HADİSLERİN TAHAMMÜL VE EDÂSI Hadis Usulü Online Oku

43443

HADİSLERİN
TAHAMMÜL VE EDÂSI

 

Bir ravinin başkalarına rivâyet etmek gayesiyle,
hadis rivâyet eden bir şeyhten rivâyet ettiği hadisleri semâ, kıraât, icazet,
münavele, kitabet, i’lam, vasiyyet, vicade gibi yollarla alması, yani aldığı
hadisleri başkasına nakletmek üzere yüklenmesidir.[1]

Hz. Peygamber (s.a.s), ashabını hadisleri
öğrenmeye ve başkalarına da tebliğ etmeye teşvik ederdi. O’nun rivâyet konusuna
ait teşvik ve tavsiyelerinden birinde “Sözümü işitip güzelce belleyen ve
bellediği gibi başkalarına (ileten, tebliğ eden) kimsenin Allah yüzünü ağartsın”[2]
buyuruyordu. Bir başkasında ise; tebliğ görevini açıkça hatırlatıyordu:
“…Burada bulunanlarınız bulunmayanlara (duyduklarını) ulaştırsın.”[3]

Bu görevin yerine getirilmesinde ilmî gayelerin mevcudiyetini de Hz. Peygamber
şöyle açıklıyordu: “… Zira olur ki, burada bulunanlarınız sözü kendisinden
daha anlayışlı bir kimseye tebliğ etmiş olur.”[4]

Bu hadislerden anlaşıldığı gibi, rivâyetle hüküm çıkarılması (istihrac) için
hadisin daha kavrayışlı, fakih bir kimseyle ulaştırılması gayesi vardır. Bundan
dolayı fakih, çıkaracağı hükmün İslâm’ın ruhuna uygun olmasını sağlamak için,
hadisi kimden aldığına dikkat etmek zorundadır. Çünkü hadisin sıhhati; hadisi
rivâyet eden ravilerin güvenilir olmaları ile yakından ilgilidir. Güvenilir
(sika) olmanın en önde gelen şartı da dini bütün olmaktır. İşte bu sebepledir ki
hadisçiler, kâfir olan bir kimsenin hadis almasında mahzur görmemiş olsalar
bile, kâfirin rivâyet ettiği bir hadisin alınamayacağı görüşü üzerinde ittifak
etmişlerdir.[5]
Nitekim sahabeden Cubeyr b. Mut’im, Hz. Peygamber (s.a.s)’in akşam namazında Tûr
sûresini okuduğunu İslâm’a girmeden önce işitmiş, fakat bu hadisi ancak Müslüman
olduktan sonra rivâyet edebilmiştir.

Hadis almak için yaş sınırı tayin etmede çeşitli
görüşler ileri sürülmüştür. Sahih olan görüşe göre, hadis dinlemek, yazmak ve
zaptetmek için yaş sınırı belirtmeye gerek yoktur. Çocuk temyiz dönemine
girdikten sonra, âlimlerin meclisine katılıp, hadis dinleyebilir. Önemli olan
çocuğun söylenen sözü anlayabilmesi ve sorulan soruya cevap verebilmesidir. Beş
yaşında da olsa, her şeyi birbirinden ayırma yeteneğine sahip olan bir çocuk,
hadis alabilecek bir yaşa gelmiş demektir.[6]

Hadislerin zamanımıza kadar ulaşması rivayet
yoluyla olmuştur. Hz. Peygamber’in bir sözünü işiten veya bir hareketini gören
sahabe onu Tabiin, Tebe-i Tabiin’in denilen nesle aktarmış… Hal böyle devam edip
nesilden nesile geçerek yazılı metinler tespit edilmiştir. Yazılı metinler bile
çeşitli usullerle rivayet edilip hadisler Hz. Peygamber’den nakledildiği şekilde
kitaplara geçerek zamanımıza kadar gelmiştir. Bu nesilden nesile, kişiden kişiye
aktarma işine aynı zamanda Tahammulu’l-ilim (İlmi Yüklenme) adı verilir.

[7]
 
  

Hadîslerin şeyhten alınması ve talebeye
aktarılması bir kısım âdab ve tarzlara tâbidir. Belki de bu hususî durumları
ifade maksadıyla, hadîs öğrenim ve öğretimi için “taallüm” ve “ta’lîm” tabirleri
pek kullanılmaz. Nitekim hiçbir usul kitabında taallümu’l-hadîs veya talimu’l-hadîs
tâbirine yer verilmez. Bunların yerine “tahammül” ve “edâ” tabirleri kullanılır.
Birincisi hadîsin şeyhten (râviden) alınmasını, ikincisi de alınmış olan
(bilinen, öğrenilmiş bulunan) hadîslerin tâlibe aktarılmasını ifâde eder.

Tahammül, lügat olarak yüklenmek, sırtına almak
manasına gelir. Edâ da, üzerindeki borcu ödemek, bir vecibeyi yerine getirmek
manasına gelir. Şu halde, hadîs öğrenimini ifâde için kullanılan kelimeler bile
gösteriyor ki, buradaki alma-verme ameliyesi mahiyetçe, bir başka ilim
maddesinin taallüm ve ta’lim’inden farklıdır. Bir başka ifade ile tahammülü’l-hadîs,
“taallumü’l-hadîs” demek değildir, tıpkı edâ’u’l-hadîs’in de ta’lîmu’l-hadîs
olmadığı gibi.

Tahammül’de iradî olarak bir vecîbe, bir yük
altına girme var. Eda ise, borcu ödemek, bu vecîbeyi yerine getirmek sûretiyle
yükten kurtulmayı ifâde eder.

Şu halde, hadîs’in öğrenilmesi, sıradan bir ilim
öğrenme değil, iradî olarak bir sorumluluk altına girmektir. Onu ehil kişiden,
en uygun şartlarda almak, eda edinceye kadar aldığı şekilde korumak, en uygun
şartlarda, âdabına muvafık şekilde eda etmek hadîs tâlîm ve taallümünün
hususîyetlerini teşkîl eder.

Hadîs talibinin taşıması gereken şartları ve
uyması gereken âdâbı daha önce zikrettiğimiz için burada, sâdece tahammül ve edâ
yolları ile bunlara muvâfık sevk sigaları üzerinde duracağız.[8]



 




[1]

Nureddin Itr, Mu’cemu’l-Mustalahati’l-Hadisiyye; Talat Koçyiğit, Hadis
Istılahları, Ankara 1980, s. 414.



[2]

Ebû Davûd, İlim: 10; Tirmizî, İlim: 7; İbn Mâce, Mukaddime: 18; Menasik: 76;
Dârimî, Mukaddime: 24; Müsned: 1/37, 3/225, 4/80, 82, 5/183.



[3]

Buharî, İlim: 9, 10; Fiten: 8; Tevhid: 24; Müslim, Hacc: 446; Ebû Davûd,
Tatavvu: 10.



[4]

Buharî, Fiten: 8; İlim: 9; Hacc: 132; Tirmizî, İlim: 7.



[5]

Talat Koçyiğit, a.g.e., s. 415.



[6]

Talat Koçyiğit, a.g.e., s. 415.



[7]

Talat Koçyiğit, Mücteba Uğur, İ. Hakkı Ünal, İmam-Hatib Liseleri İçin Hadis
Usulü, 12. sınıf: 72.



[8]

İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 2/51-52.