40. Yenî Yuva
Cami’in bitirilmesine
yakın Peygamber (s.a.v.), caminin doğu duvarına bitişik iki oda yapılması için
emir verdi. Biri hanımı Şevde (r.), diğeri de nişanlısı Aişe (r.) içindi.
Binanın yapımı toplam yedi ay sürmüştü, Peygamber (s.alv.) bu süre içinde Ebu Eyyub
(r.)’un evinde kaldı. Sevde’nin evi bitmek üzere ilçen, Zeyd (r.)’i, zevcesi
Sevde’yi. kızları Ümmü Gülsüm Cr.) ve Fatuna tr.)*yı Medine’ye getirmesi için
Mekke’ye gönderdi. Ebu Bekir (r.) de oğlu Abdullah’a, Ümmü Rûmân, Esma ve
Aişe’yi getirmesi için haber gönderdi. Zeyd kendi karısı Ümmü Eymen ve küçük
oğullan Üsame’yi de beraberinde getirdi. Talha tüm taşınabilir mallarını elden
çıkarmıştı, bu yüzden o da Zeyö’le beraber Medine’ye geldi, henüz yeni hicret
ediyordu. Bu partinin gelişinden kısa bir süre sonra Ebu Bekir (r.) kızı
Esma’yı annesi Safiye ile birlikte birkaç aydan beri Medine’de olan Zübeyr’le
evlendirdi. Ebu Bekir’in kız kardeşi Kureybe, yaşlı ve kör olan babaları Ebu
Kuhafe’ye bakmak için Mekke’de kalmıştı. Kureybe’nin aksine, babası henüz
müslüman olmamıştı.
Peygamber <s.a.v.)
Zeyd’in Ümmü Eymen (r.)’den başka, kendi yaşında ikinci bir eş almasını uygun
gördü ve Cahş’m oğlu Abdullah’tan güzel kızı ZeynebU istedi. İlk önceleri
Zeynep İsteksizdi, bunun için bir sürü geçerli nedeni de vardı. Zeyneb bir
Kureyş’Uydİ, Fakat bu sebebi öne sürmesi inandırıcı olmadı. îki taraftan» saf
Kureysli olan annesi Umeyme, Esed’ii bir adamla evlenmişti, Zeyd’in Kureyş
kabilesine evlat edinildiği hesaba katılmazsa, onun ailesinin kabileler: olan
Beni Kalk ve Beni Tayy, Beni Esed’e göre daha aşağı bir statüdeydi. Zeynep,
Zeyd’le evlenmesini Peygamber (s.a.v.)’in istediğini anlayınca, razı oldu, ve
evlilik meydana geldi. O sıralarda kardeşi Hamne de Mus’ab’la evlenmişti.
Bundan kısa bir süre sonra Zeyneb’in annesi Umeyme Medine’ye geldi ve Peygamber
(s.a.v.)’e biat etti.
Peygamber (s.a.v.) ve
kızları, Şevde ile birlikte yeni yapılan evde oturmaya başladılar. Bundan bir
ya da iki ay sonra Aişe’rdn de artık evlenmesi gerektiği kararına vardılar. O
sıralarda Aişe (r.), güzelliği göze çarpan dokuz yaşlarında bir çocuktu.
Güzelliği anne ve babasından kaynaklanıyordu. Kureyşliler babasına, yüzü güzel
olduğu için Atik derlerdi[1].
Annesi hakkında ise Peygamber (s.a.v.) şöyle derdi: «Kim Cennet’teki büyük
gözlü Huri kızlarım görmek isterse, Ümmü Rûmân (r.)’a baksın.*[2]
Peygamber (s.a.v.) uzun süreden beri Aişe’ye çok yakındı. Aişe (r.), Peygamber
(s.a.v.}’le babasının Medine’ye hicret edip, kendisinin annesi ile birlikte
Mekke’de kaldığı birkaç ay dışında, onu hergün görmeye alışmıştı. Küçük yaşından
beri O, anne ve babasının Muhammed (s.a.v.)’e, hiç kimseye göstermedikleri
sevgi ve saygıyı gösterdiklerini farkediyordu. Ona bunun nedenleri de
anlatılmıştı: O, Allah’ın Basulü idi, düzenli olarak Cebrail’le ilişki
içindeydi ve O, semaya yükselip tekrar yeryüzüne döndüğü için in sanlar
arasında seçkin bir adamdı. Onun görünüşü bile bu yükselişi gösteriyor ve
Cennet zevklerinden birşeyler İletiyordu.’ Onun mucize dokunuşunda bu zevk elle
tutulur hale geliyordu. Herkes sıcaktan bayılırken onun elleri «kardan daha
serin ve miskten daha güzel kokulu»[3] o1
yordu. Bunun yanısıra O, sanki
ölümsüzmüş gibi yaşını göstermezdi.
Gözleri parlaklığından birşey kaybetmemişti. Siyah saçları ve sakalı hâlâ
gençliğin izini taşıyordu. Bedeni ise, Fil Yılından sonra geçen elli üç yıjın.
sadece yarısını yaşamış bir adam olduğunu gösterecek kadar zinde görünüyordu.
Düğün için bir takım
hazırlıklar yapıldı. Fakat bunlar, Aişe’ye eşsiz ve büyük bir an yaşadığını
hissettirecek denli büyük değildi. Evden ayrılmasından kısa bir süre önce Aişe
bahçeye kaçmış ve bir arkadaşıyla oynamaya dalmıştı. Kendisi bu olayı şöyle
anlatıyor: «Bir tahterevallinin üzerinde oynuyordum, uzun saçlarım darmadağınık
olmuştu. Geldiler, beni alıp götürdüler ve hazırladılar.»[4].
