Arapça GramerArapça Gramer Kitabı Online Fihrist

Arapça İsim Tamlaması Muzaf – Muzafun İleyh

Genel Cümle Örnekleri

Konunun zorluğuna binaen isim tamlaması örnekleri diğer konulardan daha fazla verilecektir. Dikkatle incelendiği ve tekrar edildiği takdirde zihne kolayca yerleşecektir:

1- طَلَبُ الْعِلْمِ واَجِبٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِمَةٍ – ماَذاَ فَعَلَ خاَلِدٌ وَ عاَدِلٌ بَعْدَ مَوْتِ واَلِدَيْهِماَ ؟

2- بَلَغَتْ دَرَجَةُ الْحَراَرَةِ الصِّفْرَ فِي بَعْضِ الْأَياَّمِ. اَلْمَسْجِدُ مِئْذَنَتُهُ عاَلِيَةٌ- مِئْذَنَةُ الْمَسْجِدِ عاَلِيَةٌ.

3- أَرْكاَنُ الْإِسْلاَمِ خَمْسَةٌ – اَلْإِسْلاَمُ أَرْكاَنُهُ خَمْسَةٌ- ذَهَبَ يُوسُفُ مَعَ مَدْرَسَتِهِ فِي نِهاَيَةِ الْأُسْبُوعِ إِلَى الْعاَصِمَةِ.

4- يَشْكُرُ صاَحِبُ الْمَصْنَعِ عَبْدَ اللَّهِ- شَكَرَ الْحُجاَّجُ نِعْمَةَ رَبِّهِمْ – هَذِهِ مَحَطَّةُ قِطاَرٍ- هَذِهِ الْمَدْرَسَةُ تَلاَمِيذُهاَ نَشِيطُونَ- تَلاَمِيذُ هَذِهِ الْمَدْرَسَةِ نَشِيطُونَ.

5- هَلْ شاَهَدْتَ مَسْرَحِيَّةَ الْمَدْرَسَةِ ؟ لاَ، ماَ شاَهَدْتُ  مَسْرَحِيَّةَ الْمَدْرَسَةِ. مَتاَعُ الدُّنْياَ[7] قَلِيلٌ وَالْآخِرَةُ خَيْرٌ – هَذاَ الْحاَكِمُ عاَدِلٌ فِي مُعَامَلَةِ الناَّسِ.

6- اَلْمَدْرَسَةُ مَسْرَحُهاَ مُزْدَحِمٌ- مَسْرَحُ الْمَدْرَسَةِ مُزْدَحِمٌ – فاَكِهَةُ الْمَدِينَةِ لَذِيذَةٌ- اَلْمَدِينَةُ فاَكِهَتُهاَ لَذِيذَةٌ – أَرْضُ الْمَلْعَبِ جاَهِزَةٌ- اَلْمَلْعَبُ أَرْضُهُ جاَهِزَةٌ – شَواَرِعُ الْمَدِينَةِ واَسِعَةٌ – اَلْمَدِينَةُ شَواَرِعُهاَ واَسِعَةٌ- حُجُراَتُ الْمُسْتَشْفَى نَظِيفَةٌ – اَلْمُسْتَشْفَى حُجُراَتُهُ نَظِيفَةٌ – أَوَّلُ نَصْرٍ لِلْمُسْلِمِينَ فيِ الْإِسْلاَمِ مَوْقِعَةُ بَدْرٍ.

7- ذَهَبَ أَكْثَرُ الْمُدَرِّسِينَ- أَذْهَبُ إِلَى الْمَكْتَبَةِ لِقِراَءَةِ[8] كُتُبِ الْقِصَّةِ. اَلْبُيُوتُ راَحَةُ الْأَجْساَدِ – اَلْمَساَجِدُ راَحَةُ الْقُلُوبِ – اَلْأَنْهاَرُ سَبَبُ الْحَياَةِ – نَهْرُ النِّيلِ سَبَبُ الْحَضاَرَةِ – اَلْأَعْياَدُ مَبْعَثُ السُّرُورِ وَ السَّعاَدَةِ.

