İstisna: istisna edatından sonra gelen müstesnanın, bu edattan önce gelen müstesna minhunun tâbi olduğu hükmün dışında bırakılmasıdır. Bu nedenle ( إِلاَّ ) lafzında, (حَقَّقْتُ yerine getirmek, yapmak, ..yi gerçekleştirmek veya incelemek veya araştırmak) kelimesinin zıttı olan mânalar saklıdır.
( إِلاَّ ) nin bu görevi yapabilmesi için: (a) isminin ve haberinin nekre olması, (b) haberinin isimden önce gelmemesi, (c) kendisi ile isminin arasında yabancı bir kelimenin bulunmaması, (d) başına harfi cer gelmemesi, (e) ismin, cins isimlerden olması şarttır ve (f) haberi gizli olabilir. Aksi halde cinsi nefy eden bir edat olur.
Üç çeşit istisna (yapılan iş) vardır. Bunlara; “muttasıl istina” veya “munkatı istina” veya “müferreğ istina” denir. İstisnayı yapan mütekellime de “müstesni” denir. Örnekleri aşağıda verilmiştir.
A-1. ( رَأَيْتُ خَالِداً إِلاَّ حِصَانَهُ ) “Halid’i gördüm fakat atını değil” cümlesindeki istisnaya; NASB halindeki müstesna ile REF halindeki müstesna minh farklı cinslerden olduğudan munkatı istisna adını alır ve cümledeki ( إِلاَّ ) lafzında, “ayrı muameleye tâbi olan” mânası saklıdır.
A-2. ( اَلْمَعْصِيَةُ مُبَعِّدَةٌ عَنِ الْجَنَّةِ إِلاَّ الطاَّعَةَ مُقَرِّبَةٌ مِنْهَا ) “Masiyet cennetten uzaklaştırıcıdır, ancak itaat ona yaklaştırıcıdır.” munkatı istisnaya örnek olan bu cümledeki mensub olan ( الطاَّعَةَ ) lafzına, “illâ” lafzının ismi ve merfu olan ( مُقَرِّبَةٌ ) lafzına ise, “illâ” lafzının haberi denir.
B. ( وَ مَا مُحَمَّدٌ إِلاَّ رَسُولٌ ) “Muhammed ancak bir Rasuldür” cümlesindeki istisnaya; NASB halindeki müstesna minh, hazf edilmiş (belirtilmemiş) olduğundan “müferrağ istisna” adını alır. Saklı mânaların göstergesidir. Buradaki saklı mâna “Ey kulum! El-Hamîd ismim ancak Rasulümde tecelli eder.” şeklinde olabilir.
C. ( جَائَنِى الْقَوْمٌ إِلاَّ زَيْداً ) “Bana kavim geldi, fakat Zeyd gelmedi” cümlesinde yapılan iş Muttasıl istisnadır. Buradaki müstesna, müstesna minhunun bir ferdidir.
( إِلاَّ ) lafzına -kendisi ile istisnanın yapıldığı harf ve isimlere- “istisna edatı” denir ve ismini NASB eder, haberini de REF eder. ( إِلاَّ ) edatının bu ameli yapması ( لَكِنَّ ) mânasında olmasından dolayıdır. Şayet, haberi hazf edilmiş ise (bu örnekteki gibi), onun için bir haber takdir edilir. Yani ( إِلاَّ زَيْداً ) yan cümlesinin takdiri; ( لَكِنَّ زَيْداً لَمْ يَجِئْ “Fakat Zeyd gelmedi”) şeklindedir. ( لَمْ يَجِئْ ) lafzı da, bu yan cümlenin haberi olarak takdir edilmiştir.
( الْقَوْمٌ ) lafzına, kendisinden çıkartılan mânasını veren “müstesna minh” denir. (a) Müstesna minh, cümlede mevcut ise ve cümle olumlu ise ( إِلاَّ ) istisna edatından sonra gelen müstesna (isim) mensub olur. (b) İstisna minh, cümlede mevcut fakat olumsuz ise, ( إِلاَّ ) dan sonra gelen müstesna, ya mensub olur veya bedel olarak, müstesna minh’in harekesini alabilir. (c) Müstesna minh, cümlede yok ise, sanki cümlede ( إِلاَّ ) yokmuş gibi işlem görür, Yani müstesna cümlede fâil veya meful oluşuna göre (merfu, mensub veya mecrur) olarak hareke alır.
( زَيْداً ) lafzına, istisna edilen mânasına gelen, “müstesna” denir. Müstesna; (a) ( إِلاَّ – مَا خَلاَ – مَا عَدَا – لَيْسَ – لاَ يَكُونُ ) lafızlarından sonra mensub olarak gelir. (b) ( سَوَاءٍ – سِوَى – غَيْرِ – حَاشَا – خَالاَ – عَدَا ) lafızlarından sonra mecrur olarak gelir. Çünkü bu lafızlar, kendilerinden sonra gelen müstesnalara “muzaf” olurlar ve müstesnalar da “muzafun ileyh” olarak daima mecrur olur. (c) İstisna, müteazzir (meydana gelmesi zor olan) olduğu zaman ( إِلاَّ ) dan sonrası, müstesna olmaz. Örnek: ( لَوْ كَانَ فِيهِمَا آلِهَةً إِلاَّ اللهُ لَفَسَدَتَا ) ayeti kerimesindeki ( اللهُ ) müstesna olmayıp, ( غَيْرُ اللهِ ) “Ellah’tan başka” mânasında olan bir isim tamlamasıdır.