Peygamberler Tarihi İ.Yiğit

HZ. ZEKERİYÂ (A.S.) HAYATI KISSASI

YİRMİDÖRDÜNCÜ
BÖLÜM
1

HZ. ZEKERİYÂ (A.S.) 1

Hz. Zekeriyâ (A.S.)’In Şehadeti 3

 

 

 

YİRMİDÖRDÜNCÜ BÖLÜM

 

HZ.
ZEKERİYÂ (A.S.)

 

Kur’ân-ı Kerim’de
tanıtılan Benî İsrail peygamberlerinden olan Hz. Zekeriyâ (a.s.), Hz. İsa
(a.s.)’ın teyzesinin kocasıdır. Öm­rünü Allah’a davet yolunda ve Mescid-i
Aksâ’ya hizmet ile geçir­miş, bu arada Hz. Meryem’in bakımını üslenmiştir.

İbn İshak ve diğer
tarihçilerin naklettiğine göre, İsrailoğul-lan’nin Bâbil’den Filistin ve
Suriye’ye dönüşleri ve işlerinin yolu­na girmesinin ardından, Cenab-ı Hak,
onlara bâzı peygamberler göndermiştir. Ancak İsrailoğulları, bu peygamberlere
düşman kesilmişler ve onları yalanlamışlar; hattâ içlerinden bâzılarını
öldürmüşlerdir. Allah Teâlâ’nm İsrailoğulları içinden son pey­gamberler olarak
Hz. Zekeriyâ (a.s.), Hz. Yahya (a.s.) ve Hz. İsa (a.s.)’ı göndermesine kadar
böyle devam etmiştir.[1]
Kur’ân-ı Ke­rim’de de bu hususa işaret edilerek şöyle buyrulmakta-dır:

“Andolsun ki,
Musa’ya o kitabı verdik. Ve ondan sonra birbi­ri ardınca peygamberler
gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya da açık mucizeler verdik. Ve onu Ruhülkudüs ile
te’yid ettik. Ey Yahudiler! Her peygamber size, nefislerinizin istemediği
şeyleri getirdiği za­man, büyüklük taslayıp, bir kısmını yalanlıyor, bir
kısmını da öl­dürüyor musunuz? ‘Kalplerimiz perdelenmiştir’ dediler. Hayır,
Allah, onlan inkârlarından dolayı lânetlemiştir. Ne de az iman ederler. “[2]

Hz. Süleyman (a.s.)
neslinden olan Hz. Zekeriyâ (a.s.)’m babasının adı Berahya’dır. Kaynaklar,
Filistin’in Roma İmpara-torluğu’nun bir eyâleti olduğu dönemde Kudüs’te yaşayan
Hz. Zekeriyâ (a.s.)’m doğumu ve gençlik yıllan hakkında bilgi ver­memişlerdir.
Fâkur kızı İyşâ (Elizabet) adındaki bir kadınla evle­nen ve Rasülullah
(s.a.v.)’in bildirdiğine göre geçimini marangoz­lukla sağlayan Hz. Zekeriyâ
(a.s.),[3]
Cenab-ı Hak tarafından pey-gamber olarak görevlendirilmiştir:

“Zekeriyâ, Yahya,
îsa ve îlyas’ı da hidâyete erdirdik. Hepsi de sâlih kullanmızdandı.[4]

Hz. Zekeriyâ,
Beytülmakdis/Mescid-i Aksâ’nm imamlığını yürütüyordu.  Bu 
görevi  sırasında,  baldızı 
Hanne’nin Mescid-i Aksâ’nm hizmetine adadığı kızı Hz. Meryem’i
himayesine aldı. Kur’ân-ı Kerim’de, Peygamberimiz (s.a.v.)’e hitaben, Hz. Mer­yem’in
din adamlarından hangisine bırakılacağı hususunda çe­kilen kur’aya işaret
edilerek şöyle denilmektedir:

“Bu, sana
vahyettiğimiz gayb haberlerindendir: Meryem’e hangisi kefil olacak diye
kalemlerim atarlarken sen yanlarında değildin, tartışırlarken de orada
bulunmadın.[5]

