Hz. Muhammedin Hayatı

Gerdanlık Hz. Muhammedin Hayatı

64.   GERDANLIK

 

Aişe (r) ve Ümmü
Seleme (r) bu seferde Peygam­ber Cs.a.vJ’e eşîık ediyorlardı. Peygamber
(sa.vj’in za­mansız yola çıkma emri verdiği yerden birkaç konak ote de güneş
batarken Aişe akik gerdanlığını yere duşurdu Kaybettiğini farkettiğinde hava
onu göremeyecek kadar kararmıştı. Onu orda bırakıp gitmek de istemiyordu. An­nesi
bu gerdanlığı evlendiği gün onun boynuna takmıştı ve bu Aişe’nin en kıymetli
mücevherlerinden biriydi Ko­nakladıkları yerde su yoktu ve Peygamber (sav.)
buradı sadece kısa bir mola vermek istemişti. Fakat daha sonra gün ışıyıncaya
kadar konaklama emri verdi. Plân değişik­liğinin sebebi ağızdan ağıza dolaştı
ve sadece küçük bir Kol­ye için koskoca ordunun böyle susuz bir yerde konaklama­sından
çoğu kişi rahatsız oldu. Ashabdan bazıları Ebu Be­kir’e gidip şikâyet ettiler
Ebu Bekir Cr.), kızının bu dik­katsizliği nedeniyle utandı ve sinirlendi.
Ulaşılabilecek uzaklıkta hiç kuyu yoktu ve adamlar beraberlerinde getir­dikleri
suyun hepsini harcamışlardı. Sabah namazını kıl­mak mümkün olmayacaktı, çünkü
abdest alacak suları yoktu. Fakat gecenin geç saatlerinde Peygamber (sav) ‘e
teyemmümle ilgili âyetler nazil oldu. Bu olayın toplumun pratik hayatında
anlatılamayacak denli önemli bir rolü vardı.

«Eğer su
bulama,tutsanız, bu durumda, temiz bir toprakla te­yemmüm edin ihajifçcj
yuzlerıiuze re ellerinize sürün» (Nisa: 41} Konakladıklarından beri herkesi
meşgul eden sıkıntı dolu duygular yok olmuştu. Useyd şöyle bağırdı: «Ey Ebu
Bekir ailesi, bu bizim üzerimize getirdiğiniz ilk rahmet de­ğil.»

Gün ışığında bile halâ
gerdanlık ortalıkta görünmü­yordu. Artık bulma ümitleri kaybolmuş ve kolyeyi
bulma­dan çıkmaya karar vermişlerdi. Yola koyulmak için Aişe’-nin devesi ayağa
kalktığında kolyeyi akşamdan beri orada çökmüş bir halde kalan devenin altında
gördüler.

Bir sonraki kamp
yerleri uzun kumlu bir arazi olan güzel bir vadi idi. Her zamanki gibi
Peygamber (s.a.v.)’in iki çadırı diğerlerinden biraz uzağa kurulmuştu. O gün
Peygamber (s.a.v.)’le beraber olma sırası Aişe’deydi. Aişe daha sonraki
yıllarda bir yarış yapmaya nasıl teklif ettiği­ni anlatırdı: «Cübbemin
eteklerini topladım, Peygamber (s.a.v.)’de aynısını yaptı. Yanşa başladık.
Yansı o kazan­dı. ‘Bu, bir önceki sefer beni yendiğin yanşa karşılık» dedi.
Hicret’ten önce Mekke’de meydana gelen bir olayı kas­tediyordu.» Aişe açıklamak
için şunlan da ekledi: «Baba­mın evine gelmişti. Ben elimde bir şey tutuyordum.
Pey­gamber (s.a.v.): Onu bana getir dedi. Ben vermedim ve ondan kaçtım O da
peşimden kolaladı, fakat, ben ondan hızlıydım.»[1].

Aışe’nin gerdanlığının
bağ yeri incelmişti. Medine’ye varmadan birKaç konak önce yine boynundan
çözüldü ve Süstü. Kolye, yola çıkma emri verildikten1 sonra Aişenin ha­set için
kamptan ayrıldığı bir sırada düşmüştü. Aişe kam­pa döndükten sonra Ummü Seleme
ne birlikte tahtlannın içine oturdular ve perdeleri kapatıp, peçelerini
açtılar, İşte o zaman Aişe (r.) kolyesini kaybettiğini farketti-Perdenin al­tından
süzülüp, kolyesini aramaya gitti. O s rada adamlar develeri hazırlamışlar ve
tahtlan develerin üstüne yerleş­tirmişlerdi. Genellikle iki tahtın
ağırlıklarının başka baş­ka olduğunu farkedebilirlerdi. Çünkü otuz yaşında bir
ka­dınla ondört yaşındaki zayıf bir kadının ağırhklan tabi ki aynı olamazdı.
Fakat bu kez hafif olan tahtın her zaman­kinden daha hafif olduğunu
farkedemediler. Ve diğer de­velerle birlikte yola koyuldular. Aişe bu olayı
şöyle anla­tıyor: «Kolyemi buldum ve kamp yerine döndüm, fakat orada bir tek
canlı bile kalmamıştı. Bunun üzerine tahtı­mın bulunduğu yere gidip oturdum.
Beni kaybettiklerini anlayıp geri dönmelerini bekliyordum. Orada otururken
gözlerim ağırlaştı ve uyuyakaldım. Mu’attal’m oğlu safva [2]oradan
geçtiğinde ben hâlâ orada yatıyordum. Bir sebep yüzenden ordudan geride kalmış
ve geceyi kampta geçir-memişti. Bize örtünme emri gelmeden önce beni birçok kez
görmüştü. Beni orada görünce: «Biz Allah’a ait (kul­lar) iz ve şüphesiz ona
dönücüleriz. Bu Allah’ın Rasulü-nün hanımı, dedi. «Safvan’m bu âyeti okumasıyla
Aışe uyandı ve peçesini yüzüne Örttü. Safvan onu devesine bin­dirdi ve bir sonraki
konağa kendisi yürüyerek onu deve­sinde götürdü’.

Ordu konak yerine
vardığında Aişe (r.)’nin tahtı yere konmuş ve içerden kimse çıkmayınca onun
uyuduğunu sanmışlardı. Konak yerinden ayrılmalarına az bir süre ka­la onun
Safvan’m devesi üzerinde geldiğini görünce her­kesin şaşkınlığı daha da arttı.
Bu Medine’yi sarsacak olan bir skandalin başlangıcıydı. Münafıkların dili hemen
bu olaya takılmıştı. Fakat o sırada Peygamber Cs.a.v.) Aişe (r.) ve Ashabın
çoğu gelişen bu sorundan habersizdi.

Ganimetler her zamanki
gibi dağıtıldı. Esirlerden biri, yenilen kabilenin başkanı Hâris’în kızı
Cüveyriye idi. Ken­disine yüksek bir fidye ödenmesini isteyen Ensar’dan biri­nin
eline düşmüştü. Cüveyriye, Peygamber (s.a.v.)’e geldi ve kendi adına meseleye
el koymasını rica etti. Peygamber (s.a.v.) ogün Aişe fr.)’nin odasındaydı ve
Cüveyriye’ye ka­pıyı o açmıştı. Aişe neler olduğunu daha sonraları şöyle
anlattı:  «O çok güzel ve sevimli bir
kadındı. Ona bakan hiç bir erkek kalbini ona kaptırmaktan kendini ahkoyar
mazdı. Onu kapıda görünce büyük bir kuşkuya kapıldım. Çünkü benim onda
gördüğümü Resulullah’m da göreceği­ni biliyordum. Resulullah’m yanına girdi ve:
«Ey Allah’ın Rasulü, ben kabilesinin reisi olan Hâris’in kızı Cüveyriye’-yim.
Başıma gelenleri biliyorsun. Fidyem konusunda se­nin yardımını istemeye geldim»
dedi. Peygamber (s.a.v.) «Bundan daha iyisini ister misin?» dedi, O da: «Bundan
iyisi nedir?» diye sordu. O: «Senin fidyeni ben ödeyeyim, sen de benimle evlen»
dedi.»[3].

Cüveyriye (r.) bu
teklifi sevinçle kabul etti. Fakat ba­bası fidye olarak vereceği develerle
birlikte geldiğinde he­nüz nikâhları yapılmamıştı. Babasının getirdiği develer
söz verdiği sayıda değildi. Çünkü Akik ovasında hayvanlara bakmış ve iki
tanesini çok beğenip orada bir yere gizlemiş­ti. Geride kalan develeri
Peygamber (s.a.v.)’e getirip şöyle dedi: «Ey Muhammed (s.a.v.) sen kızımı esir
aldm, işte fid­yesi.» Peygamber (s.a.v.): «Fakat Akik ovasına gizlediğin iki
deve nerede?» dedi ve onların gizlendikleri yeri tüm ay­rıntılarıyla anlattı.
Bunun üzerine Haris: «Allah’tan başka tanrı olmadığına ve, ey Muhammed, senin
de Allah’ın Ra­sulü olduğuna şehadet ederim» dedi. îki oğlu da Müslü­man
oldular. Haris diğer iki-deveyi de getirtip, bütün de­veleri Peygamber
(s.arv.)’e verdi. O da kızını serbest bı­raktı. Daha sonra Cüveyriye de
Müslüman oldu. Peygam­ber (s.a.v.) onu babasından istedi. Babası onu verdi[4] ve
ona da bir oda inşa edildi.

Beni Mustalîk’in artık
Peygamber (s.a.v.)’in akrabala­rı olduğu ortaya çıkınca Muhacirler ve Ensar
henüz fidye­leri ödenmemiş olan esirleri serbest bıraktılar. Yaklaşık yüz aile
serbest bırakıldı. Aişe (r.), Cüveyriye (r.)’yi kaste­derek: «Kavmine ondan
daha faydalı olan bir başka ka­dın bilmiyorum» dedi[5].

 

 



[1] w. 427                

[2] t I. 732, B. LU,  
15,  W. 426 8.

[3] I. I.  72C.

[4] I. H    726.

[5] I. I. 729.

İlgili Makaleler