İlahiyat Haber

Kutlu Doğumla Hristiyanlaşıyor Muyuz? Yahudileşiyor Muyuz ?

Sokaklara gül kokusu yayılır o günler de. Annesi, babasını yılda bir kez hatırlayan, yılda bir gün değer veren toplum hayatımıza bakınca Peygamberimize ayrılan zaman dilimi oldukça iyi gibi görünüyor öyle değil mi?

 

“Yazılacak o kadar şey varken kutlu doğuma mı taktın sen ya?” diye geçirmeden önce aklınızdan, ön yargılarınızı beklemeye alıp dinleyin beni. Evet, yeri geliyor eleştiriler döşüyoruz, yükleniyoruz kıyasıya herkese. Ku’ân’ı okuyoruz. İsrailoğullarıyla karşılaşıyoruz mushafın satırlarında. “Bunlar nasıl insanlar? Peygamberlerini nasıl öldürürler?” diye şaşırıyoruz. Düşünün bir kavmin gözleri önünde Kızıldeniz yarılacak, düşmanları boğulacak ve onlar hemen ardından isyan edecekler. Olur mu ya?

 

Sure değişir Hıristiyanlarla muhatap oluruz bu kez. Kendilerine gönderilen elçiyi konumlandırma sınavında onlar da sınıfta kalırlar. Hem de İsrailoğulları gibi öldürmek bir yana, başlarına taç eder Rablerine bir oğul hediye ederler. İnsanüstü güçlere sahip yarı tanrı kalıbı çizip Peygamberlerini bir güzel yerleştirirler. Bunu çok iyi niyetle yaparlar hem de.

 

Kim kaldı Ey iman edenler! Hitabına muhatap bizler yani Müslümanlara geldi sıra. Biraz da öz eleştiriye ne dersiniz? Canımız yanacak azıcık, kolay değil insanın kendini sorgulaması. Yattığımız yerden beyaz camın ardında izlediğimiz olayları kaşınan karnımıza ettiğimiz müdahale beraberinde koca koca cümlelerle yorumlamak çok kolay ama.

 

Bizler yılın elli bir haftası Yahudiler, kalan bir haftasını da Hıristiyanlar gibi geçirerek geleneğe bir remix yapıyoruz.

 

Hayatın içinde örnekliğinin canlı tutulması ve sünnetinin yaşamımızda her daim gündem edinilmesi gereken Hz Peygamber’i bir köşeye atıp, belirli gün ve haftalar cetveline hapsettik. Sınırlanan örnekliği zamanla kan kaybetti ve gündemimizden çıktı. Kurtlarını dökmek için yakınlarının düğünün bekleyenler gibi hep biriktirdik yapacaklarımızı, hep kutlu doğuma erteledik. “Erteleyenler helak oldu.” sözünün sahibine verdiğimiz tahtı salladık, önce örnekliğini öldürdük sonra aziz hatırasını loş salonlarla, mum ışığı romantizminde okunan naatlarla andık.

 

Onun nefesinin var olduğu hadis kitapları, kutlu doğum ticareti kapsamında pazarcıların domates dizimi usulüyle metruk köşelerinden ön raflara çıkarıldı. Gazeteler verdi, biz gaza gelip satın aldık arada okumak niyetiyle, muhtelif programların çıkışında dağıtıldı -Allah razı olsun- hepsini kitaplıkta biriktirdik. O kitaplığın bir kumbara olduğunu varsayıp birikimlerimizi harcayacağımız günün hayalini kurduk hep. Birikimlerimizi amel boyutunda olacağını unutuverdik. Kumbaraların âhirette bir bir açılacağını. O birikimleri yaparken referansımızın Hz. Peygamber olması gerektiğini de unutulanlar listesine ekledik. Hatta unutulanlar unutanları asla unutmazlar sözünü de. Sahi dün akşam ne yediğini hatırlayan var mı?

 

Öte yandan mezarlığa dönüşen rafların arasında bayram sabahlarını, arefe ziyaretlerini gözetler oldu Buhari, Müslim. Sıraya girdi bir Kütüb-i Sitte erbabı. Soluksuz kaldı hayatın içinde sözleri ve sonra boğuldu.

 

Kutlu doğum bir oksijen maskesi değil ne yazık ki. Suya salınan kâğıt gemiler, gökyüzüne üflenen sabun baloncuklar kadar sürüyor maalesef etkisi. Evrensel bir mesajın sahibine yakışacak kaimiyeti başaramıyor. Küçük resimde niyetlerin güzelliği ve samimiyeti göz doldursa da büyük resimde görüntü karlanıyor.

 

Bir hafta boyunca yapılan övgüler ve yüceltmeler Peygamberimiz’i insanlık vasıflarından uzaklaştırıp melekliğe yaklaştırıyor kimi zaman ki bu da maalesef bir Hıristiyan tutumu. (O’nun teri sarı gül gibi kokardı. Anonim)

 

“Gül peygamber” benzetmesi ise yıllardır anlam veremediğim başka bir haksızlık. Kocaman bir değeri bir tek çiçekle ifade temek ne kadar doğru acaba? Hem neden gül acaba? Oysa orkide daha pahalı, kardelen daha mücadeleci, karanfil daha mahzun, papatya daha kolay ulaşılabilir, lavanta daha güzel kokulu, hele de daha az kibirliyken lale, gül konusundaki ısrarın kaynağı nedir acaba?

 

Bu kadar yeter de mi? Gururumuz incindi biraz, kâkülümüz önümüze döküldü ne olsa. Uzun lafın kısası kutlu doğumlar toplumsal yapının içinde kemikleşmiş bir durumda. Onları kökten kaldırmak yerine ıslah edelim, bu günlerde söylemlerimize dikkat edelim. Allah’ın, kendi peygamberini koyduğu konuma razı olalım. Yedi gün yetmez, bize her gün kutlu doğum sloganıyla yola çıkalım bu kez. Her gün yeni bir hadis okuyalım, her hafta yeni bir sahabe dostuyla tanışalım. Yaşamımızı benzer kılalım O’nun yaşamına. Ahlâkımızı güzelleştirelim O’nun ahlâkı Kur’ân’la. 

 

Tekrarlanan yedi, Fatiha suresinde ettiğimiz duayı hep bir ağızdan, yüksek sesle, bir kez daha edelim seslerimiz karışsın birbirine. Dosdoğru yolun yolculuğuna talip olanlar haydi.

 

(Allahım!) Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.

 

Bizi dosdoğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet

 

Gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.

 

CANSU GÜNEY

İz Düşünce

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu