-“Mısır’ın kurucu unsurları Müslümanlar, Kıptiler ve Hristiyanlardır”
Kahire Ezher Üniversitesi öğretim üyelerinden, Mısır Müslüman Kardeşler yönetim kurulu üyesi ve basın bürosu sorumlusu Prof. Dr. Ahmed Zaid, “İslam tarihine yön verecek liderler Türkiye ve Mısır’dan çıkacaktır” dedi.
Zaid, “Hasan el-Benna ve Müslüman Kardeşler Sempozyumu” dolayısıyla bulunduğu Ankara’da, AA’nın, Arap Baharı sürecinde bölgedeki Türkiye algısı, Arap Baharı’nın tamamlanması durumunda Mısır ve diğer Arap ülkelerine etkisine ilişkin sorularını yanıtladı.
Soru: Arap Baharı, Arap coğrafyası başta olmak üzere herkese umut oldu. Bölgenin Türkiye’den ne tür beklentileri var?
Cevap: Hasan el-Benna vesilesiyle Türkiye’de bulunduğum sürede çok farklı duygular içindeyim. Türk milleti İslam tarihinin yarısını yazmış bir ülkedir. Bu ülkenin İslam tarihinin yarısını oluşturmuş olması şereflerin en büyüğüdür. Ama kısa bir dönem Türkiye üzerinde kara bulutlar oluşmuştur. Bu sempozyum dolayısıyla gördüğüm tablo şudur: Türkiye’nin gençleri büyük bir sorumluluk üstlenmektedirler. Türkiye tekrar İslam dünyasının kalbi olma konumuna gelmiştir. Benim şahsi bir kanaatim var; İslam tarihine yön verecek liderler iki ülkeden çıkar, birisi Türkiye diğeri ise Mısır’dır.
Türkiye’nin mevcut hükümeti tüm Müslümanlar tarafından takdirle karşılanmaktadır. Türkiye büyük güçler içinde yerini almıştır ve İslam dünyasının geleceğine de yön vermektedir.
Soru: Mısır’ın yeni dönemde istikrara kavuşması Filistin’i olumlu yönde etkileyecektir. Bu konudaki görüşünüzü alabilir miyiz?
Cevap: Mısır’ın devrik yönetimi ve Hüsnü Mübarek İsrail ile çok ciddi işbirliği içindeydi. Mübarek’in İsrail tarafından kullanıldığı, devrimden sonra açıkça görüldü. Mübarek yönetimi Filistin meselesini siyasi konu olmaktan öte Mısır açısından bir güvenlik sorunu olarak algılamıştır. Devrik yönetimin İsrail tesiriyle Filistin ve Gazze’ye uyguladığı sınır geçişlerindeki sıkı kontroller ve ambargolar 2009 yılındaki Gazze’ye yapılan saldırılarda adeta İsrail’i destekleyici bir tutum, politika olmuştur. Savaş kararı Kahire’de alınmıştır. Mısır’ın istikrar ve refahı Kudüs’ün hürriyetine kavuşmasından geçer. Filistin’den hicret eden bütün Filistinlilerle görüştüğümüzde, Mısır’dan büyük beklentileri olduğuna şahit oluyorduk. Biz Mısır olarak Filistinlilerin tüm sorunlarını çözmeye muktediriz. İslamcı bir hükümet oluşmaktadır. Bunun öncülüğünü Müslüman Kardeşler yapmaktadır. Ve bu hükümetin birinci önceliği Filistin meselesi olacaktır.
Soru: Mısır, Bahar Devrimi sonrasında bir dönüşüm geçiriyor. Bunun beraberinde getirdiği güçlükler var. Asayiş sorunu gibi, ekonominin iyi yönetilmesi ve böylelikle halkın ekonomik gücünün artırılması gerekliliği gibi. Bunların çözümlenmesi durumunda neler olacaktır?
Cevap: Eski yönetim toplumumuzun her ferdinin insanlığını katletmiştir. Maneviyattan ve dinden uzaklaştırmış ve duygularını yok etmiştir. Halkın gelirini çalmışlardır. Yolsuzluklarla ülkeyi yönetmişlerdir. Onların Mısır’ın geleceği için bir programları yoktu.