8- سَيَذْهَبُ الْاِبْنُ مَعَ واَلِدِهِ لِصَلاَةِ التَّراَويِحِ. اَلصُّورَةُ لِعاَئِلَةِ أَحْمَدَ[9] – واَلِدُ أَحْمَدَ يَغْسِلُ السَّياَّرَةَ – سَمِعْتُ صَوْتَ الْجَرَسِ – فيِ الصَّباَحِ يَذْهَبُ الْمُدَرِّسُ إِلَى غُرْفَةِ الْمُديِرِ.

9- أَكْتُبُ لَكَ هَذِهِ الرِّساَلَةَ مِنَ الرِّياَضِ فيِ مَوْسِمِ الْحَجِّ. جاَءَ بَعْضُ الْحُجاَّجِ بالطَّائِراَتِ وَ جاَءَ بَعْضُهُمْ باِلْحاَفِلاَتِ وَ السَّياَّراَتِ وَ السُّفُنِ .

10- تَبْدَأُ عُطْلَةُ الْمَدْرَسَةِ هُناَ بَعْدَ أُسْبوُعَيْنِ – قَرَأْتُ قِصَّةً بَعْدَ ظُهْرِ الْخَمِيسِ – سَبَبُ تَأْخِيرِي حاَدِثَةٌ فِي الطَّرِيقِ – يَصْحَبُ أَحْمَدُ واَلِدَهُ فِي زِياَرَةِ عَمِّهِ – جاَءَ الْحُجاَّجُ مِنْ كُلِّ بَلَدٍ  – ماَ رَأْيُ أُمِّكِ فِي مَصْرُوفِ الْجَيْبِ لِلْأَوْلاَدِ.

11- بَدَأَ وَقْتُ الْعَمَلِ – لَقَدْ جاَءَ وَقْتُ الصَّلاَةِ – واَلِدُ خاَلِدٍ فيِ الْحَديِقَةِ  .

 12- اِسْمُ التِّلْميِذِ صاَلِحٌ – فيِ أَيِّ غُرْفَةٍ تَجْلِسُ ؟  أَحْمَدُ يَجْلِسُ فيِ غُرْفَةِ الْجُلوُسِ – فيِ أَيِّ مَدْرَسَةٍ تَدْرُسُ ؟ – فيِ أَيِّ مَسْبَحٍ تَسْبَحُ ؟  – فيِ أَيِّ مَلْعَبٍ تَلْعَبُ ؟

 

13- هَلْ هَذاَ مَسْجِدُ الْمَدْرَسَةِ ؟ هَلْ فَصْلُ فاَطِمَةَ  أَماَمَ الْمَعْمَلِ ؟ نَعَمْ ، فَصْلُهاَ  أَماَمَ الْمَعْمَلِ – هَلْ هَذاَ صَوْتُ الْجَرَسِ ؟ نَعَمْ ، هَذاَ صَوْتُهُ.

14- أَيْنَ حَقيِبَةُ الطاَّلِبِ ؟ حَقيِبَتُهُ فيِ الْفَصْلِ – لَبِسَ أَحْمَدُ مَلاَبِسَ الْإِحْراَمِ وَ ذَهَبَ إِلَى الطاَّئِرَةِ. رَكِبَ أَحْمَدُ الطاَّئِرَةَ وَ جَلَسَ عِنْدَ الناَّفِذَةِ ثُمَّ فَتَحَ الْمُصْحَفَ وَ قَرَأَ الْقُرْآنَ الْكَريِمَ. ثُمَّ نَزَلَ أَحْمَدُ مِنَ الطاَّئِرَةِ وَ حَمَلَ حَقيِبَتَهُ وَ ذَهَبَ إِلَى صاَلَةِ الْمَطاَرِ .

