Vaktiyle birkaç asistan arkadaş Edebiyat Fakültesine Muhammed Hamidullah hocayı ziyarete gitmişler. O zamanlar tabii hocalar vatan kurtarmaya çok hevesliler ve ne gerekiyorsa yapmaya da çok azimliler. O kadar azimlilerdi ki onların ateşi arkadan gelen birkaç nesli de tutuşturmaya yetmişti (İyi anlamda hani).
Neyse Hoca’ya sormuşlar ve ondan bir kurtuluş reçetesi istemişler. Demişler “Hocam, ne olacak bu ülkenin hali?!”.
Muhtemelen bu soru tüm dünyanın kaderini kendilerine dert edinenlerin rahatlıkla kastedeceği gibi bütün İslam dünyasının hatta yerkürenin halini de içine alacak kadar geniş olmalıydı. Hoca bunlara demiş ki:
-Söyleyin bakalım siz kimsiniz ve ne yaparsınız.
-Hocam biz İslam Enstitüsünde asistanlarız. Orada kendimizi yetiştirmek üzere çalışmalarımız sürdürüyoruz.
-Güzel, ben de burada hocalık yapıyorum. Ülkenin kurtulmasına gelince siz orada en iyi asistanlık yapın, hakkı ne ise onu tam olarak yerine getirin. Ben de burada en iyi hocalık yapayım. İşte o zaman ülke kurtuldu demektir.