Ay: Ocak 2014

  • D) Maktu Hadîs: Hadis Usulü Online Oku


    D) Maktu Hadîs:

     

    Tâbiîn ve Etbauttâbiîn’e ait rivâyetlere verilen
    addır. Bunlar da söz, fiil veya takrîr olabilir. Hadîsle ilgili ıstılahların
    yeterince istikrarını bulmadığı bir sırada İmâm Şâfiî (204/819) hazretleri (radıyallahu
    anh) maktu tâbirini munkatı mânasında kullanmıştır. Hadîs ilminde kendisinden
    istifâde etmiş olan muhaddislerden bâzıları bu kullanışta onu taklîd
    etmişlerdir. Binaenaleyh Abdullah İbnu Humeydî (v. 219/834), Taberânî (360/970)
    ve Dârâkutnî (385/995) gibi bazı hadîs imamlarının te’lîfatında bu durum
    görülür.[1]

    Maktu’ kelimesi, Mekati veya Mekatı’ şeklinde
    çoğul yapılır.


    Munkatı’
    ,
    senedinde bir ravinin isminin hiç geçmediği veya kapalı olarak geçtiği hadisler
    ile, senedinden, sahabiden önce bir kişinin atlandığı veya peşpeşe olmamak
    şartıyla birden fazla ravinin atlanmış olduğu hadisler için kullanılmaktadır.[2]

    Maktu’ hadise misal olarak Abdurrezzak b.
    Hemmam’ın Ma’mer b. Raşid’den, onun da İbn Şihab ez-Zühri’den naklettiği şu
    hadisi verebiliriz: “Ma’mer dedi ki: Zühri’ye, bir yere yaslanarak yemek yemeyi
    sordum. Zühri bana “sakıncası yok” diye cevap verdi.”[3]

    “Cenaze namazı kılarken saflarınızı düzgün tutun
    kiölü hakkındaki (duanız) şefaatiniz kabul olunsun.” (Ebu’l-Muleyh)

    Mevkuf ve maktu’ hadisler dinde hüccet
    sayılmazlar. Bu yüzden bu iki hadis türünü zayıf hadislerden sayanlar olmuştur.

    [4]
      



     




    [1]

    Ahmed Naim, Tecrid Tercümesi (Mukaddime) 1/135; İbrahim Canan, Kutub-i Sitte
    Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/70-71.



    [2]

    Bk. Itr, Menhec: 327. Aslında Munkatı’ senedle ilgili; Maktu’ ise, metinle
    ilgilidir. (Bk. İbn Hacer, Nuhbetü’l-Fiker Şerhi: 78)



    [3]

    Musannef: 10/416; İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi
    İlahiyat Fakültesi Yayınları: 120-121.



    [4]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 12. sınıf: 32.

  • Mevkuf Hadislerde Sahihlik ve Zayıflık Hadis Usulü Online Oku


    Mevkuf Hadislerde Sahihlik ve Zayıflık:

     

    Rasulullah’tan gelmeyen sözlerde, O’ndan
    gelenlerdeki yücelik bulunmaz. Buna rağmen Mevkuf Hadis’e zayıf hadistir demek
    doğru olmaz. Zira sahihlik, hasenlik ve zayıflık, hadis usulü kaideleri uyarınca
    yapılacak sened araştırmalarına bağlı değerlendirmelerdir.

    Mevkuf bir hadise “sahihtir” demekle onun, Hz.
    Peygamber’e aidiyeti söylenmiş olmamaktadır. Hatta onunla amel etmenin vacib
    olduğu da belirtilmiş olmamaktadır. Çünkü en sahih görüşe göre mevkuf Hadis
    hüccet değildir.[1]

    Mamafih Mevkuf Hadis’in hükmü konusunda görüş
    ayrılığı bulunduğu da unutulmamalıdır. Hanefilerden Razi, Serahsi ve müteahhirun,
    birer görüşlerinde de İmam Malik ve Ahmed b. Hanbel’e göre mevkuf hadis
    hüccettir. Bazı hanefiler ve İmam Şafii’ye göre hüccet değildir. Çünkü sahabinin
    kendi ictihadı sonucu ya da Hz. Peygamber’den değil de başka birinden duymuş
    olma ihtimali vardır.[2]

    Ebu Davud da, “Nebi’den (s.a.v.) nakledilen iki
    haber tearuz edince, Ashabının hangisiyle amel ettiğine bakılır.”[3]
    demektedir.

