Semâi âmil olan ( لَكِنَّ ), tevehhüm’ü def etmek içindir ve tevehhüm’ün lügat mânalarını, cümlede saklar. İstidrâk ve NASB harfidir. Yani, İsmi NASB mahallindedir. Haberi ise, REF mahallindedir. Fiillerin ve sıfatların önünde ( لَكِنْ) şeklinde cezimli olarak gelir. Hurufu
müşebbehe bil-fiil olan ( لَكِنَّ ) lafzında, ( إِسْتَدْرَكْتُ ) mânası saklıdır.
Tevehhüm: Evhamlanmak, az tehlike ihtimali de olsa çok korkmak, yok olanı var zannetmekle üzüntüye ve korkuya düşmek, hiç ölmiyecekmiş gibi bir evhâmla sadece kendi menfaatlerini düşünmek, ahiret için hazırlanmaktan gaflet etmek, … vb anlamlarını kapsar. İstidrâk : Bir kelimeyi veya evvelki sözden neş’et eden tevehhümü kaldırmak için kullanmak demektir.
Âvamil,102 ( مَا فَازَ الْجَاهِلُ لَكِنَّ الْعَالِمَ فَائِزُ ) “Cahil kurtulmadı, fakat âlim kurtulucudur.”
Fâili, ( الْعَالِمَ ) lafzına raci olan, tahtında müstetir ( هُوَ ) zamiridir. Lafzen mensub olan
( الْعَالِمَ ) ism-i fâili, ( لَكِنَّ ) lafzının ismidir. Lafzen merfu olan ( فَائِزُ ) ism-i fâili ise, ( لَكِنَّ )
lafzının haberidir.
2/102 : ( … وَلَكِنَّ الشَّيَاطِينَ كَفَرُوا يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ … ) “Şeytanların Süleymân’ın
mülkü üzerine söyledikleri şeylere uydular. Süleymân kâfir olmadı fakat şeytanlar, nâs’a sihri
öğreterek kâfir oldular …” ( لَكِنَّ )’nin İ’râbı ;
( لَكِنَّ ) fakat : istidrak ve NASB harfi.
( الشَّيَاطِينَ ) şeytanlar : ( لَكِنَّ )’nin ismi, mansub.
( كَفَرُوا ) kâfir oldular : ( لَكِنَّ )’nin haberi, fiil cümlesi REF mahallinde, fiili mazi ve fâili cemî vavı REF mahallinde.
( يُعَلِّمُونَ ) öğreterek : fiili muzari ve fâili cemî vavı REF mahallinde.
( النَّاسَ ) nâs’a : birinci mef’ulü bih, mansub.
( السِّحْرَ ) sihri : ikinci mef’ulü bih, mansub.
( يُعَلِّمُونَ النَّاسَ السِّحْرَ ) sihri nâs’a öğreterek : fiil cümlesi NASB mahallinde olup, ( كَفَرُوا )’daki fâilin hâlidir (fiilden hâl’dir).