D) Muallel Hadîsler: Hadis Usulü Online Oku
D) Muallel Hadîsler:
Hatalı olarak ma’lul da denir. Hadîs, zâhiren
sıhhatli gözüktüğü halde, herkes tarafından görülemeyen, ancak ihtisas, hıfz,
keskin nüfuz ve sezgi sâhibi otoriteler tarafından keşfedilebilen sıhhati bozan
bir kusur taşıyorsa buna muallel hadîs denir. Bu çeşit kusura da muhaddîsler
illet demişlerdir.
[1]
Görünürde sahih olmakla beraber, bu sıhhati yok
edebilecek gizli bir illet taşıyan hadislere muallel veya ma’lul denir. Hadisin
illetini bulan muhaddise muallil denir.
Mürsel veya munkatı hadisi mevsul olarak rivayet
etmek, yahut bir hadisi bir başka hadis içine katmak, mevsul olanı mürsel,
merfu’u mevkuf olarak rivayet, sika yerine zayıf ravi zikretmek gibi cerhe sebep
olan hatalara vehim denilmektedir. Bu tür hatalarla rivayet edilmiş olan hadise
de muallel denir.
Bu tür hadislerdeki illeti tesbit etmek,
senedlerdeki ricali, metinlerdeki farklılıkları iyiden iyiye ve bütünüyle
bilebilen çok nadir kişilerce yapılabilir. Zira vehim sika ravilerde de
görülebilir.[2]
Dış görünüşü bakımından sahihlik şartlarının
tamamını taşıyan, ancak buna rağmen sıhhatini zedeleyen gizli bir kusuru bulunan
hadis. Muallel arapça hastalık, sakatlık, sebep, maksat, gaye, niyet gibi
anlamlara gelen “illet” kelimesinden türetilmiş olup, değişik ilim dallarında
farklı ıstilâhî kullanımlara sahiptir.
Hadis ıstılâhında, sened ve metin yönünden hiç
bir kusuru yokmuş gibi görünen bir takım hadislerin ancak hadis ilminde ihtisas
ve görüş sahibi kimselerin keşfedebildikleri bir illete (hastalık, noksanlık)
sahip olmaları durumunu belirtmek için kullanılmaktadır.
Bazı hadisçiler bu terimi “Ma’lûl”
şeklinde kullanırlar. Ancak doğru olanı “â’le” fiilinin mef’ulu olan (mu’alle)
şeklinde olanıdır. Muallel, “oyaladı, meşgul etti” anlamındaki “âlel” fiilinin
mef’ulüdür. Yanlış bir kullanım olmakla birlikte, yerleşik olan tabir
mualleldir. Buhârî, Tirmizi, Hâkim ve diğer mu’teber muhaddisler, “ma’lûl”
şeklini benimsemişlerdir.
Muallel hadisleri tesbit
etmek, onlardaki sakatlığı ortaya çıkarmak çok zor bir iştir. Hadis ilimleri
içerisinde en kapalı ve en hassas olanı illet ilmidir. Hadis, gözden geçirildiği
zaman kusursuz gibi görünür. Ancak, onun sıhhatine halel getiren ve anlaşılması
fevkalade bir ilmî feraset, geniş bir hadis kültürü, ravileri hakkında eksiksiz
bir bilgi ve senedlerle metinleri bir bütün olarak kavrayabilecek ve onların iç
durumlarına nüfuz edebilecek kuvvetli bir melekeye ihtiyaç duyan bir illet
bulunur.[3]
Hadislerdeki illeti anlamanın zorluğu ifade
edilirken, onun hadis konusundaki teknik bilgilerle anlaşılmasının imkânsız gibi
olduğu ve bunun ancak, kendilerini hadis ilimlerine hasretmiş bir takım seçkin
hadis alimlerinin kalplerine Allah Teâlâ’nın bir ilhamı ile mümkün olabileceği
söylenmiştir.[4]
Bu öyle bir durumdur ki, çoğu zaman hadisin muallel olduğunu söyleyen alim,
bunun hangi sebeplerden dolayı muallel olduğunu açıklamakta zorluk çeker.[5]
Hadislerdeki illetlerle uğraşan alimler bir nevi
sarraflara benzetilirler. Nasıl ki sarraflar uzun uğraşılar neticesinde
dirhemlerin sağlam ve kalbını bir bakışta anlama melekesini kazanırlar, bazı
alimler de uzun eğitim, tartışma ve ihtisasın neticesinde, hadislerin bozuğunu,
illetlisini sağlamından öylece ayırma melekesini elde ederler.[6]
Bu ilmin hadis ilimleri içerisinde hem zorluk
hem de ehemmiyeti bakımından ayrı bir yeri olduğundan bu konuda söz
söyleyebilmiş olan alimlerin sayısı oldukça azdır. Bunların başında, İmam
Buharî’nin şeyhi Ali b. el-Medenî, Buharî, Ahmet b. Hanbel, Yakub b. Şeybe, Ebi
Hatem er-Razi, Ebi Zur’a ve Darekutnî gelmektedir.[7]
İllet, çoğu zaman dış görünüşü itibarıyla sahih
görünen isnadlarda bulunur. Münekkid, isnad tarikleri hakkındaki derin malumatı
sayesinde ravinin, teferrudu, mevsul hadisi mürsel, merfu’u, mevkuf olarak
göstermesi, başka sika ravilerin muhalefeti veya bir hadisin başka bir hadisle
karışması gibi durumları sezerek, ya hadisin sıhhatini zedeleyen bir illetinin
bulunduğuna zann-ı galible karar verir veya bunda tereddüt göstererek hadis
hakkında kararsızlığını belirtir.[8]
Bir hadisin illetinin anlaşılabilmesi, o hadisin
bütün rivayet tariklerinin bilinmesi ile mümkün olabilir. İbn Medenî, “bütün
tarikler cemi edilmedikçe hata ortaya çıkmaz” demektedir.
