Gayr-ı Munsarif
غَيْرُ الْمُنْصَرِفِ مَا فِيهِ عِلَّتَانِ مِنْ تِسْعٍ أَوْ وَاحِدَةٌ مِنْهَا تَقُومُ مَقَامَهُمَا وَ هِيَ عَدْلٌ وَ وَصْفٌ وَ تَأْنِيثٌ وَ مَعْرِفَةٌ وَ عُجْمَةٌ ثُمَّ جَمْعٌ ثُمَّ تَرْكِيبٌ وَ النُّونُ زَائِدَةٌ مِنْ قَبْلِهَا أَلِفٌ وَ وَزْنُ الْفِعْلِ وَ هَذَا الْقَوْلُ تَقْرِيبٌ. مِثْلُ عُمَرَ وَ أَحْمَرَ وَ طَلْحَةَ وَ زَيْنَبَ وَ إِبْرَاهِيمَ وَ مَسَاجِدَ وَ مَعْدِى كَرَبَ وَ عِمْرَانَ وَ أَحْمَدَ. وَ حُكْمُهُ؛ أَنْ لاَ كَسْرَ وَ لاَ تَنْوِينَ وَ يَجُوزُ صَرْفُهُ لِلضَّرُورَةِ أَوْ لِلتَّنَاسُبِ مِثْلُ سَلاَسِلاً وَ اَغْلاَلاً وَ مَا يَقُومُ مَقَامَهُمَا الْجُمْعُ وَ أَلِفَا التَّأْنِيثِ.
غَيْرُ الْمُنْصَرِفِ gayrı munsarif isimler; مَا öyle isimlerdir ki; فِيهِ onda (gayrı munsarifte) vardır; عِلَّتَانِ iki illet vardır. مِنْ تِسْعٍ dokuz illetten, أَوْ veya, وَاحِدَةٌ tek bir illet vardır; مِنْهَا ondan, yani dokuz illetten. تَقُومُ kaim olur, yerine geçer; مَقَامَهُمَا o iki illetin yerine. وَ هِيَ ve o, yani dokuz illet; عَدْلٌ adil, وَ وَصْفٌ ve vasıf, وَ تَأْنِيثٌ ve te’nis; وَ مَعْرِفَةٌ ve marife, وَ عُجْمَةٌ ve ucme, ثُمَّ جَمْعٌ sonra cemi, ثُمَّ تَرْكِيبٌ sonra terkib, وَ النُّونُ ve nun (şöyle halde;), زَائِدَةٌ مِنْ قَبْلِهَا أَلِفٌ nun harfinin ma kablinde zaid olan elif olmasıdır, yani ان şeklinde olmalıdır. وَ وَزْنُ الْفِعْلِ fiil vezninde olmak, وَ هَذَا الْقَوْلُ ve bu söylenilen tasnifler; تَقْرِيبٌ takribi, yaklaşıktır. مِثْلُ şunların misli gibi; عُمَرَ “Ömer” lafzında alemiyet ve adil vardır. وَ أَحْمَرَ ve “en kırmızı” lafzı vasfiyet ve fiil vezni vardır, ifal babından mazi fiil gibi. وَ طَلْحَةَ “Talha” lafzında alemiyet ve te’nis vardır. وَ زَيْنَبَ “Zeyneb” lafzında alemiyet ve tenis-i maneviye vardır. وَ إِبْرَاهِيمَ ve “İbrahim” lafzında alemiyet ve ucme vardır. وَ مَسَاجِدَ “Mescitler” lafzında siga-i müntehel cumu (صيغة منتهى الجموع cemi sigası intiha eden yani nihayet bulan) vardır. Cemi’nin gayri munsarifliğe sebeb olma şartı, cemiliğin mükesser olarak kendisinde sona ermiş olduğu bir sığadır. Bu sığalar iki tane olup ( مَفَاعِلُ ) ve ( مَفَاعِيلُ ) vezinleridir. وَ مَعْدِى كَرَبَ “Madikerebe” lafzında alemiyet ve terkib vardır. وَ عِمْرَانَ ve “İmran” lafzında alemiyet ve zaid olan elif-nun vardır. وَ أَحْمَدَ ve “Ahmed” lafzında alemiyet ve fiil vezni vardır. İleride hepsi detaylıca anlatılacak. وَ حُكْمُهُ؛ onun (gayrı munsarifin) hükmü; أَنْ لاَ كَسْرَ sonunun kesre olmaması, وَ لاَ تَنْوِينَ ve tenvin almamasıdır.