İlahiyat Haber

Sifil:Osmanlı Çareyi Kapitalistleşmede Buldu

Konferans, konunun hayatiyeti ve dinleyicilerin kesif soruları üzerine ileri bir tarihte devamına söz verilerek tamamlandı. Ebubekir Hoca, ilk olarak modernizm denilen akımın nereden ve nasıl doğduğunu anlatarak başladı konuşmasına.

Protestanlıktan kapitalistliğe yürüyüş nasıl başladı?

İsa’nın doğumundan itibaren toplum üzerinde büyük baskı kuran kiliseye XV. asırda Martin Luther, Calvin gibi reformasyoncuların başını çektiği bir grup aktivist, Hristiyanlığa yeni bir dinamizm getirmeyi hedefleyerek başkaldırmıştır. Protestanlık ismi verilen bu başkaldırıyla, bireyin kendine güveni artmış, İncil’i başka dillere tercüme etmek başta olmak üzere dinde bir dizi yeniliklere başlanmıştır.

Aydınlanma olarak tanımlanan bu dönem, dinin emirlerinin konuşup tartışılabildiği, hatta bilimsel verilerle ispatlanma çabalarının yaşandığı bir dönemdir. Birey ve bilim o derece kutsanmıştır ki, deneylerle açıklanamayan metafizik gerçekler reddedilmiştir. Ta ki bu süreç, aydınlanmada darbı mesel olan “insanı tanrı değil, tanrıyı insan yaratmıştır” düşüncesine kadar ilerlemiştir. Katolik Hristiyanlar kendilerini mabetlere kapatarak dünya ile ilişkilerini kesecek derecede ibadetle idealize olurken Protestan ahlakında kutsanan insan, çalıştıkça, ürettikçe, biriktirip güçlendikçe idealize olmaya başlamıştır.

Osmanlı da çareyi kapitalistleşmede bulmuştu

Max Weber, Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu isimli kitabında “Protestanlaşmadan kapitalistleşemezsiniz, kapitalistleşmeden de demokratikleşemezsiniz” derken tam da buna işaret etmekteydi. Daha fazla çalışıp daha fazla üreterek Protestanlaşan insan, biriktirerek kapitalistleşmeye ve bu şekilde kendine ve biriktirdiklerine güvenerek demokratik hak talebinde bulunmaya başlamıştı.

Aydınlanmanın başlangıcı olan bu zaman dilimi, Osmanlı Devletinde toprak kaybının olduğu 1699 Karlofça Antlaşmasıyla eş zamanlıdır. Osmanlı bu antlaşmayla birlikte büyük bir sorgulamaya girmiş ve bir dizi rejim değişikliğine karar verilmiştir. Bu rejim değişikliği sebebiyle yapılan reform hareketleri, ilerleyen Batı gibi önce Protestanlaşmayı ve sonra kapitalistleşmeyi çözüm olarak getirmiştir.

Bunun o zamandan beri çözüm değil ancak zehirli bir ur olarak devam ettiğini söyleyen Sifil, çünkü bunun İslam diniyle taban tabana zıt olduğunu bildirerek şöyle devam etti:

“İslam dini, dünya hayatını alçaltıcı bir övünme yeri olarak bildirmiş, bunun yanında dünya hayatında güçlenecek kadar değil, insana hizmet ve ahirete yatırım yapacak kadar çalışılmasını emretmiştir. Müslüman âlimler bu sebeple ilim ve fende çok büyük hizmetler yapmış, İlay-ı Kelimetullahı doğudan batıya ulaştırmışlardır. Günümüz Müslümanı ise bu 1400 yıllık geleneği görmezden gelerek kullandığı kavramla, yaşadığı hayatla ve tükettikleriyle Protestanlaşmaya ve kapitalistleşmeye başlamıştır.  Eskiye oranla daha fazla bilgiye (malumata) sahip olan insan teslim olmak yerine Protestan ahlakıyla sorgulamaya ve açıklamaya çalışmaktadır. Modernizmin dürtüleri ise güçlü Müslüman olabilmek için çalışmayı ve kazanmayı hedeflemektedir. Bu dönemi en tehlikeli kılan özellik budur ve çözülme buradan başlamaktadır.”

“Bu zamanda” ile başlayan kilit cümle

Modern bir hayatı yaşamaya itiraz etmediğimiz müddetçe bu sürecin artarak devam edeceğini bildiren Ebubekir Hoca, sosyal darwinistlerin,  Peygamber Efendimiz (sas)’in, ‘insan gelişmez, tereddi eder (baş aşağı düşer)’ sözüne muhalif olarak; ‘insanoğlunun gelişip zirveye yükseldiğini, Amerika’nın bunu başardığını ve diğerlerinin de başarmaya çalıştığını’ bildirerek geçmişi hükümsüz bıraktıklarını, değerleri ise ‘bu zamanda böyle bir şey olur mu?’ kilit cümlesiyle sinsice tahkir ederek kaldırmakta olduklarını bildirdi.

Kadının çalışma hayatına girmesinin, sokaklarda hak talebinde bulunmasının, Müslümanların yatırımlarda yarışmasının ve medyanın hayata bu denli müdahil olmasının modern düşüncenin İslam’a etkileri olduğunu belirten Sifil, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bugünün Müslümanında, reklamın, sokağın, modernizmin etkileriyle müthiş derecede bilinçaltı kirliliği yaşanmakta. İlmin ve öğrenmenin kolaylığı yanında çirkinliklerin bu denli aleni yaşanması bu bilinçaltı kirliliğinden kaynaklanmakta.  Zahidlerin erbain çile tedrislerine bugün her zamankinden çok daha fazla ihtiyaç bulunmakta.”

 

Seher Aydın 

Dünyabizim

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu