20. EBU CEHİL VE HAMZA
Mekke’de mü’minlerin
sayısındaki artış, beraberinde kâfirlerin düşmanlığındaki artışı da getirdi.
Bir gün Ku-reyş ululan Hicr’de toplanmış, Peygamber’e karşı birbirlerinin
kızgınlıklarını alevlendiriyordu.’ Tam o sırada Peygamber (s.a.v.) Mescid’e
girdi. Kâ’be’nin doğu köşesine giderek, Hacerü’l-Esved’i öptü ve tavafa
başladı. O Hicr’in yanından geçerken, Hicr*dekiler onun aleyhine söyledikleri
şeyleri daha yüksek sesle söylüyorlardı. Peygamber’in onları işittiği yüzünden
belli oluyordu. Hicr’in yanından ikinci kez geçti, onlar tekrar hakaret
ettiler. Fakat üçüncü kez geçişinde onların önünde durdu ve: «Ey Kureyş, beni
işitiyor musunuz? Nefsim elinde olana yemin ederim ki size katliam gelecek»[1] Bu
sözler ve onların söyleniş şekli onları sanki büyülemişti. İçlerinden hiçbiri
ne hakaret edebildi, ne de konuşabildi. Sonunda içlerinde en sinirli ve sert yapılı
olanı, büyük bir nezaket içinde: «Ey Bbul-Kasun, yoluna git, çünkü Tanrı’ya
andolsun sen cahil bir aptal değilsin» diyerek sessizliği bozdu. Fakat
herkesin sessiz kaldığı bu süre uzun sürmedi. Çünkü orada bulunanlar bu denli
korktukları için kendilerini suçlamaya başladılar ve şimdiki zayıflıklarını
gelecekte tamir edeceklerine yemin ettiler.
İslam’ın en kötü
düşmanlarından biri, ailesi ve arka-daşları arasında Ebul-Hakem diye anılan mü’minlerinse
adını Ebu Cehil
(cehaletin babası) koydukları Mahzum kabilesinden. Amr idi. Muffire’nin tonmu,
o zaman Mahzumj- basında bulunan yaşlı Velid’in de yeğeni oluyordu Cehil
amcasından sonra onun yerini, alacağından temindi. Kendisi için şimdiden
Mekke’de belirli bir konum sağlamıştı. Bu konum hem zenginlimi, hem konukseverlik
hem de kendisine karşı çıkanlardan öç alma konusunda gösterdiği sertlik ve
acelecilikten kaynaklanıyordu. O geçen hac döneminde hacıları Peygamber
(s.a.v.)’e karşı uyarmak için çalışanların en usanmazı ve Peygamber [2]s.a.
büyücü diye adlandıranların en bagırgam idi. Kendi klanmdaki çaresiz mü’minlere
karşı acımasızlıkta ve diğer klanları da aynı şeyi yapmaya teşvik etmekte çok
etkindi. Fakat birgün, kendisine rağmen, yeni dine büyük bir hizmette bulundu.
Peygamber (s.a.v.),
Mescid’in dışında Safa kapısı yakınında oturuyordu. Hacılar kapıya yakın olan
Safa tepesinden başlayan ve 450 yarda kuzeydeki Merve tepesinde biten yedi kez
gidip gelme farzına bu kapıdan başladıkları için kapıya Safa kapısı adı
verilmiştir. Safa’nm eteklerindeki bir kaya parçası bu ibadetin başlangıç
yerini işaret eder. Ebu Cebir yanından geçtiğinde Peygamber (s.a. s.) bu
kutsal yerde tek başına oturuyordu. Mahzumlunun bir önceki seferde korkmadığını
göstermek için bir fırsat çıkmıştı; Peygamber’in önünde durarak ağzına gelen
tüm küfürleri ona karşı söyledi. Peygamber sadece ona baktı, fakat hiçbir şey
söylemedi. Sonunda yapabileceği tüm hakaretleri bitirdikten sonra Ebu Cehil,
Hicr’de toplanmış olan diger Kureyşlilere katılmak üzere Mescid’e girdi. Peygamber
üzüntüyle ayağa kalktı ve evine döndü.
O gittikten hemen
sonra, yayı boynunda asılı bir halde avdan dönen Hamza karşıdan gözüktü. Avdan
döndükten sonra, ailesinin yanma gitmeden önce Kâ’be’yi ziyaret etmek onun
adetiydi. Onun yaklaştığım görünce, Safa kapısına yakın olan evinden bir kadın
çıktı ve onu durdurdu. Bu kadın, şimdi hayatta olmayan ve yirmi yıl kadar önce
Haf’ul-Fadûtu kuranlardan biri olan Teym kabilesınin şefi Abdullah İbn Cu’dan’m
azathlarındandı. Cud’an ailesi, Ebu Bekir’in kuzenleri oluyordu, Peygamber
(s.a.v.)’e ve dinine bağlı olan bu kadın Ebu Cehil’in hakaretlerini duymuş ve
çok sinirlenmişti. Hz. Hamza’ya: «Ebu Umare-, dedi, Hişam’ın oğlu Ebu’l-Hakem’in
kardeşinin oğlu Muhammed’e nasıl davrandığım bir görseydin, O burada otururken
geldi ve- ona hakaret etti, onunla alay etti. Daha sonra cekiü etti -Nereye
gittiğini belirtmek için Ka’be’ye doğru işaret etti- -Muhammed ise bir tek
kelime bile söylemedi». Hamza, yumuşak huylu ve anlaşılması kolay bir insandı.
Bununla birlikte O, Kureyş’in en cesuru İdi, kızdırıldı-ğında ise en başeğmez
ve en sert adamı olurdu. Şu anda onun güçlü yapısı kızgınlıktan sarsılıyordu.
Onun bu kızgınlığı ruhundan bazı şeyleri kaldırdı, özgürlüğe kavuşturdu,
ruhunda daha önce varolan bazı şeylerin tamamlanmasını sağladı. Kâ’be’ye giren
Hamza doğruca Ebu Cehil’ in yanına gitti, yanında ayakta durarak elindeki yayı
tüm gücüyle arkasına indirdi. «Ona hakaret edecek misin?- dedi, «Ben de onun
dinindenim, onun iddia ettiklerinin hepsini onaylıyorum. Eğer karşı çıkmaya gücün
varsa bana karşı çık.» Ebu Cehil korkak değildi, fakat bu kez meselenin
kapanmasının daha İyi olacağını düşünüyordu. Bu yüz. den ona yardım etmek için
yerlerinden kalkan Mahzum ilere oturmalarını işaret etti ve şöyle dedi:
«Bırakın, Ebu Umare istediğini yapsın, çünkü Tanrıya andolsun onun kardeşinin
oğluna çirkince küfür ettim.»
[1] I.I. 183.
[2] Umare, Hamza’mn kızıydı. Araplar arasında bir birine
hitap etmenin en kibar yolu erkeklere -şunun babası lEbu)-kadınlara da «bunun
annesi (Ümmü)» diye hitap etmektir.