15- هَلْ سَمِعْتَ عَنْ مَعْرِضِ الْمَدْرَسَةِ؟  قَرَأْناَ فيِ مَكْتَبَةِ الْمَدْرَسَةِ  –  عاَئِشَةُ تَجْلِسُ خَلْفَ الطاَّوِلَةِ وَ تَقْرَأُ فيِ صَحيِفَةِ الْيَوْمِ – فيِ الظُّهْرِ ذَهَبْناَ إِلَى مَطْعَمِ الْحَديِقَةِ وَ تَناَوَلْناَ وَجْبَةَ الْغَداَءِ.

16- ماَذاَ دَرَسْتَ فيِ حِصَّةِ الديِّنِ ؟ دَرَسْتُ الصَّلاَةَ – اَلْحَجُّ رُكْنٌ مِنْ أَرْكاَنِ الْإسْلاَمِ – ماَ أَرْكاَنُ الْإسْلاَمِ ؟  أَرْكاَنُ الْإسْلاَمِ هِيَ[10] الشَّهاَدَتاَنِ وَ الصَّلاَةُ وَ الصَّوْمُ وَ الْحَجُّ وَ الزَّكاَةُ.

17- ذَهَبْناَ إِلَى الْمَسْجِدِ لِصَلاَةِ الْفَجْرِ – ماَذاَ فَعَلْتَ فيِ يَوْمِ الْعيِدِ ؟ – لَيْلَةُ الْقَدْرِ فيِ شَهْرِ رَمَضاَنَ – ذَهَبْتُ مَعَ أَخيِ إِلَى الْمَسْجِدِ لِصَلاَةِ الْعَصْرِ – ذَهَبَ عُمَرُ وَ صَديِقُهُ بَعْدَ الْإِفْطاَرِ إِلَى الْمَسْجِدِ –  هَذاَ أَذاَنُ الظُّهْرِ – هَذِهِ صَلاَةُ الظُّهْرِ .

18- دَرَسَ الْاِبْنُ فيِ حِصَّةِ الديِّنِ قِصَّةَ الْهِجْرَةِ – شَرِبَ عُمَرُ مِنْ ماَءِ زَمْزَم – نَزَلَ الْقُرْآنُ فيِ شَهْرِ رَمَضاَنَ.

19- اَلْعِيدُ مَبْعَثُ السُّرُورِ لِلْجَمِيعِ ؟ اَلْمَسْجِدُ بَيْتُ اللَّهِ وَ الْمُسْلِمِينَ – اَلْكُتُبُ غِذاَءُ الْعَقْلِ وَ الرُّوحِ – اَلْعِلْمُ سِلاَحُ الْمَرْءِ وَ الْأُمَّةِ – اَلرِّياَضَةُ نَشاَطُ الْجِسْمِ وَ الْعَقْلِ – يَذْهَبُ إِلَى الْمَدْرَسَةِ بِسَياَّرَةِ واَلِدِهِ.

Tercüme:

1- İlim talebi her müslüman bayana vaciptir. Hâlit ve Adil anne ve babalarının ölümünden sonra ne yaptı?

2- Isı derecesi bazı günlerde sıfıra ulaştı. Mescidin minaresi yüksektir. (Aynı mana).

3- İslâmın şartları beştir. (Aynı mana).Yusuf hafta sonunda okuluyla birlikte başkente gitti.

4- Fabrika sahibi Abdullah’a teşekkür ediyor. Hacılar Rabb’lerinin nimetine şükretti. Bu bir tren istasyonudur. Bu okulun öğrencileri çalışkandır. (Aynı mana)

5- Okulun tiyatrosunu gördün mü? Hayır okulun tiyatrosunu görmedim Dünya metaı (faydası) azdır ve ahiret (daha) hayırlıdır. Bu hakim insanların muamelesinde adildir.

6- Okulun tiyatrosu kalabalıktır. (Aynı mana). Medine’ nin meyvesi lezzetlidir. (Aynı mana). Oyun sahasının yeri hazırdır. (Aynı mana).  Şehrin caddeleri geniştir. (Aynı mana). Hastanenin odaları temizdir. (Aynı mana). İslamda müslümanların ilk zaferi Bedir savaşıdır.

7- Öğretmenlerin çoğu gitti. Hikaye kitapları okumak için kütüphaneye gidiyorum. Evler bedenlerin rahatıdır. Mescidler kalplerin rahatıdır. Nehirler hayatın sebebidir. Nil nehri medeniyetin sebebidir. Bayramlar sevinç ve saadet kaynağıdır.

8- Oğul babasıyla birlikte teravi namazı için gidecek. Resim Ahmed’in ailesinindir. Ahmed’in babası arabayı yıkıyor. Zil sesi duydum. Öğretmen sabahleyin müdürün odasına gider.

9- Bu mektubu sana Hac mevsiminde Riyad’dan yazıyorum. Hacıların bazısı uçaklarla geldi ve bazısı otobüslerle, arabalarla ve gemilerle geldi.

10- Okul tatili burada iki hafta sonra başlıyor. Perşembe öğleden sonra bir hikaye okudum. Gecikmemin sebebi yoldaki olaydır. Ahmet amcasının ziyaretinde babasına arkadaşlık ediyor. Hacılar her memleketten geldi. Çocukların cep harçlığı (konusunda) annenin görüşü nedir?

11- İş vakti başladı. (Gerçekten) namaz vakti geldi. Hâlid’in babası bahçededir.

12- Öğrencinin ismi Sâlih’tir. Hangi odada oturuyorsun? Ahmed oturma odasında oturuyor. Hangi okulda okuyorsun? Hangi havuzda yüzüyorsun? Hangi oyun sahasında oynuyorsun?

13- Bu okulun mescidi midir? Fatıma’nın sınıfı labrotuvarın önünde midir? Evet, onun sınıfı labrotuvarın önündedir. Bu zilin sesi midir? Evet, bu onun sesidir.

14- Öğrencinin çantası nerededir? O’nun çantası sınıftadır. Ahmed ihram elbiseleri giydi ve uçağa gitti. Ahmed uçağa bindi ve pencerenin yanına oturdu sonra mushafı açtı ve Kur’ân’ı Kerim okudu. Sonra Ahmed uçaktan indi ve çantasını yüklenip hava alanının salonuna gitti.

15- Okul sergisi hakkında işittin mi? Okulun kütüphanesinde okuduk. Aişe masanın arkasında oturuyor ve günün gazetesini okuyor. Öğlenleyin bahçenin lokantasına gittik ve öğlen öğününü aldık (yedik).

16- Din dersinde ne okudun? Namazı okudum. Hac İslâm’ın rükunlarından bir rükundur. İslâmın rükunları (şartları) nelerdir? İslâm’ın şartları iki şehadet, namaz, oruç, hac ve zekattır.

17- Sabah namazı için mescide gittik. Bayram gününde ne yaptın? Kadir gecesi Ramazan ayındadır. Kardeşimle birlikte ikindi namazı için mescide gittim. Ömer ve arkadaşı iftardan sonra mescide gitti. Bu öğle ezanıdır. Bu öğle namazıdır.

18- Oğlan din dersinde hicret kıssasını okudu. Ömer zemzem suyundan içti. Kur’ân Ramazan ayında indi.

19- Bayram herkez için sevinç kaynağıdır. Mescid Allah’ın ve müslümanların evidir. Kitaplar aklın ve ruhun gıdasıdır. İlim kişinin ve ümmetin silahıdır. Spor cismin ve aklın canlılığıdır. Okula babasının arabasıyla gider.

 

¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

 

İSİM TAMLAMASI İLE İLGİLİ AYETLER

1- كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ .

(26/ŞUARÂ, 160). Lût kavmi de peygamberleri yalanladı.