    Bazı Mevkuf Hadisler de senedleri Rasulullah’a
    ulaşmadığı için mevzu (uydurma) sanılmıştır. Ebu Hafs Ömer b. Bedr el-Mavsili
    (622/1224) böyle yanlış bir değerlendirmeye tabi tutulmuş Mevkuf Hadisleri
    “Ma’rifetü’l-vukuf ale’l-mevkuf” adlı eserinde toplamıştır. Abdurrezzak b.
    Hemmam (211/826)’ın el-Musannef’inde de mevkuf hadisleri bolca bulmak mümkündür.

    [4]

    Mevkuf hadise örnek:

    Katade: “Ömer b. El-Hattab kişinin yalnız başına
    yolculuğa çıkmasını hoş görmezdi.” dedi.[5]

    Ebu Eyyub el-Ensari: “İlminin artmasını,
    anlayışının derinleşmesini arzu eden kendi kavm kabilesinden uzaklaşıp
    yabancılarla beraberliğe (hicret’e) katlansın.” dedi.[6]



     




    [1]

    Kasımi, Kavaid: 111; Ahmed Naim, Tecrid Tercümesi (Mukaddime) 1/135.



    [2]

    Bk. Itr, menhec: 328.



    [3]

    Ebu Davud, Hacc: 40.



    [4]

    Ahmed Naim, Tecrid Tercümesi (Mukaddime) 1/135.



    [5]

    Abdurrezzak b. Hemmam, Musannef: 10/431.



    [6]

    Çakan, Eyüp Sultan Hazretlerinden Kırk Hadis, 145 (İstanbul, 1982); İsmail
    Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları:
    120.

  • C) Mevkuf Hadîs: Hadis Usulü Online Oku


    C) Mevkuf Hadîs:

     

    Rivâyet edilen söz, fiil veya takrir’in kaynağı
    sahâbî ise (rivayet munkatı veya muttasıl olsun) buna mevkuf hadîs denir.
    Sözgelimi Ashab’tan birinin fetvası, menkıbesi, şaka veya fıkra nevinden bir
    davranışı vs. rivâyet edilmişse bütün bunlar mevkuf hadîs çeşidine girer.
    Nitekim Hz. Ali’ye ait sözler, İbnu Abbas’a ait açıklamalar, Hz. Ömer’e ait
    ibretli menkıbeler vardır. Bunların hepsine mevkûf hadîs veya mevkûf sünnet
    denir. Eskiden yapılmış bazı kitaplarımızda “…hadîsi anlattı ve Hz. Ali’ye
    vakfetti” veya “mevkuf bir sünnette (veya hadîste) geldiğine göre…” gibi
    ifâdelere rastlarız. Bu ve benzeri ifâdeler, hadîsin Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
    vesselâm)’e ait olmadığını, ismi geçen sahâbî’ye ait olduğunu ifade eder.

    [1]

    Bu terim, fıkıh ve kıraat ilminde farklı
    istilahî kullanımlara sahiptir. Mevkuf hadislerde isnad Rasûlullah (s.a.s)’e
    ulaşmaz; sahabîde son bulur. Mesela: Ravinin “İbn Abbas şöyle dedi” veya “Ali b.
    Ebi Talib şöyle yaptı” yahut ta “Ebu Bekr’in önünde şöyle yapıldı da o buna ses
    çıkarmadı” demesi yapılan rivayetin merfu’ olmadığını ve mevkuf olarak
    nakledildiğini gösterir. Bazan da ravi; “İbn Abbas’dan mevkuf olarak rivayet
    edildi” diyerek hadisin mevkuf olduğunu tasrih eder.[2]

    Rasûlullah (s.a.s)’den sadır olan söz, fiil ve
    takrir’i mevkuf hadiste Sahabi yapmaktadır. Büyük bir Sahabi dahi olsa bir
    kimsenin sözlerinin Rasûlüllah (s.a.s)’den gelen hadislerin seviyesinde
    addedilmesi imkânsızdır. Rasûlullah (s.a.s)’e ref’ edilen hadislerde bir
    kutsiyet vardır. Çünkü Allah Teala O’nun hakkında şöyle buyurmaktadır:


    “O kendi arzu ve hevâsından konuşmaz. Onun her
    konuştuğu, Allah tarafından vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir.”