وَ يَجُوزُ ve caizdir; صَرْفُهُ onu, yani gayrı munsarif kelimeyi munsarif yapmak; لِلضَّرُورَةِ zaruretten dolayı, أَوْ لِلتَّنَاسُبِ veya gayrı munsarif olan ile olmayan kelimeler arasında uygunluk olsun diye. مِثْلُ misli gibidir; سَلاَسِلاً ve وَ اَغْلاَلاً birbirlerine münasiptir. وَ مَا öyle bir illet ki, يَقُومُ kaim oluyor, مَقَامَهُمَا o iki illetin yerine; الْجُمْعُ cemidir, bu illetin, iki illet yerine geçebilme şartı cemiliğin sona ermesidir. Yani kelime sigayı müntehel cumu olmalıdır. Misaller; كَلْبٌ “köpek” kelimesinin cemisi أَكَالِبُ gibi. كَلْبٌ kelimesi ilk önce أَكْلُبٌ şeklinde cemilenmiş sonra أَكَالِبُ şeklinde bir daha cemilenmiş ve mükesser olarak cemiliği bu lafızla sonra ermiştir. مَسْجِدٌ “Mescid” kelimesinin مَسَاجِدُ şeklinde mükesser olarak cemilenip bu lafızla kalmıştır. وَ ve iki illetin yerine kaim olan diğer illet nedir;أَلِفَا التَّأْنِيثِ te’nis için olan iki eliftir. Yani elif-i maksure ve elif-i memdude’dir. Elif-i maksureye misal; كُبْرَى gibidir. Elif-i memdudeye misal; صَحْرَاءُ gibidir.
Metnin Toplu Manası: Gayrı munsarif isimler, dokuz illetten (adil, vasıf, te’nis, marife, ucme, cemi, terkib, elif-nun, vezn-ü fiil) kendilerinde 2 illet mevcut olan isimlerdir, veyahut dokuz illetten iki illetin yerine geçen tek bir illet mevcut olan isimlerdir. Bu dokuz illet; adil, vasıf, te’nis, marife, ucme, cemi, terkib, kendisinden önce bir elif zaid olduğu haldeki nun ve vezni fiildir. Dokuz illete bu şekilde hükmetmek doğruya en yakın olanıdır. Bu dokuz illete misal; عُمَرُ lafzında alemiyet ve adil vardır. أَحْمَرَ lafzında vasfiyet ve vezni fiil vardır. طَلْحَةُ lafzında alemiyet ve tenis vardır. زَيْنَبُ lafzında alemiyet ve te’nis-i manevi vardır. إِبْرَاهِيمُ lafzında alemiyet ve ucme vardır. مَسَاجِدَ lafzında siga-i müntehel cumu vardır.مَعْدِى كَرَبَ lafzında alemiyet ve terkib vardır. عِمْرَانُ lafzında alemiyet ve zaid olan elif-nun vardır. أَحْمَدَ lafzında alemiyet ve vezni fiil vardır. Gayrı Munsarif’in Hükmü; Tenvin ve kesre almayışıdır. Gayrı munsarif olan kelimeyi, şiirlerinin vezinlerinin zaruriyetinden dolayı ve kafiyelerin uygunluğu için munsarif yapmak caizdir. Aslında hakiki munsarif değildir. Gayrı munsarif olan bir kelimenin, gayrı munsarif olmayan başka bir kelime ile aralarında uygunluk olsun diye, gayrı munsarif olan kelimeyi munsarif hükmünde yapmak caizdir. Tenasübten ötürü gayrı munsarif olan kelimenin misali; سَلاَسِلاً وً أَغْلاَلاً terkibindeki سَلاَسِلاً kelimesi gibi. Bu misalde gayrı munsarif ve sigayı müntehel cumu olan سَلاَسِلاً lafzı tenvini kabul etmemesi gerekirken, uygunluk için kabul etmiştir. İki illetin yerine kaim olan illet cemidir (sigayı müntehel cumu), misal; مَسَاجِدَ lafzı gibi. Ve tenis için olan iki elif, yani elif-i memdude ve elif-i maksuredir. Elif-i maksureye misal; لَيْلَى ve elif-i memdudeye misal; حَمْرَاءُ lafzı gibidir.
Gayrı Munsarifler |
الْعَدْلُ |
مَعْرِفَةُ |
اَلتَّأْنِيثُ بِالتَّاءِ |
اَلْوَصْفُ |
اَلْعُجْمَةُ |
اَلْجَمْعُ |
اَلتَّرْكِيبُ |
اَلْأَلِفُ وَ النُّونُ |
وَزْنُ الْفِعْلِ |