85. CENAZENİN GÖMÜLMESİ VE HİLAFET
îlk olarak Abbas’ın
dikatini çeken belirtilen bir süre sonra diğerleri de farkettiler. Peygamber
(s.a.v.) daha ölmeden Ümmü Eymen (r.) oğluna Peygamber (s.a.v.) ‘in Ölmek
üzere olduğunu bildiren bir haber gönderdi. Kuzeye yürümek için kamp zaten kaldırılmıştı.
Fakat Üsame hemen Medine’ye dönme emri verdi. Ömer (r.)’in de içlerinde
bulunduğu Ashab’dan ilk Müslüman olan birçok kişi ordu ile birlikteydi. Şehre
vardıklarında ölümün gerçekleştiği haberini duyduklarında Ömer bunu kabul
etmeyi reddetti. Ömer (r.) Kur’an’ın bir âyetini yanlış tefsir ettiği için bu
âyetin Peygamber (s.a.v.)’in onların neslinde ve gelecek nesillerde sürekli
yaşayacağı anlamına geldiğini zannetmişti. Bu nedenle Mescidde ayağa kalkmış,
insanlara Peygamber (s.a.v.)’in sadece ruhen yok olduğunu ve bir süre sonra
geri “geleceğini anlatıyordu. O bu şekilde konuşurken Ebu Bekir (r.) at
sırtında Sunh’tan geldi. Çünkü haberler hızla tüm vahaya yayılmıştı. Ebu Bekir
hiç kimsenin konuşmasını durdurmadan doğruca kızının evine gitti. Peygamber
(s.a.v.)’in yüzünden Örttükleri örtüyü çekti. Ûna baktı ve öptü. «Ey bana
annemden ve babamdan daha sevgili olan» dedi, «Allah’ın senin için yazdığı
ölümü tattın. Bundan sonra sana hiçbir ölüm gelmeyecek.» Daha sonra yavaşça
örtüyü tekrar yüzüne örttü ve Ömer r.’in hitap ettiği insan kalabalığına doğru
yöneldi. İnsan kalabalığına yaklaştığında:
«Yavaş ol Ömer!» dedi. «Beni
ziyaretlerden birinde
Aişe onun kızma bırşeyler söylediğini kızının da bunun üzerine ağlamaya
başladığını gördü. Daha sonra ona bir sır daha verdi, bu kez gözyaşlarının
arasında gülümsemeye başladı. O ayrılırken Aişe (r.) Peygamber (s.a.v.)’în ne
söylediğini sordu, fakat Fatıma (r.) bunun bir sır olduğunu ve kimseye
açamayacağını söyledi Ancak daha sonralan Fatıma ona bu sırrı açıkladı-
«Peygamber (s.a.v} bana bu hastalıktan öleceğini söyledi, ben de ağladım. Daha
sonra bana ev halkından ona ilk kavuşanın ben olacağımı söyledi, ben de
güldüm»’2.
Peygamber (s.a.v.)
hastalığı sırasında acı çekiyor du, acının çok ağniaştığı bir sırada karısı
Safiye (rj «Ey Allah’ın Peygamberi, senin çektiğini keşke ben çekseydim!»
dedi. Bunun üzerine diğer hanımları birbirlerine baktılar ve aralarında bunun
münafıklık olduğunu fısıl-daştılar. Peygamber (sa.v.) onları gördü ve «Gidin
ağzınızı yıkayın» dedi. Ona niçin olduğunu sorduklarında-«Çünkü arkadaşınıza
iftira ediyorsunuz. Vallahi, o tüm sa-mimiyetiyle gerçeği söyledi»'”
cevabım verdi.
Ümmü Eymen (r.) de
sürekli onun yanındaydı ve ara-ara oğîuna Peygamber (sa.v.)’in durumu ile
ilgili haberler gönderiyordu. Üsame fr), Allah bir yol gösterinceye kadar daha
fazla ilerlemeyip Curf’ta kalmaya karar ver-mışti. Takat bir sabah ulaşan kötü
haberler nedeniyle Mc dine’ye geldi ve ağlayarak, şuuru yerinde olduğu halde konuşamayacak
kadar hasta olan Peygamber (sa.v)’in yanına gitti Üs.ame ir.), onun üzerine
eğildi vo öptü. Peygamber (s.a.v.) elini Sema’dan rahmet dilercesine yukarı
doğru kaldırdı ve. Daha sonra elinin İçindekileri, üzüntü içinde kampa dönen
Üsame’nin eline boşaltırmış gibi bir hareket yaptı.