[9]
Hakim en-Neyseburî, muallel hadisi on kısma
ayırmakta ve her birini örneklerle açıklamaktadır. Ancak hadislerin sıhhatlerini
zedeleyen gizli sebepler çok daha fazladır.[10]
Bunlardan bazıları şunlardır:
Bir Medinelinin, başka bir şehirdeki raviden
rivayet etmesi, zira Medineliler başkalarından rivayet ettiklerinde çoğunlukla
hata ederler.
Bir ravinin, kendi şeyhinin adını söylememesi
veya müphem bırakması.
Ravinin rivayet ettiği şahsı görmüş olmakla
birlikte, ondan duymuş olduğu hadislerin belirli olmamasından dolayı vasıtasız
rivayetlerinin, onları şeyhinden duymuş olmasının şüpheliliği hadisi muallel
yapmaktadır. Ayrıca, sened bakımından sağlam olduğu halde arada, rivayet ettiği
kimseden hadis dinlemediği bilinen bir ravinin bulunması. “Musa İbni Ukbe, an
Süheyl İbn Salih, an ebîhi, an ebî Hureyre” İsnadıyla rivayet edilen bir hadisi
çok sağlam bulan Müslim, bu görüşünü Buharî’ye bildirince Buharî, Musa b.
Ukbe’nin Süheyl b. Ebi Salih’den hadis dinlediği hakkında bir bilginin
bulunmadığını söyleyerek hadisin illetini ortaya koymuştu.[11]
Bazı muhaddislerin, muallel tabirini istilahî
değil de kelime anlamında kullandıkları görüldüğünden, hadisle uğraşanların bu
kelime ile ravinin zahiri bir durumundan dolayı cerhedildiği olaylara dikkat
etmeleri gerekmektedir. Ancak bazı münekkidler, muallelin sadece gizli
sebeplerden dolayı ortaya çıkan sakatlıklarda değil, dış görünüşünde noksanlık
olan hadisler için de kullanılabileceğini ileri sürmüşlerdir.
Muallel hadis konusunda yazılan eserlerin bir
kısmı şunlardır: Ali b. el-Medenî’nin Kitâbu’l-İlel’i, el-Hallal’ın aynı adı
taşıyan eseri, İbn Ebi Hâtim er-Râzî’nin İlel’i, Tirmizî’nin Süneni’nin sonuna
eklediği Kitabu’l-İlel adlı bölüm, ayrıca Ahmed b. Hanbel, ed-Dârekutnî, Buharî,
Ebi Şeybe vb. diğer bir takım alimlerin de bu konuda yazdıkları kitaplar
bulunmaktadır.
Muallel hadislerin tesbit edildiği bir kitap
olan Ebi Ferec Abdurrahman İbnül-Cevzî’nin (510-595) el-İleli’l-Mütenahiye
fi’l-Ehâdisi’l-Vafiye adlı eseri de zikredilmeye değer niteliktedir.[12]
“Allah cahiliyyedeki kibir huyunuzu giderdi”[13]
hadisini İbn Merduye (v.416/1025) merfu olarak “Musa b. Ukbe an Abdullah b.