    (en-Necm: 53/3-4)

    Bazı muhaddisler, bu durumu göz önüne alarak
    mevkuf hadisleri. zayıf hadislerden saymışlardır. Ancak, sırf bu sebepten
    dolayı, mevkuf hadise zayıf denilmesine itiraz edenler olmuştur. Onlar bu
    itirazlarını hiç bir sahabinin Rasûlullah (s.a.s)’dan sadır olduğuna bizzat
    kanaat getirmeden, dine taalluk eden konularda ne bir şey söylemesi ne yapması
    ve ne de yapılanı tasvip etmesinin imkânsız olduğunu ileri sürerek cevap
    vermişlerdir.[3]
    Mevkuf bir hadis şartları taşıdığında, sahihtir veya hasendir dendiği zaman
    Rasûlullah (s.a.s)’a ait olmayan bir hadis onâ atfedilmiş olmaz. Çünkü hadisin
    rivâyet şekli onun Sahabiye ait olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

    Sahabîlerin Vahyin indirilişi esnasındaki
    konumları, onlardan sahih olarak rivâyet edilen mevkuf hadislerin, çoğu zaman
    amel etmeye elverişli olduklarını te’yid etmektedir. Bu duruma göre Abdullah İbn
    Mes’ud’tan mevkuf olarak rivâyet edilen “Bir müneccime veya kâhine giderek
    onun söylediklerini doğrulayan kimse Hz. Muhammed (s.a.s)e nâzil olanı inkâr
    etmiş demektir”
    gibi haberler, amel edilmesi caiz olan haberlerdir. Bununla
    birlikte İsrailiyyât türü nakillerine tesadüf edildiği için Ka’bul-Ahbâr,
    Abdullah b. Selâm ve Abdullah b. Amr el-Âs’ın mevkuf hadisleri ihtiyatla
    karşılanmalıdır. Onlardan kıyamet alametleri ve âhir zaman fitneleri hakkında
    nakledilen hadislerin çoğu mevzu olmamakla birlikte zayıftırlar. Görüldüğü gibi
    hadisin zayıf oluşu mevkuf olmasından değil; ondaki şaz, illet ve iztırâb gibi
    durumlardan kaynaklanmaktadır.[4]

    Bazı muhaddisler Sahabi tefsirlerinin tamamını
    merfu tutarken, diğer bazıları da nuzûl sebeplerine dair olayların dışında
    mevkûf olduklarını söylemişlerdir.[5]
    Sahabî tefsirlerinin tamamını merfû saymak doğru değildir. Çünkü müfessir
    sahabiler tefsirlerde içtihat etmiş; diğer bazı konularda ve furu’da da
    aralarında ihtilâfa düştükleri görülmüştür. Bir kısmının ise tefsirlerine
    İsrailiyyat türü haberleri karıştırdıkları da görülmüştür.[6]

    Mevkûf tabiri bazı maktu’ hadislerin
    rivayetlerinde de kullanılmaktadır. Ravinin “falan kimse hadis isnadında
    Zührî’de durdu” demesi hadisin mevkuf olduğunu göstermez. Çünkü, Zührî sahabi
    olmayıp tabiindendir. Dolayısıyla bu tür rivayetler maktu’durlar.

    Fakihlerin mevkuf hadisi hüccet almadaki
    görüşleri birbirinden farklıdır. Mevkuf ve maktu’ hadisleri Rasûlullah (s.a.s)’ın
    sünnetinin farklı bir şekilde devamı kabul ettiği için İmam Mâlik, rivâyetini
    sahih gördüğü mevkuf ve maktu’ hadislerle ihticac etmeyi ihmal etmemiştir.
    Ayrıca Rasûlullah (s.a.s)’ın sünnetinin amelî rivâyeti kabul ederek
    Medinelilerin amelini fıkıh usûlunde müstakil bir delil alması onun, bu
    haberlere verdiği önemi gösterir.[7]

    Mevkuf hadis sadece sarahaten (açıkça) mevkuf
    olabilir. Hükmen Mevkuf diye bir şey söz konusu değildir.

    Mevkuf Hadisler şu ifadelerle rivayet edilirler:

    “Ömer (r.a.) şöyle dedi”

    “İbn Abbas (r.a.) şöyle yaptı.”

    “Ebu Hureyre (r.a.) şöyle takrirde bulundu.”

    “İbn Ömer’den (r.a.) mevkuf olarak rivayet
    olunur ki”

    “Bu hadis İbn Abbas’a varınca mevkuftur. Senedi
    daha öteye geçmiyor”[8]

    Merfu hadise örnekler:

    “İlmi yazarak (sağlama) bağlayınız. (Enes b.
    Malik)

    “Bir kimse abdestli olmadıkça cenaze namazı
    kılamaz.” (İbn Ömer)

    “Ensar kadınları ne yüce kadınlarmış! Hayaları,
    dinlerini öğrenmelerine mani olmadı.” (Hz. Aişe)

    Görüldüğü gibi mevkuf hadisler sahabilerin
    ibadet haricinde söyledikleri sözlerle bazı meselelerdeki görüşlerinden
    ibarettir.

    Horasan’lı fıkıh alimleri mevkuf hadise daha çok
    eser, merfua ise haber adını vermişlerdir.

    [9]
     



     




    [1]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/70.




    [2]

    et-Tehânevî, Keşşâf Istılahati’l-Funûn, İstanbul 1984, 2/1500; Suphi
    es-Salih Hadis İlimleri ve Istılahları, Ankara 1981, 175.



    [3]

    Suphi es-Salih, Hadis İlimleri ve Hadis İstilahları, Terc. Yaşar Kandemir,
    Ankara 1981, I74.



    [4]

    Suphi es-Salih Hadis İlimleri ve Istılahları, Ankara 1981, 176.



    [5]

    et-Tehânevî, Keşşâf Istılahati’l-Funûn, İstanbul 1984, 2/1500



    [6]

    Suphi es-Salih Hadis İlimleri ve Istılahları, Ankara 1981, 176.



    [7]

    Ömer Tellioğlu, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/171-172.



    [8]

    İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
    Yayınları: 119.



    [9]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 12. sınıf: 32.

  • Merfu Hadisin Hükmü Hadis Usulü Online Oku


    Merfu Hadisin Hükmü:

     

    Merfû hadis, sahih, hasen ve zayıf arasındaki
    müşterek ıstılahlardandır. Bu itibarla merfû hadisler, sıhhati bakımından sahih,
    hasen, zayıf hattâ mevzû bile olabilirler. Sıhhat derecesinin ayrıca incelenmesi
    gerekir.[1]

    Hadîs kelimesi mutlak kullanıldığı takdirde de
    merfu hadîs kastedilir: “Hadîste geldiğine göre” tabiri ile “Merfu hadîste
    geldiğine göre” tâbiri aynı şeyi ifâde eder: Bu söz Resûlullah (aleyhissalâtu
    vesselâm)’a âittir.

    [2]

    Merfu hadis, bütün İslam bilginlerince hüccet
    kabul edilmiştir. Bu sebeple de bağlayıcıdır.[3]



     





    [1]

    Nureddin Itr, Menhecü’n-Nakd fî Ulümil-Hadîs, Dımaşk 1392/1972, s. 304; Nuri
    Topaloğlu, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/137-138.




    [2]

    İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/70.



    [3]

    İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
    Yayınları: 118.

  • Muallak-Merfu: Hadis Usulü Online Oku


    Muallak-Merfu:

     

    Bütün sened hazfedilerekdoğrudan Hz. Peygamber’e
    izafe edilen hadislere muallak-merfu denir.

    [1]
     



     




    [1]

    İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
    Yayınları: 118.

  • Mürsel-Merfu: Hadis Usulü Online Oku


    Mürsel-Merfu:

     

    Aynı ifadeler, bir sahabi için değil de br tabii
    için kullanılacak olursa, bu takdirde hadis mürsel-merfu’ denir.

    [1]



     




    [1]

    Mürsel: Tabiin’in, sahabiyi atlayarak Hz. Peygamber’den rivayet ettiği
    hadistir. İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat
    Fakültesi Yayınları: 118.

  • Merfu Hadise Delalet Eden Bazı İfadeler Hadis Usulü Online Oku


    Merfu Hadise Delalet Eden Bazı İfadeler:

     

    Tabiun’dan olan ravi, senedi sahabiye
    ulaştırdıktan sonra “sahabi hadisi ref ederek” “isnad ederek” “sözü sahibine (Hz.
    Peygamber’e) ulaştırarak” “rivayet ederek” kayıtlarını koyarsa, bu ifadeleri
    taşıyan hadisler de merfu’dur.