Ertesi gün Hicret’in
onbirinci yılının Rebi-üI-Evvel ayı-Tam Pazartesiye denk gelen onikinci günü
idi, yani M. S 632 Haziranının sekizinci günü. O sabah erkenden Peygam-
(12) Z. LXJI, 12. i1G)
î. 3. VılI oı
ber (s.a.v.)’in ateşi
düştü ve çok güçsüz olmasına rağmen ezan onun Mescid’e gitmeye karar vermesine
neden oldu. O içeri girdiğinde namaz başlamıştı ve insanlar onu gördüklerinde
sevinçten neredeyse namazdan çıkacaklardı, fakat Peygamber, (s.a.v) onlara
devam etmelerini işaret etti. Bir süre onları seyretti ve davranışlarmdaki
takvayı görerek yüzü sevinçten parladı. Yanında Fadl (r.) ve azatlı kölesi
Sevban (r.)’in-yardımıyla ilerlerken yüzü hâlâ parlıyordu. «Peygamber
(s.a.v)’in yüzünü o andaki kadar güzelken hiç görmemiştim» dedi Enes (r.i Ebu
Bekir tr.) ar-kasındaki’saflarda bir hareket olduğunun farkındaydı. Bunun
sadece bir tek Sebebinin olabileceğini “Ve arkadan yak-” lastiğini
duyduğu adamın Peygamber (s.a,v.)’den başkası olmadığını biliyordu. Bu nedenle
başını çevirmeden bir adım geri çekildi. Fakat Peygamber (s.a.v.) elini onun
omuzuna koydu ve «Namazı sen kıldır» diyerek onu tekrai cemaatın önüne doğru
itti. Kendisi de Ebu Bekir’in sağına oturdu ve oturarak namaz kıldı.
* Onun >bu
iyileşmesi büyük bir sevinç yaratmıştı. Namazdan kısa bir süre sonra Usaine,
Peygamber (s.a.v)’i daha kötü bulacağını umarak dönmüştü, fakat onu daha iyi
görünce çok sevindi. Peygamber (s.a.v.) «Allah’ın rahmeti ile yola çık» dedi
Bunun üzerine Üsame ona veân etti ve Curf’a geri dönerek adamlarına kuzeye
yürümek için hazırlanmalarını emretti. O sırada Ebu Bekir (r.) yukarı
Medine’ye doğru yola çıkmıştı. Esma (r.) ile evlenmeden çok önce Ebu Bekir
(r.), on yıl önce vahaya geldiğinde yanında kaldığı Hazreçli Hârise’nin kızı
Habibe ile nişanlanmıştı. Uzun süre nişanlı kaldıktan sonra evlenmişlerdi.
Habibe hâlâ Sunh’ta ailesinin yanında kalıyordu. Ebu Bekir (r.) ‘do onu orada
görmeye gidiyordu.
Peygamber (s.a.v.}
Fadl (r.) ve Sevban (r.)’m yardımıyla Aişe (r.î’nin odasına döndü. Ali (r.) ve
Abbas (r.) da oraya kadar peşlerinden gittiler, fakat çok kalmadılar. Dışan
çıktıklarında oradan geçen bazı adamlar AH (r.)’ye Peygamber (s.a.v.)in nasıl
olduğunu sordular. «Allah’a hamdolsun» dedi Ali (r.) «O iyi.» Fakat soranlar gittikten
dinle!» Ömer (r.) buna
aldırmadı ve devam etti. Fakat Ebu Bekir’in sesini tanıyanlar Ömer’i -bırakıp
ne söyleyeceğini duymak için ona döndüler. Ebu Bekir (r.) Allah’a hamd ettikten
sonra şöyle dedi: «Ey insanlar, kim Muhammed e tapıyor idiyse —gerçekten
Muhammed ölmüştür; kim d 2 Allah’a tapıyor idiyse— gerçekten Allah Diridir ve
ölmez.» Daha sonra Uhud’dan son/a indirilen şu âyeti okudu:
«Muhammed, yalnızca
bir Peygamberdir. Ondcn önce nice Peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölürse
ya da öldürülürse siz topuklarınız üzerinde gensin geriye mi döneceksiniz? İki
topuğu üzerinde gerisin geri dönen kimse, Allah’a kesinlikle zarar veremez.
