Yıl: 2012

  • Kütüphaneler boş kalmasın

     

     

    Okuyan insan, düşünen insandır. Düşünen yani aydınlığa kavuşandır. Kavuşmak için durmaksızın çaba gösterendir. Kalbini daha hassas, kanını daha sıcak, zekâsını daha işlek, ruhunu daha huzurlu kılandır. Okuyan insan, geçmişten geleceğe tüm zamanın değerlendirmesini daha iyi yapar; çağı yakalar ve çağlar öncesini anlar. Sorumluluk duygusu ile donanmıştır.

     

    Elbette okuyan insanın huzur kaynağı, bilgi kaynağı umut kaynağı kitaptır. Kitap; vakti bilgiyle buluşturmak, insanı ruhuyla konuşturmaktır. Yönünü; zihnini, gönlünü kitaba çeviren insan çevresini daha iyi görür. Mukavemet gücü yüksektir. Bu sebeplerden dolayı tüm ülke geneli böyle kampanyaların arttırılması gerekiyor.

     

    Kulüp üyeleri; “Bizler de böyle bir projenin önemini vurgulayarak bir kermes için ‘Vira Bismillah’ dedik. Düzenlenecek kermesin gelirleri bölgedeki boş kütüphanelere kitap göndererek öğrencilerin kitaplarla tanışmasını sağlayacak, bu çabanın tüm ülkenin geleceği açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Böyle bir kermeste bizlere gıda ve kitap desteği verecek olan herkese şimdiden teşekkür ediyoruz. Sizlerden gelecek olan her türlü desteğe açık olduğumuzu belirtiyoruz.” diyerek kermeslerine tüm halkımızı davet ettiler.

     

    Dilanur Zeynep Candan

     

    İzdüşünce

  • Aliyev Zulme Devam Ediyor

     

     

    Yıllarca ezberlediğimiz yalan tarihi unutup, yeni tarihimizi okumaya besmele çektiğimiz şu günlerde kardeş ülke Azerbaycan’ın kardeşini yalnız bırakmamak için, onu adım adım takip ettiğine şahit oluyoruz.

     

    Azerbaycan Cumhuriyeti ve Orta Asya’nın diğer cumhuriyetlerinde uygulanan politikalara bakıldığında, söz konusu cumhuriyetlerde iktidarda yer alan liderlerin İslam’la mücadeleye bir öncelik gibi baktığı anlaşılır.

     

    Eski Sovyetler birliği döneminde, komünist yöneticiler yıllar boyunca Azeri halkına baskı uyguladı. Ancak hiçbir zaman amaçlarına ulaşmada başarılı olamadı. Şimdi de komünist rejimin kalıntıları çeşitli yollarla iktidarın başına gelmeyi başardı ve bağımsızlık döneminde bile aynı politikaları izlemeye başladı.

     

    Azerbaycan Cumhuriyetinin 1991 yılında bağımsızlığına kavuşmasının ardından ülkenin komünizmden kurtulması için mücadele eden Müslüman halkın istediği gibi bir yönetim hâkim olmadı Azerbaycan topraklarında.

     

    İlham Aliyev babasından iktidarı aldıktan sonra İslam karşıtı politikalarına ağırlık verdi ve mesaisini bu uğurda harcamaya başladı. Laik hükümdar, iktidarı kaybetmeme güvencesi ile ülkenin kültürel ve sosyal alanında İslam’ın izlerini silme politikalarını sürdürüyor.

     

    Camilerin kapatılıp tahrip edilmesi yeni dönemin ilk İslam karşıtı eylemiydi. Ve camilerin yıkılmasına paralel olarak; mürted Salman Rüşdi’nin, Peygamber(sav) ve Kur’ân hakkında şüphe uyandırmaya çalışan, Şeytan Ayetleri adlı eserinin Azeri Türkçesine çevirisi tepkiye yol açtı.

     

    Ve son yıllarda okullarda başörtü yasağının başlaması Azerbaycan’daki Müslümanları ayaklandırarak Azeri hükümetine karşı propaganda ve protesto eylemlerine hız verdi. Aliyev ise buna karşılık İslam’a göre Müslümanlara yaşam hakkı ve özgürlük hakkını savunan Müslüman aktivistlere mücadelelerinin bedelini ödettirmek için girişimlerde bulunup tutuklattı.

     

    Biz inanıyoruz ki; bu eylemler ve zulümler İslami mücadelenin daha iyi yeşermesi için takviye rolü oynayacaktır. Gidilen yol ne kadar meşakkatli olursa olsun yeter ki sabırla ve duayla bu yolda sebat edilsin.

     

    Şükran Bulut


    İzdüşünce

  • Din Dersi Zorulu Olmaktan Çıkıyor Mu ?

     

    Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, İlköğretim Arapça (4-8.sınıflar) Dersi Öğretim Programının 2012-2013 eğitim öğretim yılından itibaren 4-5., 2013-2014 öğretim yılından itibaren ise 6-8. sınıflarda uygulanmasının kabul edildiğini açıkladı. 

    CHP Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün soru önergesini yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Bakanlar Kurulunca 8 Nisan 2010 tarihinde alınan bir kararla Arapça dersinin de İngilizce, Fransızca, Rusça gibi yabancı dil olarak örgün eğitim kurumlarında okutulmasının kararlaştırıldığını belirterek, şöyle dedi: 

    “Bu çerçevede Talim ve Terbiye Kurulunun 29 Eylül 2011 tarihli ve 141 sayılı kararı ile İlköğretim Arapça (4-8. sınıflar) Dersi Öğretim Programının 2012-2013 eğitim öğretim yılından itibaren 4-5. sınıflarda, 2013-2014 öğretim yılından itibaren ise 6-8. sınıflarda uygulanması kabul edilmiştir.” 

    -“DİN DERSİ ÖĞRETİMİNİ ZORUNLU OLMAKTAN ÇIKARILMASI DÜŞÜNÜLMEKTE MİDİR?”- 

    Öztürk’ün, “Okullarda din dersi öğretimini, zorunlu olmaktan çıkarılması düşünülmekte midir?” sorusuna da Milli Eğitim Bakanı, şu yanıtı verdi: 

    “İlköğretim okullarındaki Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğrenimi Anayasanın 24. maddesi gereğince okutulmaktadır. İnsan Hakları ve Temel Özgürlükler Sözleşmesinin 34. maddesi hükmünce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin zorunlu okutulma şekline AİHM nezdinde açmış oldukları davaya karşı AİHM’in Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinin içeriğinin farklı inançların öğrenilmesi açısından yetersiz kaldığı ve değiştirilmesi gerektiği yönündeki kararı doğrultusunda bu derslerin programında; 30 Aralık 2010 tarihli ve 328 sayılı ve 30 Aralık 2010 tarihli ve 329 sayılı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığının kararları ile gerekli değişiklikler yapılmıştır.”

  • İ-Padli Yeni Nesil İmam

     

     

     Mimar Sinan’a yaptırılan Kılıç Ali Paşa Camii’nin 35 yaşındaki imamı Selman Okumuş, ilginç kişiliğiyle dikkat çekiyor. 

    Akşam gazetesinin haberine göre cemaatin büyük beğenisini toplayan Okumuş, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı bir cuma namazında ‘İngilizce Hutbe’ okuyarak gündeme geldi. 

    Selman Kurtuluş . Arapça, Osmanlıca, Almanca ve İngilizce olmak üzere tam 4 dil biliyor. Teknolojide yakından takip eden imam hutbelerinde i-pad kullanıyor.

    KURAN-I KERİM OKUMA YARIŞMASINDA DÜNYA BİRİNCİSİ OLDU
    10 yıllık imam olan Selman Okumuş, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni 2001 yılında tamamladı. İngilizce İşletme Bölümü’nde Yüksek Lisans Çalışması yaptı. 2007’de İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Yüksek Lisans eğitimini de başarıyla tamamladı. 

    Diyanet İşleri Başkanlığı’nın organize ettiği 2000 yılı ‘Uluslararası Kur’an-ı Kerim Okuma Yarışması’nda dünya birinciliğine ulaştı. 

    Kendisine ait bir internet sitesi ve bir de twitter hesabı var. Takım elbiselerini, parfümünü özenle seçiyor. 

    Mesleğe başlamadan önce lisan öğrenmek ve imamlık sonrası da uluslararası davetlerde Kur’an okumak için Bosna Hersek, Makedonya, Hırvatistan, Türkmenistan, Ukrayna, Almanya, Slovenya, Amerika,  Mısır, Malezya, Singapur, Bulgaristan ve daha pek çok ülkeye gitti.

    GÖNÜLLÜ KÜLTÜR ELÇİSİ 

    Ulusal ve uluslararası Kuran yarışmalarında jüri üyeliklerinde bulunan Okumuş, İstanbul ve çevre illerde ‘gönüllü kültür elçilikleri’ yaptı. Çocuk ve yetişkin eğitimi perspektifinde, haftalık olarak İstanbul’un tarihi mekanlarına ailelerle kültürel gezi koordinasyonu çalışmalarında bulundu. 

    TÜRK FİLMLERİNDEKİ TİPLEMELER HOŞ DEĞİLDİ

    Okumuş, 2011 yılında Hürriyet’te yayınlanan röportajında, ‘Sakal bırakmak elbette sünnettir ancak biz dünya gençleriyle bir arada olmaya çalışıyoruz. Şu an gencim. Allah nasip ederse benim de yaşlanınca sakallarım olacak. Türk filmlerindeki tiplemeler hiç hoş değildi. İmam olmayan, ağzı burnu birbirine girmiş figüranlar, gayet bakımsız, cüppesi en adi kumaştan ve ütüsüz, düzensiz sarılmış bir sargı beziyle imam tiplemesi’ demişti. 

    ÖLÜMDEN DÖNDÜ
    Okumuş, 2002 yılında ölümden döndü. O dönem, hafız olan Okumuş, Fatih Camii bahçesinde bir kişiyi vuran saldırganı yakalamak isterken kurşunun hedefi oldu. Yaşam mücadelesi veren Okumuş, sağlığına kavuşarak mesleğine geri dönmüştü.

    EGEMEN BAĞIŞ: İLETİŞİM UZMANI
    Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış da Twitter hesabından yaptığı bir paylaşımda Okumuş için,  ‘Tadilat sonrası Tophane Kılıç Ali Paşa Camii muazzam olmuş. Hutbeyi tablet bilgisayarından okuyan İmam Selman hoca iletişim uzmanı’ dedi.

     

    Ntv

  • Hayrettin Karamana Sorulur: Bu vatan nasıl kurtulur?

    Vaktiyle birkaç asistan arkadaş Edebiyat Fakültesine Muhammed Hamidullah hocayı ziyarete gitmişler. O zamanlar tabii hocalar vatan kurtarmaya çok hevesliler ve ne gerekiyorsa yapmaya da çok azimliler. O kadar azimlilerdi ki onların ateşi arkadan gelen birkaç nesli de tutuşturmaya yetmişti (İyi anlamda hani).

    Neyse Hoca’ya sormuşlar ve ondan bir kurtuluş reçetesi istemişler. Demişler “Hocam, ne olacak bu ülkenin hali?!”.

    Muhtemelen bu soru tüm dünyanın kaderini kendilerine dert edinenlerin rahatlıkla kastedeceği gibi bütün İslam dünyasının hatta yerkürenin halini de içine alacak kadar geniş olmalıydı. Hoca bunlara demiş ki:

    -Söyleyin bakalım siz kimsiniz ve ne yaparsınız.

    -Hocam biz İslam Enstitüsünde asistanlarız. Orada kendimizi yetiştirmek üzere çalışmalarımız sürdürüyoruz.

    -Güzel, ben de burada hocalık yapıyorum. Ülkenin kurtulmasına gelince siz orada en iyi asistanlık yapın, hakkı ne ise onu tam olarak yerine getirin. Ben de burada en iyi hocalık yapayım. İşte o zaman ülke kurtuldu demektir.
 

Yoruma hacet var mı?

Allah rahmet etsin ben de Hoca’dan Erzurum’a misafir öğretim üyesi olarak birkaç dönem gelmesi sebebiyle konferans şeklindeki derslerine katılmış ve çok istifade etmiştim. Dünya çapında bir hocaydı. Kısa bir Suriye tecrübem dolayısıyla da gördüm ki Hamidullah Hoca’yı en iyi takdir eden ve ondan azami derecede istifade eden Türkiye olmuştur. Ben Fıkıh ve Siyer dersimde Hocanın İslam Peygamberi’nin ikinci cildini mukarrar kitap olarak Yüksek Lisans öğrencilerime okutuyor ve bunu o dersten başarılı olmanın ön şartı olarak sayıyorum. Öğrencilerimizden de okuyup da buna sebep bana kızgın olanı görmedim. Geri bildirimlerde hep “-İyi ki okuttunuz hocam, çok istifadeli ve ufuk açıcı oldu” değerlendirme ve takdirlerini aldım. Allah değerli hocamıza rahmet etsin.

Hayrettin Hocam ise ülkemizin medarı iftiharları arasındadır. Demek ki asistanlığını çok iyi yapmış.

Eeee! Sonuç: Demek ki ülke kurtulmuş!

Kurtulmuş mu? Kurtulmamış mı?

Ben iyimser olanlardanım. Bana göre bugün dünümüzden çok daha iyi. Ben hocamdan daha iyiyim diyemem, ama talebelerimin benden daha iyi olduklarını rahatlıkla söyleyebilirim. Hocam birinci kuşaktı. Önlerinde kimse yoktu. Hem yol açtılar hem yol aldılar. Biz onların açtıkları yolda yol aldık. Biz ikinci kuşağız. Üçüncü kuşak yetişti ve dördüncü kuşak yolda. Ebu Hanife; Hz. Peygamber,  İbn Mesud – Alkame – İbrahim en-Nehaî – Hammad silsilesinin altıncı kuşağı. Acele etmeğe de gerek yok. Bence gidişat iyi. Her ne kadar ilmî anlamda yapılanları kapı pencere diye nitelemek yerinde ise de o nitelemenin de üzerinden epey bir zaman geçti.  Eldeki malzemeler iplik yapılacak kıvama ulaştı. Geriye ne kaldı. Üç nal ile bir at! (Şaka şaka!)

 
Haydi boş durma, bu mirasa sen de bir şeyler kat.

Hocalarımıza saygı, öğrencilerimize sevgi ile.

Hak söyleriz, yoktur bilerek sözümüzde yanlış

Cümle okuyucularımızdan bekleriz alkış

 

Garibce



  • Niçin Arapça Öğrenmeliyiz? Sorusunun Cevabı Bu Konferansta

     

    Gazi Üniversitesi Gazi eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof Dr Musa YILDIZ’ın sunum yapacağı konferans Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde gerçekleşecek. İlahiyat Düşünce Kulubü tarafından organize edilen konferans 18 Mayıs Cuma Günü Saat: 10.00 ‘da başlıyor. Mekan olarak da İlahiyat Fakültesi Hafız İbrahim Demiralay Amfisi belirtilmiş.

    Faydalı bir konferans olacağını düşünüyoruz. 


    Prof. Dr. Musa Yıldız kimdir?

    dediğimizde ise Türkiye’de arapça eğitim ve gelişimine gerek kitaplarıyla gerekse makaleleriyle büyük emek vermiş bir ilim adamı karşımıza  çıkıyor. Halen görev yaptığı Gazi Üniversitesinde yayımlanan  sadece kitaplarına bile karşımıza uzun bir liste çıkıyorz:

     

     

    1.    Yıldız, Musa ve diğ., Arapça Tekâmül Kursu Ders Kitabı, Kara Kuvvetleri Lisan Okulu, İstanbul 2000.

     2.    İşler, Emrullah; Yıldız, Musa, Arapça Çeviri Kılavuzu, Bizim Büro Basımevi, Ankara 2000.

    [Atıf: Güler, İsmail ve diğ., Arapça Dilbilgisi, İstanbul 2001, s.801.]

    [Atıf: Yüksel, Ahmet, Arapçada Bağlaçlı Cümle Yapıları, Samsun 2001, s.193.]

    [Atıf: Şimşek, Mehmet Ali, Arap Dilinde Kelime Grupları ve Cümle Ögeleri, Sivas 2006, s.369.]

    3.    İşler, Emrullah; Yıldız, Musa, Arapça Modern Metinler ve Çözümlemesi, Bizim Büro Basımevi, Ankara 2001.

    4.    Yıldız, Musa, Bil Dilci Olarak Ali Kuşçu ve Risâle fî’l-İsti‘âresi, Kültür Bakanlığı, Ankara 2002.

    [Atıf: Akgündüz, Ahmet ve diğ., Üç Devirde Bir Mabed Ayasofya, İstanbul 2005, s.242.]

    [Atıf: Yavuz, Galip, “Kinayeli Anlatımın Yorumsal Değeri”, Cumhuriyet Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, S.X/2, Sivas 2006, s.378.]

    [Atıf: Eren, Cüneyt, Uzunoğlu, Vecih, Arap Edebiyatında Edebî Sanatlar, İzmir 2006, s.148.]

    [Atıf: Alp, Musa, “Takdî al-Musnad ilayh (Mâ Ana Qultu) to Ali al Qoushgi: Achievement and Study”, Çukurova Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, C.7, S.2, Adana Temmuz-Aralık 2007, s.150, 152.]

    5.    İşler, Emrullah; Yıldız, Musa, Arapça Çeviri Kılavuzu, Gündüz Yayınları, 2. baskı, Ankara 2002.

    [Atıf: Ahmet Bostancı, “İlâhiyat Fakültelerinde Arapça Öğretiminde Kullanılan Ders Kitapları ve Diğer Araç-Gereçlerin Tespit ve Analizi”, Sakarya Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sakarya 2005, s.22.]

     6.    İşler, Emrullah; Yıldız, Musa, Arapça Modern Metinler ve Çözümlemesi, Elif Yayınları, 2. baskı, İstanbul 2005.

    7.    Yıldız, Musa; Avşar, Erkan, Arapça Yazma ve Okuma Kılavuzu, Elif Yayınları, İstanbul 2005.

    [Atıf: Fazlıoğlu, Şükran., “Arap Harfleriyle Yazım Zorluğu ve Bunlara Verilen Cevaplar”, Nüsha Şarkiyat Araştırmaları Dergisi,Yıl:V, S.17, Bahar 2005, s.51-66.]

    8.    Yıldız, Musa, Tatçı Mustafa, Ünlü, Seyfettin, Sinop Gazetesinin Tanıklığında Millî Mücadele, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi, Kültür ve Turizm Daire Başkanlığı Yayını, İstanbul 2006.

    9.    Yıldız, Musa; Avşar, Erkan, Arapça Seçme Hikâyeler I,  I-V, Elif Yayınları, İstanbul 2006.

    10. Yıldız, Musa; Avşar, Erkan, Arapça Seçme Hikâyeler II,  I-V, Elif Yayınları, İstanbul 2006.

    11. Yıldız, Musa; Avşar, Erkan, Arapça Seçme Hikâyeler III,  I-V, Elif Yayınları, İstanbul 2007.

    12. Yıldız, Musa; Niyazî Mısrî ve Kasîde-i Bürde Tesbî‘i (Arapça ve Türkçe Metin), Elif Yayınları, İstanbul 2007.

    13.  Yıldız, Musa; Çetinkaya, Hayrullah, Türkçe Çevirileriyle Arapça Seçme Fıkralar, Aydem Yayınları, Ankara 2007.

    14. Yıldız, Musa; Ceviz, Nurettin, Arapça Okuma Becerisini Geliştirme Rehberi, Elif Yayınları, İstanbul 2007

        [Atıf: Kızıklı, Zafer, “Arapçada İkil Sözcük Yapısı”, EKEV Akademi Dergisi, Yıl: 11, S.33, 2007, s.325.

    15. Yıldız, Musa; Avşar, Erkan, Arapça Yazma ve Okumaya Giriş, Elif Yayınları, İstanbul 2007.

    16. İşler, Emrullah; Yıldız, Musa, Arapça Çeviri Kılavuzu, 3. baskı, Elif Yayınları, İstanbul 2008.

    17. Yıldız, Musa; Ceviz, Nurettin, Arapça Yazılı Anlatım (Kompozisyon), Elif Yayınları, İstanbul 2008.

    18. Yıldız, Musa; Avşar, Erkan, Arapça Seçme Hikâyeler IV,  I-V, Elif Yayınları, İstanbul 2009.

     19. Yıldız, Musa; Ceviz, Nurettin, Anlayarak Hızlı Okuma Teknikleri, Akçağ Yayınları, Ankara 2009.

    20. Yıldız, Musa; Çetinkaya, Hayrullah, Türkçe Çevirileriyle Arapça Seçme Fıkralar, Elif Yayınları, İstanbul 2010.

    21. Yıldız, Musa; Niyazî Mısrî ve Kasîde-i Bürde Tesbî‘i (Türkçe Çeviri Metin), H Yayınları, İstanbul 2010.

    22. Yıldız, Musa; Avşar, Erkan, Arapça Seçme Hikâyeler V,  I-V, Elif Yayınları, İstanbul 2010.

    Ulusal Çeviri Kitapları :

    23.    Muhammed ‘Abdulazîz er-Rifâ‘î, el-Burde, (Sunan: Ahmed ‘Abduttevvâb, Hattat Aziz Efendi’nin Hayatıyla İlgili Bölümü Arapçaya Çev. Yıldız, Musa), Dâru’t-Talî‘a, Kahire 1996.

    24.   Duman, Hasan,  El Yazmaları Dünyasında Türkiye’nin Yeri, (Arapçaya Çev. Yıldız, Musa), Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1997.

    25.     Mahfûz, Necîb, Esir Üniforması, (Türkçeye Çev., Yıldız, Musa) Şule Yayınları, İstanbul, 1999.

    [Atıf: Özdemir, Sevim, “Bir Sürgün Şairi Olarak ‘Abdulvahhâb el-Beyyâtî (1926-1999)”, Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Yıl: 2007/1, S.18, s.70, (2007).

    26.     Duman, Hasan,  Osmanlı Sâlnâmeleri ve Nevsâlleri Bibliyografyası ve Toplu Kataloğu (Arapça Çeviriler. Yıldız, Musa), I-II, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1999.

    27.      Duman, Hasan,  Osmanlı-Türk Süreli Yayınları ve Gazeteleri (1828-1928), (Arapça Çeviriler. Yıldız, Musa;Ketene, Cengiz), Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri Vakfı,  I-III,  Ankara 2000.

    28.     Duman, Hasan,  Osmanlı Sâlnâmeleri ve Nevsâlleri, (Arapça Çeviriler. Yıldız, Musa), Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri Vakfı,  I-II,  Ankara 2000.

    29.  Texier, Charles, Küçük Asya, (Osmanlıcadan Sadeleştiren. Yıldız, Musa), Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri Vakfı,  I-III,  Ankara 2002.

    [Atıf: Çınar, Hüseyin ve diğ., Osmanlıdan Cumhuriyete Çubuk Kazası, Ankara 2002, s.51.]

    [Atıf: Çetin, Turan, “Yalvaç Şehrinde Nüfus Hareketleri”, Gazi Ü., Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 23, Sayı 2 (2003), s.22.]

     [Atıf: Hüseyin ÜRETEN, “Bir Grup Sikkenin Işında Mastaura Kenti Tanrı ve Kültleri”, Çankaya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Journal of Arts and Sciences, Sayı: 4, Aralık 2005, s.130.

    [Atıf: Mustafa Alkan, Germiyan İlinde Bir Sûfî, Said Emre, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, Yaz 2006, S.38, s.41.]

    [Atıf: Şarika Gedikli Berber, “Lozan Antlaşması Perspektifinden Türk Boğazları Meselesine Bakış”, Kastamonu Eğitim Dergisi,Ekim 2006 Cilt:14 No:2, s. 617.

    [Atıf: Mehmet Öz, “Samsun”, TDVİA, XXXVI, 83-88.

    30.    Azîz Mahmûd Hüdayî, Dîvân-ı İlâhiyât Tıpkıbasım ve Çeviriyazı, (Haz. Musa Yıldız, Mustafa Tatçı), Üsküdar Belediyesi, İstanbul 2005.

     

    31.   Azîz Mahmûd Hüdayî, Dîvân-ı İlâhiyât Tıpkıbasım ve Çeviriyazı, (Haz. Musa Yıldız, Mustafa Tatçı), Sahhaflar Kitap Sarayı, 2. Baskı İstanbul, Aralık 2005.

    32. Hüseyin Vassaf, Mevlid Şerhi (Gülzâr-ı ‘Aşk) (Haz. Musa Yıldız; Mustafa Tatçı; Kaplan Üstüner), Dergah Yayınları, İstanbul 2006 

    33. Enfî Hasan Hulûs Halvetî,  XVI ve XVIII. Asırlarda İstanbul Velileri ve Delileri, Tezkiretü’l-Müteahhirîn, (Haz. Musa Yıldız,Mustafa Tatçı), MVT Yayıncılık, İstanbul 2007.

    34. Azîz Mahmûd Hüdayî, Dîvân-ı İlâhiyât (Haz. Musa Yıldız, Mustafa Tatçı), H Yayınları, İstanbul 2008.

    35. er-Rusâfî, Ma‘rûf, Def‘u’l-Hucne fî İrtidâhi’l-Lukne, (Yay. Haz. Musa Yıldız), Dar Kadmus, Beyrut/Şam

    2011.

     

     

  • Eskiden Talebe Böyle Miydi ?

    Birkaç gündür taşınıyoruz ve oldukça yorulduk. Yerleşmemiz daha epey süreceğe benziyor. Kitaplarımızın büyük çoğunluğunu koliledik, depoya kaldırılacak. Çok önemli olan birkaç kitapla yeni binamız yapılana kadar idare edeceğiz. Allah’tan bilgisayar ortamı kitaba olan ihtiyacımızı bir hayli azaltmış bulunuyor. Ulaşamadığımız kitap neredeyse yok gibi.

     

    Muhabbetler esnasında malum eskiye fazla övgü yağdırılır. Talebeler bağlamında da aynı edebiyattır sürer gider.

    -Eskiden talebe böyle miydi?

    -Eskiden talebe böyle miydi? Şöyle saygılıydı, böyle saygılıydı. Hocasına hizmete koşardı. Şunu yapardı bunu yapardı… Bu türden sözler hep söylenir durur. “İyiler göçtü gitti âlemden / Biz zemanenin  …ne kaldık” diyen Seyrani babanın türküsü sanki dillere pelesenk olmuştur.
    Bu taşınma vesilesi ile gördüm ki, talebelerimiz gene aynısı, gene eskisi gibi. Eskiden biz hocalarımızın hizmetine koşardık ve iyi de yapardık. Şimdi onlar bizim için tatlı birer hatıra.
    Bizim öğrenciler de bizim imdadımıza koştular. Doğrusu altmış beş koli kitabın hepsini onlar kolilediler. Balık tekneme kadar onlar taşıdılar. Hele akvaryumun taşınması tam bir macera idi. Suyu dörtte bir kadarı kalacak kadar boşaltmıştım. Buna rağmen indirmesi bindirmesi çok zor oldu. İçindeki balıklar ne olduğunu anlayamadılar, tam bir şaşkınlık içinde ne yapacaklarını şaşırdılar, tam bir travma yaşadılar. Ağır yükleri erkek öğrencilerimiz taşıdı. Kızlarımız da aynı şevk ve heyecanla yardımıma koştular. Kimi temizliğe el attı, kimi toparladı, kimi taşıdı, kimi yerleştirdi. Kimi de “Hocam bize yapacak bir şey yok mu?” dedi.

     

    -Eeeee! Daha ne yapsın bu öğrenciler! Ne oldu şimdi? Hani öğrenciler şöyle idi böyle idi. Ah o eski öğrenciler neredeydi?!

     

    Ben, bizim kendi zamanımızdaki öğrencileri hatırlıyorum. İyileri de vardı kötüleri de , çalışkanları da vardı tembelleri de! Şimdi de aynı! Demek aslında dünya değişmiyor. Değişen oyuncuların adları oluyor.

     

    Ben inanıyorum ki ben ve benim gibilerden adam olduysa, bunlarda çok daha iyisi olur. Ben başardıysam, bunlar benden daha iyi başarılı olur. Neden olmasın ki! Geçenler, sırf geçmişte var oldukları için bugünkülerden niye üstün olsunlar.
    Şunu da ilave etmekte yarar vardır: İnsanları kendi akranları içinden sıyırıp öne çıkaran sadecekendilerindeki cevherler değildir, içinde bulundukları zaman ve mekanın, ortamın, imkânların da bunda büyük etkisi vardır.

     

    Sözün özü şu ki: Ben öğrencilerimi seviyorum ve onlara büyük ümitler bağlıyorum. Onları en az dünkü bizler kadar vefalı, saygılı, hizmetli ve erdemli görüyorum.

     

    Cümlesine selam olsun!
     
    Garibce
  • Nevevî ve Riyazüssalihin anlatıldı!

     

    İmam Nevevî ‘nükleer imam’ demek

    Riyaz’us Salihin’in anlatıldığı dersi veren Necmettin Hoca, İmam Nevevî’nin örnekliğini anlatarak başladı konuya. 1994’ten beri çeşitli yerlerde hadis dersleri yaptığını söyleyen Irmak, ehemmiyetine binaen insanlara Allah’ın dininin Müslüman fert üzerinde oluşturmak istediği şekli ve şemali açısından Riyaz’ın önemli bir eser olduğunu söyledi. İmam Nevevî’nin Riyaz’üs Salihin’inin Müslüman gençlerin hem ahlâkî hem de kalbî anlamda “İslâmî kimliği” oluşturmaları açısından önlerinde rehberlik olarak durduğunu belirttikten sonra şunları söyledi:

    “İmam Nevevî ‘nükleer imam’ demek. Nevevî ‘nükleer’ demek, ama bugün tabi. Nevevî, ismini aslında yaşadığı Neva köyünden almakta. Bugün Araplar nükleer kelimesinin karşılığı olarak ‘nevevî’yi kullanıyorlar. ‘Neva’ çekirdek demek, oradan türetmişler. İmam Nevevî ‘nükleer imam’ olarak da ifade edilebilinir, eğer istifade edilecek olunursa.”

    Babası onu ticaret için yönlendirmiş. Tabii, o dönemlerde her Müslümanın aldığı temel İslâmî dersleri almış ve 18’ine gelince kendisini daha fazla ilme yöneltmiş. Daha sonra Şam’a geçen Nevevî, çeşitli âlimlerden dersler alarak özellikle hadis ve fıkıhta “üstad” bir konuma geliyor. Kendisi Şafiiâlimlerinden. O dönem gittiği medreselerde dönemin önemli âlimlerinden İmam Makdisî’nin vefatı üzerine medreseye baş muhaddis (hadis hocası) olarak alınıyor Nevevî. Müderrisliğin yanında o dönemin sultanlarına yaptıkları uygulamalarla alâkalı mektuplar yazıyor, vergilerdeki ağırlıklar gibi konular hakkında reddiyeler ve çıkışları içeriyor yazdıkları. 44 yaşlarına yakın bir dönemde “benim artık yolculuğa çıkmam gerekiyor” diyen İmam Nevevî kendi köyüne dönüyor ve 44 yaşında orada vefat ediyor. Eserleri içerisinde Riyaz’üs Salihin ve İmam Müslim’in Sahihî’ne yapmış olduğu şerhi sayan Necmettin Irmak, bunların önemli eserler olduğunu belirtti.

    Ümmetin dağılmışlığı bakımından ciddi benzerlikleri var iki dönem arasında

    Nevevî’nin yaşadığı çağa dikkat edilmesi gerektiğini belirten konuşmacı, yaşadığımız dönemle o dönemin siyasî yapısındaki kargaşa (başta Abbasi halifesi de olsa her taraftan çıkan sultanların bölük pörçük bir halde olması, otoritesizlik, Moğol işgaliHaçlı seferleri) açısından ciddi benzerlikler taşıdığını söyledi. Ümmetin dağılmışlığı bakımından gerçekten benzer iki dönemlerden bahsediliyordu.

    Ayrıca o dönemde, daha önce var olan tasavvufta “şeyh- mürit” ilişkisinin başladığını hatırlatan Necmettin Irmak, şeyh- mürit ilişkisi içerisinde başlayan tarikat yapılanmasının bugünkü cemaat yapılanmasıyla benzer olduğunu söyledi ve buna çok özel bir olgu olarak bakmamak gerektiğini, günümüzde Müslümanların cemaatleşmesiyle benzer olduğunu ifade etti. Tasavvufun felsefî bir doğrultuya evrildiği dönemlerin de yine o dönemler olduğunu söyledi. Dönemin koşulları itibariyle oluşan karamsar havanın insanları sıkıntılı bir şekilde çıkış aramaya yönelttiğini belirten Irmak, fitneden uzak durmaya çalışan insanların tarikatlara yöneldiğini belirtti. Dünyevîleşmenin bugünkü kadar olmasa da arttığı o dönemlerde tasavvufî yapılanmanın artması da dikkat çekici. Belki çok uzun bir şekilde tahlil edilebilecek mesele.

    Riyaz’üs Salihin bir reçete gibi çıkıyor

    Bahsedilen dönemlerde sünnetten sapmaların başladığını ve bu sapmalar karşısında sahih sünnete uygun bir çerçevede Müslüman bireyin eğitimi, Müslüman bireyin kalbî yapısını kitap ve sünnetinin gösterdiği çerçevede oluşturma adına, bu amaçla ortaya çıkan bir eserin ortaya çıktığı görülüyor: Riyaz’üs Salihin. Bir reçete gibi yani. Sünnete uygun bir fert inşa etme amacıyla yazılan bir reçete.

    Bu bağlamda dikkat edilmesi gereken “Salihlerin Bahçesi” manasına gelen Riyaz’üs Salihin’in önemli bir eser olduğunu söyleyen Irmak, bu kitabın tam da o dönemin ve her dönemin ihtiyaç duyduğu Müslümanı yetiştirmede etkili olan temel konuları (kalp terbiyesi, mücahede, zikir, kardeşlik hukuku, adab-ı muaşeret, güzel ahlâk) içerdiğini belirtti.

    Rasulullah’ın hayatını her yönüyle ele alan İmam Nevevî’nin, her konuya ayetlerle başladığını ve akabinde o konuyla alâkalı hadislere yer veriyor olduğunu söyleyen Necmettin Irmak, çoğunluğu Buharî veMüslim’den olan bu hadislerin Buharî ve Müslim dışındaKütüb-ü Sitte’den de olduğunun bilindiğini ifade etti. Riyaz’a dair birçok şerh yapıldığını söyleyen Necmettin Hoca, Raşit KüçükYaşar Kandemir ve İsmail Lütfi Çakan’ın hazırladığı 8 ciltlik eseri tavsiye etti. Devamında günümüze uyarlanmış bir şekilde, Nevevî’nin esas yaklaşımına sadık kalınarak Riyaz’ın yeniden tashih edilmesinin gerekliliğini vurguladı.

    Bundan sonraki kısımda Riyaz’üs Salihin’den “Bab’ul Mücahede” başlığından bir ayet ve hadis işlendi Necmettin Hoca tarafından. Yukarıda aktardıklarımız, İmam Nevevî ve Riyaz’us Salihin’e dair genel bilgiler niteliğinde. Umulur ki, bu, hadise daha da hassasiyet göstermede bir aracılık olur.

     

    Esad Eseoğlu 

     

     

    Dunyabizim

  • Gazalinin Nebevi Sünnet Eseri

     

    Hemen şunu belirtelim ki Muhammed Gazali 1917 tarihinde Mısır da doğmuş ve 1996 yılında vefat etmiştir. Kendisi İslam Davetçisidir. Bir de Ebu Hamid Gazali, 505 vefatlı olup Eş’ariyye mezhebinin imamlarındandır. Bu ayrım son derece önemlidir!

     

    Yazar, dokuz bölümden oluşturduğu eserinde, hadisleri örnek vererek güncel meselelerdeki problemlere çözüm sunmaya çalışmış, yanlış anlaşılıp yanlış yorumlanan hadislere bilgisi dâhilinde yorumlar getirmiştir. Yazarın yorumları; bazen yerinde olup bazen de genel olarak ittifak edilen konularda muhalifliğini öne çıkardığı ve uç noktaları barındırdığı için bazı kesimlerin tepkilerini çekmeye neden olmuştur.

     

    Yazar, aldığı tepkilere karşı her defasında, takındığı tavrın cumhur ulemaya muhalif görüşte olmadığını hatta onlara “muhalif görüş beyanın”da bulunmayı doğru bulmadığını da dile getirmiştir. Amacının; sünneti yanlış anlam ve yorumlardan kurtarıp bu kurtarımlarla dine karşı olan saldırıların önünü almak, Allah’a, rasulüne ve dine hizmet etmek olduğunu söyler.

     

    Bölümlerin içerdiği konular genel olarak ümmeti ilgilendiren konular olup, konulara hadis ve ayetlerle ışık tutulması bu eserin tat alınarak okunmasını sağlamıştır.

     

    Sonuç bölümünde yine hadislerin ne anlatmak istediğine değinilmiştir.

     

    En son kısımda ise; yukarıda da belirttiğimiz üzere ‘’el-müslimun’’ gazetesinin Kahire’deki bürosun da gerçekleştirilen, tefsir, hadis, fıkıh, kelam âlimi ve bazı İslam mütefekkirlerinin davet edilmiş olduğu iki oturumdan oluşan bir açık oturuma yer verilmiştir. Bu açık oturum; şu iki soru muvacehesinde gerçekleştirilmiştir:

     

    1- Sünnet’in yeniden arındırılması gerektiğine inanıyor musunuz? İnanıyorsak buna ne zaman ve nasıl başlayacağız? Hadis âlimleri ve uzmanları ihtilaf ve tartışmalara yol açan, akla ve vakıaya aykırı düşen hadislerden -Buhari ve Müslim de dâhil- bütün sahih hadis kaynaklarını mı arındıracaklar?

     

    2- Yoksa Buhari ve Müslim’in hiç tebdil ve tağyire ihtiyacının olmadığına, yapılacak işin sadece müşkil olan hadisleri yeniden yorumlamak ve doğru anlayışa varmak için sair rivayetlerle tevfik edilmesi gerektiğine mi inanıyoruz?

     

    Eserde açık oturuma yer verilmiş olması okuyucuları sanki açık oturumu canlı canlı izliyormuş havasına büründürmüştür.

     

    Nebevi Sünnet, eserinin okunmasından önce, hadislerle ve (ayrıntıya inilmeden de olsa) bu alana dair usul bilgileriyle iştigal olunması tavsiye olunur.

     

    Selam ve dua ile…

     

    AİŞE NUR DURSUN

     

    İzdüşünce

  • Kuran Ve Osmanlıca Eğitimi Artık Tüm Halk Eğitim Merkezlerinde

     

    Gel, lütfen bana bunu oku

    O sırada okumaya öyle bir dalmışım ki arkamda yakından bizi izleyen yaşlıca bir teyzenin varlığını sonradan farkettim. “Sen bu yazıları okuyabiliyor musun?” diye sorunca “evet, teyze okuyabiliyorum” demiştim. Bunu dememle beni bir mezarın yanına sürüklemesi bir oldu. “Gel” dedi “lütfen bunu bana oku!” Merhumun vefat tarihi ile beraber orada yazılanı okuduktan sonra “hah!” dedi “Şimdi oldu! Ne zamandır buraya geliyorum, biri bana tarif etmişti de tam çıkartamıyordum bu mübareğin yerini” demişti, “senin vesilenle buldum.”

    Ben de çok sevindiğimi ifade edince nereden öğrendiğimi sordu. Öğrenciyken bu tür şeylere meraklı olduğumu ve o zamanlarda öğrendiğimden bahsettim. Çok sevindi, çokça dua etti. Osmanlı Türkçesinin benim için ne kadar mühim olduğunu orada bir kez daha müşahede etmiştim.

    Son zamanlarda özellikle tarihe olan merakın da getirmiş olduğu bir durum ile Osmanlı Türkçesine olan ilgi de artmış durumda. İnsanlar bağlarının kopmuş olduğunu hissedince derin bir eksikliğin de farkına varıyorlar. Üniversitede bu işin ehemmiyetini anlatırken hep Japonlardan örnek vermişimdir. Bin yıl önce yazılan Japon yazısını bir Japon vatandaş rahatlıkla okuduğu halde ben kendi tarihimi neden orijinalinden okumayayım? Üstelik harf değişikliği ile muasır medeniyetler seviyesine çıkılamayacağını anladığımız şu günlerde! Elli yıl öncesinde yazılan bir yazıdan anlayabildiğimiz kelime sayısının iyice azaldığı şu hızlı çağda!

    Tüm halk eğitim merkezlerinde Osmanlı Türkçesi ve Kur’an Eğitimi dersleri

    Peki, Osmanlı Türkçesini nasıl öğrenebiliriz? Zor mu? Kur’ân okumayı bilen her kişinin öğrenebildiği bir zorlukta. Şu günlerde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Türkiye’deki tüm Halk Eğitim Merkezleri’nde Hayrat Vakfı’nın öncülüğünde Osmanlı Türkçesi ve Kur’ân Eğitimi kursları başlayacak.

    Milli Eğitim Bakanlığı ile imzalanan protokol çerçevesinde temel manada Osmanlı Türkçesi okuma, imla, arşiv metinlerini analiz etme gibi değişik seviyelerde dersler hazırlanmış. Kursların yakında başlayacağına dair de haberler mevcut. Geç kalmadan bu fırsatın değerlendirilmesini düşünüyorum. Kurslar için özel olarak hazırlanmış sitelerden de bilgi alınabilir.

    Adresler: http://www.osmanlicaegitim.com/ ve http://www.kuranegitimi.com/

     

    Bekir Arslan 


    Dünyabizim