Hz. Zekeriyâ (a.s.),
Hz. Meryem’i böylece mâbedde iyi bir şekilde yetiştirdi. Ona büyük değer verip,
yetişmesine büyük itina gösterdi. Rahat bir şekilde İbâdet edebilmesi için ona
ayn bir oda, bir mihrap tahsis etmişti. Onun mihrabına[6] her
girişin­de, yanında çeşitli yiyecek maddeleri görür, ona bunların nere­den
geldiğini sorardı. Hz. Meryem ise, bunların Allah tarafından gönderildiğini
söylerdi:

“Rabbi onu
(Meryem’i) güzel bir surette kabul buyurdu. Ve onu güzel bir surette
yetiştirdi. Onu, Zekeriyâ’nın himayesine bı­raktı. Zekeriyâ mihraba onun yanına
her girişinde, yanında bir yiyecek bulurdu. ‘Ey Meryem! Bu sana nereden geldi?’
diye so­rardı, O da: ‘Bu, Allah’ın katındandır.’ cevabını verirdi. Doğrusu
Allah dilediğini hesapsız nzıklandırır.[7]

Hz. Meryem’i
himayesine alan Hz. Zekeriyâ (a.s.). kendisi de bir çocuk sahibi olmayı çok
istiyor, bunun için sürekli Allah’a yalvarıyordu. Evliliğinin üzerinden uzun
yıllar geçmesine rağ­men, hanımının kısırlığı yüzünden bir türlü çocuk sahibi
olama­sa da duadan vazgeçmiyordu. Allah’tan kendisine dâvasını yürü­tecek sâlih
bir evlât vermesini istemeye devam etti. Her şeye ka­dir olan Allah’tan ümidini
kesmedi, Kısır olan hanımı gibi kendi­si de çok yaşlandığı halde, bu duasını
dilinden düşürmüyor, kendisine hayırlı halef olacak bir çocuk istiyordu. Bu
arada Hz. Meryem’i himayesine alması ondaki bu çocuk özlemini daha da
artırmıştı. Rivayete göre, Hz. Meryem’e mevsimleri dışında lütfedilen çeşitli
meyveler, ona Cenab-ı Hakk’ın sonsuz kudretini tek­rar hatırlatmış, Allah’ın
kendilerine her halükârda bir çocuk vermeye muktedir olduğunu düşündürerek
ondaki çocuk ümi­dini daha da artırmıştı. Hz. Meryem’e çeşitli rızklar gönderen
Allah’ın, istediği takdirde kendisine de bir çocuk lütfedeceğinden şüphesi
yoktu. Çok yaşlanmış olduğu halde, ailesini temsil ede­bilecek hayırlı bir
evlât istiyor, duasını ısrarla devam ettiriyordu. Nihayet Cenab-ı Hak,
beklediği müjdeyi ona namaz kılmakta olduğu bir sırada ulaştırdı. Gönderdiği
melek vasıtasıyla, kendi­sine iffet sahibi, efendi ve sâlihlerden bir oğul
vereceğini ve onu ileride peygamber yapacağını müjdeledi. Beklenen bu müjde,
ısrarla bir çocuk vermesi için Allah’a yalvarmasına rağmen, Hz. Zekeriyâ
(a.s.)’ı yine de hayrete düşürmüştü. Çünkü, hanımının kısırlığı yanında, her
ikisi de rivayetlere göre 90 yaşını aşmış bulunuyorlardı. Bu yüzden tereddüdünü
gidermek için Cenab-ı Hak’tan kendisine çocuğu olacağını gösteren bir alâmet
verme­sini istedi. Ona delil olarak, üç gün boyunca insanlarla konuşa­mayacağı,
bu süre boyunca onlarla ancak işaretle anlaşabileceği bildirildi ve bu süre
içinde zikir ve teşbihle meşgul olması emre­dildi:

“Rabbi onu
(Meryem’i) güzel bir surette kabul buyurdu. Ve onu güzel bir surette yetiştirdi
Onu Zekeriyâ’nın himayesine bı­raktı. Zekeriyâ mihraba onun yanına her
girişinde, yanında bir yiyecek bulurdu. ‘Ey Meryem! Bu sana nereden geldi?’
diye so­rardı. O da’ Bu, Allah’ın katındandır.’ cevabını verirdi. Doğrusu Allah
dilediğini hesapsız rızıklandırır. îşte orada Zekeriyâ Rabbine duâ etti: ‘Ya
Rab! Bana kendi katından temiz bir nesil bahşet; şüphesiz sen duayı işitirsin!

Zekeriyâ Mâbed’de
namaz kılarken melekler ona seslendi­ler: ‘Allah sana kendi emriyle vücut bulan
İsa’yı tasdik eden, efendi, iffetli ve sdlihlerden bir peygamber olan Yahya’yı
müjde­ler. ‘ Zekeriyâ şöyle dedi: ‘Ya Rab! Ben artık iyice kocamış, kanm da
kısırken nasıl oğlum olabilir?’ Allah, ‘Bu böyledir, Allah diledi­ğini yapar.’
dedi.

Zekeriyâ, ‘Ya Rab!
Bana bir alâmet ver.’ dedi. Allah, ‘Alâme­tin, üç gün, işaretle anlaşma dışında
insanlarla konuşmamandır.

Rabbini çokça an,
akşam sabah O’nu teşbih et’ dedi.[8]

Allah Teâlâ, hiç bir
kimse fazlından ve rahmetinden ümit kesmesin diye, Peygamberimiz (s.a.v)’e,
ashabına Hz. Zekeriyâ (a.s.)’ın kıssasını anlatmasını emretmişti. Çünkü onun
başından geçenler, en olumsuz şartlar içinde dahi Allah’tan ümit kesil­memesi
gerektiğini, Allah’ın yardımı geldiğinde de, en zor şeyle­rin hemen
oluverdiğini açıkça gösteriyordu. Çünkü Hz. Zekeri-yâ (a.s.) çok yaşlı, hanımı
da onun gibi yaşlı ve üstelik kısır olduğu halde, Allah onlara nur topu gibi
bir oğul ihsan etmişti:

“Ey Muhammedi Bu,
Rabbinin kulu Zekeriyâ’ya olan rahme­tini anmadır. Hani bir vakit, Zekeriyâ
Rabbine içinden gizlice yal­varmış, şöyle demişti: ‘Rabbim! Gerçekten
kemiklerim zayıfladı, saçlarım ağardı. Rabbim, ben sana ne duâ etmişsem,
bedbaht ve mahrum olmadım. Doğrusu ben, benden sonra yerime geçecek ya­kınlarımın
iyi hareket etmeyeceklerinden korkuyorum. Karım da kısırdır. Katından bana bir
oğul bağışla ki, bana ve Yakub oğulla­rına mirasçı olsun. Rabbim! onu, nzanı
kazananlardan eyle”

Allah, ‘Ey Zekeriyâ!
Sana, Yahya isminde bir oğul müjdeli­yoruz. Bu ismi daha önce kimseye
vermemiştik.’ buyurdu. Zekeriyâ, ‘Rabbim! Karun kısır, ben de son derece
kocamışken nasıl oğlum olabilir?’ dedi. Allah, ‘Rabbin böyle buyurdu. Bu, ba­na
kolaydır, nitekim daha önce sen hiç bir şey değilken seni yaratmıştım.’ dedi.

Zekeriyâ, ‘Rabbim!
Öyleyse çocuğumun olacağına dair bana bir alâmet ver!’ dedi. Allah, ‘Senin
alâmetin, sağlam ve sıhhatli olduğun halde üç gün üç gece insanlarla
konuşmamandır.’ bu­yurdu. Zekeriyâ bunun üzerine Mâbed’den çıkıp kavmine,
‘Sabah akşam Allah’ı teşbih edin!’ diye işarette bulundu.[9]

Yüce Allah, sevgili
Rasülü Hz. Zekeriyâ {a.s.)’in duasını ka­bul ettiğini, kendisine ihlâs ile
itaat eden ve ümidini yitirmeksi­zin yakarışlarını devam ettiren bu sevgili
kulunun eşini doğum yapacak hale getirerek onlara erkek bir çocuk lütfettiğini
bir başka yerde şöyle açıklamaktadır:

“Zekeriyâ’yı da
hatırla! O, bir vakit Rabbine, ‘Rabbim! Beni evlâtsız tek başıma bırakma. Sen
vârislerin en hayırlısısın.’ diye nida etmişti. Biz de duasını kabul ederek,
ona Yahya’yı bahşet­miş, eşini ıslah edip doğum yapacak hâle getirmiştik.
Doğrusu onlar iyi işlerde yanşıyorlar, korkarak ve umarak bize
yalvarıyor-lardı. Bize, huşu ile itaat ederlerdi.”[10]  

 

Hz. Zekeriyâ
(A.S.)’In Şehadeti

 