Allah, şükredenleri pek yakında ödüllendirecektİr.» (Al-i İmran: 144)
Sanki Ebu Bekir (r.)
okuyuncaya kadar bu âyeti hiç kimse duymamıştı. Ondan bu âyeti aldılar ve bu
âyet dillerde dolaşmaya başladı. Ömer (r) daha sonraları şöyle anlattı:
«Ebu Bekir’in o âyeti
okuduğunu duyunca o kadar şaşırmıştım ki yere düştüm. Ayaklarım artık beni
taşımıyordu ve Allah’ın Rasulünün ölmüş olduğunu anlamıştım.»
Ali, (r.) Zübeyr (r.)
ve Talha Cr.) ile birlikte evine çekilmişti. Muhacirlerin geri kalan kısmı Ebu
Bekir’in etrafında toplanmışlardı. Useyd ve kabilesinden bir çok kişi de
onlara katılmıştı. Fakat Evs’li ve Hazreçli Ensarm büyük çoğunluğu Sa’d İbn
Ubade (r.)’nin başkanı bulunduğu Beni Sa’ide’nin toplantı yerinde toplanmıştı.
Ebu Bekir İr.) ve Ümer (r.)’e, onların Peygamber (s.a.v.) irtihal ettiğine
göre yönetimin kime ait olacağı konusunda tartıştıkları haberi ulaştı. Cnun
otoritesini memnuniyetle kabul etmişlerdi; fakat onu kaybettikten sonra çoğu
Kayle oğullarının Yesrib’li bir adamdan başkası tarafından yö-neltilmemesi
gerektiğini düşünüyorlardı. Çoğu Sa’d’a 0\) biat etmek üzere idi.
Ömer Cr,), Ebu Bekir
ir.)’i toplantı yerine kendisiyle beraber gelmesi için zorladı. Ebu Ubeyde de
onlarla birlikte gitti. Sa’d hastaydı ve toplantı yerinin ortasında bir Örtüye sarınmış
yatıyordu. Üç Kureyşli içeri girdiğinde Ensar’dan biri onun adına insanlara
hitap etmek üzereydi. Onları görünce Allah’a hamdettikten sonra konuşmasına
onları da dahil ederek başladı: «Bizler Allah’ın Ensanyız ve İs’âm’m savaşa!,
gücüyüz, ey Muhacirler, sîzler de bizdensiniz. Çünkü simden bir grup bizim
aramızda yaşıyor» Konuşmacı aynı tonda konuşmaya devam etti. Muhacirleri de
biraz övmesine vagmen, onların ilk İslâm toplumu olarak önemlerini gözönünde
bulundurmaksızm sürekli Ensa-rı överek göklere çıkarıyordu. O konuşmasını
bitirdiğinde Ömer (r.) tam konuşmaya başlamak üzereydi. Fakat Ebu Bekir (ı\),
onu susturdu ve nazikçe, fakat kesin bir şekilde konuşmağa başladı. Ensann
önemini kabul ettiğini söyledi. Fakat. İslâm’ın Arabistan’da yayıldığını ve
Arapların tüm olarak Kureyş’tcn başka birinin otoritesini kabul etmeyeceğini,
çünkü Kureyş’in tüm Araplar arasında eşsiz bir konumu olduğunu da belirtti.
Konuşmasını bitirerek iki adamdan birini öneriyorum. Hangisini dilerseniz ona
biat edin- dedi. Daha sonra Ensar’dan
biri kalkarak iki otoritenin olması gerektiğini söyledi. Bu ateşli bir tartışmaya
yol açtı. Ömer (r.) bu tartışmayı şu sözleriyle susturdu: «Ey Ensar, Allah’ın.
Rasulünün namazlarda imamlık yapma görevini Ebu Bekir’e verdiğini bilmiyor
musunuz? «Biliyoruz» diye cevap verdiler. Ömer-. “Peki aranızda kim-onun
önüne geçmek istiyor?» dedi. -Allah korusun, onun önüne geçemeyiz»[1]
dediler. Bunun u/erine Ömer (ı\), Ebu Bekir ir.)’m elini tuttu vo ena biat
etti. Arkasından da Ebu Uheyde (r.) vo diğer Muhacirler biat ettiler. Daha
sonra Sa’d hariç orada bulunan Ensann tümü de biat ettiler, Sa’d hiçbir zaman
Ebu Bekir’i bir halife[2]
olarak kabuî etmedi ve Suriye’ye hicret etti.
