lukman Aleyhisselâm, koyunun dilini
ve kalbini çıkarıp getirdi. [42]

Efendisi:

“Bu koyun etinin içinde,
bunlardan daha iyi olan parçası yok mu? diye sordu.

Lukman Aleyhisselâm:

“Hayır!” dedi.

Efendisi, susacağı kadar sustuktan
sonra[43]

“Benim için, bir koyun daha
boğazla!” dedi.

Lukman Aleyhisselâm da boğazladı.

Efendisi:

“Onun içinde, en işe yaramaz
ve en kötü olan iki küçük parçasını, çıkar, at!” dedi.

Lukman Aleyhisselâm, yine, dilini
ve kalbini, çıkarıp attı. Bunun üzerine, Efendisi, Lukman Aleyhisselâma:

“Ben, sana, koyunun içindeki
en iyi olan iki küçük parçasını, çıkarıp getirme­ni, emretmiştim.

Bana, dil ile kalbi getirmiştin.

Sonra, sana, onun içindeki en işe
yaramaz ve en kötü olan iki küçük parçasını da, çıkarıp atmanı, emretmiştim. [44]

Sen, yine, dili ve kalbi çıkarıp
attın!?” dedi. [45]

Lukman Aleyhisselâm:

“İyi olduğu zaman, bu
ikisinden daha iyi ve güzel olan bir şey yoktur!

İşe yaramaz ve kötü olduğu zaman
da, bu ikisinden daha işe yaramaz ve kötü olan bir şey yoktur!” dedi. [46]

Lukman Aleyhisselâma:

“İnsanların, en şerlisi,
hangisidir?” diye sorulmuştu.

Lukman Aleyhisselâm:

“Kendisini, halkın, kötü
görmesine aldırış etmeyendir!” dedi. [47]

Lukman Aleyhisselâm, çok düşünür,
keskin görüşlü bir zattı. [48]

Gündüzleri, hiç uyumazdı.

Hiç kimse, onun, ne tükürdüğünü, ne
abdest bozduğunu, ne yıkandığını, ne abes bir şey konuştuğunu, ne de, güldüğünü
görmemiştir.

Hikmet gereği olmadıkça, sözünü,
tekrarlamazdı. [49]
Lukman Aleyhisselâm, oğluna: “Ey oğulcuğum! Suskunluk üzerinde hiç pişman
olma! Konuşmak, gümüşten ise, susmak, altındandır!” [50]

“Ey oğulcuğum! Ben, konuşma
üzerinde pişmanlık duymuşum, fakat suskun­luk üzerinde hiç pişmanlık
duymamışımdır.” [51]

“Oğulcuğum! Yemeğin en nefîs,
tatlı olanını, ye! Döşeğin ise, en çiğnenmiş, yassılanmış olanı üzerinde
uyu!” [52]

“Ey oğulcuğum! Oruç tut!
Şehvetini, keser.

Seni, namazdan alıkoyacak şekilde
oruç tutma.

Çünkü, namaz, Allah katında,
oruçtan daha büyüktür.” [53]

“Ey oğulcuğum! Âlimlerle otur.
Onların dizlerinin dibinden ayrılma!

Çünki, Allah, yeri, göğün yağmuru
ile dirilttiği gibi, kalbleri de, Hikmet nuru ile diriltir.”‘[54]

“Ey oğulcuğum! Tevbe’yi.
geciktirme. Çünkü, ölüm, ansızın gelir!” derdi. [55]

 

Lukman Aleyhisselâmın Vefatı:    Başa
Dön

 

Lukman Aleyhisselâm; Beytülmakdis
yakınındaki Remle şehrinde vefat etti. [56]
Mescid ile çarşı arasındaki yere gömüldü. [57] Selâm
olsun ona![58]

 

Kur’ân-I Kerimin Lukman
Aleyhisselâm Hakkındaki Açıklaması:
    Başa Dön

 

“And olsun ki: biz, Lukman’a,
Allah’a şükret! diye(rek) Hikmet verdik.

Kim, şükrederse, ancak, kendi
yararı için şükreder.

Kim de, nankörlük ederse, hiç şüphe
yok ki, Allah, Ganiydir (Müstağnidir.)

Her hamd’e, O, lâyıktır.

Hani, Lukman, oğluna -o, ona öğüt
verirken- (şöyle) demişti:

Oğulcağızım! Allah’a, ortak koşma!

Çünkü, şirk, büyük bir zulümdür,
haksızlıktır. [59]

“Oğulcağızım! Hakikat,
(yaptığın iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi kadar da, olsa, bir kaya
içinde, veya göklerde, yahud yerin içinde (gizlenmiş) de, olsa, Allah, onu,
getirir (meydana çıkarır ve hesabını görür.)

Çünkü, Allah, Latîf’dir, hakkıyle
haberdardır. Oğulcağızım! Namazını, dosdoğru kıl! İyiliği, emret! Kötülükten,
vaz geçirmeye çalış! Sana, (Bu emir ve nehiy yüzünden) isabet edecek her şeye
katlan! Çünkü, bunlar, kati surette farz kılınan umurdandır. İnsanlardan
(kibirlenip) yüzünü, çevirme. Yer yüzünde şımarık yürüme!

Çünkü, Allah, her kibir taslayanı,
kendini, beğenip övüneni, sevmez. Yürüyüşünde, mutedil ol! Sesini, alçalt.

Seslerin en çirkini, eşeklerin,
anırışıdır!” [60]



[1] ibn.Kuteybe-Maarif s.25, Ebülfida-Elbidaye vennihaye
c.2,s.123.

[2] Mes’ûdî-Murucuzzeheb c.1,s.57, Ebülfida-Elbidaye
vennihaye c.2,s.123.

[3] Muhyiiddin b.Arabî-Muhâdaratülebrar c.1,s.139.

[4] Mes’ûdî-Murucuzzeheb c.1,s.57.

[5] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.123.

[6] ibn.Kuteybe-Maarif s.25, Mes’ûdî-Muruc c.1,s.57,
İbn.Arabî-Muhâdara 139.

[7] Mes’ûdî-Muruc. c.1,s.57, Sâlebî-Arais s.348, Ebülfida
c.2,s.124.

[8] Mes’ûdî-Muruc. c.1,s,57, Ebülfida-Elbidaye vennihaye
c.2,s.123.

[9] Kayn b.Cisr’in (Mes’ûdî-Muruc. c.1,s.57).

[10] ibn.Kuteybe-Maarif s.25.

[11] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.64, İbn.Kuteybe-Maarif s.25,
Sâlebî-Arais s.348, M.b.Arabî-Muhâdara c.1,s.139, Ebülfida-Elbidaye venihaye
c.2,s.127.

[12] ibn.Ebî Şeybe-Musannef c.13,s.214, Ahmed
b.Hanbel-Ezzühd s.64, Taberî-Tefsir c.21,s.68, Sâlebî-Arais s.350,
Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.124,127.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
2/229.

[13] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.124.

[14] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.13,s.213, A.b.Hanbel-Ezzühd
s.64, Ebülfida s.124

[15] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.64, Ebülfida-Elbidaye
vennihaye c.2,s.124.

[16] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.13,s.213, A.b.Hanbel-Ezzühd
s.64, Sâlebî-Arais s.348, Ebülfida-Elbidaye venniha­ye c.2,s.124.

[17] Taberî-Tefsir c.21,s.67, Sâlebî-Arais s.348,
Ebülfida-Elbidaye c.2,s.124.

[18] Sâlebî-Arais s.350.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
2/229-230.

[19] Lukman: 12.

[20] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.64, Taberî-Tefsir c.21,s.67,
Sâlebî-Arais s.348, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.127.

[21] Sâlebî-Arais s.349, Ebülfida-Elbidaye vennihaye
c.2,s.129.

[22] Hakîmüttirmizî-Nevadirül’usûl s.112, Sâlebî-Arais
s.349, ibn.Asâkir-Tarih c.5,s.192.

