‘Duha suresi 10. ayetinde ‘El açıp isteyeni de sakın azarlama’ denilmektedir. Öncelikle bilmemiz gereken bu ayetin gece namazı emrinde olduğu gibi sadece peygambere özel bir emir mi olduğu yoksa ekseriyetteki gibi peygamber nezdinde tüm Müslümanlara emir anlamı mı taşıdığı ve ‘azarlama’ emrinden kastın ‘geri çevirme’ anlamında mı yoksa ‘vermesen de azarlama’ anlamında mı olduğudur. Her ne olursa olsun orta halli veya zengin olan birisinin kendisinden isteyen dilenciye hiçbir şey vermemesi hoş gözükmemekle beraber günümüz dilencilerinin çok büyük bir kısmının muhtaç olmaması ve bunun yaygın bir alışkanlık /geçim yolu olarak kullanılıyor olmasını bilmem beni de yukarıda bahsettiğim tereddüte itmektedir. Dünyanın en zengin insanı da olsanız yalancı olma ihtimali çok yüksek bir dilenciye para veresiniz gelmez. İzlenim yapıp gerçekçi görürsek vermek yolu da hiç sağlıklı olmayıp sahtekarlar gerçek muhtaçtan daha acındırıcı olacak şekilde rol yaptıklarından bu da çözüm değildir. Yukarıdaki ayeti göz önüne aldığımızda (eğer ayet tüm Müslümanlara emir hükmünde ise) terslemek ve imkan varsa vermemek ayete muhalefet olur. Ayrıca her gün defalarca dilenci müracaatına kalan birisi bu durumda her isteyene (bahse konu sahtekarlık ihtimali de yüksek olmakla beraber) vermek durumunda mıdır? Aydınlatırsanız memnun olurum.’
Soru böyle.
Soruda meali verilen ayet, Peygamber (s.a.)in şahsında ümmetine buyruktur; gelip bir şey isteyen azarlanmayacak, kendisine hakaret edilmeyecek, kişinin ihtiyacından fazlası var ise isteyen de vermeyi hak ediyorsa verilecek, verilemeyecekse gönül kırmadan savuşturulacaktır.
Dilenciliği meslek edinenlere istediklerini vermemek gerekir, ama mümkün olan incelemeyi yaptıktan sonra vermeyerek yanılmaktansa vererek yanılmak evladır.
Geçimliği olan bir kimsenin dilenmesi caiz değildir.
Geçimden aciz olan kimse, o istemeden ihtiyacı karşılanmıyorsa istemeye mecbur kalır ve bu takdirde istemek caiz olur.
Peygamberimiz (s.a.) üç duruma düşen kimsenin istemesinin caiz, bundan başkasının istemesinin ise haram olduğunu ifade buyurmuştur: 1. Başkalarının ihtiyacını karşılamak veya insanları barıştırmak için harcama yaparak borçlanan, 2. Bir felaket, kaza, kuraklık vb. sebebiyle varlığını kaybedip ihtiyaç içine düşen, 3. Kendisini tanıyan doğru dürüst üç kişinin ‘filan şahıs gerçekten muhtaçtır’ diye tanıklık ettikleri kimse.
Dilenciyi, isteyeni ayıplamadan ve bu işi yasaklamadan önce toplumun, aralarında yaşayan yoksullarla ilgilenmiş, temel ihtiyaçlarını karşılayamayan tek kişi kalmayıncaya kadar, en uygun yol ve yöntem ile onların ihtiyaçlarını karşılamış olmaları gerekir. Bu yapılmayınca istemesi caiz olan kimseler isteyecek, elinde olanlar da ‘istemeden onlara veremedikleri için özür dileyerek’ yardımda bulunacaklardır.