Türkiye’nin 80 ilinden 461 okulun katılımıyla 2710 öğrencinin hazırlandığı bu seneki yarışmalara ise Balkanların 10 ülkesinden 100 öğrenci misafir olacak.
25 Arap ülkesinden 350 milyona yakın bir nüfusun konuştuğu Arapça, Kur’an-ı Kerim’in dili olması sebebiyle de diğer milletler için önemli bulunuyor. Önemi her geçen gün artan bu dile dikkat çekmek isteyen yarışmaların asıl amacı Arapçayı daha etkin kullanan, istediğini yazılı ve sözlü olarak ifade edebilen kitlelerin yetiştirilmesine öncülük etmek olarak açıklanıyor.
9 Koordinatör bölge öncülüğünde 3-5 Mart 2012 tahinde düzenlenecek il yarışmalarına katılan 2710 öğrenci, bilgi yarışması, hitabet ve şiir alanlarında yarışacak. Yarışmaların sonunda birinci olan okullar 9-10 Mayıs 2012 tarihlerinde Ankara-Kızılcahamam’da düzenlenecek Türkiye Finaline katılmaya hak kazanacaklar.
Balkan ülkelerinden gelen öğrencilerin birbirleriyle yarışacağı “Uluslararası Arapça Yarışmaları” finalleri ise 17 Mayıs 2012 tarihinde Bursa Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenecek.
ÖDÜLLER
20 Mayıs 2012 tarihinde Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenecek ödül töreniyle dereceye giren okul ve öğrencilere ödülleri verilecek.
İşte verilecek Ödüller;
1. Umre Ziyareti
2. IPAD
3. IPHONE
Ay: Şubat 2012
-
Uluslararası Arapça Yarışmaları Başlıyor
-
Görmez:İslamofobiye Karşı Din Adamlarımıza Görevler Düşüyor
Prof. Dr. Görmez Almanya temaslarının ikinci gününde Düsseldorf ve Köln bölgesinde görev yapan din görevlileri ile buluştu. Köln DİTİB Merkez Camii’nde din görevlilerine hitap eden Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez, Avrupa’daki İslamofobi hastalığına değinerek, “İslam’ın kitlelerin kalbinde bir korku olarak tanımlanmasını önlemede sizlere büyük görevler düşüyor.” şeklinde konuştu.
“Mihrabın ruhunu evlere, minberin nurunu akıllara, kalplere ve gönüllere taşımalıyız.” diyen Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, din adamlarına şu tavsiyelerde bulundu: “Camia olarak yaptığımız işe olan aşkımızı, şevkimizi, bilgimizi, birikimimizi, ilmimizi ve irfanımızı gözden geçirmemiz gerekiyor. Dil ve üslubumuzu, kendi aramızdaki, cami cemaati ve diğer din mensupları ile olan ilişkilerimizi gözden geçirmeliyiz. İhlas ve samimiyetimizi, örnekliğimizi, insanlara ne kadar örnek olabildiğimizi de gözden geçirmemiz gerekiyor.”
Almanya’daki temaslarını tamamlayan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez, Türkiye’ye döndü.
Kamu Ve Sivil Toplum Kuruluşları İlk Defa Kutlu Doğum İçin Bir Arada
Başkanlığın bu karanının ardından harekete geçen il müftülükleri, 14- 20 Nisan’da düzenlenecek programlar için ildeki kamu ve sivil toplum kuruluşlarının da katılımıyla hazırlıklara başladı. Ülke genelindeki kutlamalarla hem daha geniş kitlelere ulaşılması hem de toplum içerisindeki kardeşlik ve dayanışma ruhunun güçlendirilmesine çalışılacak.
Trabzon İl Müftülüğü de bu kapsamda kamu kurumları ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin katılımıyla bir toplantı düzenledi. İl Müftü Yardımcısı Hasan Güneş ve Merkez Vaizi Hasan Şahin başkanlığında Harran Restorant’ta düzenlenen toplantıya bazı kamu kurumları ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Müftü Yardımcısı Güneş, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, gün geçtikçe örselenen ve ihmal edilen kardeşlik ahlakı ve kardeşlik hukukunun en önemli insani değerlerden biri olduğuna dikkat çekti.
Güneş, bu gerçekten hareketle Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu yıl düzenleyeceği Kutlu Doğum programlarının ana konusunu ‘Hz. Peygamber ve Kardeşlik Hukuku’ olarak belirlediğini ifade etti. Özelde toplum, genelde tüm insanlık için çok önemli bir prensip olan kardeşlik ahlakı ve kardeşlik hukuku konusunda ülke çapında hoşgörü, kardeşlik ve dayanışma ruhunun daha da güçlenip gelişmesinin amaçlandığını anlatan Güneş, “Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sevgisini canlı tutmayı, örnek yaşayışını ve özellikle kardeşlik hukukunu bütün boyutlarıyla gündeme taşımayı hedefleyen Başkanlığımız bu yılki teması ‘Hz. Peygamber, Kardeşlik Ahlakı ve Kardeşlik Hukuku’ olarak belirlenen kutlu doğum haftasında ilimizde de bir takım etkinlikler gerçekleştirilecek.” dedi.
Haftanın açılışını 15 Nisan 2012’de 19 Mayıs Spor Salonu’nda gerçekleştirilecek bir programla başlatmayı planladıklarını anlatan Güneş, hafta boyunca da değişik faaliyetlerle Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in kardeşlik hukuku ve ahlakını insanlara anlatılmaya çalışılacağını kaydetti. Bu etkinlikleri yaparken tüm kamu ve sivil toplum kuruluşları ile ortak hareket etmeleri gerektiğini dile getiren Güneş, “Bu çerçevede sizlerin de katılımı ile bir ‘Kutlu Doğum Platformu’ oluşturmak ve etkinlikleri hep birlikte yapmayı arzu ediyoruz. Sizlerin de önerileri ile Kutlu Doğum Haftası’nın daha verimli ve güzel geçeceğine inanıyoruz.” şeklinde konuştu.
Müftü Yardımcısı Güneş, daha sonra hafta boyuncu yapmayı planladıkları programlar ve önerilerini de katılımcıların bilgisine sundu. Kamu ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri de etkinliklerle ilgili kendi öneri ve görüşlerini dile getirdi. Kamu ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri, ilk kez böyle geniş katılımlı organizasyondan duydukları memnuniyeti dile getirdi. Platform üyeleri, önümüzdeki haftalarda tekrar bir araya gelerek; ‘Kutlu Doğum Haftası’ programına son şeklini verecek
İstanbul İlahiyatın Ağır Misafirleri Var
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin organize ettiği “Geleneksel Bilimsel Konferanslar” programı 29 Şubat 2021 Çarşamba günü başlayacaktır. 16 Mayıs 2012 tarihine kadar devam edecek aylık konferanslar serisinin bu seneki teması “İslami İlimlerde Yöntem Üzerine Konuşmalar”dır. İ.Ü. İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleşecek konferanslar konuya ilgi duyan herkes davetlidir. Detaylı Program aşağıdadır.
İSLAMİ İLİMLERDE YÖNTEM ÜZERİNE
Kelam
Prof.Dr. İlhami Güler
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Tarih:29.02.2012 Saat:14:30
Tefsir
Prof.Dr. Mehmet Paçacı
Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürü
Tarih: 28.03.2012 Saat:14:30
İslam Hukuku
Prof.Dr. Mehmet Erdoğan
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Tarih: 25.04.2012 Saat 14:30
Hadis
Prof.Dr. Mehmet Emin Özafşar
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı
Tarih:16.05.2012 Saat:14:30
Adres:
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Horhor cad. Kavalalı Sk. No:1 Fatih-İstanbul
Yer: İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu
Tel: 0(212) 5326064
Fax: 0(212) 5326207
İmam Hatip Liseleri Arası Türkiye Geneli Yarışma Ödül Büyük
ÖNDER İmam Hatip Mezunları ve Mensupları Derneği, PLATO Meslek Yüksekokulu ile birlikte yetenekli lise öğrencilerinin keşfedilmesine yönelik bir protokol imzaladı. İmzalanan protokolle, Türkiye genelinde yapılması planlanan fotoğraf ve karakalem alanındaki yarışmalarla, İmam Hatip Liselerinde okuyan öğrencilerin görsel ve sanatsal alanda baskın olan yeteneklerinin keşfedilmesi amaçlanıyor. Yarışmalar sonucunda baskın yetenekleri ortaya çıkan öğrencilerin gelişimine katkı sağlanması hedefleniyor.