    [1]



     




    [1]

    İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
    Yayınları: 118.

  • C) Takriri: Hadis Usulü Online Oku


    c) Takriri:

     

    Hükmen merfû olan takrir ise, sahabînin, bir işi
    Hz. Peygamber zamanında yaptıklarını “Biz Rasûl-i Ekrem zamanında şöyle
    yapardık” gibi sözlerle ifade etmesidir. Hz. Peygamberin yapılmasına müsaade ve
    müsamaha ettiği her iş hükmen merfû sayılır.

    Sahabînin herhangi birşey hakkında “bu şey
    sünnettendir” demesi de, ekseriyetin görüşüne göre merfû hükmündedir. Yine bir
    ravinin, sahabî veya tâbiî hakkında “hadisi ref eder” veya “merfû olarak rivayet
    eder” demesi o hadisin merfû oluşuna işarettir.[1]

    “Hz. Ali’den, demiştir ki: “Namazda göbeğin
    altında eli el üzerinde kavuşturmak sünnettendir”[2]
    hadisi de buna örnektir. Hz. Peygamber’in haberi olduğu halde nehyetmediği kabul
    edilir.[3]

    “Cuma günü (namaz için) eken davranır, öğle
    uykusunu Cuma (namazını kıldık) tan sonra uyurduk.”

    “Hz. Peygamber zamanında biz (fıtır sadakasını)
    fıtır günü (her çeşit yiyecekten) bir sa’ (ölçüsünde) verirdik.”

    “İbn Abbas şunları söylemiştir: “Hac aylarında
    Kâbe ziyareti için ihrama girmek sünnettir.”

    “Ümmü Atıyye şöyle demiştir: “Biz iki bayram
    günü genç kızlarımızı ve örtülü hanımları (musallaya) çıkarmakla emrolunduk.”

    “Ümmü Atıyye demiştir ki: “Biz (kadınlar)
    cenazelerin arkasından gitmekten nehyolunduk. Ne var ki bize (diğer nehiyler
    kadar) ısrar edilmedi.”

    Yine Ümmü Atıyye şunları söylemiştir: “Biz
    (kadınlar) kocası olmadıkça bir ölüye üç günden fazla yas tutmasından men
    edilmiştik.”[4]



     





    [1]

    Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, A. Ü. İlahiyat Fakültesi Yayınları,
    Ankara 1980 s. 218.



    [2]

    Ebu Davud, Salat: 118.



    [3]

    İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
    Yayınları: 118.



    [4]

    Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
    Usulü, 12. sınıf: 30-31.

  • 2) Hükmen Merfu Hadis: Hadis Usulü Online Oku

     

    Hükmen merfû söz, İsrailiyyât nakletme âdeti olmayan bir sahabînin, peygamberlere ve geleceğe dair verdiği haberler ile bir işin yapılması halinde kazanılacak sevap veya bir başka fiilin yapılması halinde maruz kalınacak ceza gibi şahsi görüş ve kanaate dayanması mümkün olmayan (mahall-i ictihad ve re’y olmayan) mevzulara dair verdiği haberlere hükmen merfu denir. Verdiği bilgileri Rasulullah’dan duyduğunu açıklamasa bile konuların özelliği açısından onları, Rasulullah’dan duymuş olduğu; ya da en azından Hz. Peygamber’den öğrenmiş olan bir başka sahabiden işitmiş olduğu düşünülür. Ne var ki böylesi haberleri veren sahabinin, İsraili nakillerde bulunanlardan olmaması önem arzeder. Aksi halde verdiği bilgilerin İsrailiyattan olması da mümkündür.[1]

    [1] Ahmed Naim, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, Ankara 1976, Mukaddime, 134; Subhi Sâlih, a.g.e., 217; İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları: 117.

  • A) Kavli: Hadis Usulü Online Oku


    a) Kavli:

     

    Hükmen Merfu Söz’e misal olarak Abdullah İbn
    Mes’ud’un şu rivayetini verebiliriz:


    “Her kim bir sihirbazın yahut ğaibden haber
    verebilir diye bir arraf’ın yani kahin’in yanına giderse, Muhammed’e (s.a.v.)
    indirilene küfretmiş olur.”[1]



     




    [1]

    Müslim, Selam: 125; Ahmed b. Hanbel, Müsned: 2/429; 4/68; 5/380; İsmail
    Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları:
    117.