Biyolojik olarak erkekle kadın bir ve eşit değildir. Erkeğin üstünlükleri vardır, kadının üstünlükleri de…
Elbette kadın ve erkek insan olarak, Müslüman olarak hukuk önünde eşittirler. Feminizm sadece İslâm’a aykırı değildir, Museviliğe ve Hıristiyanlığa da aykırıdır.
Bana dünyada yarısı erkek yarısı kadın bir ordu gösterebilir misiniz?
Yarısı kadınlardan oluşan bir millet meclisi, bir kabine var mıdır?
Dünyanın her yerinde büyük otellerin, büyük restoranların şef aşçıların yüzde 90’dan fazlası erkektir.
Zamanımızda İslâm’ı içinden yıkmak için kadınları kullanmak istiyorlar.
Piyasada başları örtülü bazı feminist yazarlar var. Kur’an’a, sünnete, fıkha, şeriata, icmâ-i ümmete aykırı laflar ediyorlar.
Birtakım agresif dinsiz gazetelerde feminist İslâmcı yazarlar… Fesubhanallah!.. Hatırlayacaksınız, geçen sene Ankara’da Hacı Bayram Camii’nin içine bir yatsı-teravih namazında erkek cemaat sokmadılar. Otobüslerle, minibüslerle kadın taşıdılar. Erkekler dışarıda kıldı. 1400 senelik İslâm tarihinde görülmemiş bir bid’at… Nereden çıktı bu adet? Müftülere kadın yardımcılar verildi. Bu da İslâm tarihinde görülmemiş bir bid’attir.
İslâm’ın kadınlarla ilgili sınırlamaları onları alçaltmak için değil, yükseltmek içindir. İslâm dini ve şeriatı kadınların ayağa düşürülmesine izin vermez. Bu yüzdendir ki bir İslâm rejiminde toplu taşıma vasıtalarında kadınlar ayrı oturur, rahat ve huzur içinde seyahat eder. Şu çağdaş yaygaracılara bakın: Kadınlar ve kız öğrenciler için ayrı otobüs tahsis edilmesi gericilikmiş. Hezeyan!..
Kadınlara, kızlara ayrı otobüs tahsis etmek, trenlerde, metrolarda, vapurlarda onlara özel yerler ayırmak gericilik değil medeniyet, insanlık, saygı, incelik ve zarafettir.
Herkes elbette edepsiz değil ama toplumda hiç edepsiz yoktur diyemeyiz. Kalabalık zamanlarda toplu taşıma vasıtalarına binen birtakım kendini bilmez reziller, kadınlara kızlara sarkıntılık ediyor. Çağdaşlar bunu mu istiyor?
Avrupa medeniyeti bundan 100 sene önceki medeniyet değildir. Bundan 100 sene önce kiliselerde eşcinsellerin nikâhları kıyılamazdı. Avrupa, cinsel azgınlık ve kadına saygı konusunda çok kötü bir uçuruma yuvarlanmıştır ve bu yüzden akıbeti Sodom ve Gomore gibi olacaktır.
İslâm’da kadınların, kızların elbette hakları, hürriyetleri ve haysiyetleri vardır ama feminizmin istediği gibi değil.
Kadınlar seks ve cinsellik aleti olarak görülemez. Kadın, anne, zevce, kız kardeş olabilir.
Osmanlı Devleti’nde Sultan Abdülhamit’e kadar İslâm hanımlarının fahişelik yapması yasaktı. Bu kötü çığırı mason, dönme, ittihatçı dinsizler çıkartmıştır. Cumhuriyet’in ilânından sonra da T.C vesikalarıyla kurumsallaşmıştır.
İslâm’da zina hürriyeti yoktur. Zina Kitap’la, sünnetle, icmâ ile kesin bir haramdır. Haramlığını inkâr eden kâfir olur. Zina büyük günahtır, büyük suçtur, evli olanlar tarafından işlenirse cezası idamdır. Bazı Batılılar böyle düşünmüyormuş, o onların bileceği iştir, bizi bağlamaz.
Şer’i tesettür doğrudur, haktır, zarurat-ı diniyyedendir. Münkiri kâfir olur.
Şer’i olmayan şeytanî tesettür yanlıştır, günahtır, çirkindir. Bu ikisini birbirine karıştırmamak gerekir.
Netice: Başları örtülü de olsa, Feminist İslâmcı yazarların Kur’an’a, sünnete, icmâ-i ümmete, şeriata aykırı bütün düşünceleri, görüşleri, hezeyanları, saçma sapan fetva ve içtihatları bâtıldır.
İslâm’ı bütünüyle yıkamayacaklarını anlayan dinsizler, sinsice içten yıkmayı, dejenere etmeyi deniyorlar. Onların tuzaklarından kurtulmak için en ufak bir ödün vermeden Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslâmlığına sımsıkı bağlanmalıyız.
Kadın konusunda ve diğer her konuda Kur’an’a, sünnete, icmâya, şeriata aykırı görüşleri, fetvaları, ruhsatları, içtihatları nefretle reddetmeliyiz.
Günümüzde sözde tesettürlü, başları örtülü, İslâmî ve şer’i ölçülere vurulduğunda “kapalı çıplak” denilebilecek kadınlar ve kızlar türemiştir. Bunlara nasihat edilmelidir. Bunlar bilgilendirilmelidir. Direnir ve inat ederlerse dışlanmalıdır.
“İkinci yazı”
Kemalist Müslüman ilahiyatçı!
Kemal Paşa’nın ölümünden sonra çıkartılmış Kemalizm ideolojisi İslam’a, Kur’an’a, sünnete, Şeriat-ı Garra-i Ahmediyye’ye taban tabana zıt bir ideolojidir.
Türkiye garabetler, saçmalıklar, akıl almazlıklar ülkesi olduğu için bu meyanda Kemalist İslam ilahiyatçısı da olabiliyor.
İslam’ın temelleri Kelamullah olan Kur’an-ı Azimüşşan, Allah’ın Resûlü ve yeryüzünde Halifesi olan Muhammed Mustafa (Salat ve selam olsun ona) Sünneti ve Peygamber yolunda giden müçtehit din imamlarının, gerçek ulemanın, gerçek fukahanın icmâ ettikleri hükümler üzerine kuruludur.
Kemalizm ideolojisi ise bunları reddeder, M. Kemal’in inançlarını, düşüncelerini, görüşlerini esas alır gibi görünerek İslam’ı yıkmaya, yıkamazsa reform, yenilik, değişiklik yaparak içten çürütmeye çalışır.
Türkiye birtakım ikilikler ülkesidir.
Dıştan Müslüman, içten Yahudiliğin bir sektine mensup olan Sebataycılar.
Dıştan Müslüman görünen Kripto Hıristiyanlar.
Dıştan Alevî gibi görünen, aslında ise Yahudi veya Ermeni olan bazı unsurlar.
Şöyle bir şey düşünebilir misiniz: Hem Katolik ilahiyatçısı hem de Marksist…
Katolik dininin inançlarının Marksizm’le bağdaşması ve uyuşması mümkün müdür?
Velhasıl bir kimse hem beyaz hem zenci, hem sarışın hem esmer, hem uzun boylu, hem kısa boylu… olamayacağı gibi hem Müslüman ilahiyatçı, hem Kemalist olamaz.
Piyasada böyle kimseler varmış… Demiştim ya, Türkiye garabetler ülkesidir…