5. İsm-i Tafdil
وَ الْخَامِسُ؛ اِسْمُ التَّفْضِيلُ، وَ هُوَ لاَ يَنْصِبُ الْمَفْعُولَ بِهِ بِالْاِتِّفَاقِ وَ لاَ يَرْفَعُ الْفَاعِلَ الظَّاهِرَ إِلاَّ إِذَا صَارَ بِمَعْنَى الْفِعْلِ بِأَنْ يَكُونَ وَصْفًا لِمُتَعَلِّقِ مَا جَرَى عَلَيْهِ مُفَضَّلاً بِاعْتِبَارِ التَّعَلُّقِ عَلَى نَفْسِهِ بِاعْتِبَارِ غَيْرِهِ مَنْفِيًّا، نَحْوُ؛ مَا رَأَيْتُ رَجُلاً اَحْسَنَ فِي عَيْنِهِ الْكُحْلُ مِنْهُ فِي عَيْنِ زَيْدٍ وَ يَعْمَلُ فِي غَيْرِهِمَا.
وَ الْخَامِسُ؛ Kıyasi amillerin beşincisi; اِسْمُ التَّفْضِيلُ، ism-i tafdildir. وَ هُوَ ve o ismi tafdil; لاَ يَنْصِبُ الْمَفْعُولَ بِهِ mefulün bih’i nasb etmez. بِالْاِتِّفَاقِ ittifak ile. وَ لاَ يَرْفَعُ الْفَاعِلَ ve faili ref etmez, الظَّاهِرَ zahir olan faili, إِلاَّ ancak şöyle ref eder, إِذَا صَارَ döndüğünde, olduğunda, بِمَعْنَى الْفِعْلِ fiil manasında olduğunda zahir faili ismi tafdil ref edebilir. بِأَنْ يَكُونَ olmasıyla, وَصْفًا vasıf olmasıyla, لِمُتَعَلِّقِ alakalı olan bir şey için, مَا o şeyin, جَرَى ismi tafdil cari olmuştur, عَلَيْهِ onun üzerine, مُفَضَّلاً tafdil, üstün olduğu halde, بِاعْتِبَارِ التَّعَلُّقِ bahsedilen teâlluk itibariyle, عَلَى نَفْسِهِ kendisi üzerine, بِاعْتِبَارِ غَيْرِهِ başkasına teâlluk etmesi itibariyle. مَنْفِيًّا o ismi tafdilin nefy edilmiş olmasıyla. نَحْوُ؛ misali şöyledir; مَا رَأَيْتُ رَجُلاً اَحْسَنَ فِي عَيْنِهِ الْكُحْلُ مِنْهُ فِي عَيْنِ زَيْدٍ “Zeydin gözündeki kendi gözündeki sürme daha güzel olan hiçbir adam görmedim” gibidir. Kelime manaları; مَا رَأَيْتُ ben görmedim, رَجُلاً bir adam, اَحْسَنَ daha güzel, en güzel, فِي عَيْنِهِ onun (zeyd’in) gözündeki, الْكُحْلُ sürme, مِنْهُ ondan, فِي عَيْنِ زَيْدٍ Zeyd’in gözündeki. وَ يَعْمَلُ ve ismi tafdil amel eder; فِي غَيْرِهِمَا o ikisinin (mefulün bih sarih ve zahir fiilin) haricinde.
Metnin Toplu Manası; Kıyasi amillerin beşincisi “ism-i tafdil”dir. İsm-i tafdil mefulün bih’i ittifak ile nasb edemez ve zahir olan faili de ref edemez. Ancak fiil manasında olduğunda ref edebilir. İsmi tafdil lafızda bir şeyin sıfatı olmalıdır, bir şeye itimad etmelidir. Bu da ismi tafdilin lafızda o şeyden sıfat, haber ya da hal olmasıyla olur. o şeye de مَا جَرَى عَلَيْهِ denilir. Mana hususunda hakikatte o şeyin müteallakının sıfatı olmalıdır. O müteallak مَا جَرَى عَلَيْه ile başka şeyin arasında müşterek olduktan sonra مَا جَرَى عَلَيْه ‘in tealluku itibariyle mufaddal olmalıdır. İsmi tafdil menfi olmalıdır. İsmi tafdil, fail ve mefulün bihten başkasında amel eder.
مَا رَأَيْتُ رَجُلاً اَحْسَنَ فِي عَيْنِهِ الْكُحْلُ مِنْهُ فِي عَيْنِ زَيْدٍ terkibi üzerinden ism-i tafdilin zahiri failde amel etmesinin 5 şartını sıralayalım.
- İsm-i tafdil olan اَحْسَنَ lafzı, lafız cihetinden رَجُلاً lafzının sıfatıdır. رَجُلاً mevsuftur ve ma cera aleyhtir. Yani ismi tafdilin lafızda üzerine vaki olduğu şeydir. Yani اَحْسَنَ lafzı رَجُلاً lafzına vakidir. Bu birinci şarttır ve yerine gelmiştir.
- İsm-i tafdil olan اَحْسَنَ lafzı, lafız cihetinden رَجُلاً lafzının sıfatıdır. Çünkü ziyade, hangi yönden oluşu الْكُحْلُ lafzıyla kaimdir.
- Müteallak olan الْكُحْلُ lafzı adamın gözü ile Zeyd’in gözü arasında müşterek olup, adamın gözüne itibarla mufaddaldir.
- الْكُحْلُ lafzı Zeyd’in gözüne itibar ile mufaddalun ayehtir. 3 ve 4. Maddeler nefy edatı dahil olmadandır.
- اَحْسَنَ lafzı مَا edatıyla menfi oldu. Nefy, ismi tafdilin belirttiği ziyadeliği ortadan kaldırdı. İsmi tafdil ise حَسُنَ fiili manasında oldu ve الْكُحْلُ lafzını fail alıp ref etti.