Ebu Bekir (r.),
Bahreyn’den kırmızı, ince çizgili bir kumaş almışta. Bundan Aişe (r.)’ye düğün
elbisesi diktiler. Bu elbiseyi giydirdiler, annesi onu elinden tutup, dışında
Ensar’dan bazı kadınların beklediği yeni evine götürdü. Onu şöyle selamladılar:
Mutluluk ve iyilik dileğiyle -her şey iyi olsun». Daha sonra onu Peygamber
.(s.a.v.)’İn yanma götürdüler. Kadınlar onun saçlarını tarayıp, takılarla
süslerken, Peygamber (s.a.v.) ayakta onları gülümseyerek seyretti. Diğer düğünlerinin
aksine bu düğünde yemek vermedi. Tören mümkün olduğu kadar sadeydi. Bir kâse
süt getirilmişti. Peygamber (s.a,v.) kendisi içtikten sonra Kaseyi Aişe’ye
uzattı. O, utanarak reddetti, fakat Peygamber (s.a.v.) ısrar edince İçti ve
kaseyi yanında oturan kardeşi Esma’ya uzattı. Orada bulunanların hepsi de
sütten içtiler. Daha sonra, gelin ve damadı yalnız bırakarak hepsi evlerine’
gittiler.
Son üç yıl boyunca,
Aişe’nin arkadaşlarının gelip Ebu Bekir’in avlusunda oynamadıkları çok az gün
vardı. Aişe (r.)’nin Peygamber (s.a.v.)’in evine taşınması bu durumu
değiştirmedi. Artık arkadaşları hergün onu yeni evinde ziyaret ediyorlardı.
Bunlardan bir kısmı kendisi gibi ailesiyle Mekke’de hicret edenler, bir kısmı
ise Medine’de edindiği yeni arkadaşlardan oluşuyordu. Aişe CrJ şöyle anlatıyor:
«Ben, arkadaşlarımla beraber bebeklerimle oynardım. O sırada Peygamber
Cs.a.v.) gelirdi. Onu görünce arkadaşlarım kaçışırlardı. Fakat Peygamber
(s.a.v.} onları, ben onlarla beraber olmak istediğim için geri getirirdi.»[5].
Bazen onlar kaçmaya fırsat bulamadan: «Olduğunuz yerde kalın.»” derdi.
Çocukları sevdiği ve kızlarıyla oynamaya alışık olduğu için bazan onlara
katılıp birlikte oyun oynardı. Oyuncakların ve bebeklerin bir çok rolleri
vardı. Aişe fr.) şöyle diyor: «Bir gün ben oyuncaklarımla oynarken Peygamber
(s.a.v.) içeri girdi ve: «Ey Aişe, bu hangi oyun?» dedi. Ben: «Süleyman’ın atları»
dedim. O da bana güldü.»[6] Fakat
bazen geldiğinde onları rahatsız etmenıpk için cübbesine bürünür beklerdi.
Aişe (rj’nin yaşamının
üzücü bir yanı da vardı. Yesrib, tüm Arabistan’da, belli bir mevsimde -yayılan
ateşli humma hastalığıyla tanınırdı. Bu, Özellikle vakaya yabancı olanları
yakalayan bir hastalıktı. Peygamber (s.a.v.) hummaya yakalanmamıştı, fakat
onun en yakın arkadaşlar: -Ebu Bekir, azatlısı Amir (r.) ve Bilal ( hummaya tutulmuşlardı.
Bir sabah Aişe babasını ziyarete gitti ve uç adamı yan baygın halde yatarken
bulunca dehşete kapıldı. «Babacığım, nasılsın?» diye sordu. Fakat babası cevabını
dokuz yaşındaki bir kızın anlayabileceği seviyeye in-diremeyecek derecede
hastaydı. Bu yüzden iki mısrahk bir şiirle cevap verdi:
«Herkes her sabah
akrabalarına iyi günler diler,
Ve ölüm onun
ayakkabısının bağından daha yakındır».
Aişe babasının
sayıkladığını zannetti ve Amir’e döndü. Ölmese de ölüme çok yaklaşan Amir de
ona şiirle cevap verdi. O sırada Bilal hummadan kurtulmuştu, fakat hiçbir şey
yapacak gücü olmadığı için evin avlusunda yatıyor-
Buna rağmen, konuşacak
kadar gücü vardı, şu sözleri söyledi:
«Ah, geceleyin bir
daha uyuyabilecek iniyim?
Mekke dışında yetişen
sümbül ve kekiklerin arasında?
Mecenne[7]
sularından bir daha içip,
Şâme ve Tafîl[8] bir
daha görebilecek miyim?”
Aişe çek üzgün bir
şekilde eve döndü. «Ateşten, akıllan başlarından gitmiş bir halde
sayıklıyorlar» dedi. Peygamber (s.a.v.î, Aişe, anlamasa da çocuk hafızasıyla
onların söylediklerini kelimesi kelimesine tekrarlayınca ikna oldu. Ve şöyle
dua etti: «Allah’ım, Mekke’yi bize sevgili kıldığın gibi,. Medine’yi de bize
sevgili kıl, hatta daha da sevgili. Bize suyunu ve ekinlerini ver ve hummayı
buradan Mahya’ah[9] kadar uzaklaştır»[10]
Allah onun duasını kabul etti.
[1] I. H. 161,
[2] I. S. VII, 202.
[3] B.fXr, 2
[4] i. s. vm, 40-1.
[5] A.g.e., 41.
[7] Mekke’ye yakın bir yerin ad.
[8] Mekke’de 2 tepe,
[9] Medine’nin yedi günlük deve yolu güneyinde bir yer.