Kafiye

Vasıf

اَلْوَصْفُ؛ شَرْطُهُ أَنْ يَكُونَ فِي الْأصْلِ فَلاَ تَضُرُّهُ الْغَلَبَةُ فَلِذَلِكَ صُرِفَ أَرْبَعٌ فِي مَرَرْتُ بِنِسْوَةٍ أَرْبَعٍ وَ امْتَنَعَ أَسْوَدُ وَ أَرْقَمُ لِلْحَيَّةِ وَ أَدْهَمُ لِلْقَيْدِ وَ ضَعُفَ مَنْعُ {أَيْ مَنْعُ الصَّرْفِ ضَعِيفٌ} أَفْعًى لِلْحَيَّةِ وَ أَجْدَلٍ لِلصَّقَرِ وَ أَخْيَلٍ لِلطَّائِرِ

اَلْوَصْفُ Vasıf; İsmin bazı sıfatları ile belirsiz her hangi bir zata delalet  etmesidir. Mesela أَزْرَقُ “mavi” kendisinde mavilik bulunan her şeye delalet eder. شَرْطُهُ vasfın şartı; أَنْ يَكُونَ olmasıdır, فِي الْأصْلِ asıl olarak konulmuş, فَلاَ تَضُرُّهُ o asli konuluşa zarar vermez, الْغَلَبَةُ isim olarak kullanılmasının vasıf olarak kullanılmasına galib gelmiş, daha çok kullanılmış olması. Misal; أَسْمَرُ lafzı gibi. Daha evvel أَسْمَرُ lafzı kara buğday renkli şeyler için kullanılıyordu yani vasıftı. Ama sonraları kız ismi olarak kullanılmaya başlandı yani isim oldu. İşte denilen şu ki böyle vasıfların isim olarak kullanılmasının vasıf olarak kullanılmasından daha fazla olması asıl konuluş amacına binaen bu vasfiyete zarar vermez. Vasfın sonradan böyle isim olması onun gayrı munsarif olmasına da zarar vermez. İsim bile olsa aslı vasıftır. فَلِذَلِكَ işte böylece vasfın isim olmasının kendi gayrı munsarif oluşuna zarar vermemesi; صُرِفَ sarf edildi, yani munsarif oldu; أَرْبَعٌ erbeun “dört” lafzı. Sayı olarak bu أَرْبَعٌ lafzı sıfat olabilse de munsarif olmuştur. فِي şu misalde olduğu gibi; مَرَرْتُ بِنِسْوَةٍ أَرْبَعٍ “Dört kadına uğradım” gibidir. Burada أَرْبَعٍ lafzı munsariftir. أَرْبَعٍ lafzı her ne kadar نِسْوَةٍ lafzının sıfatı olsa da sıfat olmak aslında yoktur. Bu nedenle gayrı munsarif olamamıştır. وَ امْتَنَعَ mümteni (men edildi), yani gayrı munsarif olur; أَسْوَدُ esvedü lafzı; aslen siyah olan her şeye şamil olup kendisinde vasfiyet vardır. Daha sonra siyah bir yılana isim olarak verilmiştir.  وَ أَرْقَمُ ve erkam kelimesi; Kendisinde siyahlık ve beyazlık bulunan, yani boz olan her şeye şamil olup boz yılana isim olarak verilmiştir.  لِلْحَيَّةِ yılanın ismi için olan. Ve daha ne gayrı munsarif olur; وَ أَدْهَمُ edhemü lafzı; Siyah olan her şeye şamil iken daha sonradan لِلْقَيْدِ kayd, yani demir kelepçe için isim olan lafızdır. Bu sayılan أَسْوَدُ ve أَرْقَمُ ve أَدْهَمُ lafızlarında ismiyyet, vasfiyyete galib gelmiştir. Yani daha çok kullanılmıştır. Bu lafızların ismiyyetinin ağır olması kendilerinin gayrı munsarif olmalarına zarar vermez. وَ ضَعُفَ ve zayıf oldu, مَنْعُ men edildi, أَيْ مَنْعُ الصَّرْفِ ضَعِيفٌ yani şu kelimelerin sarf edilmekten men edilişi (gayrı munsarif oluşları) zayıftır; أَفْعًى ef’en yani أَفْعًى kelimesinin gayrı munsarif olması, bu lafız لِلْحَيَّةِ yılan ismi için olan أَفْعًى kelimesinin gayrı munsarif olması zayıf olmuştur. أَفْعًى lafzı aslında habis, pislik manasında olduğu zannedilmiştir, kesin değildir, bu yüzden gayrı munsarif olması zayıftır. وَ أَجْدَلٍ aynı şekilde أَجْدَلٍ “ecdelin” kelimesi, لِلصَّقَرِ doğan veya şahin kuşu için isim yapılan أَجْدَلٍ kelimesi aslında “kuvvet” manasında olduğu zannedilmiştir. أَجْدَلٍ lafzının aslında kuvvet manasında olması kesin olmayıp zann edildiğinden gayrı munsarifliği zayıfır. Ve yine وَ أَخْيَلٍ “eheylin” kelimesi, لِلطَّائِرِ bir kuş için isim yapılan أَخْيَلٍ kelimesi aslında “siyah nokta” manasındadır. أَخْيَلٍ kelimesinin nokta manasında olduğu kesin olmayıp zann edildiği için gayrı munsarifliği de zayıftır.

Metnin Toplu Manası; Gayrı munsariflerin ikincisi Vasıf’tır. Vasıf; İsmin bazı sıfatları ile belirsiz her hangi bir zata delalet  etmesidir. Vasfiyetin gayrı munsarifliğe sebeb olabilmesinin şartı o vasıfın asıl vazında olmasıdır. Kelime ile konulduğunda bir vasfi manaya konulmuş olması lazımdır. Vasfiyyet asıl olunca, bu vasfi manaya konulan lafızın isim olarak kullanılması, vasıf olarak kullanılmasından daha fazla olması, asılda o lafzın gayrı munsarif oluşuna zarar vermez. Yukarıda bahsedilen أَزْرَقُ lafzı gibi. Vasfiyyetin aslından olması gerekliliğinden ve ismiyyetin galebe çalması zarar vermediğinden dolayı مَرَرْتُ بِنِسْوَةٍ أَرْبَعٍ “4 kadına uğradım” terkibindeki أَرْبَعٍ lafzı, asli vasıf olmadığı için munsarif kılındı. Ve kendisinde vasfiyyet olan, siyah olan her şeye şamil olan أَسْوَدُ lafzı, siyah beyaz olan her şeye şamil olan ve bir yılan için isim yapılan أَرْقَمُ lafzı, siyah olan her şeye şamil iken sonradan siyah bir kelepçeye isim yapılan أَدْهَمُ lafızlarında ismiyyetin galebe çalması zarar vermediğinden dolayı gayrı munsarif olmuşlardır. Yani مَنْعُ صَرْفْ diyebiliriz. Ve yılan ismi için olan أَفْعًى lafzı, doğan kuşu için isim olan أَجْدَلٍ lafzı ve bir tür kuş ismi olan أَخْيَلٍ lafızlarının مَنْعُ صَرْفْ men-u sarf yani gayrı munsarif olmaları zayıftır. أَفْعًى lafzı habis, pislik manasında zannedilir, أَجْدَلٍ lafzı kuvvet manasında zannedilir, أَخْيَلٍ lafzı ise siyah nokta manasında zannedilir. Ama hiç birinin aslı o değildir, zandan ibaret oldukları için gayrı munsariflikleri zayıftır.

İlgili Makaleler