Peygamber   

 

اَلْمُرْسَلُ

yalanladı

كَذَّبَ يُكَذِّبُ تَكْذِيبٌ

2- يَسْأَلُهُ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ كُلَّ يَوْمٍ هُوَ فِي شَأْنٍ .

(55/RAHMÂN, 29). Göklerde ve yerde bulunan herkes (kimseler), O’ndan (Allah’tan) ister. O, her gün bir iştedir (yaratma halindedir).

hal, iş, durum (ehemmiyetli ve büyük ahval, işler ve durumlar için söylenir)

شَأْنٌ

Ortada bulunan (مَنْ) istifham edatı olmayıp ..en, ..an kimse, kimseler şeklinde tercüme edilir.

3- وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌ ابْنُ اللّهِ وَقَالَتِ النَّصَارَى الْمَسِيحُ ابْنُ اللّهِ ذَلِكَ قَوْلُهُم بِأَفْوَاهِهِمْ 

(9/TEVBE, 30). Yahudiler, Uzeyr Allah’ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesîh (Îsâ) Allah’ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla (geveledikleri) sözleridir…. 

Hristiyan

اَلنَّصْراَنِيُّ ج اَلنَّصَارَى

Yahudi (İsrailoğulları)

اَلْيَهُودِيُّ ج اَلْيَهُودُ

Hz. Îsâ’nın lakabı (Körlere ve alaca olanlara elini sürdüğü zaman hemen iyileştiği için bu ismi aldığı yorumlar arasındadır.)

اَلْمَسِيحُ

ağız

اَلْفُوهُ ج اَلْأََفْوَاهُ

         

4- … أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ .

(9/TEVBE, 33). ..(O Allah ki, ) müşrikler kerih görse bile (kendi dinini) bütün dinlere üstün kılmak için Resûlünü hidayet ve Hak Din ile gönderdi.

doğru yola ileten, hidayete vesile olan

اَلْهُدَى

açıklamak, açığa vermek, ortaya çıkarmak

أَظْهَرَ يُظْهِرُ إِظْهاَراً

çirkin karşılamak, hoşlanmamak

كَرِهَ يَكْرَهُ كَرْهاً كُرْهاً

..se bile (cümle sonunda mâzî fiilin önünde geldiği takdirde bu işlevdedir).

وَلَوْ

     

5- فَتَوَلَّى عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبِّي وَنَصَحْتُ لَكُمْ وَلَكِنْ لاَ تُحِبُّونَ النَّاصِحِينَ .

(7/A’RÂF, 79). (Salih o zaman) onlardan yüz çevirdi ve şöyle dedi: “Ey kavmim! Andolsun ki ben size Rabbimin risaletini tebliğ ettim ve size öğüt verdim; fakat siz nasihat edenleri sevmiyorsunuz.

tebliğ etmek, eriştirmek, iletmek

أَبْلَغَ يُبْلِغُ إِبْلاَغاً

yüzçevirmek, vazgeçmek

تَوَلَّى  يَتَوَلَّى تَوَلِّياً

nasihat eden, öğüt veren

اَلنَّاصِحُ

nasihat etmek, öğüt vermek

نَصَحَ يَنْصَحُ

         

6-  إِنَّمَا عِلْمُهَا عِندَ اللّهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ .

(7/A’RÂF, 187). … Onun (kıyametin) bilgisi ancak Allah’ın katındadır; ama insanların çoğu bilmezler.

7- وَهُوَ اللّهُ فِي السَّمَاوَاتِ وَفِي الأَرْضِ يَعْلَمُ سِرَّكُمْ وَجَهْرَكُمْ 

(6/EN’ÂM, 3). O, göklerde ve yerde (tek) Allah’tır. Gizlinizi, açığınızı bilir…

8- … كَتَبَ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ لَيَجْمَعَنَّكُمْ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ…

(6/EN’ÂM, 12). … O, merhamet etmeyi kendi zatına yazdı (farz kıldı). Sizi, (varlığında şüphe olmayan) kıyamet gününde elbette toplayacaktır. ..