Hz. Zekeriyâ
(a.s.)’ın, oğlu Yahya’nın doğumundan sonraki yıllarını nasıl geçirdiğine dâir
pek bilgi yoktur. Kendisi gibi pey­gamber olarak görevlendirilen oğlu Hz. Yahya
(a.s.)’m bu görev dolayısıyla öldürülmesi, şüphesiz bu ihtiyar babayı çok üzmüş
olmalıdır. Bu katillerin kendisini de öldüreceğini bilen Hz. Zekeriyâ (a.s.),
bu üzüntüyle şehirden kaçmış, Mescid-i Aksâ’nm yakınındaki bir bahçeye
sığınarak, ikiye ayrılmış bir ağacın ko­vuğuna gizlenmişti. Rivayete göre,
şeytanın ihbarı sonucu onun gizlendiği ağaca gelen düşmanları, ağacı kesmek
suretiyle onu şehid ettiler.[11] Yine
sevgilisinin isteğini geri çeviremeyen Kral Hirodes tarafından önce hapse
atıldığı sonra başının kestirildiği de söylenmektedir.[12] Onun
şehâdeti, Hz.İsa (a.s.)’m refinden 2,5 yıl önce vuku bulmuştur. [13]

 

 



[1] Salebi, 370.

[2] Bakara sûresi, 2/87-88.

[3] Müslim, Fezâİl, 45; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 296.

[4] En’am sûresi, 6/85.

[5] Âl-i Imrân sûresi, 3/44.

[6] Söylendiğine göre, Hz. Zekeriyâ (a.s.),
Beytülmakdis’de Hz. Meryem için bir mihrap yani merdivenle çıkılan bir oda
yapmıştı. O, her gün oraya Meryem için yiyecek ve içecek götürürdü; oraya ondan
başkası çıkamazdı (Salebi, 373}. Buranın bir mescid olduğu da söylenmiştir.

[7] Âl-i imrân sûresi, 3/37.  Hz.Meryem’e verilen bu yiyecek maddeleri
hakkındaki görüşlere, onunla ilgili bölümde işaret edilecektir.

[8] Âl-i İmrân sûresi, 3/37-41. Luka incilinde, Kur’ân’da
verilen bu bilgilere çok yakın bir anlatım vardır: Orada bildirildiğine göre,
Hz. Zekeriyâ (a.s.), kahinlik hizmeti sırası ailesine geçince, âdet üzere
Mâbed’e girip buhur yakmak ister. Ce­mâatin buhur saatinde dışarıda dua etmekte
olduğu bir sırada mabede giren bir melek, buhur mezbahınm sağında görünür.
Kendisinden korkan Hz. Zekeriyâ (a.s.)’a, duasının Rabbi tarafından kabul
edildiği, karısı Elizabet’in bir oğul doğu­racağı müjdesini verir ve oğluna
Yahya adını vermesini söyler. Onun doğmasın­dan sonra sevineceğini, halkın bir
kısmının da bu doğumdan memnun kalacağı­nı, doğacak çocuğun Rabbin gözünde
büyük olacağını, şarap ve içki içmeyeceğini ve daha anasının karnında
Ruhülkudüs ile dolu olacağını haber verir. İsrail oğullan’ndan birçoğunu Rabbin
yoluna çevireceğini söyler. Hz. Zekeriyâ (a.s.)’m kendisinin ve karısının yaşlılığını
hatırlatarak, bunların olacağına dair bir alâmet istemesi üzerine, Cebrail
olduğunu açıklayan bu melek, verdiği haberlere inanmadığını ve bu yüzden ceza
olarak, bu olayların meydana gelmesine kadar dilinin tutulacağını söyler. Bu
sırada mâbedden çıkan Hz. Zekeriyâ (a.s.), içeride kalışının uzamasından
hayrete düşen halka bir şey söyleyemez. Bunun üzerine halk, onun içerde bir
rü’yet gördüğünü anlar (Luka, 1/5-23).

[9] Meryem sûresi, 19/2-11.

[10] Enbiyâ sûresi, 21/89-90.

Prof. Dr. İsmail Yiğit, Peygamberler Tarihi, Kayıhan Yayınları: 566-570.

[11] Salebi, 380 -381.

[12] Mevdûdî, Tefhim, I, 478.

[13] Prof. Dr. İsmail Yiğit, Peygamberler Tarihi, Kayıhan
Yayınları:  570.

İlgili Makaleler