اَلتَّرْكِيبُ؛ شَرْطُهُ الْعَلَمِيَّةُ وَ أَنْ لاَ يَكُونَ بِإِضَافَةٍ وَ لاَ بِاسْنَادٍ، مِثْلُ بَعْلَبَكَّ
اَلتَّرْكِيبُ Terkib; Harf olmayan iki veya daha fazla kelimenin birleştirilmesidir. شَرْطُهُ bu mahiyette olan terkib kelimelerin gayrı munsarif olabilme şartı; الْعَلَمِيَّةُ alemiyyet sahibi olmasıdır. وَ أَنْ لاَ يَكُونَ bir de olmamasıdır; بِإِضَافَةٍ izafeten bir terkib olmamasıdır. İzafet varsa, muzaf kelime munsarif olabilir. O yüzden izafet olmamalıdır. وَ لاَ ve bir de olmamasıdır; بِاسْنَادٍ isnaden bir terkib olmamasıdır. İsnad varsa, müsned kelime munsarif olabilir. Gayrı munsarifliğe tesir eden terkibe misal مِثْلُ بَعْلَبَكَّ “ba’lebekke” gibidir. بَعْلْ bir put ismidir, بَكَّ ise o putun sahibinin adıdır. Dolayısıyla o şehrin adı بَعْلَبَكَّ olmuştur.
Metnin Toplu Manası; Gayrı munsariflerin yedincisi Terkib’tir. Harf olmayan mürekkeb lafızlara terkib denilir. Gayrı munsarif olma şartı muzaf ve müsned olmamasıdır. Çünkü bunlar munsarifliği elde edebilirler. Terkibe misal بَعْلَبَكَّ gibidir. بَعْلْ ve بَكَّ iki ayrı isimdir. Bir araya gelip terkib olmuştur. Örneğin Beşiktaş. Beşik ve Taş ayrı iki isim, biz semt olan Beşiktaş dediğimizde beşikten yapılan taş gelmez aklımıza. Yani bir muzaf ve yahud isnad yoktur. Genel Hülasa; Burada bahsi geçen mürekkeb lafızların gayrı munsarifliğe tesiri mecazidir. Muzaf olmaz derken عَبْدُ اللهِ “Allah’ın kulu” gibi lafızlar terkib olmaktan çıkar. İsnad olmaz derken مُحَمَّدٌ رَسُولٌ “Muhammed Resuldur” cümlesinde رَسُولٌ lafzı مُحَمَّدٌ lafzına isnad edilmiştir. Bu da terkib olmayıp gayrı munsarif bir lafız olamaz. Bir misal daha “Karaburun” iki ayrı isim birleşik yazılarak bu şekilde bir terkib ortaya çıkar.