Yeni oluşacak hükümetin önünde bütün bu sorunlar duruyor. Bu sorunların bir an evvel çözümlenmesi lazım. Mısır’ın bir altyapı sorunu var. Mısır’ı yönetecek inançlı Müslümanlar, Kıptiler ve Hristiyanlar, bunların hepsi ülkenini kurucu unsurlarıdır. Ülkeyi yeniden kalkındırmak ve inşa etmek her birimizin vatani görevidir. Adalet ve Hürriyet partisi öncülüğünde ve yine Cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday gösterdiği Dr. Muhammed Mursi ile birlikte uyanış programı hazırlanmaktadır. Bu programın hazırlanışına alanlarında yetişmiş bin kadar uzman iştirak etmektedir. Bu program Mısır’ın tüm sorunlarının reçetesi olacaktır. Ancak bununla birlikte zor bir dönemin eşiğindeyiz. Çok çalışmamız gerekecek. Bu sayede Mısır hak ettiği konuma gelecektir.
Dışarıdan ve içeriden Mısır’ın iç huzuru ve güvenliğini sabote etmek, Mısır’ın ekonomik kalkınmasını durdurmak isteyenler var, ama halkımız ülkenin birlik ve bütünlüğüne büyük önem atfetmektedir. Bu inanç ve gayretle bu sorunların üstesinden gelinecektir.
Soru: Cumhurbaşkanlığı seçim süreci devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi Mısır halkının birlik ve bütünlüğünü, iç güvenliğini, ekonomik gelişmesini daha da perçinleştirebilir. Arap Baharı’nı da olumlu yönde tamamlayabilir?
Cevap: Tunus’ta başlayan, Mısır, Yemen ve Libya ile devam eden ve şu anda Suriye’de süren Arap Baharı gerçek manada Mısır’da başarılı olduğu takdirde hiç şüphesiz ki Arap dünyasını çok olumlu yönde etkileyecektir. Hatta etkisi Arap dünyası ile sınırlı kalmayacaktır.
-Hamas Genel Yürütme Kurulu Üyesi Goşe-
Ankara’da düzenlenen Hasan el-Benna Sempozyumu katılımcılarından ve Türkiye’de “Kırmızı Minare” adlı kitabıyla tanınan İbrahim Goşe, AA muhabirinin Hamas-El Fetih ilişkileri, Suriye’nin geleceği ve bölgesel konuları içeren sorularını cevaplandırdı.
-“Hamas ve El Fetih yöneticileri Müslüman Kardeşler’den yetişti”
Soru: Birkaç hafta önce Hamas lideri Halid Meşal’le röportaj yaptık. Hamas ile El Fetih arasındaki mücadelenin olumlu yönde sonuçlanacağını ne zaman göreceğiz?
Cevap: El Fetih meselesi çok uzun bir meseledir. Benim “Kırmızı Minare” adı ile Türkçe’ye çevrilmiş kitabımı okuyanlar bu konunun gerçek dinamiklerinin neler olduğunu orada bulacaklardır. Aslında El Fetih’i de oluşturan öncü liderler Müslüman Kardeşler’in üyeleridir. Bunların başında Yaser Arafat gelmektedir. Ancak bu hareket daha sonra laik ve milliyetçi bir karaktere bürünmüştür. Müslüman Kardeşler olarak Hamas’ı bir İslami hareket olarak kurduk. Ve ilk gayesi de Filistin topraklarını silahlı direniş göstererek savunmak oldu. Ama biz Filistin halkının bağımsızlığı için kurulmuş olan bütün hareketleri de seviyoruz ve saygı gösteriyoruz. Ama bu bazı gerçeklerin olduğunu gizleyemez. Gerek Türkiye’de gerek Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde siyasi partiler arasında işbirlikleri olur. Bu ve benzeri işbirliklerin Filistin’deki partiler arasında olmaması için hiçbir sebep yoktur. Lakin Hamas ve El Fetih’in birleşmesi konusu başka bir meseledir. Biz bu konuya İsrail’in Filistin’de gerçekleştirdiği işgal açısından bakmaktayız. Şu anda işgal edilen topraklar Arap ve Müslümanların topraklarıdır. Unutulmamalıdır ki Filistin’i ilk olarak Hz. Ömer 14 asır önce fethetmiştir. Daha sonra Selahaddin Eyyubi özgürlüğe kavuşturmuştur. Osmanlılar da 400 yıl yönetmişlerdir. Eski Kudüs’ü Kanuni Sultan Süleyman surlarla çevirmiştir. Dolayısıyla biz Filistinliler olarak tarihimizin ve geçmişimizin sevdalısıyız. Avrupa ve ABD’nin desteği ile 1948’den beri Rusya’dan ve Avrupa’dan gelenler, bölgede işgalci bir iskan programı sürdürerek işgal sürecini başlattılar.
