Amiller ve Mamuller
Mâmul ve Âmil tanımları aşağıdaki bilgileri zımnen saklar ( ضِمْنٌ Açıkça söylenmeyip, dolaylı olarak anlatılan maksad.) :
1) Mâmul, ilâhi programda kendilerine takdir edilen görevleri yapanlara denir ve yaptıran ise saklıdır.
2) Mâmul, ilâhi nizamın tesisinde çalışanlara denir ve çalıştıran ise saklıdır.
3) Mâmul, ilâhi hukuk’un icrasında kullanılanlara denir ve kullanan ise saklıdır.
4) Mâmul, memur gibidir. Ne zaman, nerede, neyi, nasıl yapacağını bilir. Niçin’i ise, Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerif’lerden öğrenir.
Örnek, 2/66 : ( فَجَعَلْنَاهَا نَكَالًا لِمَا بَيْنَ يَدَيْهَا وَمَا خَلْفَهَا وَمَوْعِظَةً لِلْمُتَّقِينَ ) “Bunu önündekilere (onu görenlere) ve
arkasındakilere (sonrakilere) ibret verici, caydırıcı ve önleyici özelliği olan şiddetli bir ceza, takva sahiplerine de bir nasihat yaptık.”
Ayet-i Kerimedeki ( … جَعَلْنَاهَا … “onu yaptık”) lafzındaki ( نَا ) muttasıl zamiri fâil olup, REF mahallindedir. ( هَا ) muttasıl zamiri birinci
mef’ûlün bih olup, NASB mahallindedir ve 2/65’de bildirilen aşağıdaki kıssanın zamiridir.
2/65 : ( وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ الَّذِينَ اعْتَدَوْا مِنْكُمْ فِي السَّبْتِ فَقُلْنَا لَهُمْ كُونُوا قِرَدَةً خَاسِئِينَ “İçinizden cumartesi günü hususunda haddi aşan
kimseleri, bu yüzden de kendilerine “Aşağılık maymunlar olun!” dediğimizi elbette bilmektesiniz.”)
( … نَكَالًا … “ibret verici, caydırıcı ve önleyici özelliği olan şiddetli bir ceza. Bu özellikleri olmayan cezaya nekâl denmez.”) ikinci
mef’ûlün bih olup, mansub’dur.
( … مَوْعِظَةً … “bir nasihat”) lafzı, ( … نَكَالًا … )’e mâtuf olduğu için mansun’dur ve mevsuf’dur. Sıfatı ise, ( لِلْمُتَّقِينَ … “takva
sahiplerine”) şibh-i cümlesidir. Çünkü, nekre kelimeden sonra gelen bölüm, o kelimenin sıfatı olur.
NOT: Bu kıssa tefekkür edilirse, yukarıda sıralanan dört saklı bilginin doğruluğu ve eksikleri tesbit edilebilir.
1. Hiç bir zaman mâmul olmayanlar
1) Kelimeler bir cümlede kullanılmadıkları zaman, mamul veya âmil olamazlar.
2) Harflerde muktezi (lüzumlu, gerekli) i’rab bulumadığı için, mamul olamazlar.
3) Mebnî kelimeler, mamul olamazlar.
4) Emri Hazır, Basralılara göre mamul olamaz.
5) Fasıl zamiri, (bazı âlimlere göre) harf hükmündedir ve mamul olamaz.
1) Birincisi, Muzari fiil. Muzaraat harfleri, kelimenin mureb ve mamul olmasına sebebtir.
2) İkincisi, bütün isimler. Ayrıca;
2.1) İsim fiiller, mübteda olarak mahallen merfudur, fâilleri ise haber yerine geçer veya masdariyyet (mefulu mutlak olmak) üzere mahallen mensub olurlar.
2.2) Fasıl zamiri, (bazı âlimlere göre) isim hükmündedir fakat, i’rabdan mahalli yoktur.
2.3) Sıfatın önüne gelen “lâm” (bazı âlimlere göre) isimdir fakat, i’rabdan mahalli yoktur.
2.4) Sıfatın önüne gelen “lâm” (bazı âlimlere göre) ism-i mevsuldür. Ancak i’rab kendisinde olmayıp, sonra gelen kelimededir. Çünkü lâm’ın sonrası fiiliyattan, ismiyyete intikal etmiştir. Bu nedenle lâm’ın i’rabı, sonra gelene verilir.
3. İkinci kısım yerine geçince mâmul olanlar
1) Masdariyyet اَنْ ninden sonra gelen mazi fiil, mahallen mensubtur ve bunu matuf’u da nasb halindedir.
2) Cezm harflerinden sonra gelen şart / ceza olarak gelen mazi fiil, mahallen meczumdur. Ancak bu i’rab, matufda belli olur, matufun ileyh’de belli olmaz.
3) Cezm harflerinden sonra mazi fiil ceza olarak gelirse ve başında “fe” harfi yoksa, mahallen mensub olur. Eğer “fe” harfi varsa, mahallen mensub olmaz.
4) Fiil cümlesi (Lafzen veya mânen bir fiilden ve onun fâilinden oluşan terkip)
5) İsim cümlesi (Mübteda ve haberden veya âmil olan bir harfin isminden ( قَاءِمٌ ayakta olucu. gibi) ve onun haberinden oluşan terkip)
6) Cümlenin lafzı, kavlin mâkulu, masdar mânasında olan cümle ve kendisine bir şey izafe edilen cümle, “müfred isim” olarak kabul edilir. Bu nedenle de her görev yerinde i’rabı olur.
7) Müfred isim olarak kabul edilmeyen cümle, beş yerde mamul olur. Bunlar: haber, meful, fe veya izâ ile beraber cezm eden harfleden birinin şartının cevabı olduğunda ve tâbi olan cümleler.