Dinar an İbn Ömer” senedi ile zikrediyor. Ravi “Musa b. Ubeyde” diyeceği yerde
“Musa b. Ukbe” demiş, asıl ravinin yerine bir başkasını zikretmiştir.[14]
İllet, keşfi zor son derece gâmız bir kusur
olduğu için, hadîste illet iddiasında nâdir şahıslar bulunmuş bu sahada fikir
beyan edebilmiştir. Ali İbnu’l-Medînî, Ahmed İbnu Hanbel, Buhârî, Ya’kûb İbnu
Şeybe, Ebu Hâtim, Ebu Zür’a, Dârakutnî gibi.
Hâkim: “Bir hadîs, cerhe söz düşmeyen bir çok
cihetlerden illetli kılınabilir, bizim nazarımızda hadîsi ta’lilde hüccet,
(cerhte olduğu gibi objektif sebepler değil) hıfz, fehm, ma’rifet (gibi tamamen
sübjektif, herkese izah edilemeyecek amiller)dir” der. Hatta Abdurrahman İbnu
Mehdî, bu işin sübjektifliğine telmîhen: “Hadîste illeti bilmek bir ilham
işidir, hadîste illet iddia eden âlime: “Neye dayanarak bunu söyledin? diye
sorulsa hüccet gösteremez” der.
İlleti bilmek, hadîsçilerce mühim bir
keyfiyettir. Nitekim İbnu Mehdi: “Tek bir hadisteki illeti keşfetmem, nazarımda,
bilmediğim yirmi yeni hadîs öğrenmekten daha iyidir” demiştir.
[15]
Bir hadisin sıhhatine engel teşkil eden illet,
çoğunlukla senette olur. Metinde de bulunabilir. Her iki halde dışarıdan
farkedilemiyecek şekilde kapalı olduğundan hadis illetlerini meydana çıkarmak
çok zordur. İbn-i Hacer diyor ki: “İllet, hadis ilimlerinin en karışık ve en
ince kısımlarından biridir. Bunu ancak parlak bir anlayış, geniş bir hafıza,
ravilerin dereceleri hakkında tam bir bilgi, isnad ve metinler hakkında kuvvetli
bir meleke bahşettiği kimseler anlayabilir.” Bununla beraber hadisteki gizli
illetleri açığa çıkarmanın bazı yolları vardır. Açıklamak icab ederse keskin ve
parlak zeka sahibi, hadis ilminde yüksek derecelere ulaşmış, görüşü kuvvetli,
mutkin bir muhaddis hadisin kendisine ulaşan bütün tariklerini bir araya toplar.
Her birinin ravilerini inceler. Adalet ve zabt durumlarını gözden geçirir. Bu
araştırması sonucu ravinin hadisi rivayette tek kaldığını, kendisinden daha
kuvvetli ravilere muhalefet noktalarını tesbit eder. Böylece ravinin vehmini
veya mürsel veya munkatı’ hadisi sağlam göstermesi, hadisleri birbirine katması
gibi bir kusurunu ortaya çıkarır. Bunun sonucu olarak hadis hakkında bir hüküm
verir.
[16]
[1]
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/120.
[2]
İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Yayınları: 139.
[3]
İbn Hacer el-Askalânî, Nuhbetu’l-Fiker, İstanbul 1306, 45.
[4]
İbn Hacer el-Askalânî, Nuhbetu’l-Fiker, İstanbul 1306, 45; Suphi es-Salih,
Hadis İlimleri ve Istılahları, Tec. Yaşar Kandemir, Ankara 1981,150.
[5]
İbn Hacer el-Askalânî, Nuhbetu’l-Fiker, İstanbul 1306, 45.
[6]
İbn Hacer el-Askalânî, Nuhbetu’l-Fiker, İstanbul 1306, 151.
[7]
İbn Hacer el-Askalânî, Nuhbetu’l-Fiker, İstanbul 1306, 45; Suphi es-Salih,
Hadis İlimleri ve Istılahları, Tec. Yaşar Kandemir, Ankara 1981,151.
[8]
İbn Hacer el-Askalânî, Nuhbetu’l-Fiker, İstanbul 1306, 45.
[9]
İbn Hacer el-Askalânî, Nuhbetu’l-Fiker, İstanbul 1306, 45 derkenar.
[10]
Suphi es-Salih, Hadis İlimleri ve Istılahları, Tec. Yaşar Kandemir, Ankara
1981,153.
[11]
Suphi es-Salih, Hadis İlimleri ve Istılahları, Tec. Yaşar Kandemir, Ankara
1981,154-155.
[12]
Ömer Tellioğlu, Şamil İslam Ansiklopedisi: 4/222-223.
[13]
Ahmed b. Hanbel, Müsned: 2/524.
[14]
İsmail Lütfi Çakan, Hadis Usulü, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Yayınları: 140.
[15]
İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/120.
[16]
Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
Usulü, 12. sınıf: 16-17.