“Hamas’ın El Fetih’le ihtilafa düştüğü hususlar bellidir”
Kuruluşumuzdan itibaren Hamas hareketi olarak denizden nehre kadar bu toprakların Müslümanların ve Arapların toprağı olduğunu söyledik. Biz onun için diyoruz ki Rusya’dan ABD’den ve Avrupa ülkelerinden gelen Yahudiler kendi memleketlerine geri dönsünler. Hatta bir Arap ülkesi olan Fas’tan gelen 1 milyona yakın Faslı Yahudiler de yine aynı şekilde ülkelerine dönsünler. Ve Filistin kendi halkına bırakılsın. Şu anda dışarıda yaşayan 6 milyon Filistinli göçmen var. İşgal ettikleri yerleri yeterli görmüyor, Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı tehdit edip yeni yerleşim yerleri açıyorlar. BM kararlarına göre bu toprakların geri alınması için Filistin halkının direnişi meşrudur. Onun için Filistin halkı bu direnişi sözle, taş atarak, elindeki imkanları muhafaza etmeye çalışıyor. Yahudiler de yeni yerleşim birimleri açıyor. Hamas ile El Fetih arasındaki ihtilafın ana noktası burasıdır. Mahmud Abbas yönetimindeki El Fetih taşla yapılan direnişi bile reddetmektedir. Direnişin tamamen görüşmelerle yapılmasını savunmaktadır. O zaman iki parti arasında siyasi bir program üzerinde işbirliği yapılabilir. Nitekim Doha’da Halid Meşal ve Mahmud Abbas arasında yapılan mutabakatın bir maddesi de halk hareketinin desteklenmesidir.
Aksa halk hareketi yüzlerce şehit verdikten sonra silahlı mücadeleye dönüşmüştür. Bu da halkımızın hakkıdır. Ama Mahmud Abbas’ın verdiği sözlerden vazgeçtiğini görüyoruz. Maalesef şimdi de Batı Şeria’da Mahmud Abbas yönetiminin emrindeki polis gücü İsrail’in işgalini korumaktadır. Eylem yapan gençlerimizi içeri atmaktadır. Aramızdaki ihtilafın sırrı budur. Biz Mahmud Abbas ve arkadaşlarını aklı selime gelmelerini ve gerçeği görmelerini istiyoruz. Mahmud Abbas 20 yıldır bu görüşmeleri devam ettiriyor, ama hiçbir neticeye varmadık.
Soru: Suriye’deki gelişmeler nereye varacak?
Cevap: Biz Hamas hareketi olarak Arap Baharı’nı destekliyoruz. Çünkü Arap halkı hürriyetine kavuşmalıdır. Ve mutlaka demokratik bir yönetime kavuşmamız gerekiyor. Filistin meselesi için de aynı şey söz konusudur. Arap Baharı’na baktığımız zaman Tunus’taki durum çok açıktır. Mısır ile ilgili bir endişemi sizlerle paylaşmak isterim: Uzmanlar her an Mısır’da 1954’te olduğu gibi bir askeri ihtilalin olabileceğini söylemektedirler. Çünkü Arap Baharı’nda ABD ve Avrupa’nın parmağı var. Suriye’ye gelince her gün insanların katledilmesine göz yumamayız. Buna mukabil Suriye yönetimi Hamas hareketinin bir dönem Suriye’de kalmasına ve faaliyet göstermesine izin vermiştir. Bu nedenle biz iki durum arasındayız. Bir taraftan tecrit edildiğiniz, kovulduğunuz zaman birileri size bağrını açmış sizi korumuş, öbür tarafta da Suriye’nin mazlum halkı… Bu durum Hamas olarak bizim bir sıkıntımızdır.