9- وَمَا قَدَرُوا اللّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِذْ قَالُوا مَا أَنزَلَ اللّهُ عَلَى بَشَرٍ مِنْ شَيْءٍ 

(6/EN’ÂM, 91). … Allah’ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü “Allah hiçbir beşere bir şey indirmedi” dediler….

kadrini bilmek, tazim etmek, takdir etmek

قَدَرَ يَقْدِرُ قَدْراً

beşer, insan, insanlar

بَشَرٌ

tazim, kadr (Allah’ı tam tanıyamadılar)

اَلْقَدْرُ

         

10- قُلْ إِنَّ صَلاَتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ .

(6/EN’ÂM, 162). De ki: “Şüphesiz benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm (hepsi) âlemlerin Rabbi Allah içindir”.

ibadet, kurban veya hacdaki amel ve vazifeler

اَلنُّسُكُ

ölüm

اَلْمَمَاتُ

alem, mahlukatın her bir cinsi

الْعَالَمُ

hayat, dirilik, canlılık, yaşamak. (mütekellim ya’sı sonu elifle biten kelimeye bu tarzda birleşir.)

اَلْمَحْيَا

         

11-  وَبِذَلِكَ أُمِرْتُ وَأَنَا أَوَّلُ الْمُسْلِمِينَ .

(6/EN’ÂM, 163). (O’nun ortağı yoktur). Bununla emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim.

12- وَاكْتُبْ لَنَا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الْآخِرَةِ … وَرَحْمَتِي وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ 

(7/A’RÂF, 156). (Ey Allah’ım) Bize, bu dünyada da iyilik yaz ahirette de….(Allah buyurdu ki:) ….Rahmetim her şeyi kuşatmıştır.

13-  أُولَئِكَ يُعْرَضُونَ عَلَى رَبِّهِمْ …

(11/HÛD, 18). … Onlar (kıyamet gününde) Rablerine arz edilirler…

عَرَضَ يَعْرِضُ عَرْضاً عَلَى

arz etmek, göstermek, sunmak

14- إِنَّا أَنْزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةِ الْقَدْرِ .

(97/KADİR, l). Biz onu (Kur’ân’ı) Kadir gecesinde indirdik.

15- لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ شَهْرٍ .

(97/KADİR, 3). Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.

ay

شَهْرٌج أَشْهُرٌ

bin (sayılar kısmında özellikleri görülecektir)

أَلْفٌ

16- تِلْكَ آيَاتُ اللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِالْحَقِّ فَبِأَيِّ حَدِيثٍ بَعْدَ اللَّهِ وَآيَاتِهِ يُؤْمِنُونَ .

 

(45/CÂSİYE, 6). İşte bunlar Allah’ın ayetleridir. Onları sana gerçek olarak okuyoruz.  Artık Allah’tan ve O’nun âyetlerinden sonra hangi söze inanırlar?

söz

حَدِيثٌٌ

okudu, tilavet etti

تَلاَ  يَتْلُو تِلاَوَةً 

17- سَلاَمٌ هِيَ حَتَّى مَطْلَعِ الْفَجْرِ .

(97/KADİR, 5). Barıştır (esenlik doludur) o (gece), ta fecrin doğuşuna kadar.

fecir, tan yerinin ağarması

اَلْفَجْرُ

doğuş

مَطْلَعٌ

Burada nekre olarak gelen (سَلاَمٌ) vurgulamak için öne geçmiş haber (haber mukaddem), (هِيَ) de mahallen merfû olarak haberden sonraya kalmış mübtedâdır (mübtedâ muahhar). ( حَتَّى) ise fiilin önüne gelmeyip ismin önüne geldiği için harf-i cerdir. (مَطْلَعِ) mecrûr isim ve aynı zamanda muzâf, (الْفَجْرِ) de muzâfun ileyh’dir.
Önceki sayfa 1 2

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu