وَ الرَّابِعُ لاَ يَكُونُ إِلاَّ نَاقِصُ الْاِعْرَابِ وَ هُوَ الْفِعْلُ الْمُضَارِعُ ألَّذِى يَتَّصِلُ بِآخِرِهِ ضَمِيرٌ غَيْرُ النُّونِ، فَرَفْعُهُ بِالنُّونِ وَ نصْبُهُ وَ جَزْمُهُ بِحَذْفِهِمَا، نَحْوُ؛ اَلْاَوْلِيَاءُ وَ الْعُلَمَاءُ يَشْفَعَانِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَنَرْجُو أَنْ يَشْفَعَا وَ لَمْ يُعْرِضَا عَنَّا
وَ الرَّابِعُ Dördüncüsü olan Huruf-u Meâl Hazif’e gelince; لاَ يَكُونُ olmaz, إِلاَّ نَاقِصُ الْاِعْرَابِ ancak nakıs irab olur, وَ هُوَ ve o, yani nakıs irab olan huruf-u meâl hazif; الْفِعْلُ الْمُضَارِعُ muzari fiilde olur, ألَّذِى o muzari fiil ki; يَتَّصِلُ ittisal eder, bitişir; بِآخِرِهِ o muzarinin sonuna, ضَمِيرٌ bir zamir birleşir. غَيْرُ النُّونِ nun’un haricinde. Burada bahsedilen nun, ya tekid ya da cemi müennes nun’udur. Çünkü bu ikisi mebnidir, düşmez kalkmaz. فَرَفْعُهُ şu halde onun (sonuna cemi müennes nunu ile tekid nunu bitişmeyip, merfu bir zamir bitişen muzarinin) ref hali; بِالنُّونِ nun iledir. وَ نصْبُهُ وَ جَزْمُهُ nasb ve cezm hallerinde بِحَذْفِهِمَا o iki durumda da nun hazf edilir. نَحْوُ bu duruma misal şu şekildedir; اَلْاَوْلِيَاءُ وَ الْعُلَمَاءُ يَشْفَعَانِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَنَرْجُو أَنْ يَشْفَعَا وَ لَمْ يُعْرِضَا عَنَّا “Evliyalar ve Âlimler kıyamet günü şefaat ederler. Biz, onların şefaat etmesini ve bizden yüz çevirmemelerini ümit ederiz” gibidir.
Metnin Toplu Manası; Huruf-u meâl hazif’e gelince, nakıs irabtan başka bir irabı yoktur. Sonuna cemi müennes ve tekid nun’u haricinde merfu bir zamir bitişen muzari fiil için geçerlidir. Böyle bir muzari fiilin ref alameti nun iledir. Nasb ve Cezm alametleri ise o nun harfinin hazfiyle gerçekleşir. Bu bahsedilen muzari fiillere Efâl-i Hamse deriz. Misalimize göz atalım; اَلْاَوْلِيَاءُ وَ الْعُلَمَاءُ يَشْفَعَانِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَنَرْجُو أَنْ يَشْفَعَا وَ لَمْ يُعْرِضَا عَنَّا terkibini inceleyelim. اَلْاَوْلِيَاءُ evliyalar, وَ الْعُلَمَاءُ ve alimler, يَشْفَعَانِ o ikisi şefaat eder. يَشْفَعَانِ muzari fiildir ve sonundaki elif ve nun اَنِ muzari fiilin tesniyesidir. Buradaki elif fail, nun ise ref alametidir. Ama şunu bilmemiz gerekir ki muzari fiil, ism-i faile 3 yönden benzer. İzhar kitabında bahsedildiği gibi. يَشْفَعَانِ muzari fiili isti’malen ism-i faile benzetilmiştir. شَافِعَانِ manasındadır. Devam edelim; يَوْمَ الْقِيَامَةِ kıyamet günü, فَنَرْجُو o halde biz ümit ederiz, أَنْ يَشْفَعَا o ikisinin şefaat etmelerini. Burada يَشْفَعَانِ olan muzari fiil başına nasb edici أَنْ edatını alınca haliyle alameti nun harfinin hazfi oldu. وَ لَمْ يُعْرِضَا ve yüz çevirmemeleri. Burada ise cezm edici لَمْ edatı, normalde يُعْرِضَانِ olan muzari fiili meczum olduğu ve cezm alameti nun harfinin hazfi olduğu için sonundaki nun harfi hazf edildi. عَنَّا bizden. “Evliyalar ve Âlimler kıyamet günü şefaat ederler. Biz, onların şefaat etmesini ve bizden yüz çevirmemelerini ümit ederiz” gibidir.
Cezm Hali | Nasb Hali | Ref Hali | Kelimenin |
بِحَذْفِ النُّونِ | بِحَذْفِ النُّونِ | نُونٌ | Efâl ül-Hamse |
اَلْأَفْعَالُ الْخَمْسَةُ / Efâl ül-Hamse | |||
Cezm Hali | Nasb Hali | Ref Hali | ضَمَائِرُ |
يَنْصُرُو | يَنْصُرُو | يَنْصُرُونَ | هُمْ |
تَنْصُرُو | تَنْصُرُو | تَنْصُرُونَ | أَنْتُمْ |
تَنْصُرَا | تَنْصُرَا | تَنْصُرَانِ | هُمَا |
يَنْصُرَا | يَنْصُرَا | يَنْصُرَانِ | هُمَا |
تَنْصُرِي | تَنْصُرِي | تَنْصُرِينَ | أَنْتِ |
Kısacası Fiil-i Muzari Malum veya Meçhul yapıda olsa bile Cemi Müzekker Gaib, Tesniye Müzekker Gaib, Cemi Müzekker Muhatab, Müfred Müennes Muhataba, Tesniye Müennes Gaibe hallerinden birinde ise ref alameti sonundaki nun’dur. Nasb veya cezm edicilerden birini başına alınca alameti sonundaki nun harfinin hazfiyle olur. Misalde يَنْصُرُ muzari fiilini baz aldım. Saydığım zamirlere göre sizler Efâl-i Hamse (Beş Fiil)’yi ezberleyiniz.