2011-2012 eğitim ve öğretim yılı boyunca, Türkiye’deki tüm İmam Hatip Liselerinde yapılması planlanan fotoğrafçılık yarışması sonucunda dereceye giren 15 yetenekli öğrenciye Temmuz ayında iki haftalık ‘’yoğunlaştırılmış fotoğrafçılık eğitimi’’ verilecek.
Ayrıca dereceye giren ilk üç öğrenci Plato Meslek Yüksekokulu tarafından verilecek 20 bin lira değerinde eğitim bursundan faydalanabilecek.
ÖNDER ve PLATO, düzenlenecek olan yarışmayı Türkiye’de ki tüm İmam Hatip Liselerine telefon, faks, e-posta, banner, afiş ve broşür yoluyla duyurarak, öğrencilerin projeye azami ölçüde katılması sağlayacaklar. Yarışmalar sonucunda özel bir seçici kurul tarafından belirlenecek olan sanat eserlerinin PLATO Meslek Yüksekokulu Balat Yerleşkesinde ve İstanbul’da sekiz farklı lisede sergi şeklinde gösteriminin yapılması sağlanarak, tüm öğrencilerin sanata özendirilmesi hedeflenen amaçlar arasında yer alıyor.
T.C. PLATO Meslek Yüksekokulu ve ÖNDER İmam Hatip Mezunları Derneği, 2011-2012 eğitim ve öğretim yılı boyunca, Türkiye’deki tüm İmam Hatip liselerinde okuyan öğrencilere yönelik ‘ödüllü’ fotoğraf ve karakalem yarışmaları düzenliyor.
T.C. PLATO Meslek Yüksekokulu, ÖNDER İmam Hatip Mezunları ve Mensupları Derneği ile birlikte yetenekli lise öğrencilerinin keşfedilmesine yönelik bir protokol imzaladı. İmzalanan protokolle, Türkiye genelinde yapılması planlanan fotoğraf ve karakalem alanındaki yarışmalarla, İmam Hatip liselerinde okuyan öğrencilerin görsel ve sanatsal alanda baskın olan yeteneklerinin keşfedilmesi amaçlanıyor. Yarışmalar sonucunda baskın yetenekleri ortaya çıkan öğrencilerin gelişimine katkı sağlanması hedefleniyor.
2011-2012 eğitim ve öğretim yılı boyunca, Türkiye’deki tüm İmam Hatip liselerinde yapılması planlanan fotoğrafçılık yarışması sonucunda dereceye giren 15 yetenekli öğrenciye Temmuz ayında iki haftalık ‘’yoğunlaştırılmış fotoğrafçılık eğitimi’’ verilecek. Ayrıca dereceye giren ilk üç öğrenci Plato Meslek Yüksekokulu tarafından verilecek 20.000 TL değerinde eğitim bursundanfaydalanabilecek.
PLATO ve ÖNDER, düzenlenecek olan yarışmayı Türkiye’de ki tüm İmam Hatip liselerine telefon, faks, e-posta, banner, afiş ve broşür yoluyla duyurarak, öğrencilerin projeye azami ölçüde katılması sağlayacaklar. Yarışmalar sonucunda özel bir seçici kurultarafından belirlenecek olan sanat eserlerinin PLATO Meslek Yüksekokulu Balat Yerleşkesi’nde ve İstanbul’da sekiz farklı lisede sergi şeklinde gösteriminin yapılması sağlanarak, tüm öğrencilerin sanata özendirilmesi hedeflenen amaçlar arasında yer alıyor.
Şartnamelere buradan ulaşabilirsiniz:
Karakalem Resim yarışması şartnamesini indirmek için tıklayınız.
Fotoğraf Yarışması şartnamesini indirmek için tıklayınız.


Bekir Bozdağdan Diyanete Mele Alımıyla İlgili Açıklama Geldi
Bekir Bozdağ, ”Melelere kadro verilmesiyle ilgili çalışmalarınız ne durumda- Melelerle ilgili kriterleriniz ne olacak” sorusu üzerine bunun istisnai bir düzenleme olduğunu söyledi.
Bu nedenle uygulama şartlarının da istisnai olacağını dile getiren Bozdağ, şunları kaydetti:
”Çünkü bu kapsamda olacak kişiler, imam hatip lisesi veya ilahiyat fakültesi mezunu olmayanlar ama din eğitimi öğretimi konusunda en az onlar kadar ve bazıları onlardan daha fazla yetkinliği, bilgisi, görgüsü, tecrübesi olan insanlardır. Bunlar da çok iyi eğitim almışlar. Bölgelerinde çok büyük saygınlıkları, ağırlıkları ve yerleri olan değerli insanlarımız. Biz onlardan ihtiyacımız olan yerlerde istifade etmenin ülkemiz, insanımız için faydalı olacağını düşünüyoruz. O nedenle yasayı çıkardık.”
Konuyla ilgili ilanın bugünlerde çıkacağını bildiren Bozdağ, ”En son arkadaşlar çalışmayı bitirdiler. Herhalde şubatın sonunda, bana verdikleri bilgi, şartları ilan edecekler. İlandan sonra müracaatlar alınacak ve müracaatlar çerçevesinde bir sınav yapılacak. Arkasından da belli bir süre eğitim verdikten sonra onlar hizmete başlayacak. Şu anda bin kişilik bir kadro söz konusu. Onunla ilgili çalışmalar bitti sayılır. Muhtemeldir bu ay içinde ilana çıkılacak. Bütün şartlar da bu ilanda yer alacak” dedi.
Bozdağ, ”Hac kontenjanının artırılmasının söz konusu olup olmadığı” yönündeki soru üzerine, kontenjan konusunun zaruretten kaynaklandığını ifade etti.
Hac taleplerinin, dünyadaki bütün İslam ülkelerinden geldiğini vurgulayan Bozdağ, ”Alan belli. Bu alana bir şey uygulamadığınız zaman hac ihtiyacını sağlıklı karşılama imkanı neredeyse yok. Onun için de bir kural. Sadece Türkiye’ye değil bütün İslam dünyasına ilişkin böyle bir kural uygulanıyor. Bu da Türkiye açısından 74 bin kişilik bir kontenjana tekabül ediyor” dedi.
Bekir Bozdağ, ”Kabe’de, Osmanlı eseri revakların yıkılmaması için Türkiye’nin girişimlerde bulunduğunun” hatırlatılarak, bununla ilgili son durumun sorulması üzerine bu konunun geçen yıl tartışıldığını, Türkiye’nin girişimleriyle de biraz ötelendiğini dile getirdi.
Konuyla ilgili Türkiye’ye bir heyetin geldiğini ve görüşmelerin yapıldığını belirten Bozdağ, şöyle devam etti:
”Şu anda henüz adım atılmadı. Bizim girişimlerimiz de devam ediyor. Onların iddiası, bunun ihtiyaçtan kaynaklandığı yönünde. Yani bir Osmanlı eserine, Türk eserlerine dönük kastlarının olmadığı, daha fazla kişinin orada ziyarette bulunması için ihtiyaçtan doğduğu belirtildi.
Biz de şunu söyledik, ‘O sizin ihtiyacınızı karşılayacak, giderecek bir iş değil. Baktığınızda sizin ihtiyacınız o kadar çok ki buradan sağlanacak alanla, bu çokluğun yüzde birini bile gidermeyen bir durum var. Dolayısıyla bunu yapmak fazla bir şey kazandırmıyor ama çok önemli bir şeyi kaybettiriyor. Bunun dışında başka formül arayışlarında fayda var.’ Onlar da olumlu baktılar. Üzerinde duruluyor, bakalım. İnşallah bu konuda olumlu bir gelişme olur. Olması için uğraşıyoruz.”
Genc İmamlar Rahatsız
Siz hiç Diyanet Dergisi’ni merakla bekleyen bir imam gördünüz mü? Ben hiç görmedim. İmamların sırtında bir angarya gibi duran Diyanet Dergisi her nedense bürokratik kıskaç altına alınmış imamlarımız tarafından sorgulanmaz/ sorgulanamaz. Tatlı su sendikacılarının da aklına böyle bir sorun nedense gelemez.
İmamların maaşından yarı mecburi kesilerek finanse edilen bu dergi ne dini ne felsefi ne ilmi anlamda hiçbir boşluğu da doldurmaz. Satın alınması zorunlu olduğu için de imamlarımız tarafından antipati ile karşılanır. Ne camide ne evde hiç kimsenin okumadığı bir dergiye her altı ayda bir otuz altı lira gibi bir para ödemek de imamlarımızın zoruna gidiyor.
İçerik itibariyle herhangi bir ilahiyat fakültesinde görev yapan akademisyenin doktora tezinin özetlendiği, eşin dostun parti cemaat ilişkilerinin şekillendirdiği sıradan metinlerle imamların ilmi ihtiyacının karşılanabildiği söylenemez. Herhangi bir cemaat dergisinde yazılar yazan pek çok ismi Diyanet Dergisi’nde de pekâlâ görmek mümkün.
İmamların dini bilgiye ulaşması açısından bu derginin büyük bir ihtiyaca cevap verdiğini hiç kimse söyleyemez. İmamların dini bilgiye ulaşma kaynaklarının çeşitlendiği bir zamanda zorla/ kerhen aldıkları bir dergiden öğrenecekleri hiç de bir şey yok.
Devletin ayakkabı üretmemesi gerektiğinin ısrarla vurgulandığı bu rekabetler çağında, bir devlet kurumunun bu şekilde dergi yayıncılığı yapması makul bir gerekçeyle açıklanamaz.
İlahiyat Fakülteleri ilmi dergi yayınlayabilir, kaynak eserleri basabilir fakat Diyanet İşleri Başkanlığı dini bilgi üzerinde bir tekel kurmak maksadıyla bir dergi yayıncılığı yapmamalıdır.
Kaldı ki yapmış olduğu yayının fikri kamuoyunda herhangi bir ciddiye alınır karşılığı yoktur.
İslami anlamda dergi yayıncılığı yapan pek çok dini cemaat ve örgütlenme var zaten. Aynı adamlardan aynı yazıların bir değişiğini talep edip dergiye doldurmanın bir manası da yok.
Dolgu malzemesi gibi yığılmış bir yığın yazı hiçbir albenisi olmayan adeta lise talebelerinin okul dergisi gibi bir şeyi piyasa şartlarında gönüllü olarak kimsenin para verip satın alacağına imkân ve ihtimal vermiyoruz. Yeni, çarpıcı ya da zeka mahsulü bir eser ortaya koyduktan sonra hiçbir sakınca yok, şekil bakımından kapak, dizayn ve mizanpaj bakımından ortada bir renklilik farklılık çeşitlilik yoksa ısrarla imamların sırtına bu angaryayı bu yükü yüklemenin manası ne olabilir.
Prof. Dr. Mehmet Görmez gibi ölçekleri büyütme iddiasındaki bir Diyanet İşleri Başkanı daha başka bir pencereden bakar diye düşünüyorum. Eskiden devraldığı yükleri sırtında taşımaz taşımamalıdır. Prof. Görmez, Diyanete ve imamlara yük olan bu türden safraları atıp, daha üst perdeden daha resmin tamamını görecek çalışmalara imza atmalıdır.
NE YAPILMALI?
Diyanet Dergisi basılı dergi olmaktan çıkarılıp internet ortamına taşınmalı. Pasif bir internet sitesi değil aksine sürekli ve süratle güncellenen, dünyanın her yerinden haberli ve irtibatlı güçlü bir internet sitesi olarak yayın hayatına sanal ortamda devam etmeli. Bu sanal dergiye içerik üretme açısından üniversitelerden imamlardan ve farklı kaynaklardan yararlanılmalı.
Ayrıca bu sanal dergi Facebook , Twitter gibi sosyal paylaşım siteleriyle direk bağlantılı yaşayan sosyal hayatın birebir içinde ve kalbinde yaşayan bir yapıda olmalıdır. Diyanet’in resmi bürokratik soğukluğundan soyutlanmış daha gerçekçi daha sahih bir formata dönüşmelidir.
Dünyaya daha geniş bir pencereden bakan kadrolarla Diyanet kadrosunu da toplumu da istenilen istikamette dönüştürmelidir. Bakın gazetecilikte altın kural şu“Etkilemek için değil açıklamak için yaz” aynen onun gibi Diyanet İşleri Başkanlığı ısrarla devletin resmi propaganda aracı gibi davranmaya devam ettikçe toplum nezdinde itibar kaybediyor.
Devletin Pravda’sı konumundaki bir Diyanet İşleri, toplum nezdinde hak ettiği itibarı görmez görmüyor da… Bunu nereden anlıyoruz diye sorduğunuzda her iddiamızın altını doldurmak temellendirmek durumundayız. Diyanet Dergisi ile herhangi bir cemaat dergisi arasında mukayese ettiğimizde görüyoruz ki hem okumuş yazmış çevreler cemaat dergilerini daha fazla sahiplenmektedir. Bu da bizim iddiamıza kaynaklık teşkil edebilir.
Diyanet personeli artık eskisi gibi köy imamlarından oluşmuyor, akademik kariyer sahibi pek çok imam bu kurum içinde görev yapıyor ve dünyayı pozitif ilim okuyan pek çok aydından daha iyi takip ediyor. Kendi personeline güvenmeyen tabiri caizse koyun muamelesi yapan bir Diyanet yönetimi kurumu yukarılara taşıyamaz. Kurumunu ve ülkesini yukarılara hak ettiği yerlere taşımak isteyen yöneticiler de eski ‘imam kafasını bir yere koymalı değil midir?
Prof. Görmez, Diyanet Dergisinin etki analizini yaptırmalı, ne kadar etkili oluyor? Onun yerine koyabileceğimiz başka araçlar yok mu? (Sanal ortamda yayıncılık gibi) Bu konuda imamlar arasında araştırmalar yaptırmalıdır. Türkiye’de hemen hemen, her imam artık bilgisayarı, sosyal paylaşım sitelerini rahatlıkla kullanabiliyor. Öyleyse basılı dergide ısrar etmenin makul mantıklı izahı ne olabilir?
Tayyip Erdoğan gibi bir Başbakan, Ahmet Davutoğlu gibi bir Dışişleri Bakanı, Prof. Dr. Mehmet Görmez gibi bir Diyanet İşleri Başkanı olan bir ülke, küçük ölçeklerle zaman kaybetmez. Herkes de adımlarını bu kadroya uygun ölçekte atmalı, ayak uyduramayan horondan çekilmelidir. Eski usul alışkanlıklar geçmişte kaldı artık hiç kimse de sırtında çeki taşları taşımak istemiyor.
Bürokratik üstünlük devlet erkini kullanma Diyanet yöneticilerinde olabilir fakat felsefi ve psikolojik üstünlük teknolojiyi doğru kullananlardan yanadır. Diyanet dergi yayıncılığını bırakıp teknolojik altyapısını güçlendirmeli, toplumla daha dolaysız iletişim araçlarını/aletlerini geliştirmelidir.
Facebook, Twitter, Youtube, Fzy karşısında Diyanet Dergisi bu küresel oyunda rol alamaz… Eski kafayı bir kenara koyup yeni gelişmelere uyum sağlayamayanlar, sahnenin dışında kalmaya mahkûmdur.
Milliyet
Dinçer: 8 Yıllık Eğitim İmam Hatiplerin önünü kesmek içindi!
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 28 Şubat süreci sonrasında dönemin doğası gereği 8 yılık eğitimin kesintisiz olması yönündeki görüşlerin konjonktürel olarak ağırlık kazandığını belirterek, “Karşıt görüşler dikkate alınmamıştır. İmam hatip liselerinin önünün kesilmesi mantığıyla geçilen 8 yıllık kesintisiz eğitim uygulamasıyla süreç tüm meslek liselerini olumsuz etkilemiştir” dedi.
Teklifin tümü üzerinde hükümet adına söz alan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, dünyada zorunlu eğitimin 9 ila 13 yıl arasına çıktığını hatırlatarak, Türkiye’de de zorunlu eğitim yılının artırılmasının önemli olduğunu söyledi.
Dinçer, 8 yıllık kesintisiz eğitimin amaçlarına erişilemediğini belirterek, Türkiye’de zorunlu eğitimin süresinin artırılması ile ilgili ihtilaf bulunmadığını belirterek, “Ancak bunun kesintili mi kesintisiz mi olacağı konusundaki tartışma, özellikle 1980 askeri darbesi sonrası ve 1997 yılındaki 28 Şubat süreci sonrası dönemde gündeme gelmiştir. Dönemin doğası gereği 8 yılık eğitimin kesintisiz olması yönündeki görüşler, konjonktürel olarak ağırlık kazanmış ve bu konudaki karşıt görüşler dikkate alınmamıştır. İmam hatip liselerinin önünün kesilmesi mantığıyla geçilen 8 yıllık kesintisiz eğitim uygulamasıyla süreç tüm meslek liselerini olumsuz etkilemiştir” dedi.
Çağdaş ve gelişmiş ülkelerin eğitim alanındaki deneyim ve uygulamaları incelendiğinde temel eğitim sürecini tek bir aşamada düzenlemek yerine öğrencilerin yaş grupları ve fiziki özellikleri temelinde bir kademelendirmenin tercih edildiğinin görüldüğünü belirten Dinçer, şöyle devam etti:
“Ülkemiz eğitim sisteminin de 18. Milli Eğitim Şurası’nda alınan kararlar doğrultusunda 4+4+4 şeklinde yeniden yapılandırılması ve eğitimlerin ayrı binalarda verilmesi sağlanmalıdır. Kanun teklifiyle zorunlu eğitimin söz konusu şura kararlarıyla da tespit edilen uluslararası örnekler ile bilimsel araştırmaların ortaya koyduğu esaslar ışığında kademeli bir yapıyla 12 yıla çıkarılması amaçlanmaktadır. İlköğretim ve Eğitim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, eğitim sistemimizin halihazırdaki yapısal sorunlarına ve gelecek hedeflerimize dönük önemli bir düzenlemedir.”
Teklifin görüşmeleri devam ediyor.
İmam Hatip Orta Bölümleri Açılacak Mı?
“4+4+4” olarak adlandırılan kademeli eğitim sistemiyle getirilen yenilikler şöyle: Birinci kademe ilköğretimin ilk 4 yılını oluşturacak. “İlköğretim okulu”nun yeni adı “ilköğretim birinci kademe” olacak.
Sakarya İlahiyat Yenilendi
SAÜ bünyesinde ilahiyat fakültesi kurulduğu zaman yer olarak 45 yılık eski bir binanın tahsis edildiğini belirten Günay, binanın yenilenmesinin gerekli olduğunu ifade etti. Yapılan tadilatla binanın çatısından zemin döşemelerine kadar her şeyin yenilendiğini dile getiren Günay, “Aslında tadilat geçen yaz döneminde yapılacaktı. Ancak ihale süreci uzayınca Eylül ayında başlamak durumda kaldık. Bir yandan eğitim devam ederken bir yandan da tadilat devam etti. Tadilat sırasında öğrencilerimizi mümkün olduğu kadar rahatsız etmemeye çalıştık. Ancak ufak tefek sıkıntılar olmuş olabilir. Öğrenci ve öğretim üyelerimize gösterdikleri anlayıştan dolayı teşekkür ediyoruz. Bu güne kadar bize bir şikayet gelmedi. Öğrencilerimize ve hocalarımıza pırıl pırıl mekan kazandırdık.” diye konuştu.
İlahiyat Fakültesi Dekanı Günay, tadilatla yapılanları şöyle özetledi: “Binanın eskiyen ve akan çatısını değiştirdik. Bina eski olduğu için zemin kara mozaiktendi. Yeni yer döşemeleriyle zemin güzelleştirildi. Kapılar, pencereler yenilendi. Sınıflardaki eski sıralar değiştirilerek yeni sıralar konuldu. Sınıflarımız pırıl pırıl oldu. Binanın içi dışı yeniden boyandı. Çok az bir işimiz kaldı. Çevre düzenlemesinin de yapılmasıyla çalışmalar bitirilecek. Tadilat için yaklaşık 1 milyon liraya yakın para harcandı.” CİHAN