Orada ne karar almış
olurlarsa olsunlar Medine’de hiç kimse Mescid’de, o orada olduğu müddetçe Ebu Bekir’in önüne geçmeyi kabul etmezdi.
Ertesi gün sabah namazında, namazı kılmadan önce Ebu Bekir (r.) minbere
oturdu. Ömer (r.) ayağa Kalkıp, cemaate Ebu Bekir’e biat etmelerini emretti ve
onu şöyle tanımladı: «Sizin en iyiniz, Allah’ın Rasulünün arkadaşı,» îkisi
mağarada oturduklarında ikinin ikincisi» (Tevbe: 40).
Yeni nazil olan
âyetlerden birinde Ebu Bekir (r.)’in bu önemli anda Peygamber (s.a.v.)’in tek
arkadaşı olduğu belirtiliyordu[3]. Daha
sonra biat eden Ali hariç tüm cemaat bir ağızdan ona bağlılık yemini ettiler[4].
Daha sonra Ebu Bekir
fr.), Allah’a hamd ve şükrettikten sonra cemate hitap etti: «Sizin en iyiniz
olmadığım “halde sizin üzerinize hakim oldum. Eğer doğru yaparsam bana
yardım edin, eğer yanhş yaparsam beni doğrultun. Hakka samimiyetle saygı
göstermek bağlılıktır, hakka saygısızlık ise ihanettir. Aranızdaki güçsüzler,
inşallah onların haklarını koruyuncaya kadar benim katımda güçlü olacaklardı.
Aranızdaki güçlüler ise, başkalarının hakkını on-fardan, inşallah, alana kadar
benim katımda güçsüzdürler Ben Allah’a ve Rasulüne itaat ettiğim sürece bana
itaat ediniz. Fakat eğer ben Allah’a ve Rasulüne itaat etmezsem siz de bana
itaat etmeyin. Namaza kalkın, Allah size merhamet etsin!»
Namazdan sonra
Peygamber (s.a.v.)’in ev halkı ve ailesi onu gömülmeye hazırlamaları
gerektiğine karar verdiler. Fakat bunun nasıl yapılacağı konusunda anlaşmaz-lığa
düştüler. Daha sonra Allah onların üzerine bir uyuklama verdi ve herbiri
rüyasında bir sesin «Peygamber (s, a.v.)’i elbiseleri üzerinde olduğu halde
yıkayın» diye bir ses duydu. Bunun üzerine Aişe’nin odasına gittiler, o an için
Aişe odadan çıkmıştı. Hazreçli bir adam olan Evs îbn Havlî, orada Ensan temsil
etmek için Ali’ye yalvardı: «Senden Allah ve Rasulündeki payımız adına rica
ediyorum Ey Ali!» Ali onun içeri girmesine izin verdi. Abbas fr.), oğlu Fadl
(r.) ve Kisam (r.), Ali (r.)’ye mübarek vücudunu çevirmekte yardım ettiler. Bu
sırada Üsame (r.). Peygamber (s.a.v.)’in azatlısı kölelerinden biri olan
Şükran’ın yardımıyla su döküyordu, Ali Cr.) elini uzun yün elbisesinin her
tarafında gezdirdi. «Ey bana annemden ve babamdan daha sevgili olan,» dedi,
«yaşarken de, ölü iken de ne kadar güzelsin!» Hatta bir gün sonra bile
Peygamber (s.a. v.)’in vücudu nefes alıp vermemesine, sıcaklık ve yumuşaklığını
kaybetmiş olmasına rağmen hâlâ uykuda imiş gibiydi.
Ashab şimdi de onun
nereye gömüleceği konusunda anlaşmazlığa düştü. Çoğu, onun mezarının Baki
mezarlığında üç kızı ve oğlu İbrahim’in ve kendi gömdüğü arkadaşlarının yanma
kazılması gerektiğini düşünüyordu. Bazıları ise onun Mescide gömülmesi
fikrindeydi. Fakat Ebu Bekir onun: «Öldüğü yere gömülmeyen hiçbir Peygamber
yoktur» dediğini hatırladı. Bunun üzerine mezar, Peygamber (s.a.v)’in yattığı
şiltenin hemen yanında Aişe’nin odasının zeminine kazıldı.
Daha sonra tüm
Medine’liler onu ziyaret ettiler ve başında cenaze namazı kıldılar. Küçük gruplar
halinde geldiler ve her .grup ayrı olarak cenaze namazını kıldı ilk önce
erkekler grup grup geldiler, tüm erkekler onu ziyaret ettikten sonra kadınlar
geldiler. Onlardan sonra da çocuklar ziyaret ettiler. O gece Peygamber
(s.a.v.) Ali (r.) ve kendisini mezara hazırlayan diğer arkadaşları tarafından
gömüldü.
Şimdi «Nur şehri» diye
anılan Medine’de büyük bir üzüntü yaşanıyordu. Sahabeden her biri ağladığı için
başkalarını azarlıyor, fakat kendisi ağlıyordu. Niye ağladığı sorulduğunda
Ümmü Eymen[5]: «Ben
onun için ağlamıyorum» dedi. «Onun için bu dünyadan daha iyi olan bir yere
gittiğini sanki bilmiyor muyum? Fakat ben, bize gökten gelen haberler kesildiği
için ağlıyorum»[6].
Sanki büyük bir kapı
kapanmış gibiydi. Yine de onun şöyle dediğini hatırladılar: «Ben bu dünyada ne
yapayım? Ben ve bu dünya, bir yolcu ve yolcunun altında gölgelendiği bir ağaç
misaliyiz. Bir müddet sonra yolcu yoluna gider ve onu arkasında bırakır [7]
Peygamber (s.a.v.) bunu herkesin kendisi için söylemesini kestederek
duyurmuştu. Bu kapı şimdi kapansa bile, mü’minler için Ölümle birlikte tekrar
açılacaktır. Kulaklarında hâla onun şu sözleri çınlıyordu:
«Ben sizden Önce
gidiyorum ve sizin şahidinizim. Sizinle buluşma yerim Havuz’dur». Bu dünyadaki
risalet görevini yerine getirerek, bu görevi ahirette devam ettirmek üzere bu
dünyadan ayrılmıştı. Ahirette O, onlar için ve başkaları için, bu dünya
hayatına sınırlamaları olmaksızın merhamet anahtarı[8],
Cennet Anahtarı, Hakkın Ruhu ve Allah’ın habibt olacaktı.
«Hiç şüphesiz, Allah
ve melekleri Peygambere salat etmektedirler. Ey iman edenler, siz de ona salat
edin ve tam bir teslimiyette ona selâm verin» (Ahzab: 56).
514
VADÎ KUREYŞLERÎ
(Fihr direkt olarak
İsmail’in oğullan soyundan gelmektedir. Fihr’in soyunun civar Kureyş-leri
olarak anılan kısmı bu şemada
belirtilmemiştir.)
KUREYŞ diye tanınan
Fihr
el-HARÎS
Gâlib Lu’ay
(Ebu Ubeyde’nin
kabilesi)
AMİR
(Süheyl’in kabilesi)
Ka’b
Hüseys ADİY
MÜRRE
(Ömer’in kabilesi) AMR
SEHM (AMR tbn el As’ın
k.) CUMAH (Osman
İbn Ma’zun k.)
Kilâb
KUSAY
MÜRRE
TEYM
(Talha ve Manzum Ebu
Bekir’in)
ZÜHRE
Yekaze
{Ebu Seleme ve Halid
İbn Velid’in Kabüesi)
ABDU’D-DAR ABDU MENAF
ABD EL-UZZA (Peygamber’in annesi Amine’nin kuzeni
ESED Sa’d’ın ve Abdurrahman îbn Avfîm
ka-
Hatice, Varaka ve bilesl) Zübeyr ibn El-Av-vam’m kabilesi
Kabilelerin kurucuları
büyük harfleri© yazılmıştır. Bunların
ardından da o kabileden Peygamber’© çok yakın veya tarihsel önem arzeden
birkaç kişinin adı verilmiştir.
REFERANS ANAHTARI
Biyografik ve Tarihsel
eserler t
K.— Kur’an
Bu kitap osasen
aşağıdaki uç yazarın M.S. 8 ve 9. yüzyıllarda
yazdıkları eserlere
dayanmaktadır.
II.: ibn lshak Buradaki alıntılar Muhammed ibn îs-
hak’m Siret-i
Basulullah (Peygamberin Hayatı) adlı kitabının Abdel-Malik îbn Hişam (I.H.)
tarafından tetkik edilmiş nüshasının Wüsten/eld baskısından yapılmıştır.
I.S. i İbn Sft’d Buradaki alıntılar Muhammed İbn
Sa’d’-
ın Kltab et-Tabaka
el-Keblr adlı eserinin Leyden baskısındandir.
W. Vâkıdi Buradaki alıntılar Muhammed İbn Ömer
el-Wâkıdl’nin Kİtab
el-Meîazl (Peygamberin savaşlarının kronolojisi) adlı kitabının Marsden Jones
baskısından yapılmıştır.
Dunların vamsıra zaman
zaman şu yazarlara da müracaat edilmiştir:
A. i Azrakİ Muhammed îbn Abdullah el-Azraki’nin
Ahbar Mekke adh
eserinin Wüstenfeld baskısı.
T«b. t Taberl Muhammed ibn Cerlr et-Taberî’nin
Tâ-
rih er-RıuuI
ve’I-Mûlûk (Peygamberler ve Krallar Tarihi)
adh eserinin leydon
516
heyden baskısı .Aynı yazarın Tefsir’ine de müracaat edilmiştir.
S.: Süheylî Abdurrahman İbn Abdtdah
es-SübeyU’nin
tbn İshak’a yazdığı
şerhin (Er-Ravz el-Unnf) Kahire baskısı.
Peygamberin
Hadislerini Toplayan Eserler
Aşağıdaki 9. yüzyılda yaşamış sekiz Muhaddisten yapılan alıntılar VVensinck’in Handbook of
Eariy Muhammadan Tradi-tion adlı eserinde kullandığı sisteme göre
düzenlenmiştir. B t Muhanımed İbn İsmail el-Buhari M i Müslim tbn el-Haccac
el-Kuşeyrî Tir.: Muhammed tbn İsa et-Tinnizi A.H. î Ahmed îbn Muhammed İbn Hanbel N. t Ahmod tbn Şu’ayb en-Nesei
A.D.: Ebu Davud es-Sicistanî D.: Abdullah îbn Abdurrahman ed-Darimi İ.M. s
Muhemmed İbn Mace.
Zaman zaman aşağıdaki
M.S. İl. yüzyıl muhaddislerinden de alıntılar yapılmıştır. Bu muhaddislerin eserleri
Wensüyck*in el kitabında yer almamıştır.
Bay: Ahmed ibn
el-Hüseyin el-Beyhaki Kitabes-Sünen el-Kübra F. t Hüseyin b. Mahmud
el-Ferra” el-Be^avî, Mişkat el-Mesablh.
517
[1] 1. S. il/a. 23.
[2] Arabçada Halife, yani tamamen söyleyecek olursak Halifctû Rasülullah , Allah’ı+n Rasülü ‘nün vekili anlamına gelir
[3] Bak Bul. XXXVII.
[4] Birkaç ay sonra Fatıma öldüğünde Ali ve Ebu Bekir’e
şöyle d-.’di: -Sonin önemini ve Allah’ın
sana olan ihsanını biliyoruz ve onun
£,ana verdiği hiçbir şeyi kıskanmıyoruz-
Fakat cjH bizim önümüzde
bize sonnadajı bir şey yaptın.
Biz bu konuda, Peygamber (s.a.v.Ve olan
yakınlığımız nedeniyle bir siz hakkma sahip olduğumuzu hissettik.» Bunun
üzerine Ebu JJ’ikir’iiı gözleri yaşlarla doldu ve şöyle dedi; «Nefsimi kudret
elinde tutana yemin olsun ki, ben Allah’ın Rasulünün akrabalarıyla, kendi
akrabalarımdan daha iyi
geçinmek is-îunm.» O gün öğic
namazında cemaate Ali’nin henüz kendisini bir halife olarak kabul etmediğini
açıkladı. Bunun uze-nne Alı
Ebu R^k<>’in doğruluğunu
tasdikledi ve ona
biai p’tı. (B. LXIV, 38).
[5] I. S. H/2. 63.4
[6] I. M. XXXVII, 3.