Prof. Dr. İbrahim Dinçer, şu anda TÜBİTAK Marmara Araştırmaları Merkezi Başkanı olarak görev yapıyor. İçimizden biri, yerli düşünceye sahip bir bilim adamı. Akademik hayatının çoğunu Kanada’da geçirmiş biri. Kanada’ya gitmesinin sebebini kendisi, “TÜBİTAK’ta çalışıyordum ama o yılların TÜBİTAK’ı, bizim gibi yerli düşünceye sahip insanlara hayat hakkı tanımıyordu. Ben de ‘Eski TÜBİTAK’taki o ortama dayanamayıp oradan ayrıldım ve akademik hayatıma Kanada’da devam ettim.” şeklinde açıklıyor.
Kader ona, barınamayıp kaçmak zorunda kaldığı bir kurumun başına geçme fırsatını sunmuş. Şimdi kendisine, cins kafaları hiçbir ayrım yapmadan bilime kazandırmak gibi bir misyon biçmiş.
Prof. Dr. İbrahim Dinçer, Birlik Vakfı Bursa Şubesi’nin konuğu olarak bilim, bilimsellik, bilim üretme ortamları ve üretilen bilginin ne olacağı konusundaki düşüncelerini dinleyicilerle paylaştı. Daha çok teknik bilgilerin aktarıldığı sohbette tuttuğumuz notları paylaşıyoruz.
Kanada ve Türkiye: İki farklı ülke ve iki farklı yaklaşım tarzı
Yaklaşık 16 sene önce üzerindeki psikolojik baskıya dayanamadığı için Kanada’ya gitmek zorunda kalmış olan Prof. Dr. İbrahim Dinçer, Kanada’nın hâlâ kendisiyle ilişkisini koparmadığını anlatarak şunları söyledi:
“Uzun süre kaldığım Kanada’da bakanlıklarda danışman olarak çalıştım, oradaki -bizdeki YÖK benzeri- akademik yapıda üye olarak bulundum ve ülkemden davet gelince de buraya geldim, çalışmalarıma burada devam ediyorum. Buraya döndüm ama Kanada’da çalıştığım üniversite benimle ilişkisini hâlâ kesmedi, sadece benden isteklerini minimize etti. Üniversitede hâlâ ofisim var. Türkiye’ye dönmüş olmama rağmen uzmanı olduğum konularda hâlâ benden katkı istemektedirler. Çünkü onlar için her beyin değerlidir ve çalışmaya başladıkları bir beyni hemen de bırakmazlar.”
Kanada’da eğitim denince akla okul gelmez, proje gelir
Zengin bir ülke olan Kanada’nın milli gelirden kişi başına düşen payın ortalama 35-40 bin dolar civarlarında olduğunu belirten İbrahim Dinçer, Kanada’nın eğitim sistemine bakıldığında, bizim anlayışımıza göre ‘tembelce’ denebilecek bir eğitim sistemi var gibi göründüğünü söyleyerek Kanada’nın eğitim sistemiyle ilgili şunları aktardı:
“Kanada’nın eğitim sistemi, bizdeki eğitim anlayışına göre, ‘tembelce eğitim veriliyor’ denebilecek bir sistem. Ama bu, Kanada’nın çok başarılı olmasına engel değildir. Çünkü orada eğitim denince akla sadece okul gelmez. Orada eğitim deyince akla proje gelir. Kanada’da her kademede her öğrenci ciddi olarak proje üretir. Proje üretimi ve ve bu süreç sonunda üretilen projeler de çeşitli kurum ve kuruluşlar tarafından desteklenir.
Devlet, öğrenci başına para yardımı yapar ve her öğrenciye de laptop verir. Laptop verdiği öğrenciyi de, ‘Laptopla şunları şunları yapmak yasak!’ diye kısıtlamaz. Bilir ki o öğrencinin bilim hakkı kadar oyun hakkı da vardır.
Aslında Kanada devletinin kurduğu sistem çok basittir. Bu sistem; 1. ‘Nasıl yaparsak vatandaşlarımıza iş imkânı sağlarız?’, 2. ‘Nasıl yaparsak hayat kalitesi artar?’, 3. ‘Nasıl yaparsak ülke kalkınır?’, 4. ‘Nasıl yaparsak huzurlu ve mutlu bir ülke oluruz?’ sorularına cevap veren bir sistemdir. Devlet tüm enerjisini bu konulara yoğunlaştırır.
Zihniyet bu olduğu için de, Kanada devleti, her beyinden yararlanmayı kendisine ilke edinmiş, bu amaçla hastanelere, fabrikalara ve akla gelebilecek her kuruma Ar-Ge merkezleri açılmasını istemiştir. Üstelik açılan bu merkezler, çok da faaldir.”
Bilim adamlarında aranan özellikler nelerdir?
Prof. Dr. İbrahim Dinçer, kendisinin, bizdeki YÖK benzeri bir yapılanma olan Ontario Üniversiteler Birliği adlı kurumda üye olarak görev yaptığını söyleyerek bu kurumun şu kriterlerle çalıştığını anlattı:
“Kanada’da, bizdeki YÖK benzeri bir kurum olan Ontario Üniversiteler Birliği vardır. Bu kurum üniversitelerin ve bilim adamlarının sadece kalitesine bakar, başka bir şeyleriyle ilgilenmez. Eğer eğitim kaliteli, proje sayısı çok ve hocaların son altı yılda mezun ettiği öğrencilerin performansları/konumları tatminkârsa sorun yok demektir.
Kanada’da bir sömestrde hocalar üç ders verir. Sistem, hocala daha fazla ders yükü bindirmez, daha çok onlardan proje beklerler.”
Akademik özgürlüğün sınırları nerede biter?
Prof. Dr. İbrahim Dinçer, Türkiye’de yakın zamanında bilim adamı titri taşıyan insanların nelerle uğraştıklarına dikkat çekerek Kanada’da akademik özgürlüğün sınırlarıyla ilgili şunları söyledi:
“Kanada’da akademik özgürlük sınırsız gibidir. Akademisyenler, üzerlerine düşen sorumlulukları aksatmadıkları sürece onlara hiç kimse karışmaz, onları özgür bırakırlar. Maalesef Türkiye’de böyle değil. Ülkemizde akademisyenler yöneticiler tarafından izlenir hatta fişlenir. Bu yanlıştır ve akademik özgürlüğe aykırıdır.”
TÜBİTAK Marmara Araştırmaları Merkezi’nin kapısı proje üreten herkese açık
Prof. Dr. İbrahim Dinçer, yöneticisi olduğu TÜBİTAK Marmara Araştırmaları Merkezi’nin bundan sonraki yaklaşımıyla ilgili olarak da şunları anlattı:
“Artık insanların görünüşüyle, diliyle, giysisiyle uğraşmak yok. Herkesin kabul edebileceği kriterlerimiz olacak ve bu kriterler herkese adilce uygulanacak. Bu kriterler gereğince yeterli olanlarla çalışmalarımız devam edecek. Dar bir alanda, belli kişi, belli üniversite ve belli kurumlarla çalışmayacağız. Kapımız, proje üreten herkese açıktır.”
Sohbet, sıcağı sıcağına içinde yaşadığımız için pek farkına varmasak da, ülkemizin her alanda gerçekten ciddi dönüşüm yaşadığını anlatan ufuk açıcı soru ve cevaplarla bir süre daha devam etti.
Ahmet Serin
Dunyabizim