[23] Hâkimüttirmizî-Nevadir s.112, Sâlebî-Arais s.349,
ibn.Asakir-Tarih c.5,s.192, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.129.

[24] Hâkimüttirmizî-Nevadir s. 112, ibn.Asâkir-Tarih
c.5,s.192.

[25] Hakimüttirmizi-Nevadirül’usûl s.112, Sâlebî-Arais
s.349, ibn.Asâkir-Tarih c.5,s.192, Mir Hâvend-Ravzatussafa Terceme s.333

[26] Sâlebî-Arais s.349.

[27] İbn.Kuteybe-Maarif s.25.

[28] Sâlebî-Arais s.349.

[29] İbn.Kuteybe-Maarif s.25.

[30] Ibn.Kuteybe-Maarif s.25, Taberî-Tefsir c.21,s.67,
Sâlebî-Arais s.349, Deylemî-Elfirdevs c.3,s.45O, Ebülfida-Elbidaye vennihaye
c.2,s.129.

[31]Taberî-Tefsir c.21,s.67, Ebülfida-Elbidaye vennihaye
c.2,s.129.

[32] Taberî-Tefsir c.21,s.67, Deylemî-Elfirdevs c.3,s.45O.

[33] Hakîmüttirmizî-Nevadirül’usûl s.112, Sâlebî-Arais
s.349, Deylemî-Elfirdevs c.3,s.45O.

[34] Deylemî-Elfirdevs c.3,s.45O.

[35] Hakîmüttirmizî-Nevadirürusûl s.112, Deylemî-Elfirdevs
c.3,s.45O.

[36] Hakîmüttirmizî-Nevadirül’usûl s.112.

[37] Hakîmüttirmizî-Nevadir. s.112, Sâlebî-Arais s.349,
Deylemî-Elfirdevs c.3,s.45O.

[38] ibn. Kuteybe-Marif s.25.

[39] ibn.iyas-Bedâyiüzzühûr s.169.

[40] Sâiebî-Arais s.350, Ebüifida-Eibidaye vennihâye
c.2,s.124.

[41] Sâlebî-Arais s.349.

[42] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.13,s.214, Ahmed
b.Hanbel-Ezzühd s.65, Taberî-Tefsir c.21 ,s.68, Sâlebî-Arais s.350,
Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s. 127.

[43] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.13,s.214, Ahmed
b.Hanbel-Ezzühd s.64, Sâlebî-Arais s.350 Ebülfida-Elbidaye ven­nihaye
C.2.S.127.

[44] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.13,s.214, Ahmed
b.Hanbel-Ezzühd s.65, Taberî-Tefsir c.21 ,s.68, Sâlebî-Arais s 350
Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.127.

[45] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.13,s.214, Ebülfida-Elbidaye
vennihaye c.2,s.127.

[46] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.13,s.214, Ahmed
b.Hanbel-Ezzühd s.65, Taberî-Tefsir c.21,s.68, Salebî-Arais s.350,
Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.127.

[47] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.65, Sâlebî-Arais s.350,
Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s,128 Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.65, Sâlebî-Arais
s.350, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s,128.

[48] Deylemi-Elfirdevs c.3,s.45O.

[49] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.124.

[50] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.65, Ebülfida-Elbidaye
vennihaye c.2,s.128.

[51] ibn. Kuteybe-Uyunülahbar c.2,s.192.

[52] İbn.Kuteybe-Uyunülahbar c.3,s.245.

[53] Sâlebî-Arais s.350.

[54] Mâlik-Muvatta’ c.2,s.1002, Ahmed b.Hanbel-Ezzühd
s.133.

[55] Gazâli-ihyâu Ulûmiddin c.4,s.15-16.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
2/230-234.

[56] İbn.lyas-Bedâyiuzzühur s.169, Mîr-Hâvend-Ravzatussafa
Terceme s.332.

[57] İbn.iyas-Bedâyizzühur s.169.

[58] M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet
Vakfı Yayınları: 2/235.

[59] Lukman: 12-13.

[60] Lukman: 16-19.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
2/235.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu